ABD’NİN BÖLGESEL PLANLARI EKSENİNDE TSK’YA YÖNELİK EL –BAB SALDIRISI / MİTHAT AKAR

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

ABD’NİN BÖLGESEL PLANLARI EKSENİNDE TSK’YA YÖNELİK EL –BAB SALDIRISI / MİTHAT AKAR

İletigönderen mithat akar 1923 » Pzr Kas 27, 2016 12:08

"Sanıktan" Delile Değil, Delilden Sanığa Doğru Gidelim
Resim


El- Bab'da Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik saldırının hemen sonrasında iki devletle görüşüldü. İlk önce Cumhurbaşkanı, Rusya Devlet Başkanı Putin'le görüştü. TSK’ya yönelik El- Bab’daki saldırı gerçekleştiği gün ve sonrasında Putin, Türkiye'deki muhataplarını arayarak konu hakkında bilgi aldı ve kendisindeki bilgileri paylaştı.

Aynı süreçte plan dahilinde olmayan bir başka ziyaret de Dışişleri Bakanlığı tarafından Tahran’a gerçekleştirildi. Resmi ziyaret kapsamında İran’ı ziyaret ettiği belirtilen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve İran’lı mevkidaşı Muhammed Cevad Zarif ile 26 Kasım’da bir araya geldi.

Saldırıdan sonra Suriye Ordusu ise yaptığı açıklamada "Saldırının Suriye veya Rusya'dan gelmediği" şeklinde açık bir beyanda bulundu.

Şimdi objektif olarak durumu analiz edelim:

Türkiye, hangi devletlerle ilan edilmemiş bir anlaşma dahilinde Suriye topraklarında bulunmaktadır? Birincisi, kabul edilsin veya edilmesin, kendine ait olan topraklarda meşru bir güç olan Suriye devletinin ve Suriye'nin müttefiki konumunda olan Rusya ve İran'ın onayı ile TSK bu topraklarda bir harekat gerçekleştirilmektedir.

Türkiye'nin bu topraklarda olmasından en çok rahatsız olan odak hangisi? Kuşkusuz PYD/YPG... Bölücü terör örgütü PKK ise Ekim ayından bu yana yaptığı açıklamalarda Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı Suriye topraklarında "savaşacaklarını" beyan edip duruyor.

Son olarak, Suriye topraklarında PYD/YPG'yi ( veya PKK'yı ) "koalisyon Gücü" olarak gören güç hangisi? ABD.

Şimdi taşları yerine oturttuktan sonra, El- BAB’daki saldırıyı ve bu saldırının arka planını oluşturan ABD’nin bölgesel planlarını incelemeye başlayalım.

Türkiye bölgede, Suriye, İran ve Rusya ile mutabakat dahilinde bir askeri harekat icra etmektedir.

TSK'nın bölgede bulunmasından en çok rahatsız olan örgütlerden biri bölücü terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı olan PYD/YPG'dir. ABD, Suriye ve Irak'ta bölücü terör örgütü PYD/YPG'yi 2011‘den bu yana "temel müttefiki" olarak ilan etmiş durumda. Çünkü ABD, Irak'ın kuzeyinden Suriye'nin kuzeyine kadar "homojen bir Kürt kuşağı" oluşturarak, Doğu Akdeniz'e kadar uzanan bir "Kürdistan" kurmak planını yapmaktadır.
Resim

Bu plan, en başta Türkiye'nin milli güvenliğine yönelik bir tehdittir. Çünkü ABD'nin kurmak istediği "Kürt Koridoru" Irak'a sınır olan illerimiz olan Hakkari ve Şırnak'tan, Suriye'ye sınır olan Mardin,Şanlıurfa, Kilis, Gaziantep, Hatay'a kadar uzanmaktadır. ABD, Irak'taki toprak bütünlüğünü fiili olarak ortadan kaldırdıktan sonra, Suriye'nin kuzeyinde de kurmak istediği Kürt kantonları ile az önce saydığımız iller üzerinden Türkiye'yi kuşatmaya çalışmaktadır. Bu durumda İran da Türkiye, Suriye ve Irak üzerinden çembere alınmak istenmekte; ABD'nin bölgede destek verdiği PKK'nın İran kolu PJAK üzerinden İran'da bir etnik boğazlaşma zemini olgunlaştırılmak istenmektedir.

