ABD'nin Irak'taki taşeronu BM

İzlem (Strateji) - Bazen barışın, bazen de savaşın sanatı...

ABD'nin Irak'taki taşeronu BM

İletigönderen tuba » Cmt Haz 28, 2008 4:36


TUSAMULUSAL GÜVENLİKSTRATEJİ ARAŞTIRMA MERKEZİ

De Mitsura'nın raporu, yeni itilaflı bölgeler yaratıyor
ABD'nin Irak'taki taşeronu BM

İşgalin ardından Irak'ın yönetim şekli, kentlerin statüsü tartışılmaya başlandı. Bu kapsamda Kürtler'e 'en kısa sürede bağımsızlık' getirebilecek bir konum ve statü sağlanması çalışmaları sürekli gündemde kaldı. BM'nin Irak Özel Temsilcisi De Mitsura'nın son açıklanan raporu yeni tartışmalara yol açacak gibi görünüyor.

Raporda yönetsel yapıya ilişkin tespitlerde Kürtlerin gözetildiği yorumu abartı olmaz. De Mitsura'nın hangi unsura göre itilaflı bölgeleri tespit ettiği, eğer etnik temel esas ise tamamı Türkmen olan Telafer'deki anlaşmazlığın ne olduğu soruları akla geliyor. De Mitsura'nın Kerkük gibi diğer tartışmalı bölgelere yönelik çalışma yapacak olması kaygıları artırıyor.



BM'nin Irak Özel Temsilcisi Stefan De Mitsura, yakın gelecekte Irak'ın siyasal ve yönetsel yapılanması açısından büyük önem taşıyan raporunu 5 Haziran tarihinde açıkladı. Rapor, Irak'taki itilaflı alanların analizini yaparak, hangi koşullar içinde hangi yönetim altında olması gerektiğine ilişkin öneriler demeti özelliği taşıyordu. Zaten geçen yıl Aralık ayında Irak Anayasası'nın 140. maddesinin süresinin sona ermesi öncesinde Irak Başkanlık Kurulu, Irak Başbakanı ve Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi'nin (KBY) vardıkları anlaşmadan bu yana, BM Irak'a Yardım Misyonu (UNAMI), bu konuların çözümlenmesi ile ilgili teknik konular üzerinde çalışıyordu.

Ancak de Mitsura'nın çalışmalarıyla ortaya çıkan görüntünün perde arkasında hangi politikanın ve hangi hedefin olduğunu anlayabilmek için raporun satır aralarına dikkatlice bakmak gerekiyor. Raporun ayrıntılarında ortaya konan öneriler mercek altına alındığında BM'nin çok açık biçimde Washington yönetiminin orta ve uzun erimli olarak kurguladığı Irak politikasını uygulamakta olduğu hemen dikkat çekiyor.


KÜRT KARTI
Washington yönetimi, ABD'nin Ortadoğu'da özellikle Kürt kartını elinde tutması ve bu kartı bölgede Türkiye, Irak, İran ve Suriye'ye karşı kullanmasıyla başlayan sürecin başta Ankara olmak üzere önemli başkentlerde yarattığı sıkıntıyı şimdi BM üzerinden gidermeye çalışıyor. Yani bir başka deyişle uluslararası toplum adına BM'nin Irak'a ilişkin alacağı kararların meşru sayılması ve olası tepkilerin önüne geçilmesi hedefleniyor. Daha açık biçimiyle, ABD Irak içinde -istediği zaman bağımsızlığını ilan edebilecek- görece egemen bir 'Kürdistan' yaratmak için BM'yi kullanıyor.

Mitsura, "Şunu belirtmek isterim ki, ihtilaflı bölgeler sorununun çözümlenmesi konusundaki yöntem ve süreç hakkında karar vermeye sorumlu tek merci Irak Hükümeti'dir. UNAMI'nin analizinin amacı sadece bu karmaşık mevzunun çözümlenmesi sürecine katkıda bulunmaktır" dese de, BM adına attığı her adım, binlerce bilinmeyeni olan bir denkleme benzeyen Irak siyasetinde önemli kırılma noktaları oluşturmuş durumda.

