
"İNNEDDÎNE INDALLÂHİL İSLAM" ALLAH KATINDA DİN İSLAM'DIR
"İnneddîne ındallâhil İslâm.(ü) ve mahtelefellezîne ûtülkitâbe illâ min ba'di mâ câehümül ılmu bağyen beynehüm. Vemen yekfür biêyetillâhi feinnellâhe serîül hısâb(i)*ALİ İMRAN/19.
"Fein hâccûke fegul eslemtü vechiye lillâhi vemenittebeani. Ve gul lillezîne ûtül kitâbe vel ümmiyyûne eeslemtüm. Fein eslemû fegadihtedev. Ve in tevellev feinnemâ aleykel belâğ.(u) Vallâhü basîrun bil ıbâd(i)*ALİ İMRAN 20.
"Allah katında din, şüphesiz İslâmiyet'tir. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini kim inkâr ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür." "Ey Muhammed! Eğer seninle tartışmaya girişirlerse, "Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a verdim," de. Kendilerine Kitap verilenlere ve kitapsızlara: "Siz de İslâm oldunuz mu?"de, şâyet İslâm olurlarsa doğru yola girmişlerdir, yüz çevirirlerse, sana yalnız tebliğ etmek düşer. Allah kullarını görür." (Ali İmran 3/19-20)
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Kim İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki, (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır." (Al-i İmran: 3/85)
Din takip edilen, gidilen yol demektir. Din insanın, insanların uyguladıkları hayat programıdır. Din bir yaşam biçimidir. Din bir toplumun uymak zorunda olduğu kanunlar, yasalar manzumesidir. Din insanın Allah, diğer insan ve varlıklarla münasebetlerini düzenleyen ve hayatına yön veren, onlarla ilgili davranışlarına esas olacak kurallar bütününe verilen addır.. Tüm bunları düzenlemek için kişi neye ve kime müracaat ediyorsa kişi onun dininde demektir. Bu manada kominizim de, kapitalizm de, sosyalizm de, Siyonizim de, Liberalizim de, bir dindir. Bunlar da insanların ortaya attıkları bâtıl dinlerdir ve sistemlerdir.
Arapça kökenli bir kelime olan din sözlükte "örf ve âdet, ceza ve karşılık, mükâfat, itaat, hesap, boyun eğme, hâkimiyet ve galibiyet, saltanat ve mülkiyet, hüküm ve ferman, makbul ibadet, millet, şeriat" gibi çeşitli anlamlara gelir.
Bugün Batı dillerinde din karşılığı kullanılan religion kelimesinin aslı Latince'dir ve "bir şeyi vazife edinmek, tekrar tekrar okumak, yapmak", ayrıca "insanları Allah'a bağlayan bağ" anlamlarını içermektedir.
Her dinî kültürün din kavramını ifade etmek üzere seçtiği kelimelere ait anlamların ortak noktasının "yol, inanç, âdet, kulluk" olduğu söylenebilir.
"İnneddîne ındallâhil İslâm.(ü) ve mahtelefellezîne ûtülkitâbe illâ min ba'di mâ câehümül ılmu bağyen beynehüm. Vemen yekfür biêyetillâhi feinnellâhe serîül hısâb(i)*
"Allah katında din, şüphesiz İslâmiyet'tir. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini kim inkâr ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür." (Ali İmran/19.)
Allah katında Allah'ın kabul edip razı olduğu bir tek din, bir tek yol var, o da teslimiyettir, İslâmiyettir. Allah katında tek bir hayat tarzı var, o da Müslümanlıktır. Dünyada pek çok yol, pek çok din, pek çok hayat programı, pek çok yaşam biçimi, pek çok sistem vardır. Allah bunlardan hiçbirisini kabul etmiyor. Bunlara uyanların hiç birisini hidâyete ulaştırmıyor, cennete götürmüyor. Bunların hiçbirisi bağlılarının aklını, kalbini, duyularını doyuramaz. Hiçbirisi kullarının, evini, ailesini, ülkesini mutluluğa ulaştıramaz. İşte görüyoruz, Allah dininin dışındaki dinler, Allah sisteminin, Allah programının dışındaki sistemler ve programların hiç birisi insanları huzura kavuşturamıyor. Çünkü Allah katında, Allah'ın razı olup kabul buyurduğu tek din İslâm'dır.
