FETULLAH AJANLARI DİĞER PARTİLERE SIZMAKTALAR!
Fethullah, Ajanlarını AKP dışında diğer partilere yönlendirmektedir! Bunlardan birisi de: İstanbul birinci bölge, birinci sıra adayı; gazeteciler ve yazarlar vakfı başkan yardımcısı zaman yazarı Nevval SEVİNDİ...
Fethullah şebekesine, düne kadar dinsel bir cemaat olarak bakıldı, hatta bu bakışın içinde biraz hoşgörü ve sempati de vardı!!! Ama zaman içinde takke düştü kel göründü!!
İçlerinde gerçekten inanmış saf Müslümanları bir kenara ayırırsak, Fetullah’ın Müslümanlıktan öte İslam’ı yok etmek için organize edilmiş bir ajan olduğunu görürüz!!
Bizim gözden kaçırdıklarımız zamanla, daha bariz olarak ortaya çıktı!
Gördük ki; salt dinsel inançlarını yaşamaya çalışan bir cemaat değildir. Uluslararası alanda at koşturan, son derecede tehlikeli bağlantılarıyla, ekonomik kaynakları ile, eğitim kurumlarıyla, ülkemizin yüz yüze olduğu tehdit ve tehlike dizinidir..
Fetullah şebekesi, “ABD ve İNGİLİZ ALAŞIMLI” oralarda dizayn edilmiş, İslam’ın içini boşaltıp Türklüğü acz içine düşürmekle görevlendirilirmiş bir Vatikan kuklasıdır!!
Fethullahçılar, mevcut ekonomik kaynaklarını yapılabilecek en akılcı ve en değerli alana, eğitim yatırımına tahsis ettiklerinden, diğer şeriatçı yapılanmalara kıyasla, ülkemizin sadece bugününü değil, daha çok geleceğini tehdit etmektedirler.
— TSK’ya sızmakta zorlanan ama buna rağmen yılmaksızın girişimlerini sürdüren fethullahçılar, istihbarat birimlerindeki kadrolarını, alternatif silahlı kuvvetler olarak algılamaktadırlar. Bununla birlikte adliye ve mülkiye kadrolaşması ise, bu gücü daha da pekiştirecek ve devletin içten ele geçirilmesini ya da bir başka ifadeyle devletin kansız teslim alınmasını temin edecektir.
1980′li yılların başlarından itibaren polis okullarına ve polis akademisi’ne sızarak burada kadrolaşan ve daha sonra personel, eğitim, bilgi-işlem, terörle mücadele, istihbarat gibi birimlerde kökleşmeye çalışan Fethullahçılar, istihbarat birimlerinin yanı sıra, var oldukları her yerde ve ortamda, şeyhleri F.Gülen’in kaset ve kitaplarındaki “tedbir ve temkin”,”taktik ve strateji” içeren direktiflerinin gereğini yerine getirerek bugünkü güç düzeylerine erişebilmişlerdir.
Ankara DGM, F. Gülen iddianamesi’nde şöyle denmektedir:
“F.Gülen gurubunun başta milli eğitim ve emniyet teşkilatı olmak üzere bütün devlet kadrolarına sızma çalışmaları yaptığı ve önemli ölçüde muvaffak olduğu bilinmektedir.”
İstihbarat Daire Başkanlığı’nın 10 Mart 1992 gün ve 1992/79 sayılı yazısında şöyle denilmektedir:
“…Ankara polis koleji öğrencilerinin % 50’sine yakın bir kesimi ile çeşitli şekillerde temas kuran örgüt elemanları, kendilerine yakın olanlar üzerindeki ajitasyon çalışmalarını sistemli olarak yürütmektedirler.”
Yukarıda belirtilenlerin büyük bir bölümü gerçekleşmiştir!!
“…Gelecekte Emniyet Teşkilatı’nın bürokratlarını oluşturacak Polis Koleji öğrencilerinin, koleje seçiminden itibaren her aşamada sistematik bir çalışmanın yürütüldüğü görülmektedir.”