Tabii, bu kırılma noktalarının ön planda olmaması için ortaya konan şu retoriğin inandırıcı olmadığına da kuvvetli bir vurgu yapmak gerekiyor:

"UNAMI'nin analizi, ihtilaflı bölgelerdeki idari kaza bölgeleri dâhilinde yaşayan tüm Iraklıların güvenliğinin sağlanmasını ve her ihtilaflı bölge için geniş çaplı siyasi uzlaşının elde edilmesini hedef alan bir ivme yaratmayı amaçlamaktadır. Bu süreç ihtiyatla ele alınmalıdır. Irak halkının güveni yeniden kazanılmalı ve Irak'ın bütünlüğü güvence altına alınmalıdır. Bu amaçla UNAMI, Irak hükümetine ve diğer demokratik kuruluşlara gelecek seçimler ve Anayasa'nın gözden geçirilmesi konularında kılavuzluk etmeye devam edecektir."

Retorik böyle olsa da, konunun çok boyutlu olması, daha çalışmanın başında de Mitsura'yı sıkıntıya sokmuştu. O nedenle itilaflı bölgelerin aşama aşama ele alınması kararlaştırıldı. Bu nedenle UNAMI, öncelikli olarak üzerinde yoğunlaşmak amacıyla dört bölge belirledi.

De Mitsura'nın kendi anlatımına göre, UNAMI bu pilot bölgelerde, Irak Hükümeti'nin değerlendirmesine sunulacak ve diğer ihtilaflı bölgelerde de uygulanabilecek olan yöntemler sistemini geliştirmeyi amaçlamıştı. Bu bölgeler de her bir bölgenin kendine özgü koşulları dikkate alınarak seçilmişti.


DÖRT ÖNCELİKLİ MERKEZ
Raporda ilk olarak Akra ele alındı. De Mitsura, Irak'ın kuzeyinde ağırlıklı olarak Kürt nüfusun yaşadığı ve bu nedenle de bu merkezde nasıl bir itilaf yaşandığı sorusunu da yanıtsız bırakmayı tercih etmiş. Raporda, Akra için "1991'den beri Duhok Vilayetince idare edilmektedir ve fiili Kürt yönetimini Irak Yönetimi'nden ayıran Yeşil Bölge'nin üzerinde yer almaktadır. Sonuç itibariyle Akra, Geçici Anayasa'nın 53. maddesinden yola çıkılarak Anayasa'ya bütünleştirilmiş olan 143. madde gereği, KBY yönetimi altına girmesi talep edilen bölgelere bir örnek teşkil etmektedir. Bölge Kürt çoğunluğa sahiptir ve faal idarenin Duhok'a transfer edilmesi için mevcut durumda önemli değişikliklere gidilmesine gerek yoktur" değerlendirmesi yapılıyor.

Ancak bu noktada getirilen şu öneriler, de Mitsura'nın bölgesel Kürt yönetimini, bağımsız bir devlet gibi algıladığını ortaya koyuyor:

"Bu bölge için UNAMI, Duhok ve Musul arasında serbest geçiş hakkı, Arapça konuşma özgürlüğü ve kamu görevlerinde eşit işe alım şartlarının oluşturulması gibi bazı önlemleri kapsayan bir paket sunmuştur"

De Mitsura, Duhok ile Musul arasında serbest dolaşım hakkı isterken, kimsenin aklına, "Irak siyasal birliği ve toprak bütünlüğü olan egemen bir devlet. Bu devletin vatandaşları ülke içinde zaten serbest dolaşım hakkına sahiptir" uyarısında bulunmak geldi mi bilinmez ama, BM'nin Irak Özel Temsilcisinin, bu yaklaşımıyla zihnin arkasındaki düşünceleri ortaya döktüğü açıktı.

