ABD Kanatları Altında İsrail Karşıtlığı Olmaz

Tartışma Alanı

ABD Kanatları Altında İsrail Karşıtlığı Olmaz

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Haz 02, 2010 13:12

2 Haziran 2010-ULUSAL KANAL

http://www.ulusalkanal.com.tr/index.php ... Itemid=166

NAMUS VE HAYSİYETİN ULUSLAR ARASI BİÇİMİ

Bülent Esinoğlu


Amerikan emperyalizminin ne demek olduğunu anladığım günden beri, şu uluslar arası sözcüğünden nefret ederim. Olayı geçiştirmeye çalışanlar şimdiden uluslar arası demeye başladı bile…


Alt yapısı ve ittifakları hazırlanmadan, İsrail ile yürütülen ağız dalaşı, katil İsrail tarafından yardım gemisine yapılan saldırı ile sonlandırıldı. İsrail “kes sesini” dedi.


Recep bey şimdi zor durumda. Gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıkacak.


Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçirildiğinde ne yapmış ise gene aynısını yapacaktır. Siz Amerika’ya Nota vermeyi müzik notası mı sanıyorsunuz? Demişti.


Recep bey, şimdi başladı uluslar arası demeye… Uluslar arası dediğinde nereyi kast ediyor? Amerika’yı. Yani İsrail’i.


Biraz daha yakından bakarsak; İsrail’i İsrail’e şikâyet edeceğiz. Amerikan ve İsrailci liberaller sahne aldılar bile… Bu olayı uluslararasına taşıyalım, uluslar arası hukuku işletelim, Obama ile görüşelim.(neden mesela Çin ile değil)


Efendim, neymiş; İsrail kendi kalesine gol atmış mış… Tecrit olmuş muş… Falan filan…


Kuvvetli olan hiçbir devlet tecrit olmaz.


Türkiye’nin böyle bir haysiyet kırıcı olaydan sonra, uluslararası camia tarafından haysiyetinin korunacağı safsatasını yürütenler halkın gözünü bir kez daha boyama çabasındadırlar.


Amerika’yı ikna etmek diye bir şey yok, Amerika zaten bu işin içinde.



İsrail’e teslimiyeti, kahramanlık gibi sunanlar, bu kahramanlık türküleri arasında zaman doldurmaktadırlar.


İsrail’in uyguladığı hukuk, tıpkı Recep beyin uyguladığı Ergenekon Hukukudur. Ben yaptım oldu hukukunu yaşıyoruz. Nitekim bu gün Doğu Perinçek’in savunma avukatı Mehmet Cengiz’i de Silivri’ye taşıdılar. Yani artık savunma da yasak.


Tabi Türkiye bu yönetimle yönetilmeyi hak etmiyor. El altından askeri tatbikat anlaşmaları imzalayacaksın, vitrinde de “one munite” diyeceksin. Son olaydan sonra da bu askeri tatbikatları iptal ettiğini söyleyeceksin.



Rica etsek de, biraz maskesiz dolaşsanız…


bulentesinoglu@gmail.com

------------------------------------------------------

2 Haziran 2010-ULUSAL KANAL

http://www.ulusalkanal.com.tr/index.php ... Itemid=164

MAVİ MARMARA’NIN GAZZE SEFERİNİN BİLİNMEYENLERİ

Mehmet Ali Güller



Bir önceki yazımızda, İsrail’in Gazze’ye yardım konvoyuna insanlık dışı bir şekilde uyguladığı devlet terörünün “beklenen bir senaryo” olup olmadığı üzerinde durmuş ve bazı sorular sormuştuk.


O sorulardan bir bölümünü anımsamak gerekirse: “Bundan birkaç ay önce, bu gemilerin uluslararası karasularda seyir evraklarını tamamlama sürecinde çıkan problemler nasıl çözüldü? İdarenin yola çıkmasını teknik olarak doğru bulmadığı bu gemiler hangi ülke üzerinden evraklandırıldı? O toplantılarda, konvoy organizatörleri için “en iyi” ve “en kötü” senaryolar nelerdi? Organizasyon hangi senaryonun gerçekleşmesini bekliyordu?”


Şimdi gelin hem o soruların bir bölümüne yanıt verelim, hem de yeni sorularla konuyu aydınlatmaya çalışalım.

Mavi Marmara Gemisi 1994 yılında 450 yolcu için inşa edilmiş bir yolcu gemisidir. Geminin Gazze için kalkışından önce bildirilen yolcu sayısı ise 615’dir. 16 kişilik gemi personelini de eklersek, geminin toplam yolcu sayısı 631’dir.

