Akdeniz'de birlik olur mu?

İzlem (Strateji) - Bazen barışın, bazen de savaşın sanatı...

Akdeniz'de birlik olur mu?

İletigönderen tuba » Cmt Tem 12, 2008 0:36

Akdeniz'de Birlik Olur Mu?

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, seçim kampanyasında dile getirmeye başladığı Akdeniz Birliği projesine destek arayışını hızlandırdı. Bu örgütlenme, Fransa tarafından Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin yerine bir alternatif olarak sunulması ve Avrupa’nın bu “düzen”in farkında olması nedeniyle, Türkiye tarafından yakından takip edilmesi gereken bir konudur.

Akdeniz’e kıyısı olan 20 ülkeyi kapsayacak Birliğin Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’na benzer bir örgütlenme yapısının olacağı ileri sürülüyor. Avrupa Yatırım Bankası’nı örnek alan bir Akdeniz Yatırım Bankası, Nükleer Enerji Ajansı, özellikle su kaynakları ve kalitesi üzerinde duracak bir Çevre Ajansı, AB’nin Erasmus programına benzer şekilde kültürel alışverişe olanak tanıyan bir Akdeniz Üniversitesi’nin kurulması bekleniyor. Ticaret, enerji, güvenlik, terörle mücadele, göç, su, sürdürülebilir kalkınma, sağlık, eğitim, kültür gibi alanlarda işbirliği ile eşitsizlikle mücadele başlıca amaçlar arasında sayılıyor.

“Akdeniz Grubu” anlamına gelecek şekilde “G-Med” ismini de alabileceği belirtilen Birliğin gerçekleşmesi durumunda, çekirdeğinde Fransa ile Cezayir’in yer alması bekleniyor. Sarkozy, kurumsal yapısı ve nasıl işleyeceği hala belirsiz olan örgütün bir yandan AB ile aynı amaç ve yönteme sahip olacağını, diğer taraftan AB modelinden farklı olacağını söyleyerek kavram kargaşasını sürdürüyor. Belirsizlikler konusunda ise Fransız lider, ülkesinin Birliğin yapısıyla ilgili konuları dikte etmek istemediğini, bu ortaklığın birlikte alınan kararlarla kurulması gerektiğini söylemekle yetiniyor. Her fırsatta bu konuyu dile getiren Sarkozy, “ekonomik, siyasi ve kültürel bir birlik” olarak tanımladığı projesini “işgal değil, barış ve adalet rüyası” ve “büyük medenileşme rüyası” gibi ifadelerle tanımlıyor. Akdeniz’deki birliğin, medeniyetler veya dinler çatışmasının ya da kuzey-güney çatışmasının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini belirleyeceğini söyleyen Sarkozy, bu girişimi sürekli Avrupa Birliği (AB) entegrasyon süreci ile kıyaslıyor. Avrupa ülkeleri nasıl kendi içindeki nefreti yenerek bir araya gelmeyi başardıysa ve AB, düşmanları müttefiklere dönüştürüp refah alanı haline geldiyse aynı sürecin Akdeniz ülkeleri için de gerçekleşebileceğini ileri sürüyor.

Avrupa, “Barselona Süreci” adı altında AB ile Akdeniz ülkeleri arasında işbirliğini artırmayı ve hatta 2010 yılında bir serbest ticaret bölgesi oluşturmayı hedefliyordu. Türkiye, Cezayir, Fas, Tunus, Mısır, Ürdün, Filistin, Lübnan, İsrail ve Suriye’nin yer aldığı, Libya’nın ise 1999 yılından beri gözlemci statüsü ile içinde bulunduğu Barselona Süreci sonuç getirmedi. 2005 yılında Barselona Zirvesi düzenleme girişimlerinden Arap ülkelerinin katılmayacakları anlaşılınca vazgeçilmişti.

AB’nin, Akdeniz konusunda başarılı bir strateji geliştiremediğini, en azından uygulamaya koyamadığını ileri sürebiliriz. AB çatısı altındaki Barselona süreci ile Akdeniz Birliği’nin çatışması, AB’nin Akdeniz politikalarının bu örgütlenme ile örtüşmemesi söz konusu olduğunda nasıl bir çözüm yoluna gidileceği açık değil. Diğer taraftan, Akdeniz Birliği’nin başarılı olması durumunda AB’nin Akdeniz’deki gücünü kaybetmesi, Akdeniz ile ilgili konularda Brüksel’in, yerini Paris’e bırakması mümkün. Aslında Fransa’nın hedeflerinden biri olan bu durumun AB tarafından tepkiyle karşılanacağını ve gerilimlerin ortaya çıkacağını söyleyebiliriz.

