ABD’nin Türkiye Planı: Irak ve Suriye’den Kuşatıp, Ege ve Kıbrıs’tan Teslim Almak / Mithat AKAR

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

ABD’nin Türkiye Planı: Irak ve Suriye’den Kuşatıp, Ege ve Kıbrıs’tan Teslim Almak / Mithat AKAR

İletigönderen mithat akar 1923 » Prş Haz 29, 2017 13:54

Vekalet Savaşlarından 3.Dünya Savaşına Doğru

ABD merkezli küresel odaklar, on yıllardır fiili olarak faaliyet sürdükleri Ortadoğu ve Akdeniz üzerinden, Türkiye’nin etrafındaki çemberi gittikçe daraltıyorlar. 1991’den itibaren Irak’ın kuzeyi üzerinden Türkiye’yi hedef alan ABD; 2003 Irak işgali ve 2011 Suriye merkezli Ortadoğu savaşı ile Türkiye’nin çevresindeki kuşatma hattını genişletmiş durumda.
Resim

Türkiye aynı anda ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri tehditlerle karşı karşıya bulunuyor. Denilebilir ki, içinde bulunduğumuz süreç, Batı’ya bağlandığımız on yılları kapsayan dönem içerisinde, milli güvenliğimizin ve toprak bütünlüğümüzün en derin ve çok yönlü tehdit adlında olduğu dönemdir. Türkiye, Atatürk’ün Nutuk’ta ifade ettiği gibi “dışarıdan kuşatılıp, içeriden teslim alınmaya çalışıldığı” bir durumu yaşıyor. İsterseniz, mevcut durumu somut örneklerle açıklayarak devam edelim.

Önce Irak ve Suriye’den…

Hepimizin bildiği üzere ABD, 1991 “Körfez Harekatı” ile Irak’ın kuzeyinde, Irak devletinin denetiminden uzak otonom bir alan oluşturmuş, 2003 Irak işgalinden sonra da bu alanı tamamen Barzani’nin denetimine vererek, Irak’ın kuzeyinde bir “Çadır Devlet” yapısı oluşmasına neden olmuştur.
2005’ten sonra ABD ve küresel merkezlerin egemenlik ihtiyacına yanıt vermeyen ya da bu egemenliğe karşı duruş koyan, mukavemet eden devletlere karşı “Arap Baharı” adı altında terörü yöntem olarak kullanan bir süreç başlatılmıştır. Batı merkezli kontrol edilen bu süreç en sert ve köşeli biçimde kendisini Suriye’de ortaya koydu. 2011’den bu yana devam eden Suriye iç savaşı, Batı tarafından kontrol edilen iç savaşların en kanlı olanı ve Türkiye’yi en olumsuz şekilde etkileyen Batı merkezli harekat oldu.

Ortadoğu’da kaderleri birbirlerine bağlı, iç içe geçmiş yapısıyla var olan ülkelerde, hiçbir olay / eylem sadece kendi kaynağıyla sınırlı kalmamıştır. Irak,
Suriye’yi, Suriye Türkiye’yi, Türkiye İran’ı olumlu ya da olumsuz olarak etkilemektedir. Türkiye ile sınır komşusu olan bu ülkelerde yaşanan terör, iç savaş ve savaşlar birinci dereceden bizi etkiliyor. İsterseniz durumun ciddiyetini rakamsal ifadelerle ortaya koyalım.
Türkiye ile Suriye 911 km. ile sınır uzunluğu bize en fazla olan komşu ülke. Türkiye’nin Irak ile 331km. ve İran ile de 454 km. sınır şeridi bulunmaktadır. ABD’nin hedef tahtasına aldığı bu üç ülkeyle toplam sınır uzunluğumuz 1696 km. ‘dir.

Türkiye’yi çevreleyen bu 1696 Km.’lik sınır şeridinde, ABD’nin temel amacı dört ülkeyi kapsayan topraklardan bir kısmını bu ülkelerden kopararak kendi denetiminde “Bağımsız Birleşik Kürdistan”ı kurmaktır. ABD, Irak’ın kuzeyinde bu hedefine büyük oranda vardı. Şimdi ikinci adım olarak Suriye’nin kuzeyinde de bir Kukla Devlet kurarak, bu devletimsi yapıyı Irak’ın kuzeyindeki yapıyla birleştirerek Irak – Suriye hattında, Doğu Akdeniz’e kadar uzanan bir “Kürt Koridoru” kurmak istiyor. ABD'nin planına göre, böylece Türkiye ve İran, Suriye ve Irak hattından kuşatılmış olacak.

