20 Ocak Katliamı (20 Yanvar Gırğını)

1992 senesi, 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gece, Azerbaycanın Hocalı kentinde, Ermeni askerleri (katilleri) tarafından tarihin trajik insanlık suçlarından birisi gerçekleştirildi.

20 Ocak Katliamı (20 Yanvar Gırğını)

İletigönderen Başkomutan » Prş Oca 20, 2011 15:45

Resim


20 Ocak Katliamı (20 Yanvar Gırğını)


1918 yılında doğunun ilk demokratik cumhuriyeti olarak tarihteki yerini alan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti çok acı olaylardan sonra kurulmuştu.

Azerbaycan 1991 yılında ikinci kez bağımsızlığını elde ederken de benzer acı olayları tekrar yaşadı.

İşte o acı olaylardan biri tarihe Gara Yanvar, 20 Yanvar ya da 20 Ocak katliamı adlarıyla geçen olaydı.

Gelin Azerbaycan'ın ikinci kez bağımsızlığın ilk ateşi olan, bu ateşin Sovyetler Birliği'nin dağılmasındaki etkilerini bir kez daha hatırlayalım.

Azerbaycan halkının Türkiye'yle doğal yakınlığı, Sovyetler Birliğini soğuk savaş yılları boyunca endişelendiren ana konulardan biriydi ve Moskova izlediği politikalarla bu bağı olabildiğince zayıflatmaya çalıştı. 1920'lerin ortasında ülkede kullanılan Arap alfabesi önce Latin sonra Kiril alfabesine dönüştürdü. Aynı süreçte, Azerbaycan ve Nahcivan arasında yer alan Zengezur bölgesini Ermenistan'a bağlayarak, Nahcivan'ın Bakü ile karayolu bağlantısını kopardı. Stalin döneminde de kimliklerinde Türk yazan bu halka “Artık Türk değil, Azerisiniz” dendi.

1980'lere gelindiğinde tarihin akışı günümüzü de belirleyecek şekilde değişiyordu sadece Azerbaycan değil, tüm dünya için...

1985 yılında Sovyetler Birliği'nde Garbaçov'un başlattığı açıklık ve yeniden yapılanma hareketi Cumhuriyetler'deki bağımsızlık isteklerini artırıyor ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasının da yolunu açıyordu. Bu ortamdan faydalanan Ermenistan Moskova'nın da desteğiyle Yukarı Karabağ'da ve Ermenistan'da Azerbaycan Türklerine yönelik etnik arındırmaya girişiyordu.

Ermeniler Azerbaycan'dan toprak talep ediyor, Azerbaycan topraklarına saldırıyor, Azerbaycan Türklerinin yaşadığı köylerde insanları katlediyor, Karabağ bölgesinde yaşayan Türkleri göçe zorluyordu.

Ermenilerin bu toprak talepleri ve etnik arındırmaya yönelik saldırıları 1988 yılında Azerbaycan'da halk hareketleri ile protesto edilmeye başlanıyordu.

Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin Ermeni saldırılarını durdurma yolunda adım atmaması Azerbaycan'daki bağımsızlık hareketlerini de hızlandırıyordu.

Ermenistan'dan ve Yukarı Karabağ'dan zorla göçe zorlanan çok sayıda Azerbaycan Türkü'nün Bakü ve Sumgayıt şehirlerine gelmesi durumu daha da keskinleştiriyordu.

16 Ocak 1990'da Sovyet birliklerinin şehre girmesini engellemek amacıyla Bakü girişlerine ve Rus askerlerinin bulunduğu üslerin kapılarında barikatlar kurulmaya ve Sovyetler Birliği ile Ermenistan'ı protesto mitinglerine başlanıyordu.

18 Ocak'ta Azerbaycan'ın başkent dışındaki 11 bölgesinde de mitingler ve grevler başlatılıyordu.

Azerbaycan Türkü, Ermenistan'ın toprak iddialarından vazgeçmesini, Bakü'deki Sovyet birliklerinin, Azerbaycan Türklerinin etnik arındırmaya maruz bırakıldığı Yukarı Karabağ ile Ermenistan arasındaki bölgeye yerleştirilmesini istiyordu.

Moskova ve Ermenistan'a tepki ortadaydı, halk sokaklardaydı. Peki bu hareketlenme nasıl organize olacaktı? 1918-1920 yılları arasında kısa bir süre hayatta kalan Cumhuriyeti'in Müsavat yani "Eşitlik" geleneğinin,Komünist yönetimin baskısına rağmen hafızalarda yaşatılması gerekli zemini hazırladı. Azerbaycan Halk Cephesi'nin temelleri de böyle bir süreçte atıldı.

Moskova tarafından oluşturulan Dağlık Karabağ yönetiminin Bakü ile bağlarını koparması, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'ne karşı Ermenilerin fiili ambargosu Bakü'de tepkiyi daha da tırmandırdı. Sovyetlerin, siyasal partilerin varlığını kabul etmemesine karşın Temmuz 1989'da Azerbaycan Halk Cephesi kuruluş kongresini yaptı Ebulfeyz Elçibey de parti başkanlığına seçildi.