AB’nin komşuluk politikası ile de ikilik yaratabilecek bu yapının, ekonomik açıdan iki örgüt arasında oluşturacağı yeni rekabet alanlarını nasıl düzenleyeceği açık değil. Fransa, Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz, Malta ve Kıbrıs’ın güneyi Akdeniz Birliği’nde yer alması beklenen AB üyeleri. Akdeniz politikalarında diğer AB üyelerinin ne kadar etkili olacağı belli değil. Dolayısıyla AB içinde çatışma çıkma ihtimali uzak görünmüyor. Sarkozy’nin, bu durumu göz önünde bulundurduğu, Avrupa Komisyonu’nu iki örgütün birbirini tamamlaması için devreye sokmak istemesinden anlaşılıyor. Ancak Fransız liderin, aynı zamanda AB’nin diğer üyeleri ile Komisyon’un itirazlarını yumuşatmak için almayı düşündüğü bu tedbirin başarılı olması şüpheli. Çünkü iki ayrı örgütün ortak kurumlarla idare edilmesi mümkün görünmediği gibi, AB üyesi olmayan Akdeniz Birliği üyeleri tarafından da kabul edilmesi zor bir durum.

Her ne kadar bugün için belirsizliğini koruyan ve havada kalmış bir öneri gibi görünse de, Akdeniz ülkelerinin liderleri örgütlenmenin ayrıntılarının tartışılması amacıyla düzenlenecek olan zirveye davet edildiler. 14 Temmuz 2008’de yapılacak toplantının tarihinin Fransız ulusal bayramına denk getirilmesinin anlamlı olduğunu söyleyelim. Çünkü bunu Fransız dış politikası açısından çok önemli ve bir girişim olarak değerlendirebiliriz. Önceki cumhurbaşkanı Jacques Chirac da Akdeniz’e büyük önem vermiş, hatta Fransa’nın Akdeniz’deki donanmanın komutasını almak için NATO’nun askeri kanadına yeniden dahil olması gerektiğini ifade etmişti. Bugün Fransa’nın nükleer enerji projeleri ile Körfez ülkelerine ve Afrika, Orta Doğu ile Akdeniz’e dönmeye çalıştığı görülüyor. Milyonlarca Kuzey Afrika kökenlinin yaşadığı Fransa, AB içindeki liderliği sona erince kendisine liderlik yapıp kontrol alanı haline getirebileceği bir başka bölgesel entegrasyon arayışı içine girdi. Sarkozy her ne kadar “bölgedeki sorunların çözümü” üzerinde duruyor gibi görünse de, amacın Fransa’nın bölgeyi kontrol altına alması olduğu açık. Hala bir “grandeur” gibi hareket eden Fransa’nın yaptığını, aslında sömürgeciliğin daha ahlaki gözüken ve şiddet içermeyen bir şekli olarak adlandırabiliriz. Üstelik bu sefer “karşı taraf”ın rızası da olduğundan herhangi bir gayrimeşru durum da söz konusu değil.

Uluslararası düzlemde baktığımızda, Akdeniz Birliği’nin gerçekleşmesi durumunda ABD’nin Irak’ta bulunması nedeniyle pekiştirdiği bölgedeki kontrolü ile Arap-İsrail çatışmasına söz konusu örgüt vasıtasıyla çözüm arayışı, bölgede var olan güçleri etkileyecektir. Akdeniz Birliği içinde Afrika ayağının olmasından yola çıkarsak Afrika’daki Çin varlığının Avrupa üzerindeki baskısını da göz önünde bulundurduğumuzda, projenin ciddi bir çatışma alanı oluşturmasını beklemek mümkün.

Sarkozy’nin projesi, Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz, Malta ve Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından destek görüyor. Ancak, bu ülkelerin çoğu “Akdeniz’in barış, refah ve hoşgörü alanına dönüştürülmesi” amacını sürdürmesi ve bu örgütün Türkiye’nin üyeliğine alternatif olarak gösterilmemesi gerektiğini ileri sürüyorlar.

