Amerikan dizisi "TÜRKLER 1922'de girip yakıp yıktılar"

Genel & Güncel Konular

Amerikan dizisi "TÜRKLER 1922'de girip yakıp yıktılar"

İletigönderen Başkomutan » Çrş Mar 31, 2010 15:53

Resim

Resim

ABD dizisinde Türkler'e ağır itham

Tom Hanks ve Steven Spielberg ortak yapımı 'The Pasific'te Türkler'le ilgili öyle bir diyaloğa yer verildi ki...


Resim

ABD'de yayınlanan 'The Pacific' isimli dizide, 1922 yılında İzmir'in Yunan işgalinden kurtarılmasıyla ilgili Türkler'in İzmir'i yakıp yıktığı ve Yunanlı ailelerin canlarını zor kurtardığı ithamları yer aldı.

ABD'de HBO kanalındaki Spielberg ve Tom Hanks ortak yapımı 'The Pacific' isimli dizide, 2. Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunun Pasifik cephesinde görevli Amerikan askerlerinin hikayesi konu ediliyor. 14 Mart'ta Amerika'da yayınlanmaya başlayan 200 milyon dolarlık rekor bütçeye sahip dizinin geçtiğimiz pazar günü yayınlanan 3. bölümünde ise 1922 yılında İzmir'in 3 yıl süren Yunan işgalinden kurtuluşu sırasında Türklerle ilgili asılsız suçlamalar yer alıyor.

Dizide Japon askerlerine karşı Pasifik'in Guadal Canal bölgesinde savaşan Amerikan deniz piyadeleri, 1943 yılında çatışmaların ardından gemilerle Avustralya'nın Melbourne kentine getiriliyor.

Dizinin ana karakterlerinden olan Bob isimli Amerikalı asker burada tanıştığı Yunan asıllı bir kızın ailesinin evine gidiyor. Ailesiyle yemekte sohbet eden Amerikalı asker, kızın ailesine Yunanistan'dan Avustralya'ya neden geldiklerini soruyor. Kızın annesi İzmir'den geldiklerini söyleyince Amerikalı asker Bob, İzmir'in Türkler tarafından alındığını söylüyor.

Bu diyalogun ardından Yunanlı anne Kurtuluş Savaşı'nda İzmir'in Türk ordusu tarafından kurtarılması hakkında çirkin ithamlarda bulunuyor. Dizide İzmir'in Türkler tarafından yakıp yıkıldığı iddia edilen sahnede Yunanlı anne, "Türkler 1922'de girip yakıp yıktılar. Her şey gitti. Hayatta kaldıysan annem ve benim gibi kaçardın. Ama biz rıhtıma kadar gidebildik. Sonra bir gemiye yüzdük. Kaptan bizi gemisine aldı ve Pire'ye kadar götürdü. Hayatlarımızı kurtardı. Ama evimiz gitmişti. Ne yapacaktık? Buraya geldik" şeklinde konuşuyor.

Dizide Türk askerinin Yunan işgalinde bulunan İzmir'i kurtarmasının çarpık bir dille anlatılması dizinin yayınlandığı internet sitelerinde de Türk izleyicilerin tepkilerine yol açtı. İzleyicilerinden bazıları tepkilerini dizi sitelerinde yazdıkları yorumlarla dile getirirken, dizinin yayınlandığı televizyon kanalına da Türk izleyicilerden tepki yorumları gönderildi.



internethaber
En son Başkomutan tarafından Prş Nis 01, 2010 20:17 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Amerikan dizisi "TÜRKLER 1922'de girip yakıp yıktılar"

İletigönderen Hayyan » Çrş Mar 31, 2010 16:02

Derler hocam derler.Başımızdaki arsız,utanmaz insanlar sağa sola açılırken,ne Türklüğümüzü ne onurumuzu ne de başka değerlerimizi muhafaza etmek gibi bir dertleride yokken,daha bizim için çok şey derler.
Bu maskenin altında etten daha fazlası var.Bu maskenin altında bir fikir var ve fikirler kurşun geçirmez!..
V For Vendetta
Kullanıcı küçük betizi
Hayyan
Üye
Üye
 
İletiler: 99
Kayıt: Prş Eyl 17, 2009 19:53
Konum: TÜRKİYE !