. Kâfirûn sûresindeki:
"De ki Ey kâfirler! Sizin dininiz sizin benim ki de benim olsun!"
Âyeti bunu anlatır. Dikkat ederseniz önce ey kâfirler dedi Rabbimiz, sonra da sizin dininiz sizin olsun dedi. Demek ki kâfirin de bir dini, kâfirin de bir hayat programı vardır. Elbette yeryüzünde dinsiz, yâni kanunsuz, kuralsız, yolsuz sistemsiz bir toplum düşünmek mümkün değildir. Yine Yusuf sûresinde:
"Kralın dinine göre kardeşini alıkoyması Yusuf'a yakışmazdı" (Yusuf 76)
Âyet-i kerimesinde anlatılan kralın dininden maksat da kralın sistemi ve o toplumda yürürlükte bulunan kralın ceza kanunlarıdır. Öyleyse Allah kanunlarını, Allah yasasını, Allah'ın ceza kanunlarını uygulayan toplum Allah'ın dinindedir, başkalarının kanunlarını, başkalarının ceza yasalarını uygulayan toplum da kanunlarını uyguladığı kimselerin dininde ve onların kulu olmuştur.
"İnneddîne Indallâhil İslam"
BU AYET'İN HUTBELERDE OKUNMASINA NİÇİN SON VERİLDİ?
AKP iktidarının yaptığı en yanlış işlerden birisi de Peygamber Efendimiz zamanından beri hutbelerde okunan "İNNEDDİNE INDALLAHİL İSLAM" ayetinin okunmasına Yahudilere ve
Hıristiyanlara "Dinler Arası Diyalog" çalışmaları kapsamında şirin görünmek amacıyla son verilmesidir.
Bütün yapmış oldukları yanlışlıklar bir tarafa bu günah AKP'ye yeterde artar bile.. Yarın huzur-u mahşerde AKP bunun cevabını nasıl verecek doğrusu çok merak ediyor ve onları Allah'a havale ediyorum..
M. Günay SIDDIKOĞLU
Ortadoğu Gzt.
Haysiyetsizlik!
İnsanın öz saygısı olması gerekiyor. Esas manada buna haysiyet diyoruz. Haysiyetsiz insan aslında en tehlikeli insan tipidir. Kendisine saygısı olmayan insan açıkça onurdan yoksundur. Ve bilmez ne yaptığını, değerleri olmadığı için başka milli ve manevi değerlere önem vermez. İmandan bahseder ama zafiyeti vardır o noktada. Yenik düşer egosuna, bazen de ilkel benliğine. O zaman her şey beklenir ondan. Bu noktadan bakılınca yalan ve iftira çok kötü bir şey olduğu gibi, dinimize göre de çok büyük bir günahtır.
Bu bazen bir konuşma olur, bazen kişilerin ya da gurupların arasını açma. Bazen de basın yoluyla saldırı. Başka bir anlamı yoktur. Başka bir mana yükleyemezsiniz. Ancak gerçek olan ortaya atılmış olan yalan ve iftiradır Ve bunu yapan ya da yapanlar sermayesi dini duygular olan birileri ya da kurumlar bunu yapınca, bunlara iddianızı ispatlayamazsanız şerefsiz, namussuz hitaplarının yanında imansız kelimesi de eklenir. Şayet bu hitap şekli sizde hiçbir değişiklik yaratmıyor, attığınız iftiranın ve uydurduğunuz yalanın ardında hala kalabiliyorsanız sizi ya da sizleri anlatabilmek için kelimeler kifayetsiz kalıyor demektir.
İşte her davranışlarını ve söylemlerini dinle özdeştirip anlatmaya çalışanlar çok dikkat etmelidir! Çünkü Yüce Allahın ayetleri açıktır:
"- İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: "Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaat etti, ben de size vaat ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah'a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim." Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır!"(14:22)
Yine iftira için ayetler çok nettir:
"Kim bir hata veya bir günah işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olur."(4:112)
İşte bu duruma düşmüş olanlar, "en çok" Müslüman geçinenlerdir. Din'i en iyi onlar bilirler ama en büyük çelişki onlardadır.