İngiltere ile İskandinav ülkelerinin de şüpheyle yaklaştıkları yeni entegrasyon girişimine en büyük eleştirileri, bu konunun Türkiye’nin üyeliğinin düşürülmeye çalışılması için bir “araç” olarak kullanılması1. AB’nin ortak bir Akdeniz politikasının olmasını imkansızlaştıracağını düşünen Avrupa Komisyonu da, projeden tedirgin. Başlıca tepki ise Almanya’dan. Alman Şansölyesi Angela Merkel, projenin AB’nin çekirdeğini tehlikeye sokarak Birliğin dağılmasına bile neden olabileceğini savunuyor. Merkel’e göre en büyük sorun, AB üyelerinin bir kısmının işbirliğini içermesine rağmen diğer ülkelerin dışarıda bırakılması. Merkel, girişimin tüm AB üyelerinin katılımına ve onayına açık olması gerektiğini düşündüğünü söylerken, AB’nin ortak parasıyla sadece bazı üyelerin bir grup kurarak çıkar elde etmeye çalışmasına karşı olduğunu dile getiriyor.

Güney Avrupa, Kuzey Afrika, Arap ülkeleri ve İsrail’i bir araya getirerek 20’den fazla ülke ile bir başlangıç yapmanın sorunlu olacağı da bir diğer eleştiri konusu. Çünkü, yönetim biçimleri birbirinden farklı olan ülkeler arasında birbiriyle çatışma ve gerginlik içinde olanların aynı anda sürece başlaması riskli görülüyor. Bu bağlamda, öncelikle Avrupalı olan Akdeniz ülkeleri ile bir başlangıç yapılmasının ve “sorunlu” ülkelerin daha sonra yavaş yavaş katılmasının daha uygun olacağı belirtiliyor. Farklı bir düşünceye göre Birlik, Akdeniz’e kıyısı olmayan bazı Körfez ve Afrika ülkelerine de açık olmalı; en azından bu ülkeler ortak politika alanları ile projelere dahil olmalı.

Bir diğer sorun, Akdeniz Birliği’nin finansmanı konusunda. Üye ülkelerin turizm vergilerinin aktarılması ortaya atılan fikirlerden biri. Ancak, potansiyel üyelerin büyük kısmında böyle bir vergi bulunmadığı gibi, ekonomik güçleri de buna elverişli değil. Bir başka düşünce, AB’nin komşuluk politikası için ayırdığı fonların Akdeniz Birliği için kullanılması. Bu, Fransa’nın geleneksel politikasına uygun görünen yöntemlerden biri. Fransa, AB’yi kendi ulusal çıkarları doğrultusunda en fazla kullanan ülkelerin başında yer alıyor. Ortak dış politika girişimleri ile AB fonlarını Afrika’daki kendi eski sömürgeleri ile ikili ilişkilerini geliştirmek ve Francophone dünyasında daha fazla etkinlik sağlamak için harcayan Fransa, Ortak Tarım Politikası ile yine ortak parayı kendi tarımını modernleştirmek için kullanmıştı. Her ne kadar, Akdeniz Birliği dışında kalan AB ülkelerinin buna izin vermesi “bugünkü şartlar altında” mümkün görünmese de, yasa dışı göç ve terörle mücadele amacının öne sürülmesi; daha da önemlisi bir enerji sıkıntısının varlığı bu konuda ikna sürecini kolaylaştırabilir.

Öte yandan radikalizm başta olmak üzere pek çok açıdan “sorunlu” olmakla suçlanan Müslüman nüfuslu ülkelerin de Akdeniz Birliği içinde yer almaları için ikna edilmeleri gerekiyor. Avrupa “tarafı” hem serbest pazarın, hem enerji tedarikinin hem de güvenlik sorunlarının kontrol altına alınmasının avantajını yaşayabilecekken “sorunlu” olduğu iddia edilen “taraf”ın çıkarları havada kalıyor. Bir çoğu Fransa ile nükleer enerji ve silah alımı anlaşmaları yapan ülkelerin bu alışveriş nedeniyle dışa daha fazla bağımlı hale gelme ve ekonomileri hazır olmamasına rağmen pazarı açarak risk alma ihtimalleri bulunuyor.