Re: Amerikan dizisi "TÜRKLER 1922'de girip yakıp yıktılar"

İletigönderen Deli Haydar » Prş Nis 01, 2010 2:22

Türkler İzmir'i de zaten 1922'de, kente girdiklerinde görmüşlerdi ilk kez...
Huyu kurusun bu barbarların! Tek dertleri girmek-çıkmak, yakmak-yıkmak!

Neyse ki Tom ve Steven Amcalar araya böyle serpiştiriyorlar da, Dünya bir kez daha anımsıyor bu ipsiz-sapsız barbarların yüksek Yunan uygarlığına ettiğini...

İlginç tabii...
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Amerikan dizisi "TÜRKLER 1922'de girip yakıp yıktılar"

İletigönderen Başkomutan » Prş Nis 01, 2010 19:55

İzmir’i kim yaktı

[img]http://www.egedesonsoz.com/scripts/imageview.asp?imgFile=http%3A%2F%2Fwww%2Eegedesonsoz%2Ecom%2Fhaber%5Fimages%2FB82%5Fyangin%2Ejpg&Width=335&crop=0[/img]

Yapımcılığını Steven Spielberg ile Tom Hanks'in üstlendiği ve ABD'de yayına giren The Pacific adlı dizide Kurtuluş Savaşı'nda İzmir'in, Türkler tarafından yakıldığı, binlerce Rum'un da öldürüldüğü gibi çirkin iddialar ortaya atıldı. İşte bu iddialara cevabı İzmir'le ilgili en yetkin araştırmacı isim, Hürriyet Ege'nin de yazarı olan YAŞAR AKSOY hurriyet.com.tr için verdi.


İzmir'le ilgili dev bütçeli bir dizi filmde ortaya atılan iddialar ilk değil. Çeşitli mekanlarda son zamanlarda gündeme gelmeye başladı. Hatta ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde kabul edilen son soykırım tasarısına bile gizlice İzmir Yangını girdi. Şöyle ki, bundan önce gündeme gelen tasarılarda tarih olarak 1915-1919 arası veriliyordu. Son tasarıda ise bu tarih 1915-1923 arasına uzatıldı. Bu şu demek: İzmir Yangını da bir şekilde sözde soykırım tasarısına eklenmiş oldu.

Peki İzmir'i gerçekte kim yaktı?

Bu soruya verilecek dört yanıt vardır:
1- İzmir, kendi kendine yanmıştır!
2- İzmir’i, 30 Ağustos büyük yenilgisinden sonra, her yeri, her şehri, her kasabayı, Uşak’ ve çevresini, Manisa’yı ve tüm kasabalarıyla çevresini yaka yaka İzmir’e ulaşan Yunan Ordusu yakmıştır!
3- Şehri savaş sonucu ele geçiren Türkler, İzmirli Hıristiyanlardan kurtulmak için İzmir’i yakmışlardır.
4- İzmir’i, Ermeni terör örgütü yakmıştır!

Her şeyden önce bu kritik ve gittikçe popülerleşen konuya açıklık getirmeye çalışırken, bazı temel bilgi ve belgeleri bilmek gerekmektedir..

Eğer bir rastlantı veya kaza sonucu bir yangın çıkmamış ise, hele yanan bir koca şehir ise, yangının bir büyük organizasyon tarafından çıkarıldığını kabul etmemiz gerekir. Nasıl ki, koca bir şehrin yangınını söndürme görevini üstlenmiş olan İtfaiye Teşkilatı bir büyük organizasyon ise, o yangını çıkarmak işi de yine büyük organizasyon işidir.