Emniyet Genel Müdürlüğü’nce yayınlanan istihbarat bülteninin 70 no’lu nüshasından bir alıntı:
“Gruba ait, ülkemizde faaliyet gösteren eğitim-öğretim kurumlarından bazıları aşağıda belirtilmiştir:
İzmir Yamanlar Fen Lisesi,
İstanbul Fatih Koleji,
İstanbul Safiye Sultan Kız Lisesi,
Mersin Yıldırım Han Lisesi,
Ankara Samanyolu Lisesi,
Van Serhat Lisesi,
Denizli Server Lisesi,
Erzurum Aziziye Lisesi,
Erzincan Otlukbeli Lisesi,
Eskişehir Ertuğrul Gazi Lisesi,
Sakarya Işık Lisesi,
Manisa Şehzade Mehmet Türk Lisesi,
Aydın Nizami Erkek Lisesi,
Fatih Üniversitesi.”
YAYIN ORGANLARI
Gurubun yayın organları arasında “Sızıntı Dergisi, Yeni Ümit, Aksiyon, Zaman Gazetesi, Samanyolu TV”, kuruluşları arasında da “Akyazılı orta ve yüksek eğitim vakfı, Türkiye Öğretmenler Vakfı, Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı” gösterilmiştir.
ANKARA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NCE HAZIRLANAN RAPORDAN BİR ALINTI:
“F. Gülen’in oluşturduğu örgüt, devletin laik yapısını yıkmak amacıyla kurulmuş olup, istişare kurulu, bölge imamları, şehir imamları, semt imamları, ev imamları gibi illegal yapılanmayla bütün ülkeyi bir ağ gibi sarmıştır. Yine bu illegal yapılanmaya bağlı olarak yurt içinde ve yurt dışında legal görünüşlü şirket, okul ve vakıflara sahip bulunmaktadır. Bu legal ve illegal yapılanması ile büyük ve güçlü görünüm arz eden örgüt, halk üzerinde bir manevi cebir ve baskı yaratmaktadır.”
Göz önünde tutulması gereken önemli bir husus; fethullahçı örgütlenmenin, emniyet teşkilatı içinde bugüne kadar niçin çözülemediğidir. Bunun da en önemli nedeni, çözecek makam sahiplerinin, birtakım siyasal denge hesapları ve de koltuk endişeleri ile konuya soğuk bakmaları, risk üstlenmemeleridir.
İŞTE BİRTAKIM GARİPLİKLER:
— 10 Kasım 1996′da “inancımıza saygı duyulmadığı bir dönemde, içim kan ağlayarak bugünkü törenlere katıldım” sözleriyle ünlenen Kayseri Eski Belediye Başkanı Refah Partili Şükrü Karatepe hakkında DGM’nin bilirkişi olarak atadığı Prof. Dr. Ali Şafak, Karatepe’yi aklayan bir rapora imza atanlar arasındadır. Şafak, polis akademisi’nde görevinin başındadır!
— Polis Kolejindeki toplam 731 öğrencinin %53′ünü oluşturan 388 öğrencinin, fethullahçı yapılanma içinde yer aldığı belirtilmektedir. 2001 yılı mezunları arasında bu oran %67 olarak kaydedilmektedir.
Şimdi bu şahıslar emniyet içinde önemli noktaları tutmuş bulunmaktadırlar!!
FETULLAH – CIA İLİŞKİSİ:
Yayınlanan bir raporda “Etki Ajanı-Nüfuz Casusluğu” kavramının tarihsel süreçte anlatılması ve örneklendirilmesi amaçlanmıştı. Söz konusu raporda “Türkiye’deki Etki Ajanı Borsası: Fethullahçılar” ara başlığı altında aşağıdaki bilgiler yer almıştır:
“…… Sözkonusu hocaefendilerden biri olan zat, kalabalık maiyetiyle (buna 24 saat yanından eksik olmadığı söylenen doktorlarıda dahil) Pennsilvania eyaleti'nde Philadelphia yakınlarında özel bir çiftlikte yaşıyor. Çiftliğin bulunduğu bölgenin FBI koruması altında, refakat memurlarının gözetiminde olduğu ve buralardaki çiftliklerde yaşayanlara birinci derecede özel öneme sahip koruma programının (countur-surveillance faaliyeti) uygulandığı kaydediliyor."