GEMİ SOLAS’A UYGUN MUYDU?


Öte yandan gemi İstanbul Deniz Otobüsleri İDO tarafından 1040 yolcu kapasitesi ile çalıştırılıyordu. Geminin güzergâhı da Marmara Adası ile Avşa arası. Yani Mavi Marmara Gemisi “uluslararası sefer” yapmıyor dolayısıyla SOLAS’a (Safety of Life at Sea – Denizde Can Emniyeti Sözleşmesi) uygun olması gerekmiyor.


Ancak Gazze seferi uluslararası bir sefer olduğundan gemi SOLAS kurallarına uygun olmak zorundaydı. En önemlisi Geminin filikalarının ve cansallarının kapasitesi SOLAS kurallarına göre yetersizdi. Geminin boyutu nedeniyle yeni filika koyma imkânı da olmadığından Bayrak İdaremiz, Mavi Marmara gemisine “Yolcu Gemisi Emniyet Sertifikası” veremedi.


GEMİNİN BAYRAĞI NEDEN DEĞİŞTİRİLDİ?


İnsani Yardım Vakfı İHH ise bu problemi aşmak için kendisine önerilen yöntemi uyguladı ve geminin bayrağını değiştirerek kolay bayrak olan “Comoros” bayrağı çekti. Ve klası da Phonix olarak değiştirildi. Böylece gemide zorunlu olarak bulunması gereken tüm sertifikalar hazırlandı ve Mavi Marmara Gemisi “kâğıt üzerinde” uluslararası sefere hazır hale getirildi(!)


Amacı insani yardım olan bir kuruluşun can güvenliğini pek önemsemeden gemiyi uluslararası sefere çıkarmasını “denizcilik” bilgisizliğine vererek gelin şu soruyu soralım.


ANTALYA LİMAN BAŞKANLIĞI’NIN İZİN GEREKÇELERİ NELERDİR?


Sertifikaları, kâğıtları, evrakları “bir şekilde” tamamlansa da yolcu sayısı ortada olan Mavi Marmara Gemisi’ne, çok sıkı liman devleti kontrolü yapan Antalya Liman Başkanlığı, uluslararası sefere çıkma iznini hangi gerekçelerle verdi?


GEMİ ISPS KOD’UN GEREĞİNİ YAPTI MI?


Geminin taşıdığı sertifikalardan biri de ISPS Kod (Uluslararası Gemi ve Liman Tesisi Güvenlik Kodu) gereği “Uluslararası Gemi Güvenlik Sertifikası”ydı. Buna göre demek ki Mavi Marmara’da Comoros bayrak idaresinden onaylı “Gemi Güvenlik Planı” mevcuttu(!) Peki, nedir bu plan ve nedir ISPS Kod’un amacı?


Bu plan ve kod uluslararası sefer yapan gemileri ve içindekileri “teröristlere ve deniz haydutlarına” karşı korumak amacıyla vardır. Hiçbir nedenle “Taraf” devlete karşı değildir; tam tersine “Taraf” devletin güvenlik güçleri ile irtibatlı olmayı zorunlu kılar.


Öte yandan geminin ve yolcuların güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan ve hem bu sorumluluk nedeniyle hem de mevcut sertifikalar gereği gideceği liman devletinin “uyarılarına uymakla sorumlu” olan kaptan, bu sorunluluğunu yerine getirmiş midir?


Şimdi sorulara ara verelim ve iç politikaya yönelik sorular soralım:


REFERANDUM VE PROPOGANDA


İktidarın Anayasa Değişikliği ile ilgili referandum tarihi beklentisi aslında neydi? İlan edildiği gibi 12 Eylül müydü, daha mı öncesiydi?


Ya da bu soruya yanıt bulabilmek için şu soruyu soralım: “One minute” ile “Davos’da Drama” sahneleyen iktidar o tarihte inişe geçen oy oranını yüzde kaç oranında artırmıştı?


ABD’ye bu denli bağımlı olan bir iktidar gerçekten İran’la müttefik ve İsrail’le düşman mıdır?


İktidarın izlediği arabuluculuk politikası, ABD Başkanı Obama’nın Türkiye’ye biçtiği “model ortaklığın” bir sonucu mudur?