Halk Cephesi, siyasal ve etnik kökenine bakmadan toplumun en geniş tabakalarını birleştirmekteydi. Üyeleri arasında hem komünistlere, hem sosyal demokratlara, hem de radikal milliyetçilere rastlanmaktaydı. Ancak Halk Cephesi'nin temel ideolojik yönünü milliyetçiler ve milliyetçilik oluşturmaktaydı. Çünkü hedef artık tahammül sınırlarını aşan Sovyetlerden kurtulmak ve bağımsızlıktı.

Azerbaycan'ın 1920'lerde sona eren kısa bağımsızlık dönemine damgasını vurmuş Mehmet Emin Resulzade'nin dediği gibi, “Yükselen Bayrak Bir Daha İnmezdi” Bayrak bir defa kaldırılmıştı, halk da gücünün farkına varmıştı.

Gücünün farkına varan Azerbaycan Türkü, o günkü adı Lenin Meydanı olan şimdiki Azaldık Meydanı'nı doldurarak özgürlük diye haykırmaya başladı.

Bakü'de Azatlık meydanında haftalar süren ve tüm dünya tarafından yakından izlenen Azerbaycan Türkü'nün sesi giderek yükseldi. Azerbaycan Halk Cephesi kurulduktan kısa bir süre sonra Aralık 1989'da iktidarı fiilen ele geçirdi.

Azerbaycan Türkü'nün haksızlığa, işkencelere, tecavüzlere, katliamlara, etnik arındırmaya büyük halk kitleleriyle başkaldırışı Sovyetler Birliği ve Ermenistan'ı çok rahatsız ediyordu.

Bir yandan Halk Cephesi ile birlikte Azerbaycan'da komünist yönetime karşı örgütlü mücadelenin başlaması diğer yandan Komünist Parti'den bazı unsurların Moskova'yı kışkırtması, Dağlık Karabağ'da yaşananlar, Moskova'yı alarma geçirdi. Ve bağımsızlığa koşan Azerbaycan'a gözdağı verilmesi için düğmeye basıldı.

1990 yılı Ocak ayının 19'unu 20'sine bağlayan gece Bakü'de kızılca kıyamet kopuyordu Tankların sağır edici gürültüsü kentte duyulmaya başlamıştı. 1956'da Budapeşte'ye, 1964'te Prag'a giren Sovyet tankları bu kez Bakü'ye giriyordu.

Moskova yönetimi, Karayoluyla 3 koldan ve deniz yoluyla 35 bin kişilik ağır silahlarla donatılmış Alfa birlikleri, DTK-a adlı özel imha birlikleri ile Azerbaycan'ın başkentini işgal emrini vermişti. Operasyonun adı UDAR'dı. T-72,T-80 ve BMP-3 tankları Bakü'de Azadlık Meydanı ve 20 Yanvar meydanını kuşatıyordu.

Kanı dökülmüş, hukukları ayaklar altına alınmış. Sindirilmiş, genç yaşlı denmeden bütün insanları hırpalanmış, Televizyonu kapatılmış Azerbaycan Türkü, milletinin en büyük özelliklerinden olan zor günlerdeki dayanışma hasletinin farkına vardı.

Milyonlarca Azerbaycan Türkü, başta o günden sonra 20 Yanvar adı verilen 11'nci Kızıl ordu ve Azadlık Meydanı olmak üzere Bakü'nün bütün meydanlarında ve Azerbaycan Komünist Partisi Merkez binası önünde toplandı.

İşgal birliklerinin üzerine bedeniyle yürüdü, tek silahı yüreğiydi.. Yüreğiyle vuruştu tanklara ve zırhlı,özel yetiştirilmiş imha birliklerine karşı…

Tarihe 20 Yanvar, Kanlı Ocak, ya da Gara Yanvar olarak geçen o gece yüzlerce insan öldürüldü Bakü sokaklarında ve meydanlarında…

Gece boyunca sivilleri öldüren Alfa birlikleri sabah saatlerinde Bakü'den geri çekildi, yerine başka askerler getirildi ve bütün şehir mateme büründü...

Karanfilin ağladığı 1990 yılının O Ocak gecesinde Sovyetler birliği gücünü son bir kez bağımsızlık kavgası veren Azerbaycan Türkleri üzerinde denedi. 87 yaşındaki Süreyya Babayeva'dan, 13 yaşındaki Lerisa Memmedova’ya, 14 yaşındaki Ilgar İbrahimova'ya kadar yüzlerce can Azerbaycan'ın bağımsızlığı uğruna o gece toprağa düştü. Binin üzerinde kişi öldürüldü, binlercesi yaralandı.