ABD’nin Temel Planı :” Diyarbakır’dan Tebriz’e Uzanan Kürdistan”


“İran da nereden çıktı?” demeyin. ABD’nin bölgesel egemenlik planı, uzun vadede “Diyarbakır’dan Tebriz’e uzanan bir Kürdistan” kurmaktır. Bu benim iddiam değil. ABD ‘de süreli olarak yayınlanan ve yarı resmi nitelikli bir yayın organı olan “Armed Forces Journal”’da ( Silahlı Kuvvetler Dergisi ) 2006 yılı Haziran ayında yayınlanan “Blood Bordeers – How a Better Middle East Would Lok” ( Kan Sınırları –Daha İyi Bir Ortadoğu İçin ) adlı makalede yazılmış. Makaleyi yazan Amerikan Savunma Bakanlığı’nda İstihbarat Müdür Yardımcısı olan Albay Ralp Peters’ın ortaya koyduğu bir planda, bakın Amerikalı Albay ne diyor:
“ Balkanlar ve Himalayalar arasındaki adaletsizliği ile ünlü topraklardaki en göz alıcı haksızlık bağımsız bir Kürt Devletinin yokluğudur. Ortadoğu’da bitişik bölgelerde yaşayan 36 milyon Kürt var. Kürtler dünyanın kendisine ait bir devleti olmayan en büyük etnik topluluğudur.

…Ankara’nın önünde bulunan Kürt sorunu, son on yıl içerisinde bir miktar kolaylaşmış olmasına rağmen, baskı yakın tarihlerde tekrar yoğunlaştı. Türkiye’nin doğusunda beşte birlik bir bölüm işgal edilmiş bir bölge olarak görülmelidir. Suriye ve İran Kürtleri de mümkün olsa bağımsız bir Kürdistan’a katılmak isterlerdi. Dünyanın meşru demokrasilerinin Kürt bağımsızlığını muzaffer kılmayı reddetmeleri medyamızı sık sık heyecanlandıran, beceriksizce yapılan hafif günahlardan çok daha kötü bir insan hakkı ihlalidir. DİYARBAKIR ‘DAN TEBRİZ’E UZANAN BİR KÜRDİSTAN, BULGARİSTAN VE JAPONYA ARASINDA EN BATI YANLISI DEVLET OLACAKTIR.” (Ralp Peters -USA Army Air Force Colonel “Blood Bordeers – How a Better Middle East Would Lok” , Armed Forces Journal – Jule 2006 – USA )

Resim


Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yukarıda alıntı yaptığım tarihe dikkat çekmek isterim. Haziran ayı 2006 yılı. Yani henüz Suriye’de dış destekli bir iç savaş başlamamış ve ABD henüz bölgede PKK’nın Suriye kolu olan PYD’yi “müttefik” ilan etmemiş o tarihte.
Şimdi puzzle'ın ( pazılın ) parçalarını daha rahat birleştirebiliriz. ABD, Ortadoğu üzerinden Asya’nın tamamını denetim altına almak, Türkiye ile Çin arasında kalan ve dünyadaki enerji kaynaklarının dörtte üçünü barındıran Asya’yı tamamen ele geçirmek istiyor. Bunun için bölgede düşman olarak belirlediği Türkiye, İran, Suriye’nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırarak, bu ülkelerde bir iç savaş çıkarmak ve dış müdahaleye zemin hazırlamak planını devreye sokmuştur. 2003’ten sonra bu plan dahilinde Irak’ta kısmen başarı elde etmiştir.

ABD’nin Irak’ta müttefiki Barzani ve HPG ( PKK’nın Irak’taki silahlı kanadı ), Suriye’de PYD/YPG, Türkiye’de ise bölücü terör örgütü PKK’dır.

Aklın Yolu Ne Söyler?

Aklın yolu bize şunu söyler: Eğer mevcut düşmanım, benim komşuma da saldırıyorsa; bu durumda düşmanla değil, komşumla ittifak yapmam lazım. Yeterince açık sanırım. Mevcut düşman ABD, dün kendi beslediği İŞİD eliyle Suriye’ye ve Irak’ta bir iç savaş ortamı yaratırken, şimdi IŞİD’e karşı silahlandırdığı bölücü terör örgütü üzerinden aynı anda Suriye, İran ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit ediyor. ABD’nin hedef aldığı bu ülkelerin hepsi birbirine komşudur.

Peki, bu durumda, aklın yoluna göre, komşumuzla ittifak yapmamızı mı akıllıca bir strateji olur; yoksa “müttefik” sandığımız düşmanla mı?

Son soru: Yukarıdaki veriler ışığında değerlendirecek olursak, son üç gündür diplomatik temaslarda bulunduğumuz komşularımız mı El –Bab’da askerimize saldırmıştır; yoksa saldırının olduğu günden bu yana kenarda sinsi sinsi bizi izleyen “müttefik” ABD’mi? Aklın yolunu izleyenler için yanıt basit değil mi?

Mithat Akar / Gaziantep

https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x