Sorular çok, üstelik yanıtlarını da biliyorsunuz…


Mavi Marmara’nın Gazze Seferinin bilinmeyenlerine ışık tutmaya çalıştığımız yazımızı, önceki makalemizdeki tespitimizle noktalayalım


ABD KANATLARI ALTINDA İSRAİL KARŞITLIĞI YAPILMAZ


Kuşkusuz İsrail, bir Türk gemisine saldırmanın ve Türk kanı dökmenin yanıtını almalıdır. Ancak bu yanıtın ne olacağından önce Ankara’nın tehdidin kaynağını doğru saptaması gerekmektedir. Tehdidin İsrail’den önce ABD’den geldiğini görememek ya da bu gerçeği perdelemek Ortadoğu halklarına yapılan en büyük düşmanlıktır. ABD’nin kanatları altında kalarak, İsrail karşıtlığı yapmanın ne Filistin’e, ne Türkiye’ye ne de Ortadoğu’ya bir yararı vardır.


-----------------------------------------------------

1 Haziran 2010-ULUSAL KANAL

http://www.ulusalkanal.com.tr/index.php ... Itemid=164

İSRAİL SALDIRISI BEKLENEN SENARYO MUYDU?

Mehmet Ali Güller

İsrail’in Gazze’ye yardım konvoyuna saldırısı sonrası kamera karşısına geçen Başbakan Vekili Bülent Arınç açık konuştu: “Hiç kimse bizden bu olay sebebiyle İsrail'e savaş ilan etmemizi beklemesin. Böyle birşey olmaz. Mümkün de değil, doğru da değil”.


“One minute” ile yapılana “Davos’da drama” dediğimiz için Başbakan vekilinin bu açıklaması bizi şaşırtmadı. Hele de 4 Temmuz 2003 günü askerlerimizin başına çuval geçirildiğinde benzer açıklamaların yapıldığını anımsadığımızda, Arınç’ın söylemi gayet normal geldi. O dönemde de hükümet, kamuoyunun nota beklentisine “ne notası, müzik notası mı” yanıtı vermişti!


Arınç’ın açıklamasına katılmamamızdan kuşkusuz “İsrail’e savaş açalım” düşüncesi içinde olduğumuz anlaşılmasın. Anlatmaya çalıştığımız şey şu…

SİLAH DESTEKLİ POLTİKA İHTİYACI


Ordu neden vardır? Elbette vatanı korumak ve kollamak için. Ama gerektiğinde de politikanızı silahla desteklemek için. Şimdi durduk yere “savaş ilan etmeyeceğiz” diyerek politikanızı silahla desteklememiş oldunuz. Daha doğrusu, İsrail’in hareket alanını genişlettiniz! Bu açıklamaya ne gerek vardı? Elbette “savaş ilan etmeyin” ama “savaş ilan etmeyeceğiz” kartınızı da peşinen masaya açmayın!

Gerçi Arınç’ın Başbakan Vekili olarak yaptığı kriz toplantısı da “bir orduya” ihtiyaç duymadığına dolaylı işaret ediyordu. Nasıl mı? Açalım:


ARINÇ ERGENEKON SANIĞINA AKIL DANIŞTI


İsrail’in Gazze’ye yardım konvoyuna saldırısı sonrası Başbakanlık’ta yapılan kriz toplantısına kimler katıldı? Başbakan vekili olarak Arınç’ın başkanlık ettiği kriz toplantısına İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Mehmet Eröz ve Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Koramiral Nusret Güner katıldı. Yani hükümet, askere “akıl danışma” toplantısı yapmıştı. Hangi askere akıl danışıyordu hükümet? Daha dün Ergenekon sanığı olarak sorgulanan Korgeneral Mehmet Eröz’e...! Yani daha dün yandaş medyanın, “Arınç’a paraf atan komutan” diye suçladığı askerimiz..!


İşte iktidarın Mavi Marmara’ya düzenlenen saldırıyla karşılaştığı bir başka çıplak gerçek de buydu. Her fırsatta küçük düşürmeye çalıştıkları, her fırsatta terörist muamelesi yaptıkları, her fırsatta darbeci suçlaması getirdikleri askere “akıl danışma” pozisyonuna düşmüşlerdi!


Neyse…


Gelin biz İsrail’in neden saldırdığından başlayarak bundan sonra neler olacak konusuna kadar uzanan sorulara yanıt arayalım…


SALDIRI BEKLENİYOR MUYDU?


Öncelikle belirtmek gerekir ki, her ne kadar İsrail’in yardım gemilerine saldırması, insanlık dışı ve devlet terörü de olsa, kimse için sürpriz değildi!


