"100 Yılın Hesabı" Dedikleri Ne Olabilir ? / Selçuk TINAZ

"100 Yılın Hesabı" Dedikleri Ne Olabilir ? / Selçuk TINAZ

İletigönderen Selçuk Tınaz » Prş Oca 10, 2013 17:52

Bir matematik öğretmeni tahtaya sadece "x, y, z" yazarak, onları tarif edecek bir denklem kurmadan, "Bunu çözün" derse, öğrencilerin kuracakları bütün denklemlerin çözümleri, doğru cevap sayılır.

O yüzden bugünkü "Kürt Sorunu"nun ne olduğunu öğrenemedik henüz. Sorunun tanımını yapmayınca, "Çözüm" başlığının altına ne isterseniz koyabilirsiniz, hepsi uyar.

Konuyla ilgili arkada saklanan kötü niyetin ortaya çıkmasında her zaman, en büyük payın sahibi, yapılan bu sahtekârlık oluyor zaten.

İmralı sürprizinin ilk şaşkınlığını atlatan insanlar sakin kafayla düşünmeye başlayınca, bir takım kişiler halkı yatıştırmak için televizyonlara doluşup "Merak etmeyin, Kürtlerin çok büyük bir kısmı Türkiye'den ayrılmayı istemiyor" demek, telaşına düştüler.

Eğer, Kürtlerin büyük çoğunluğu Türkiye'nin geri kalanıyla birlikte yaşamak istiyorsa, bu sorunun adını "Kürt Sorunu" koymak, hiç mantıklı değil.

"Kürt Sorunu denilen şey, Kürtlerin bir toprak parçasıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nden ayrılmaları değil ise, nedir ?" diye defalarca sorduk ama, makûl ve mantıklı bir cevap alamadık.

İşi şakaya vurmak isteyenler, zekâlarımızla alay eder gibi, en az 20-30 sene önceki şartlardan söz ettiler hep.

'Batı Sahtekârlığı'nın planlarını, 'Şark Kurnazlığı' ile gerçekleştirmeye çalışanların bir talihsizliği var. Bu topraklar her ikisini de çok iyi tanıdığı için, bazı şeyleri yutturmak kolay olmuyor.

"Madem ki iyi ve faydalı bir iş yapılacak, bu kadar çok ve arızalı slogan kullanma ihtiyacı nereden kaynaklanıyor ?" sorusunu sorduğumuzda "Öyle yapmayalım da şu mu olsun, bu mu olsun ?" diye kıvranan insanları görünce, sloganlar boşa gidiyor.

ABD bütçesinden BOP'a ayrılan paranın propaganda giderleri listesini, Türkiye dolduruyor galiba.

'Şark Kurnazlığı'nda ustalaşmak, pek de öyle zannedildiği kadar kolay olmadığından, propaganda görevinde çok fazla sayıda eleman kullanma mecburiyeti, işleri epey zorlaştırıyor.

Acemi propagandacılar heyecana kapılarak ezber fişlerinin dışına çıkınca, gizlenmesi gereken sakıncalı bilgileri ağızlarından kaçırıveriyorlar.

Onların arasında yer alan tecrübesiz haylazlardan bir tanesi coşup da tedbiri elden bırakınca, "Bu 30-40 yılın değil, 100 yılın sorunu" deyiverdi ve bu lâf, propaganda sloganı olarak kullanılan "Ne olursa olsun, yeter ki akan kan dursun" şeklindeki ezber fişinin bütün gücünü aldı götürdü.

Atatürk ve onun peşinden giden atalarımızın yanlış düşündüklerini ve 'Kurtuluş Savaşı'mızın bir hata olduğunu söyleyebilenlerin bozuk plâkları, bu ezber fişine takılı kalır tabii de, en başta haysiyetimiz olmak üzere bugün sahip olduğumuz her şeyi Atatürk'e ve iyi ki bu fişin yönlendirmek istediği gibi düşünmemiş olan atalarımıza borçlu olduğumuzu hatırlayıp, 100 yıl önce ne vardı diye baktığımızda, Mondros, Sevr ve Lozan'ı görüyoruz.

Eğer, şimdi 100 yılın hesabı görülüyorsa, mütarekenin yapıldığı Mondros Limanı'nın bulunduğu Limni adasının yerine geçen İmralı'da, Sevr'in tozları temizleniyor ve yolları yeniden yapılıyor demektir.