Raporda Hamdaniye'ye ilişkin olarak da şu değerlendirme yapılmıştı:

"1932 yılından beri Musul idaresine bağlıdır ve 13 Mart 2003'te belirlenen KBY'ye bağlı bölgelerin dışında kalmaktadır. Bölgenin Musul ile sıkı idari ve ekonomik bağlantıları bulunmaktadır. Tarihsel süreçte büyük Hıristiyan köyleri arasında serpili bir kaç Şebek köyünün yer aldığı bölgenin Nemrut ilçesinde Arap topluluklar yaşamaktadır. 2007 Mart'ından sonra Hamdaniye'de yaşanan şiddet olayları, savunmasız kalan Hamdaniye halkının idari tercihlerinin değişmesinde etkili olmuştur. Irak'ta oluşan güvensizlik ortamı Hamdaniye'nin demografik yapısını da doğrudan etkilemiş, Irak'ın çeşitli yerlerinde evlerini terk etmek zorunda kalan Hıristiyanlar ve Şebekler geniş topluluklar halinde Hamdaniye'ye yerleşmişlerdir. Elimizdeki analiz verileri, Irak Hükümeti'nin Hamdaniye'nin Musul'a bağlı kalmasını isteyeceğini göstermektedir"

Raporda Hamdaniye'ye ilişkin şu öneriler ortaya kondu:

"UNAMI bu bölgedeki yerel halkın, özellikle Arap ve Hıristiyanların Irak Silahlı Kuvvetleri'ne (ISK) katılımının sağlanmasını ve ISK'nin acilen Hamdaniye'de konuşlanarak buradaki yerel güvenliğin yerine geçmesini (bu görev hâlihazırda Peşmergeler tarafından sürdürülmektedir) tavsiye etmiştir. İşe alım uygulamaları, temel hizmetlerin sağlanmasını ve diğer bazı önlemler de tavsiye olarak sunulmuştur. Hıristiyan ve Şebek gruplar, bazı yerel yönetim düzenlemelerinin yapılmasını talep etmişlerdir. UNAMI, bölgedeki tüm Iraklıların temel anayasal haklarının korunması, siyasi-kültürel özgürlük ve eğitim hakları konusunda çalışmalar yapmıştır. Hamdaniye'deki savunmasız halkın korumaya alınması konusuna özellikle eğilen UNAMI, Hıristiyan ve Şebeklerin güvenliklerinin sağlanması konusunda güvenlik düzenlemelerinin yapılması konusunda çalışmış ve Irak Hükümetini ve Çok Uluslu Güçleri bölgedeki azınlıkların güvenliğini sağlamaya teşvik etmiştir. Bu amaçla yeni kontrol noktaları oluşturmalı, sıkıntı yaşayan gruplara mensup bölge sakinleri ISK ve emniyette görevlendirilmelidir."

Diğer bölgelere ilişkin yapılan değerlendirmeler ise özetle şöyleydi:

Mahmur, Musul/Erbil: Mahmur, 1932'den beri farklı hükümetlerin kararnameleri ve hükümlerinde de belirtildiği üzere Erbil vilayetinin bir parçası olmuştur. Ancak 1991'de KBY ile Irak Yönetimini ayıran yeşil çizginin çekilmesinden sonra Mahmur, Musul'a bağlanmıştır. Bu andan itibaren Mahmur, KBY'yi oluşturan bölgelerin dışında tutulmuştur. Buna rağmen, Mahmur'un Erbil'den ayrılarak resmi olarak Musul'a bağlandığına dair herhangi bir kararname ve yönetmelik bulunmamaktadır. Mahmur'un statüsünün belirsiz oluşu karmaşıklığa neden olmuş, netice olarak Mahmur, Irak'ın en az gelişmiş bölgelerinden biri olarak kalmıştır. Ancak Mahmur'a bağlı olan ve Arapların yoğunlukla yaşadığı Karaç ilçesi resmi olarak KBY'ye bağlanma fikrine şiddetle karşı çıkmaktadır. Elimizdeki analiz verileri, Irak Hükümetinin Mahmur'un Karaç dışındaki bölgelerinin Erbil'e bağlanması konusunda adım atmaya istekli olduğunu göstermektedir. Karaç'ın ise bir başka komşu vilayete bağlanması daha iyi olacaktır.