“……gerçekte bu çiftliğin, cemaatin gazetesinin sorumlularının da aralarında bulunduğu, ABD yasalarına göre kurulan altın nesil vakfı adına FBI tarafından fethullahçılara 1991'in başında tahsis edildiği ve aynı yılın ortalarında YÖK ya da MEB bursu ile bu ülkeye göndelilen fethullahçı yüksek lisans öğrencilerinin bir yaz kampı oluşturarak,söz konusu çiftlikte örgütlenme toplantıları gerçekleştirdikleri biliniyor."
“ŞİMDİ HOCAEFENDİLERİN HEPSİNİ MASUM VARSAYALIM:
A) ABD'de ikametin yasayla belirlenmiş katı koşulları bulunmaktadır. Hiçkimse yasal olarak, resmi başvuru yapmaksızın ve de gerekçesini belgelemeksizin (defactor statüsü hariç) bu ülkede 6 aydan uzun süre kalamaz.
"……Hocaefendilerin tümünün yeşil karta sahip olmaları teknik açıdan olanaksız, çünkü yasal koşullar uymamaktadır."
"……Gerçekte, ABD'de derin devlet koruması altındaki hocaefendilerin, "kaç" komutunu aldıkları andan itbaren CIA iltica ve taraf değiştirme departmanının acil planına dahil olarak kendilerine tanıdığı kolaylıklardan yararlandıkları bilinmektedir. Bu arada,Merve KAVAKÇı gibi ABD vatandaşlığına alınmışlarsa o başka."
B) Hocaefendilerin aldıkları ilkokul mezunu emekli maaşı ile bunca süre ABD'de nasıl (hem de mayo fethullahçı kliniği dahil) tedavi görüp, 24 saat süreyle doktor gözetiminde nasıl kalabildiğini; çiftlikte rutin harcamaların yanısıra, kahya, ahçı gibi personelin maaşlarını nasıl ödeyebildiğini; her hafta onlarca, bazen yüzlerce misafirin ağırlama masrafını nasıl karşılayabildiğini kerametle açıklayan müritlere inanmak ne derece olanaklı !..
C) Fethullahçı yapılanma, CIA'nın öngördüğü tarikat (sözde sivil toplum cemaati) modeline-mormon, moon, scyentology vd. gyby- tıpatıp uymaktadır.
"……Legal, devlet karşıtı olmayan, salt dinsel ya da siyasal faaliyetlerde bile bu olağanüstü gizliliğe gerek duyulmazken, fethullahçıların bu aşırı duyarlılığının özel nedenleri olması gerektir. Bu örgütsel yapı ve gizliliğe verilen önem, fethullahçıların bir ajan şebekesi (agent net) oluğuna ilişkin kuşkuları kuvvetlendirmektedir."
“……CIA nezdinde tüm fethullahçılar, "Walk-In" tabir edilen bir kategoride tutulmaktadırlar; Yani kendi ayaklarıyla ve gönüllü olarak ajanlık hizmetini talep ederek gelmişlerdir. Fethullahçılara göre, nasıl Humeyni zorunlu sürgün sonrası bir gün İran'a dönmüşse, hocaefendileri de öyle anlı şanlı bir biçimde dönecek ve doğrudan Çankaya'ya oturacaktır. Bu beklentinin devamında, ABD ise, küreselleşme önünde en tehlikeli olan bir ulus-devleti ortadan kaldırmanın, yerine kendi uysal, ılımlı Müslüman patriğini getirmenin nimetlerini görecektir. Bir yandan ABD'yle ilişkiyi sürdüren fethullahçılar, diğer yandan vatikan, fener rum patrikhanesi, musevi hahambaşısı derken, farklı ülkelerin istihbarat servisleri tarafından yönetilen-yönlendirilen çeşitli uluslararası kuruluşlarla da flört etmeye başlamışlardır."