Sarkozy’nin ikna etmekle uğraşacağı üçüncü nokta ise Fransa’nın sadece kendi ulusal çıkarları doğrultusunda hareket “etmediğini” göstermek olacak. Ancak bu durumu kamufle etmek için Akdeniz Birliği’nin ayrıntılarını Akdeniz ülkeleriyle birlikte kararlaştırmak, Avrupa Komisyonu’nu da sürece dahil etmek, “Akdeniz Birliği ‘benim’ değildir, ortak bir projedir” sözlerini sarf etmek yeterli olacak gibi görünmüyor. “Ya hepimiz kazanırız ya hepimiz kaybederiz, Avrupa’nın geleceği güneyde” diyen Sarkozy, bu sözleriyle AB’nin Akdeniz Birliği dışında kalan ülkelerine, projeye muhalif olmamaları için “enerji” kartını göstermeye çalışıyor olabilir. Ayrıca Fransız lider, projesine destek arama çabasıyla “sorunlu” bölgenin sorunlarının çözüleceğinden bahsediyor. Fransa’nın girişiminin gerçek amacının sorun çözmek değil Fransız çıkarlarına hizmet etmek ve bölgede kontrolü ele geçirmek olması, “sorun çözme”nin imkansız olduğunu bugünden gösteriyor.

Sarkozy’nin, Akdeniz’deki oluşumun “katı eşitlik ilkeleri üzerine kurulu” olacağını, ziyareti sırasında Fas’ta dile getirmesi dikkat çekici. Akdeniz’in Avrupa tarafındaki “gelişmiş”-“sorunsuz”-Hristiyan ülkelerle diğer tarafındaki “sorunlu”, “geri kalmış” Müslüman ülkelerin bir arada yer alacağı bir örgütte eşitlik olmasını beklemek mümkün değil. AB içinde, tamamı aynı yönetim biçimine sahip olan, aynı tarihten ve kültürden olduklarına inanan üyeler arasında dahi eşitliğin lafı edilemezken, bu durumda “yöneten” ve “yönetilen” veya bir başka ifadeyle “sömüren” ve “sömürülen” ilişkisinin çok daha belirgin olacağını söylemek mümkün.

1 Türkiye, Sarkozy'nin bu konuda teminat vermesi üzerine Akdeniz Birliği sürecine katılma kararı aldı.


Dr. Deniz ALTINBAŞ - AVRASYA STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

İletigönderen maydonos » Cmt Tem 12, 2008 4:04

internette bir harita gormustum.kontrolu tabi sarkozyinin soyuna dayanan bir akdeniz birligi kurarak tum cebelitarik dahil kontrol altina alacaklar sanirim.hatirlasamda haritayi hangi sitede gordugumu.iyi olurdu ama bir bilen vardir elbet..
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen tuba » Cmt Tem 12, 2008 13:08

maydonos, gördüğün harita bu muydu acaba?

Resim
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

İletigönderen maydonos » Cmt Tem 12, 2008 14:35

mavisi daha acik renkli idi ve guney afrikayi daha az kapsiyordu.ama buda iyi bulmussun gercekten aynisi gibi.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen tuba » Cmt Tem 12, 2008 15:03

maydonos, o manada değil de kapsadığı ülkeler anlamında sormuştum aslında :)...farklı kaynaklarda farklı haritalar çizilmiş çünkü, ben de emin olamadım...

Gerçi Babacan şöyle demişti dün: "Barcelona sürecine dahil olmayan 4 ülke artık bu sürece katılmış olacak, pazar günü yapacağımız bakanlar toplantısında bunun kararını almış olacağız. Bu 4 ülke Bosna Hersek, Hırvatistan, Karadağ ve Monaco."

Diğer bir soru da Suriye, Ürdün ve Filistin/batı şeria meselesi? Gerçi Sarkozy Ürdün'ü davet etmiş...toplantı sonrası daha da netleşir Sarıkız'ın kafasındaki Avrupa-BOP'u ...
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

İletigönderen X-ritch » Cmt Tem 12, 2008 16:38

Neden böyle bir şeye yöneliyoruz ve AB devletlerini hala göz ardı edipte başka stratejik açılımlara yönelmiyoruz. Yeter artık bunların kuyruğundan koştuğumuz.
Kullanıcı küçük betizi
X-ritch
Üye
Üye
 
İletiler: 39
Kayıt: Cmt Oca 26, 2008 11:54

İletigönderen maydonos » Cmt Tem 12, 2008 17:50

evet dogru soyluyorsun ben yanlis vurgulamisim.evet ben bu haritayi yaklasik bes yil once gormustum tabi bulamadim aynisini buda benziyor hemen hemen aynisi animsadigim kadari ile ulkeler bazinda da evet boyle ama adriyatik ulkelerini avrupa ulkelerini bu kadar kapsamiyordu.zaten ab yi de boyle yavas yavas genislettiler buda oyle olacak bence bu harita amaclanan sonuc haritasi olabiliradriyatikteki gri renkli ulkelerde zamanla mavilesir belki....bu medeniyet ittifakinin asli yapilan bu toplantilarin amaci zaten bu akdeniz birligi aslinda..x-ritch arkadas biz bu birligin icinde yeralalim demiyoruz.bana kalsa hic kimsenin kuyrugu olmak istemem ama biz yonetemiyoruzki ulkemizi baskalarini yonetmeye soyunalim...basimizda ki isbirlikci yoetimden kurtulabilirsek belki...bas olmadiktan sonra kuyrukta gezmenin anlami yok biz daha karadeniz isbirligini beceremedik bu andavallar yuzunden....
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen luzismud » Cmt Tem 12, 2008 23:49