Aynı görüşte olmayanlar bir düşünsünler ; Ara sıra kanunlar çerçevesinde ama çoğunlukla kanun dışı yollarla Türkiye Cumhuriyeti'ni BOP'a uydurmak göreviyle çalışan iki Amerikan taşeronu PKK ve AKP, 100 yılın hesabını görmek amacıyla İmralı'da el ele verecekler ama, buna rağmen Türkiye bölünmeyecek, öyle mi ?

Peki öyleyse, en başta Türkiye olmak üzere, çok sayıda ülkenin haritasını değiştirmek amacıyla yola çıkan Amerikalılara, kendi ülkelerinde ekonomik kriz yaşamak pahasına BOP için yaptıkları bütün masrafın boşa gittiğini, müteahhitlerden hangisi söyleyecek ? Öcalan mı, Erdoğan mı ?

Yıllardır, Batı ülkelerinde hazırlanan bütün planları hepimize kabul ettirmeye uğraşmaktan başka bir iş yaptıklarını duymadığımız "Olağan Şüpheliler" takımının, sevinçten havalara zıplayıp zil takıp oynadığını görünce, daima, yapılan işlerdeki niyet kötülüğünü aradığımız için, hiç pişman olmadık bugüne kadar.

Maalesef, her seferinde de korktuğumuz başımıza geldi. Kötülükler engellendiğinde ise, bunu sağlayanlara hep olumsuz sıfatlar yakıştırıldı.

O sıfatların Atatürk gibi düşünenlere yakıştırıldığını görmek, bu konuda bizi çok aydınlatıyor. İşbirlikçi olmaktansa, o sıfatları gururla taşımak, insan haysiyetinin gereğidir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini belirleme mücadelesindeki tarafların, kendi yollarına engel koyanlar hakkında olumsuz düşünmeleri doğaldır tabii de, bence, bu işte kararı vicdanlara bırakmak lâzım.

BOP'un sözcülerinin, İmralı Mondrosu hakkında kendileri gibi düşünmeyen insanları suçlayarak, hepsine hakaretler yağdırmadan evvel, hiç olmazsa kendi vicdanlarına şu soruların cevaplarını vermeleri iyi olur ;

"Ne olursa olsun, yeter ki akan kan dursun" noktasına henüz getirilmemiş olduğumuz için mi, sorunu çözmeye uğraşan ve bir hayli yol alan Turgut Özal, Eşref Bitlis, Adnan Kahveci, Gaffar Okkan ve başka bir çok insan, şüpheli ölümlerle aramızdan ayrıldılar ?".

"Bindiği helikopter bir kaç kez Amerikan uçakları tarafından düşürülmeye çalışılan Eşref Bitlis, Barzani ve Talabani'yi avucunun içine aldığı için mi, garip bir uçak kazasında öldü ?"

"BOP'a 1 koyup 3 alamayacağını öğrenerek Amerikalıları daha iyi tanıdıktan sonra, Asya'daki diğer Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik ve siyasi birliktelik planı yaptığı ve Ahmet Özal'ın anlattığı gibi 'Federasyonu tartışalım ki, Güneydoğu'daki insanlar zararlarını duysunlar' dediği için mi, Turgut Özal'ın bedeninde çeşitli zehirler bulundu ?".

"Çok farklı bir emniyet görevlisi olan Gaffar Okkan'ın suçu, Diyarbakırlılar tarafından sevilmek miydi ?".

"Zekâsını iyi kullanan ve çeşitli konularda bulabildiği pratik çözümlerle göze batan Adnan Kahveci'ye kurulan trafik tuzağının nedeni, fikirlerinin BOP'a uymaması mıydı ?".

Galiba, bu ülkenin izleyeceği yolu belirlerken, tercihini BOP'tan yana kullananlara sorulabilecek bütün soruları özetleyen, tüm zamanların sorusu şu ; "Neden, Avrupalıların veya Amerikalıların, Türkiye'nin iyiliğini Atatürk'ten daha fazla düşündüklerine inanıyorsunuz ?".

"Bu inanca sebep olarak, savaşın bittiğini zanneden bir çocuk gibi, Atatürk dönemindeki şartların ve ihtiyaçların artık geride kaldığını öne sürecekseniz, lütfen söyler misiniz, İmralı'da ödenecek olan 100 yılın hesabı nedir ?".

"'Lozan' olmadığından emin misiniz ?".

Selçuk Tınaz
Kullanıcı küçük betizi
Selçuk Tınaz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 101
Kayıt: Prş Oca 12, 2012 16:16

Şu dizine dön: Selçuk TINAZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x