Rus askerleri katlettiği Azerbaycan Türklerinin çoğunun cesedini Hazar Denizine attı,öldürülenlerin sayısını az göstermek uğruna. Çünkü ölü sayısının 150 'den fazla olarak açıklanması o günkü Sovyet Anayasa'sına göre devlet başkanının değişmesini gerektirdiğinden sayı 132 olarak açıklandı. Öldürülen binlerce insandan ancak 200'ün ismi belirlenebildi, diğerleri ise toprağa isimsiz olarak verildi.

Şehit cenazeleri onbinlerce insanın parmak uçlarında onbinlerce karanfille süslenerek ebedi istirahatlerine uğurlandı. Hem de oldukça anlamlı bir yere, 1918'de Azerbaycan'ın bağımsızlığı için şehit olmuş Anadolu ve Azerbaycan Türklerinin toprağa verildiği bir yere... Komünizm döneminde yok edilerek “Dostluk Parkı” yapılan Şehitler Hıyabanına yani Şehitler Bahçesi'ne...

O soğuk Ocak gecesi vatanını canından aziz bilen, bedenini siper ederek Azerbaycan Türkü'nün bağımsızlık yolunu açarak Şehitler Hıyabanı'nda uyuyan vatanperverler Azerbaycan için son değil bir başlangıç olarak tarihe geçti.

20 Ocak 1990 bir dönüm noktasıydı. Çünkü Sovyetlerin Bakü'ye saldırısı bağımsızlık mücadelesini sindirmedi aksine bağımsızlığını hedefleyen milliyetçi hareketi ve Azerbaycan Halk Cephesi'ni daha da güçlendirdi.

Ülkede Sovyet dönemine ait isimler, heykeller kısacası bütün izler yavaş yavaş kaldırılmaya başlandı.

Azerbaycan'da yakılan bağımsızlık ateşi sadece Azerbaycan'ın değil Sovyetler bünyesindeki diğer halklarında bağımsızlık kıvılcımını ateşlemişti.

Azerbaycan'da yakılan bağımsızlık ateşi Moskova'da etkisini 19 Ağustos 1991'de gösterdi. Moskova'dan sıcak haberler gelmeye başladı. Mihail Gorbaçov'a yönelik darbe girişimi başlamıştı.

Bu gelişme diğer Sovyet Cumhuriyetlerinde olduğu gibi Azerbaycan'ın da bağımsızlık sürecini hızlandırdı. 18 Ekim 1991'de Azerbaycan Devleti'nin Bağımsızlığına ilişkin Anayasa Akti kabul edildi ve 29 Aralık'ta referanduma gidilerek 18 Ekim 1991 tarihli bağımsızlık kararı onaylandı.

Azerbaycan'ın ilk tanıyan ülkede 9 Kasım 1991'de Türkiye oldu.





haberiniz.com
(TRT Avaz)


20 Ocak 1990 tarihinde Azerbaycan Türklerinin bağımsızlık ateşini söndürmek isteyen Gorbaçov rejiminin Kızıl Ordu eli ile başkent Bakü’de yaptığı katliamın belgeleri fotoğraflar…

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim


KAYNAK :TÜRK GÜNDEM
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: 20 Ocak Katliamı (20 Yanvar Gırğını)

İletigönderen İbrahim Zübükzade » Cum Oca 21, 2011 15:27

Ermenilerin burnu aktığında, hapşırdıklarında yanlarında olan, onlara destek veren, iftiralarına destek veren bir kısım Türk medyası (İstanbul/Bizans medyası) nedense Ermenilerin yaptıkları bu gibi soykırımları görmüyorlar/görmek istemiyorlar. Türk ülkesinde Türklerin ekmeğini yiyenler tarafından horlanmak, aşağılanmak, görmezden gelinmek, ırkıma iftira atılması çok kanıma dokunuyor. Biz insan gibi davrandıkça hayvanlaşan, bizim merhametimizi zayıflık olarak görüp şımaranlara, pislik saçanlara daha fazla tahammül edemiyorum. Ya Türk ülkesinde Türk'e gereken saygıyı gösterirler ya da defolup giderler. Aslında biraz da kendimizde suç bulmalıyız, biz yumuşak davrandıkça, sustukça tepemize çıkan bu mahlukatlara tepkimizi her yerde her koşulda net bir şekilde göstermeliyiz.

Buradan Azeri Türk halkına sevgi ve saygılarımı sunar, tüm şehitler için başsağlığı dilerim.
Sevgili vatandaşlar, değerli din kardeşlerim, istibdat dönemi bitiyor. Devlet baskısı, şunun bunun baskısı yok. Vergi yok. Ne var peki? Artık demokrasi var! Aç gözünü doldur keseni, demokrasi geliyor. Demokrasi partimizle geliyor. Demokrasi ne demek sayın hemşerilerim? Demokrasi öyle bişeydir ki... dadından yinmez. Anladınız di mi!!! (İ.Z.)
Kullanıcı küçük betizi
İbrahim Zübükzade
Üye
Üye
 
İletiler: 201
Kayıt: Cmt Mar 13, 2010 16:28


Şu dizine dön: Türk (Azerbaycan) Soykırımı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x