Kıbrıs ve Ege

Batı, Doğu Akdeniz’e kadar uzanan PKK/PYD koridoru ile Kuzey Kıbrıs’a da yakın bir mesafede bulunmak istiyor. Güney Kıbrıs üzerinde tamamen egemen olan Batı, Suriye’de kurmayı düşündüğü Kürt Devleti ile Kıbrıs’a 778 Km. uzaklıkta bulunan bir konumlanmaya sahip olmayı planlıyor. Şu günlerde Cenevre’de gerçekleştirilen Kıbrıs Müzakereleri’ni düşünecek olursak durumun ciddiyeti daha net anlaşılır sanırım.
Resim

Batı’nın, KKTC’de varlığından rahatsız olduğu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kolordu konumundan alay konumuna doğru küçültülme istemi ise uzun vadede, Türk Ordusu’nun varlığını Kıbrıs’tan tamamen tasfiye etmeye dönük bir adım olarak okunmalı. Bu plana, Yunanistan’ın adalarımızı işgalini de ekleyecek ve durumu bir harita üzerinde masaya yatıracak olursak, çevremizdeki kuşatmanın, Milli Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki en kapsamlı kuşatma olduğunu daha net anlarız sanırım.

ABD’nin Temel Müttefiki Ortadoğu’da Kim?

Evet, bu soru tabi ki artık anlamsız hale geldi. ABD yıllardır bölücü terör örgütünün kendisi için “Kara Gücü” olduğunu, temel müttefikinin PKK/PYD/YPG olduğunu açıktan ifade ediyor. Konunun başında bahsettiğimiz Türkiye, Suriye, İran ve Irak’tan koparacağı toprak parçalarını, temel aktörü olan bölücü terör örgütünü temel aktör olarak sahaya sürerek koparmak istiyor ABD. Her amaç, kendisine uygun araçlar oluşturur. Daha farklı bir ifadeyle her siyasi / askeri hedef, bu hedefe uygun teşkilat – örgüt yapısını oluşturmayı zorunlu kılar. ABD’nin temel hedefi, Kafkaslar’dan Ortadoğu’ya uzanan alanda 22 ülkenin sınırlarını değiştirmek. Kendilerinin ifadesiyle “Diyarbakır’dan Tebriz’e uzanan hatta bir Kürt Devleti kurmak”. Bunun için en uygun yapı, tabii ki bölücü terör örgütü olacak. Zaten artık ABD, gözümüzün içine baka baka YPG/PYD’yi silahlandırdığını, Suriye’de temel güç olarak bu örgütü kullanacağını belirtiyor. ABD, her bu açıklamayı yaptıktan sonra bizim topraklarımızda bölücü terör örgütü, ABD’nin temin etmiş olduğu yeni nesil silahlarla Türk askerine saldırıyor. İşin daha da garip olan yanı, kendi topraklarını savunan devlet adamlarının birileri tarafından “Zalim, diktatör” ilan edilirken; bölücü terör örgütüne destek olan devletlerin “müttefik” ve “dost” olarak görülmesi.

Son olarak ABD Savunma Bakanı YPG ile olan ilişkinin, “tercih değil zorunluluk” olduğunu açıklarken, ABD Başkanı Donald Trump'un özel temsilcisi Brett McGurk, Rakka’da bölücü terör örgütünün sözde temsilcileri ile görüşerek “YPG’ye desteklerinin artarak süreceğini” ifade ediyor.

Suriye Merkezli Ortadoğu, Ortadoğu Merkezli Üçüncü Dünya Savaşı
Resim

ABD bir yandan bölge devletlerinin siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü parçalayacak adımlar atarken, diğer yandan bilindik gerekçeler öne sürüp Suriye’ye, Fransa ile birlikte müdahale edeceğinin iletisini gönderiyor. Rusya ise bu durum karşısında aynı oranda karşılık vereceğini beyan etti. Vekalet savaşlarının Suriye’de ABD ile Rusya’yı, Katar’da yine ABD ile İran’ı karşı karşıya getirdiği şu günlerde, ABD, vekilleri olan terör örgütlerini kullanarak; bölge devletleri de devlet varlıklarıyla bir işbirliği anlayışı geliştiriyor. Suriye ve Ortadoğu üzerinden merkez devletlerin karşı karşıya geldiği bir dönemde, Türkiye ya kendi varlığına kast eden terör örgütüne “müttefik” diyenlerle devam edecek, ki bu durumda kendi varlığımızı riske atarız; ya da ABD’nin kendisi ile birlikte hedef aldığı bölge devletleri ile bir işbirliği anlayışı ortaya koyacak. Birinci “tercih”, siyasi varlığımızla birlikte toprak bütünlüğümüzü ve milli varlığımızı ortadan kaldırmaya çalışanlarla, yani celladımızla hareket etmemiz anlamına gelir. İkinci tercih ise aynı zamanda nesnel bir zorunluluktur. Yani, ortak düşmana karşı, hedef alınan devletlerin, askeri ve siyasi olarak ortak hareket etmesini dayatan bir zorunluluktan bahsediyorum.

Yazının girişinde, “en büyük tehditle” karşı karşıya olduğumuzu ifade etmiştim. Yani bir buhran dönemine işaret etmeye çalışıyorum. Evet, buhran dönemleri, tehditleri içinde barındırır. Ama Türk ulusunun genetik hafızası da bu buhran dönemlerinde ortaya çıkar. Bu da buhranın “fırsat” haline dönüşmesi anlamına gelir. Milli Kurtuluş Savaşı döneminde olduğu gibi.

Mithat Akar

https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x