İsrail iki haftadır, bu gemileri vuracağını belirtiyor, hatta gemilere yönelik yapacağı operasyona isim bile verip dünya kamuoyuna ilan ediyordu…


Ancak bu tehdide rağmen herhangi bir önlem alınmadı. Bu durumda ortaya iki sonuç çıkıyordu. Ya bu organizasyonu yapanlar İsrail’in blöf yaptığını sandılar, ya da “saldırıyı istediler”!


İsrail’in geçmiş terörist faaliyetleri sizce de blöf seçeneğini ortadan kaldırmaz mı?


Ve de şu sorular yanıtını aramıyor mu sizce?


Bundan birkaç ay önce, bu gemilerin uluslararası karasularda seyir evraklarını tamamlama sürecinde çıkan problemler nasıl çözüldü? İdarenin yola çıkmasını teknik olarak doğru bulmadığı bu gemiler hangi ülke üzerinden evraklandırıldı? O toplantılarda, konvoy organizatörleri için “en iyi” ve “en kötü” senaryolar nelerdi? Organizasyon hangi senaryonun gerçekleşmesini bekliyordu?


Yardım konvoyunun yola çıkmasından önce neden “uluslararası ortamın hazırlanması” için tek bir politik adım atılmadı?


İsrail’in açıkça saldıracağını ilan ettiği, “yola bile çıkmasın” tehdidini savurduğu bu yardım gemisine neden “11 aylık” bir bebek yolcu olarak alındı?



Aslında yanıt arayan o kadar çok soru var ki..?


Ama gelin biz sorulara ara verelim ve krizin perde arkasına ışık tutalım.


ABD KANATLARI ALTINA İSRAİL KARŞITILIĞI


Aslında olanların ne anlama geldiğini anlamamız için son 1 yılda olanları çok kısa bir şekilde anımsamamız gerekecek.


ABD devleti, Amerikan yüzyılı için uygulamak zorunda olduğu BOP stratejisinde çuvalladı. Irak’ta bataklığa saplanan ABD devleti, çözümü taktik değişiklikte gördü; öncelikle yıpranan Bush yerine “biraz Müslüman, biraz zenci, biraz Hüseyin” olan Barack Obama’yı Beyaz Saray’a taşıdı. Ve ABD devleti şu değişiklik reçetesini Obama’nın eline verdi:


BOP’un yeni ağırlık merkezi Af-Pak yani Afganistan-Pakistan hattı olacaktır. Böylece hem Irak üzerinden alınamayan uluslararası destek Afganistan üzerinden daha kolay alınacak hem de Irak bataklığından “şerefli çıkış” yolu bulunacaktır. Ancak Irak’tan çıkış öncesi düzenlenmesi gereken işler vardır. Öncelikle Irak’ın kuzeyinde inşa edilen “kukla devlet”in yani “ikinci İsrail”in emin ellere teslim edilmesi gerekir. En emin el Türkiye’dir. Kaldı ki, “Türkiye himayesinde Kürdistan Planı” 30 yıllık maziye sahiptir!


Öte yandan ABD’nin Bush döneminde kara listeye aldığı Suriye ve İran probleminin de geri adım atmadan bir parça ötelenmesi gerekmektedir. Bu konuda da Türkiye’ye görev düşmektedir. O nedenle Obama, Türkiye’yi “model ortak” ilan etmiştir.


Washington hem Ortadoğu’da yükselen tepkileri frenlemek hem de Ankara’nın elini güçlendirmek için iki yöntem belirlemiştir. ABD ilk olarak “düşman İslam” söyleminden “ortak İslam” söylemine kaymış, ikincil olarak da Ortadoğu denklemi açısından İsrail’in ipini biraz sıkmıştır! Ne de olsa Ankara, “ortak İslam” diyen ve İsrail’i geçmiş döneme göre “yalnız bırakan” Washington’u Ortadoğu’da daha iyi taşıyacaktır!


AKP’nin Şam’la kurmaya çalıştığı ittifak da, İran’ın uranyum takasına girmesi de bu gelişmelerin içinde okunması gereken politikalardır. Erdoğan’ın takasa tepki gösteren Obama’ya şaşırması ve “ama mektup vardı” demesi de zaten bundandır!