FETHULLAH-ALMANYA BAĞLANTISI:
“Almanya ile de temas kuran fethullahçılar, Alman dış istihbarat servisi olan BND bağlantısı dolayısıyla ALmanya'nın iç istihbarat örgütü olan federal anayasayı koruma teşkilatı'nın desteğini de otomatik olarak alan fethullahçılar, yakaşık 2.400.000 vatandaşımızın yaşadığı bu ülkede, 'himmet parası' toplama ve yandaş-mürit kazanma amacına yönelik olarak Köln, Hannover, Münih, Ausburg, Stuttgart gibi, Türkler'in yoğun olarak yaşadıkları tüm şehirlerde 'Y.BURG A.Ş.' gibi şirketlerin yanısıra, 'Dost Yolu Derneği, Türk-Alman Akademisyenler Birliği, İslam Dini Birliği' gibi çok sayıda aktif çalışan örgüte sahip olmuşlardır."
FETHULLAH – İNGİLTERE BAĞLANTISI:
“İngiltere de okul açan ve Londra'da büyük bir merkez binası satın alan fethullahçılar, İngiltere'nin dahilinde yabancılara dönük faaliyet gösteren MI5 ve dış istihbarat servisi MI6'nın Uzakdoğu'ya yönelik faaliyet gösteren departmanı(CIFE) ve Ortadoğu'ya yönelik faaliyet gösteren departmanı(MEIC) ile okullar konusunda müşterek çalışma yürütmektedirler."
FETHULLAHÇI İSTİHBARATÇILARIN OPERASYONLARI:
Devletin gücünü, devlet savunucularına karşı kullanma aşamasına gelmiş olan fethullahçıların, operasyonel anlamda kayda değer başarıları mevcuttur. Operasyonlarında, amaca ulaşmada her yolu mübah sayan ve her türlü sınır tanımaz fırsatçılık, ahlaksızlık, takkiye unsurlarını içeren bir konsept çerçevesinde hareket eden fethullahçı istihbaratçıların kullandıkları yöntemler şunlardır: Telefon dinleme, tehdit, sahte belge üretimi ve montaj, çarpıtılmış bilgiye yönelik kampanyalar, hırsızlık, kundakçılık, şantaj amaçlı kadın pazarlama ve görüntü kaydı, her türlü illegal kayıt kullanımı(böcek, gizli kamera vb. ), rüşvet, gasp, darp, bilgisayar sahtekarlıkları, ev ve işyeri kurşunlama, emniyeti suistimal, hakim ve kiralama ve diğerleri...
Fethullahçı istihbaratçılar tarafından "hasım" kabul edilen kişi ve kuruluşlar aleyhine yürütülen dezenformasyon faaliyetlerinden başlıcası, çarpıtılmış veya tamamen uydurma bilgilere dayalı sahte belge üretmektir; Teknik deyimle "fabrikatörlük" yapmaktır.
Fethullahçıların adliye'ye ilk sızma girişimleri CHP-MSP koalisyonu dönemine kadar gitmektedir. 12 Eylül sonrasında, adliye'deki kadrolaşma çabaları sonucunda, yargı mensupları arasıda "gümüş yüzüklü" olarak adlandırılan bir grubun giderek güç kazandığı kaydedilmektedir.
— Emniyet İstihbarat Dairesi tarafından "Emniyet Teşkilatı'nda fethullahçı yapılanmanın var olduğu"nu tesbit eden bir araştırma raporunun sonuç bölümü, tüyler ürpertecek bir hüküm içeriyordu:
“Önlem almakta gecikildiği takdirde, tarih sayfaları arasında kalan babailer isyanından şeyh bedrettin ve şeyh said'e kadar uzanan din görünümlü isyanların belki de en ciddi, en sinsi, en kapsamlı ve en tehlikelisi olabileceğine işaret etmek yanıltıcı bir tahmin olmayacaktır."