Mendeli, Diyala: Irak'ın ilk idari bölgelerinden biri olan Mendeli'nin statüsü, 1987'de Cumhuriyetçilerin yayınlandığı bir kararname ile Baladruz dâhilinde bir ilçe konumuna indirgenmiş ancak 1932'den beri olduğu gibi, yine Diyala'ya bağlı olarak kalmıştır. 1970'lerde başlayan ve Kürtlerin ve diğer toplulukların sürülmesini öngören devlet politikaları 80'lerde de devam etmiş bölge sakinlerinin sayısı önemli ölçüde azalmıştır. On yıllarca süren askeri harekâtlar ve baskı yönetimi, temel hizmetlerin kasıtlı olarak verilmemesi ve yıllar süren su kesintileri bölgenin esas sakinlerinin dönmesini engellemiştir. Mendeli'nin Diyala'ya bağlı olarak kalması, tarih boyunca süre gelmiş idari bir uygulamanın devamı niteliğinde olacaktır. UNAMI, Mendeli'nin trajik geçmişinin ve sistematik dışlanmanın (özellikle Kürtler ve Türkmenler açısından) tanınmasını sağlayacak bir dizi önlemin alınmasını önermiştir. Bu amaçla kriz bölgelerine özel ilgi gösterilmeli, tüm sektörlerde yatırım desteklenmelidir. Buna göre; tüm toplulukların yer alacağı yerel danışma komitelerinin yeniden yapılanma sürecine katılımları desteklenecektir. Bütçe payı, temel hizmetlerin sağlanması, iş edindirme, temsil hakkı, hareket ve kendi dilini kullanma özgürlüğü gibi diğer önlemler üzerine de öncelikli olarak odaklanılacaktır.


RAPORUN SATIR ARALARI
Sözün özü plan tamamen Kürtlerin talep ettikleri bölgeleri kapsıyordu. De Mitsura'ya göre Irak'taki itilaflı bölgelerin tamamı, Kürtlerin mağdur (!) edilmesine bağlı olarak gündeme gelmişti.

Raporda Kürt yönetiminden farklı bir devlet gibi söz ediliyordu ve 1991'den buyana Kürtlerin denetim altında tuttukları bölgelerde yaptıkları yönetsel ve toplumsal değişiklikler dikkate alınmıyordu.

Kürt bölgesiyle diğer bölgeler arasında Irak vatandaşların serbest dolaşımından söz ederken bunun Kürt yönetiminin getirdiği düzenlemelerden kaynaklandığına işaret ediyordu.

De Mitsura, Kürt yönetiminin -Kürtleştirme ve insan hakları ihlalleri dahil- uyguladığı bütün politikaları makul ve makbul görüyordu. Merkezi yönetimin yapmış olduğu olumsuzluklardan sıkça söz ederek, bugünkü siyasal durumu ve ortamı meşrulaştırma çabası içine giriyordu.

Rapora gelen itirazlara bakıldığında; Mistura'nın söz konusu bölgelerdeki insanlarla görüşmediği gün gibi açığa çıkıyordu. Bu bölgelerdeki toprak ve arazi aidiyeti hiç dikkate alınmamıştı. Üstelik ihtilaflı bölgeler kavramı muğlak bir kavramdı ve Irak devletinin geçmişinde bu kavramın ne olduğunu veya hangi bölgeler üzerinde ve kimlerin arasında ihtilaf yaşandığını araştırmamıştı.

Sözün özü de Mitsura'nın yaklaşımına göre ihtilaflı bölgeler sadece Kürtlerin genişleme amaçlı talep ettikleri veya göz diktikleri Irak topraklarıydı.

Tarihte bu bölgede hiçbir zaman "Kürdistan" diye bir devlet veya emirlik ya da eyalet kurulmadığına göre; bu "varlığın" sonradan feshedilip veya işgale uğrayarak başkasına bağlanmadığına göre; Kürt taleplerinin aslında BM nezdinde hiçbir hukuki dayanağı da bulunmuyordu. Velev ki böyle bir "haklı" talep olsa bile, bu durum diğer gruplara ve devletlere de benzer hak kazandıracaktı. Örneğin Irak devleti kurulurken Erbil, Kerkük'e bağlı bir kazaydı ve yeni Irak devletinde il durumuna getirilmiş ve Irak 14 ilden oluşmuştu.