TEHDİT İSRAİL’DEN ÖNCE ABD’DEN GELMEKTEDİR


Kuşkusuz İsrail, bir Türk gemisine saldırmanın ve Türk kanı dökmenin yanıtını almalıdır. Ancak bu yanıtın ne olacağından önce Ankara’nın tehdidin kaynağını doğru saptaması gerekmektedir. Tehdidin İsrail’den önce ABD’den geldiğini görememek ya da bu gerçeği perdelemek Ortadoğu halklarına yapılan en büyük düşmanlıktır. ABD’nin kanatları altında kalarak, İsrail karşıtlığı yapmanın ne Filistin’e, ne Türkiye’ye ne de Ortadoğu’ya bir yararı vardır.
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: ABD Kanatları Altında İsrail Karşıtlığı Olmaz

İletigönderen avrasya » Çrş Haz 02, 2010 16:44

ABD nin BOP Eşbaşkanı olduğunu bizzat kendisi ifade eden, Yahudi Lobisinden ilk defa yahudi olmayan birine verilen "Cesaret " ödülü alan Erdoğan, önce ödülünü geri versin , Amerikanın BOP eşbaşkanlığından istifa ettiğini söylesin.

Bunları yapmayan Erdoğanın esip gürlemesinden müzik notası bile olmaz.
Kullanıcı küçük betizi
avrasya
Üye
Üye
 
İletiler: 279
Kayıt: Prş Oca 15, 2009 23:08

Re: ABD Kanatları Altında İsrail Karşıtlığı Olmaz

İletigönderen İrfan Tuna » Cum Haz 04, 2010 21:14

Recep Bey ve yandaşları İsrail'e yağıyor, gürlüyor. Hiç birinin, İsrail'in arkasındaki güç olan ABD'ye tek çift söz söylediğini duymadık bugüne kadar.

ABD, Irak'ı, Afganistan'ı kan gölüne çevirirken çıtları çıkmadığı gibi; Irak halkının tepesine nükleer bomba yağdıran Amerikan uçaklarına hava sahamızı kullandırdılar. Irak'ı kan gölüne çeviren Amerikan askerlerini kahraman ilan ettiler. Milyonlarca Irak'lıyı katleden ''Kahraman'' Amerikan askerlerinin evlerine sağ salim dönmesi içi dualar ettiler.

ABD'nin kanatları altında İsrail karşıtlığı olmaz. Olsa olsa BOP eşbaşkanlığı kapsamında ABD taşeronluğu olur.

Hatırlatırız.
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: ABD Kanatları Altında İsrail Karşıtlığı Olmaz

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Haz 09, 2010 1:32

8 Haziran 2010-Milliyet

http://www.milliyet.com.tr/ortadogu-nun ... efault.htm

Ortadoğu’nun abisi

Melih Aşık

Tayyip Erdoğan’ın 04.04. 2003 tarihinde ABD’nin ünlü Wall Street Journal gazetesinde yayımlanan yazısı yukarıdaki satırlarla bitiyordu. Tercümesi:

“Kahraman çocuklarınızın anavatana en az kayıpla dönmesini umuyor ve dua ediyoruz...”

O günlerde Katoliklerin ruhani lideri Papa 2. Paul bile savaşların olmaması ve masum kanı dökülmemesi için dua ediyordu...

Kendini “Müslüman demokrat” diye satan AKP iktidarı ise kitle imha silahı yalanı ortaya çıktığı halde ABD’nin Irak katliamını desteklemekteydi. Tayyip Erdoğan masum Iraklı çocuklar için değil, katil ABD’nin askerleri için dua etmekteydi.

Türkiye’nin vicdanlı insanları savaşa karşı eylemler geliştirirken AKP Türkiye’yi ABD üslerine açmanın hazırlığını yapıyordu...

Tezkere soylu TBMM üyelerinin gayretiyle geçmedi ama Türk hava sahası ABD uçak ve füzelerine açıldı... Türkiye’deki üslerden beş bin sorti yapan ABD uçakları Irak halkı üzerine ölüm yağdırdı... AKP iktidarı bu insanlık suçuna ortak oldu. Bizler var gücümüzle savaş karşıtı yayın yaparken hem AKP hem yandaş basın ABD’nin Müslüman katliamına alkış tutuyordu.

Bugün hidayete erdiler, Müslümanlar ve ezilenlerden yana oldular...

Bu kadarla da kalmadılar...

İsrail’i kınamakla birlikte AKP iktidarının olaydaki sorumluluğunu sorgulayanları “İsrail yanlısı” diye yaftalıyorlar.. Hedef gösteriyorlar...

Sanki dün Müslüman katliamına alkış tutanlar kendileri değilmiş gibi...
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23


Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x