Benim tahmin ettigim kadariyla AB icindeki agirligini kaybeden Fransa cesmenin basin tutabilecegi baska bir birlik olusturma pesinde. Zira özellikle tarim sübvansiyonlari ile ilgili olarak sürekli problem yasiyorlar. Ayarica özellikle eski sömürgeleri olan Kuzey Afrikayi halihazirda etki alanlari dahilinde görüyorlar.
Kullanıcı küçük betizi
luzismud
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 170
Kayıt: Cum Mar 21, 2008 1:25

İletigönderen maydonos » Pzr Tem 13, 2008 0:46

ab dagilacagi icin yeni kaynaklar yaratiyorlar somurecek ve yayilacak ..luzismud bu dogru yaklasim bencede...
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen X-ritch » Sal Tem 29, 2008 13:54

Sayın Maydonos,
Akdeniz birliği, sonu kestirelemeyen AB'nin bir oyalama ve sömürme politikasıdır diye düşünüyorum, halbuki AB yerine Asya'daki diğer açılımlara yönelebiliriz, Shangay vb gibi. Yani AB ve türevlerine olan israrımızın amaçsız olduğunda dem vuruyorum. Ayrıca bahsettiğin noktada liderlerin ve yöneticilerin basiretsiz ve satılmış oldukları doğru ama bu en azından tamamen onlar tarafından devlet politikasının yanlış ilerlediği anlamına gelmiyor. TSK bile askeri projeleri, tatbikatları AB ve ABD odaklı yapıyor. Neden bu at gözlüğüyle ilerleme çabalarında israr ediyorlar anlamış değilim.
Kullanıcı küçük betizi
X-ritch
Üye
Üye
 
İletiler: 39
Kayıt: Cmt Oca 26, 2008 11:54

İletigönderen maydonos » Sal Tem 29, 2008 20:19

cunku natonun bazi yapilmasi gerekli zorunluluklari var.ortak hareket etmek gibi.o nedenle yapiyorlar.x-ritch arkadas bilgilerinde sanirim hata var askeri alanla ilgili istersen arastir nato ile ilgili..bm ile karistirdin galiba..sirf askeri yada ekonomik degerlendiremeyiz bu bir butundur.evet sadece askeri alani sordugun icin oyle yanitladim.top baskani bir basbakanimiz oldugu icin maalesef boyle oluyor..stratejik ortakligimiz var ya.bunlari anlatmam gereksiz diye dusundum yani bizi yonetenlerin tercihini yasiyoruz. saygilar....
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen X-ritch » Çrş Tem 30, 2008 0:46

Sayın Maydonos,
Bugün Çin, Hindistan, Rusya'da NATo üyesi ama NATO'ya kafa tutacak derecede yeni girişimler peşindeler, bunun cevabı bu kadar basit olamaz. Zorunluluklar vardır, ama bu her hareketimizde birlikte olacağımız anlamına gelmez. Benim bahsettiğim bağımlılıktan öte hangi projenin getirisi bize daha yararlıysa ondan istifade etmek, zaten coğrafyamızda buna fazlasıyla uygun. Açıkçası ben gereksiz dayatmalarla bilinçsizce yola geldiğini sandığımız devlet politikalarından vazgeçilmesi, ve geniş açılımlardan yararlanılmasından yanayım.
Kullanıcı küçük betizi
X-ritch
Üye
Üye
 
İletiler: 39
Kayıt: Cmt Oca 26, 2008 11:54

İletigönderen Kadir Kavri » Cum Ağu 01, 2008 13:32

Bunların hepsi oyun Avrupa Birliği Sözde olarak var Özde olarak bitti
Kullanıcı küçük betizi
Kadir Kavri
Üye
Üye
 
İletiler: 41
Kayıt: Pzt Mar 31, 2008 20:09


Şu dizine dön: İzlem (Strateji)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x