Bu durum Saddam Hüseyin dönemine kadar devam etti. Saddam Hüseyin Irak'ı 18 ile çıkardı. Yani 2003 tarihine kadar yapılan idari sınır düzenlemelerinin sayısı yüzleri buluyor. Bu noktada da "Bu düzenlemelerin hepsi mi ele alınacak?" sorusu gündeme geliyor.

Bir başka bakış açısından bakıldığında ise Irak'ta federal sistemin etnik temeller üzerine kurulu olmadığı tespitinden yola çıkarak şu "Böyle olursa Türkmenler, Asuriler ve hatta Şebek veya Yezidilere de bu hak doğar. Dolayısıyla, Raporun hangi temellere dayanarak çözüm üretmeye çalıştığı malum değildir" değerlendirmesini yapmak hatalı olmaz.

Raporun, Telafer'i ­Talabani gibi Kürtlerin de kabulüyle­ yüzde yüz Türkmen yoğunluklu olmasına karşın nasıl bir ihtilaf bölgesi olarak ilan ettiği sorusu da yine yanıtsız kalıyor. Plan 2005 seçimleri sonuçlarını itilafların çözümlenmesi kriterleri arasına koymuş. Oysa bu seçimlerin şaibeli olduğu zaten biliniyor. Bu durum özellikle Kerkük konusunda ciddi bir tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Öte yandan raporda ihtilaf tarafları belli açık biçimde ortaya konmamış durumda.


TÜRKMEN BÖLGESİ
Raporun "Aşama İki: UNAMI Çalışmaları Devam Etmekte" başlıklı bölümünde ise Türkmen toprakları itilaflı bölge olarak ilan ediliyordu. Yani Kürtlerin bu bölgelerdeki denetimine zemin hazırlanıyordu. İkinci aşama şöyle sıralanmıştı:

"UNAMI, Kuzey Irak'taki Telafer, Telkeyf, Şeyhan, Sincar, Musul, Hanekin ve Diyala'daki diğer ihtilaflı bölgelerin analizini yapmaya aynı yaklaşımla devam edecektir. UNAMI bu analizlerini önümüzdeki haftalarda tamamlamayı planlamaktadır. Üçüncü aşama ise Kerkük ve komşu ilçeleri üzerine yoğunlaşacaktır"

Raporda, Kerkük ile ilgili olarak şu kritik değerlendirme dikkat çekiciydi:

"Irak'taki ihtilaflı bölgeler sınır sorunlarını çözme çabalarının merkezinde Kerkük bulunmaktadır. UNAMI, kısa süre önce Kerkük'te bir temsilcilik açmıştır ve buradaki farklı gruplarla görüşmelerini sürdürmektedir. UNAMI, tüm taraflarla birlikte uzlaşma sağlayıcı önlemlerin alınması ve güç paylaşımı, güvenlik uygulamaları, kamu hizmetleri, tutukluların durumu, dil hakları ve kamu görevlerinin dağılımı gibi konularda bir sonuca ulaşmayı hedeflemektedir. Bunların yanı sıra UNAMI, Kerkük'ün idari yetki sorununun çözümü için tüm tarafların üzerinde anlaşabileceği muhtemel senaryo ve seçenekler üzerinde çalışmaya başlamıştır. Bu senaryoların ilgili taraflarla birlikte ele alınmasına önümüzde haftalarda başlanacaktır."

Son olarak, "ABD'nin Irak politikasında BM'yi taşeron olarak kullandığı açıkça ortaya çıkmış durumda" tespitini yapmak hatalı olmaz. Bu noktada "Türkiye'nin bu yeni yaklaşıma ilişkin bir B Planı bulunuyor mu?" sorusu ortaya çıkıyor. Ancak bu soruya şuan için kimse olumlu yanıt vermiyor.

Bahadır Selim DİLEK
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

Şu dizine dön: İzlem (Strateji)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x