Hele şükür ki, elimizde binlerce sayfalık tüm güvenlik (polis) tutanakları, dava dosyaları ve adli soruşturmalar, hüküm kayıtları tümüyle var ki, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları süresince İzmir ve çevresinde büyük bir organizasyon halinde terör faaliyetleri yapan “İzmir İhtilalci Ermeni Komitesi” isimli, ünlü Taşnak’ın bir fraksiyonu olarak çalışan ve 1900’den itibaren şehir içinde ve tüm ilçe ve beldelere kadar yayılan ihtilal, terör, suikast, soygun, gasp, darp ve cinayet suçlarıyla Osmanlı’nın İzmir yönetimine silahla direnen ve saldıran bir büyük organizasyonun varlığını belgeleyebiliyoruz. Ve bu organizasyonun Eylül 1922’nin ilk günlerinden itibaren şehir Türklerin eline geçerse “bu şehri yakacaklarına” dair beyanlarının uluslararası belgelere geçtiğini, çeşitli raporlarda belirtildiğini yine biliyoruz. Yine bildiğimiz en önemli kesin tespit, Türk Ordusu 9 Eylül 1922’de şehre girerken bu Ermeni Terör Örgütü’nün şehrin içinde bulunduğudur, asla Yunan Ordusu’nun peşine takılıp şehri terk etmemişlerdir. Bu konuda Yunan belgelerinde tek satır bilgi yoktur.

TASARIDAKİ DEĞİŞİKLİĞİN SIRRI

ABD Meclisi’ne sunulan son sözde Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı’nın ilk maddesindeki “1915-1919 yılları arasında” ibaresinin, son anda “1915-1923 yılları arasında” ibaresine dönüştürülerek oylandığını ve kabul gördüğünü hatırlayalım. Demek ki bu yeni ve ilginç değişiklik, sözde Ermeni Soykırımı’nı 1915 ile sınırlandırmayıp, tüm Türk Ulusal Kurtuluş Savaşını kapsayacak, dahası İzmir’in Türklerce yeniden ele geçirilişini kapsayacak, hatta İzmir Yangını’nı da içine çekecek şekilde genişletmektedir. Bunun anlamı, İzmir Yangını, “yeni bir sözde soykırım maddesi” olarak uluslararası alana çıkartılmaya hazırlanmaktadır. “13 Eylül Soykırımı” şeklinde bir süredir dış dünyada ve Türkiye içinde bazı çevrelerin kalıcı bir şekilde belleklere yerleştirilmesi için azami gayret sarf ettikleri yeni bir sözde soykırım iddiası, böylece ünlü 1915 sözde soykırımı ile birleştirilmektedir.

GERÇEK NEDİR?

Bu olayın başlangıcı, 1992 yılında Washington’daki Ayasofia Katedrali’nde Ermeni-Rum Ortodoks Kiliseler Birliği tarafından düzenlenen ayinde, İzmir’in Türkler tarafından ele geçiriliş tarihi olan 9 Eylül’ün “İzmir Soykırımı” olarak ilan edilmesidir. Bu tarihten 15 gün sonra ABD Temsilciler Meclisi’nde Rum lobisi yanlısı 3 üye, 9 Eylül 1922’de İzmir’i ele geçiren Türklerin Mustafa Kemal önderliğinde şehri yakarak, yıkarak 450.000 Hıristiyanı yok etmelerinin 75.yıldönümü nedeniyle bir suçlayıcı karar tasarısını imzaya açtı. O tarihte kabul görmeyen bu karar tasarısının ekinde başta Ermeni yazar Marjorie Hosepian Dopkins’in “Smyrna 1922” isimli yanlı, Türkleri daima suçlayıcı propaganda kitabı olmak üzere bir çok düzmece belge ve anı dökümanları sunulmuştu. Günümüze kadar uzanan “İzmir’i Türkler Yaktı” sistemli propagandasının başlangıç işaret fişeği tam bu noktadır. Oysa, aynı propagandanın 1922 yılı 9 Eylül sonrasında yenik Yunan Devleti tarafından derhal özellikle Batılı ülkeler nezdinde başlatıldığını ve İzmir Yangını’nın gürültüsü ardında gerçekte geniş bir “Trakya Karşı Saldırısı” hazırlığına kılıf olarak kullanıldığını tarihi belgeler apaçık göstermektedir. Yunanistan, İzmir’in Mustafa Kemal Orduları tarafından ele geçirilir geçirilmez, İngiltere, Romanya ve Sırp Hükümetlerine başvurarak, İzmir’i yakan Türklerden Balkanları korumak için büyük bir saldırı planı için yardım istemiştir. Bu gerçeklerin bilinmesinde fayda vardır.