Günümüzde şu ya da bu olduğunu açıklayan din kisvesi altında bazı insanlar vardır. Bazıları yazdıkları kitapların Allah tarafından yazdırıldığını ifade eder. Oysa Kuranı Kerim'de belirtilmiştir ki:
"- Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Hâlbuki o, kitaptan değildir. "Bu, Allah katındandır." derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah'a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler." (3:78)
Ancak onlar yalanlarına, bu söylemlerine devam ederler. Ve onlara inananlar çoktur. Çünkü yüzyıllardır böyle bir öğretinin içinden geçmektedirler. Onlar, o kadar sarih ayetler olduğu halde:
"Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez." (Maide 51- Diyanet İşleri Meali -Yeni-). Diyalog safsatalarıyla haşır neşir olurlar. Oysa amentüde ki "Allahın peygamberlerine, kitaplarına iman hususunu kabul etmeyen insanlarla neyi, nasıl konuşacaksınız, bu yine Allahın belirttiği gibi değil mi'dir:
"Artık bir yalanı Allah'a iftira eden veya O'nun ayetlerini inkâr edenden daha zalim kim olabilir? Hiç şüphesiz o mücrimler iflah olmayacaklar."(10:17)
BOP'un destekçisi olanlar, Amerika'yı hem mesken hem de dost tutanlar artık ellerini de, dillerini de Ülkücü hareketin üstünden çekmelidir. Bilinmelidir ki aslı astarı olmayan yalanlar, atanları hiçbir şekilde kurtaramaz.
Olmayan bir şeyi olduğu iddia edildi diye pazarlamaya çalışanlar bunun cezasını çekeceklerdir. Vicdanlarıyla baş başa bıraktığımız bu insanlar türlerinin de son örneği olurlar inşallah. Dedik ya haysiyeti olmayan insanın dokunacak bir yanı olmadığı için kolayca iftira atabilir, rahatlıkla yalan söyleyebilir. Bu nedenle günümüzde aranması gerekenlerin başında "haysiyet" gelmektedir.
Ar damarı çatlayanların her şeyi yapabileceği görülmüştür. Zaten onlarda ulema cinsinde evliyalar çoktur. Bazılarına kitap yazdırıldığı, kendi taraflarından söylenir. Oysa Yüce Allah bu konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurmaktadır:
"Allah'a karşı yalan uyduran yahut kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı halde: "bana vahye dildi" diyen ve: " "Allah'ın indirdiği gibi bir kitap da ben indireceğim" diye iddiada bulunandan daha zalim kim olabilir? O zalimlerin halini ölüm şiddeti içindeyken bir görsen! Melekler onlara ellerini uzatırlar ve: 'Ruhunuzu teslim edin. Bugün, Allah'a karşı haksız şeyler söylediğinizden ve O'nun âyetlerine karşı böbürlenmenizden dolayı alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız' derler."(6:93)
Bütün bunları yapanlar haysiyetten yoksun olmalıdırlar. Diyoyen fenerle adam arıyorum diyerek dolaşmış, biz de "haysiyet" sahibi insan arayacağız. Türk milletinin en büyük özelliğidir haysiyetli olmak. Onun için vatan, bayrak, ezan söz konusu odlumu ayağa kalkar, haykırır. Ancak Türk olmayanlarda olduğu gibi, kendini Türk hissetmeyenlerde de haysiyet mefhumunu bulmak çok zordur.
Allah kimseyi şerefsiz, namussuz, imansız ibarelerini kabullenip yutmak zorunda bırakmasın.
Sağlıcakla kalın!
Fikri Atılbaz
Ortadoğu Gzt.
Bu yazı ikiyüzlü medya yüzünden eklenmiştir...
AKP döneminde kapatılan camiler
Başbakan Erdoğan, bir anda tarihin pek de gizli olmayan sayfalarını araladı ve İsmet İnönü döneminde kışla olarak kullanılan ya da depoya çevrilen camileri anlatan konuşmalar yapmaya başladı. Milli görüş çizgisinden gelen kişilerin çoğunda vardır bu İnönü dönemi hastalığı. Açın Vakit’i, Yeni Şafak’ı neredeyse haftada bir ,“İnönü camileri depo yaptı, ahır yaptı, yay gidinin dinsizi!” diye yazılar çıkar. Yine bu kesimin yazarlarının kitaplarında hep bu depo yapılan camiler anlatılır durulur.
