AÇIK MEKTUP

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

AÇIK MEKTUP

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzt Nis 10, 2017 16:17

AÇIK MEKTUP
Sevigili Arkadaşım,
‘Anayasa’yla ilgili yazındaki kimi ‘yanlış’lara dikkat çeken yazıma veridiğin yanıt hakkındaki görüşlerimi belirtmek istiyorum.
1° Bir ‘yazı’, yazıldıktan sonra, yazarından ayrı bir ‘kişilik’ kazanır.
O nedenle, sözkonusu yazıya ilişkin olumlu görüş ya da eleştiriler, yazarın kaşı-gözü ya da ‘niyet’inden öte, o yazının ‘içeriği’ne yönelik olmakatadır.
Bu bağlamda “Ben süreçleri yazdım, sen anlardan söz ediyorsun.
Ben esasını yazdım, sen ayrıntıdan bahsediyorsun.
Ben bütününü yazdım, sen parçadan kopamamışsın.” demişsin.
O zaman bu ‘sapatamalar’ına ayrı ayrı yanıt vermem gerekecek:
A- Ilgili yazıda “Anayasaların tarihine ilk bakışta görülecek olan, anayasaların hükümdarları ortadan kaldırdığıdır. Bu, krallıkların anayasalarla sona erdiğini göstermektedir. Anayasalar o krallıkların ortadan kaldırılması, sona erdirilmesi içindir. Bir yerde anayasa varsa “prens” yoktur. Bu yüzden, anayasaların doğumuyla hükümdarların ölümü aynı dönemdedir.” denilmişti.
Böyle bir tarih, böyle bir ‘anayasa tarihi’, böyle bir ‘süreç’ yaşandığı söylenebilir mi?
Bilinen ilk yazılı ‘anayasa’, M.Ö. 1750 yıl önce Babil kralı Hammurabi tarafından yazılmış ve tam 282 ‘yasa’ maddesi’yle, “gelecek kuşaklar için ideal bir barış ve adalet” koymuştu.
Demek ki, insanlık tarihinin, aşağı yukarı 4000 yıllık bir yazılı ‘anayasa’ tarihi var.
Her ne kadar “bir insan, zengin birinin gözünü çıkaracak olursa, onun da gözü çıkarılacaktır” ya da “biri diğerinin kemiğini kıracak olursa onun da kemiği kırılacaktır” diyorsa da, bir ‘toplum düzeni’ kurmuştur.
Sonra yine Cengiz Han’ın, bugünkü Türkçemizle yazıldığı biçimiyle, koyduğu ‘Yasa’ var, demiştim.
Sonra İngilizler’in Magna Carta’sı.. Ki, özü, “ey devlet, benden aldığın vergiyi nereye ve nasıl harcadığını bildireceksin” demektir.
Kısacası, o Hammurabi Yasası, öbürü Moğol Yasası, diğeri İngiliz yasası denilip geçilemez; işte tarihsel süreç denilecekse eğer, tarih de budur, ‘anayasa tarihi’ de budur, süreç de bu..
2° “bir de kavramlar sorunu var, örneğin meclis kavramı, Anayasa açısından meclis, modern ve siyasal kavram olarak düşünülmeli, aksakallılar ve kızılderililer meclisi olarak değil, örneğin anayasa kavramı, her kurallar bütünü anayasa değildir.” demişsin.
Yani günümüzdeki ‘Anayasa’ kavramı ve ‘Türkiye’deki anayasa değişikliği”yle ilgili olarak ‘anayasa’yı konuşuyoruz diyorsun.
Günceli konuşalım yani değil mi?
Güzel..
O zaman bir bir anımsatma yapmama izin verirsen, belirtmeliyim ki, Türkiye’de Anayasa’nın, Fransızca’da ‘Constitution’ teriminde olduğu gibi, ‘Kuruluş’tan, ‘Kurmak’tan geldiğini yazan ilk kişiyim.
‘Anayasa’ demek, ‘Devlet’in kuruluşu’ nasıl olacak demektir.
‘Yapı’sı, ‘statü’ ya da ‘strüktür’ü nasıl olacak demektir, ‘İskelet’i nasıl olacak demek.