FETHULLAH ÖRGÜTLENMESİ
Tepedeki İsim: Fethullah GÜLEN
Başyardımcı: İsmail BÜYÜKÇELEBİ
Latin Amerika İmamı: Latif ERDODAN
Avrupa İmamı: Abdullah AYMAZ (İsmail YEDİLER)
MEDYA VE SANATÇILAR SORUMLULARI:
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı: Harun TOKAK,
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı: Cemal UŞŞAK!
Zaman Yazarı: Nevval SEVİNDİ!!
Esnaf-Para Kontrolü: Ali BAYRAM
YÖK-Üniversiteler: Prof. Dr. Şerifali TEKALAN
Siyasi Partiler: Hüseyin GÜLERCE
Yayınlar: Alaadin KAYA
BÜYÜKÇELEBİ’NİN BAKANLAR KURULU
İsmail Büyükçelebi'nin yakın çevresine AKP içindeki "adamları"nı şöyle anlattığı belirtiliyor:
“Abdullah GÜL, Abdülkadir AKSU, Cemil ÇİÇEK, Hüseyin ÇELİK ve Mehmet AYDIN, Bakanlar Kurulu'nda bizi temsil ediyor.”
BÜYÜKÇELEBİ’nin Saydığı İsimler Şöyle Değerlendiriliyor:
“Abdullah GÜL’ün, GÜLEN’e yakınlığı biliniyor.
Cemil ÇİÇEK’in, ‘Fethullah GÜLEN TÜRKİYE’ye dönebilir’ açıklaması!
AKSU’nun Emniyet içindeki 'fethullahçılara' göz yumması,
Dinayet'ten sorumlu devlet bakanı Mehmet AYDIN’ın 'dinlerarası diyalog'cu olması!
Hüseyin ÇELİK’in gönülden 'nurcu' olması, BÜYÜKÇELEBİ'nin bu sözlerini güçlendiriyor.
Son olarak Hüseyin ÇELİK'in, GÜLEN'e yakınlığıyla bilinen ÇALIK GRUBU'nun 17 Temmuz'da eğitim kompleksini açması, bu ilişkiler ağının kanıtlarındandır."
Sonuç olarak, MİT raporunda da belirtildiği gibi F.GÜLEN grubunun;
Kısa vadede; devlet kademeleri ve TSK bünyesinde kadrolaşma çabalarını arttıracağı ve ayrıca halihazır çizgisini değiştirmeyerek, uzlaşmacı tavır ve uygulamalarını aynı çerçevede sürdüreceği,
Orta vadede; uzlaşmacı ve barışçıl politikasını değiştirerek, uzun vadeli amacı olan şeriata dayalı TÜRK-İSLAM DEVLETİ kurulması için ilk girişimlerini başlatabileceği, bu maksatla alışılmış tutum ve uygulamalarında, devlet ve toplumun kabul edebileceği dozajda yoklamalar yaparak esas amaca ulaşacak zamanı belirleyeceği,
Uzun vadede; kendi yetiştirdiği müritlerle, özellikle üst düzey bürokratik makamlar dahil, yönetimde kesin söz sahibi olacak şekilde devletin tüm organlarında kadrolaşabileceği,
Kadrolaşmanın sağlayacağı avantajla, kendisine en büyük engeli teşkil eden TSK'ya sızabileceği,
Uzlaşmacı görünümlü politikasıyla ve aynı zamanda sağlayacağı dış destekle TÜRKİYE'deki tüm tarikat ve mezhepleri eylem birliğine yönelterek, birleştirici bir dini lider durumuna gelebileceği, bu aşamadan sonra;
Kendi partisini kurarak veya ele geçirdiği bir siyasi partiyi destekleyerek, siyasi iktidarı ele geçirebileceği ve son aşamada da; bu gidişin engellenmesi halide, ülkemiz için ve Cumhuriyetimiz için ileriye doğru daha büyük bir tehdit ve tehlike haline gelebileceği bilinmelidir.
Kaynak