70 sene evvelinin Türkiye’sinde CHP’nin yaptığı “cami icraatlar” bu milli görüş kökenli zevatı pek rahatsız eder, kendi yandaşlarının yani AKP’nin döneminde camilere, Kur’an Kurslarına karşı yapılanlar onları pek ilgilendirmez.
Madem öyle adil olun.
Dün yapılan cami saldırılarına değiniyorsanız bugünkülere de değinin.
2004 yılında AKP’li Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi, kente büyük meydanlar kazandırma projesi bağlamında Çaybaşı ve İbadullah camilerini yıkma kararı almıştı.
Yine aynı yıl AKP’li Honaz Belediye Başkanı Turgut Devecioğlu ise 1924 mübadelesinde terk edilen ve daha sonra camiye çevrilen eski kiliseyi restore edip inanç turizminin hizmetine açmayı planladığını açıklıyordu. Hisar Mahallesi’ndeki vatandaşlar için yeni bir cami yapıp, eski kiliseden camiye çevrilen mekânı yeniden kilise yapmayı düşündüğünü belirten Devecioğlu, “Bu bölgenin eski adı Collesae’dır. Yani Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden birisi burada kurulmuş. Hisar Camisi de eski bir kiliseymiş. Mübadeleden sonra camiye çevrilmiş” diyordu.
AKP’li belediye başkanı Hisar Camisini kiliseye çevirmenin “tarihsel gerekçelerini de!” göğsünü gere gere açıklıyordu.
15 Temmuz 2007’de İstanbul Piyalepaşa’daki Kuran Kursunun yıkım emrini yine AKP’li belediye veriyordu. AKP’nin dozerleri Kuran Kursunu birkaç saat içinde yerle bir ediyordu. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin yıkamadığı Kuran Kursunu AKP’nin darbeleri yıkıp geçiyordu.
AKP’nin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise Silivri Ortaköy’de uzun yıllar cami olarak kullanılan metruk haldeki mabedin restore edilmesine karşı çıkarak “burası eskiden Aziz Dimitrios Kilisesi idi, cami olarak değil kilise olarak restore edilmeli, zaten yeterince cami var” diye tepki gösteriyordu.
AKP döneminde kapanan, yıkılan, kiliseye çevrilen camiler hatırı sayılır bir sayıya ulaşmıştır.
Ama 70 sene evvel CHP zamanında depo yapılmış camilerin izini sürenler, birkaç yıldan beri “dindar geçinen bir siyasi kadronun dehşet verici cami tahribatı politikalarını” ağızlarına bile almamaktadırlar.
Bu ne biçim bir Müslümanlıktır?
İnönü, yaptıklarının hesabını Ruzi Mahşerde verecek, şüphe yok. İyi de camiyi kiliseye çevirenler, Kuran Kursu yıkanlar hesap vermeyecek mi?
İsmet İnönü’nün hayatında Yunan’a karşı verdiği savaşların büyük yeri vardır. İnönü Kurtuluş Savaşı yıllarında Yunan’a karşı cepheden cepheye koşarak ölümüne bir mücadele vermiştir. O malum çevrelerden, İnönü’nün savaş stratejisini eleştirenler olabilir. Ama aynı çevreler AKP’li Afyon Belediye Başkanı Burhaneddin Çoban’ın “Türklerle savaşırken ölen Yunanlıların da şehit olduğunu, onlar için anıt yaptıracağını” şeklindeki sözlerine karşı tek kelime bir söylemediler, tek satır yazı yazmadılar.
Bırakın İnönü dönemi ile uğraşmayı.
70 sene öncesini konuşmak size bir şey kazandırmaz, bugüne gelin bugüne!
Muharrem BAYRAKTAR
yenimesaj.com.tr
Said-i Kürdi hayranı Yeni Asya Gazetesinden.
http://www.gazetemansetleri.org/thumbs/ ... i-Akp1.jpg