Ve çok yerinde bir deyimle, ilgili Devlet, nasıl bir ‘uygarlığa yönelecek’ sorusunu da içinde barındıran bir kavramdır ‘Anayasa’.
Eşitlik, özgürlük, adalet gibi ‘eskimeyen’, ya da ne kadar eskiseler o kadar derinleşen, şarap gibi demlenen, kavramların ‘hangi demini’ içerecek olması da önemli ‘anayasalar’ın.
Geleneklerimize uysun diye, ‘göz çıkaranın gözünün çıkarılacağı’ bir ‘adalet’i değil, ama çağdaş ve hatta çağın ötesini hedefleyen ‘metin’ler olmalı anayasalar, değil mi?
Eğer, zaten bu konular, yani halkoylamasına sunulan son ‘değişiklikler’, çok ileri de değil, bizim ‘geri’ Anayasamız’a uyularak görüşülecek olsaydı; ‘Kurucu Meclis’ten vazgeçtik, toplumun tüm kesimleri, üniversiteler, barolar, sendikalar, demokratik kitle örgütlerinin görüşleri de alınarak, ‘Meclis’te tartışılacak olsaydı, kuşkusuz bugünkü gibi bir ‘metin’ kesinlikle ortaya çıkmayacaktı.
Yani bu konuyu da geçiyorum.
Geçiyorum, çünkü ben en azından son on yıldır, 2007’den buyana Türkiye’de ‘Devlet’in içeriden ve senin o ‘Meclis’ dediğin ‘Meclis’ tarafından ‘yıkılmakta’ olduğunu yazan biriyim.
Yani ‘Kurmak’ bir yana, bunlar ‘Devlet’i yıkmakla meşguldüler.
Her gece bir tuğlasını çektiler.
Her ‘Torba yasa’, ‘hukuk Devlet’inden bir parça alıp götürdü.
Onların ‘yasa’ dedikleri, Babil şöyle dursun, ilkel toplumlarda bile uzun süre yaşamayazdı, yaşayamayacak göreceksin.
Şu ‘Yüksek Seçim Kurulu’na getirilen değişikliğe bir bak.
Şu TRT, şu Anadolu Ajansı’na bak bir lütfen.
Yazarken kızarıyorum; çünkü utanıyorum.
Ve utancın öfkenin kaynağı olduğunu biliyorum.
Şimdi onlar ‘Kendi Devlet’lerini kuracak olan ‘Anayasa’yı getiriyorlar.
Halkoylamasına sunulacak ‘Anayasa değişikliği’nin geçmesi halinde, ‘benim Devlet’imden sözedilemeyeceğini, bir kez daha vurgulayabilirim.
Tam da bu nedenle ‘Evet de bizim, Hayır da bizim’ görüşüne, kesinlikle katılmıyorum.
Böyle diyenlerin, hep aşağıdan aldıklarını, sözde ‘öfkeyi’ engellemeye çalıştıklarını biliyorum.
Oysa utanması olmayan zaten öfkelenemez.
Ancak, örneği çok bilinen, utanma duygusu olmadan öfkelenenleri saymıyorum.
Çünkü onlarınki ‘şarlatanlık’, onlar ‘hem suçlu ve hem de güçlü’ olanlardır.
‘Evet’ çıkması halinde, kurulacak o ‘yeni Devlet’i, her hal ve koşulda yıkmak da boynumun borcu olsun diyorum.
Ancak ve ne var ki, ‘Hayır’ çıkacağına tüm içtenliğimle inanıyor, bir ‘millet’in bu kadar da ‘benliği’ni kaybetmiş olamayacağını düşünüyorum.
Bu değişikliğin doğru-dürüst anlatılması halinde, Türkiye’de %51 değil ama %92’sinin ‘böyle aptalca şey olur mu’ diyeceğine, tüm kalbimle inanıyorum.
% 8-10 gibi, ‘vatan haini’, ‘alçak’ ve ‘namussuz’un çıkması, hele günümüz dünyasında, normaldir.
‘Yanıt verecek’ birkaç nokta daha kaldı, ancak uzatmayayım.
Halkoylamasından sonra belki yine yazarım.
Kendine iyi bak sevgili arkadaşım, eşine de selam ve saygılarımı sunarım.
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1532
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x