Tam bu noktada sorulacak soru şudur: Güzel İzmir’i kim yakmıştır?..

Bu soruya verilecek dört yanıt vardır:
1- İzmir, kendi kendine yanmıştır!
2- İzmir’i, 30 Ağustos büyük yenilgisinden sonra, her yeri, her şehri, her kasabayı, Uşak’ ve çevresini, Manisa’yı ve tüm kasabalarıyla çevresini yaka yaka İzmir’e ulaşan Yunan Ordusu yakmıştır!
3- Şehri savaş sonucu ele geçiren Türkler, İzmirli Hıristiyanlardan kurtulmak için İzmir’i yakmışlardır.
4- İzmir’i, Ermeni terör örgütü yakmıştır!

İLK İKİ İDDİA DOĞRU OLAMAZ

Bu yanıtlardan ilk ikisi doğru olamaz. İzmir Yangını’nın bir büyük organizasyon işi olduğu uluslararası yangın raporlarına geçmiştir.

YUNAN ORDUSU MU YAKTI

Yine benim şahsi araştırmacı görüşüme ve bulgularıma göre, 9 Eylül sabahı erken saatlerde şehri terk eden Yunan Ordusu’nun, 13 Eylül günü öğle saatlerinde çıkan İzmir yangını ile bir ilgisi olamaz. Geride bıraktıkları bir kundaklama örgütünün de bunu Türk yönetimine geçmiş bir şehirde yapabilmeleri imkansız görülmektedir. Gerçekte Yunan ordusunu yanı başında her Ege şehrini yakmaya sevk edilmiş kundaklama birlikleri vardır, ama bu birlikler, Yunan ordusunun peşinde şehri çoktan terk edip deli gibi Çeşme’ye doğru tabana kuvvet kaçmaktadır. Şehir içindeki Rum şoven örgütlerinin de yangını başarabilmeleri zordur, çünkü hiçbir zaman Türk Ordusu’nun İzmir’e kadar girebileceğini inanmamışlardır.

TÜRKLER Mİ YAKTI

Peki şehri Türkler mi yakmıştır?.. Her şeyden önce şehre giren ilk demeçlerini veren, yangın üzerine görüşlerini açıklayan başta Mustafa Kemal ve önde gelen ordu ve bürokrasi mensuplarının ifadelerine göre, kazanılan bir şehri yakmanın, kazanılan bir şehirdeki en zengin semtlerin feda etmenin, kazanılan bir şehirde vahşet gösterilerek dünya kamuoyu nezdinde küçük düşmenin hiçbir anlamı yoktur. Şehir, eğer yeniden kazanılmış ise, Hıristiyan semti de dahil olmak üzere baştan sonra bir Türk şehridir artık, savaşı kazanan bir ordunun, körfezdeki batılı savaş donanmasının ve batı gözlemcilerinin burnu dibinde ne yangın çıkaracak heves ve mecali, ne de yangını söndürecek bir becerisi o koşullarda yoktur. Bu bakımdan şehri Türklerin yaktığı iddiası, bire bir kesin belgeler ortaya serilmedikçe apaçık bir iftiradır.

ERMENİLER Mİ YAKTI

Şehri Ermeniler yaktı şeklinde bir iddia da geçerli olamaz, çünkü bir milleti, bir azınlık kesimi, işinde gücünde, kendi halinde bir halkı bütünüyle suçlamış oluruz. Ama kesinliğe yakın uluslararası belgelere göre, İzmir’i 13 Eylül 1922’de başlayan büyük yangında Ermeni teröristleri yakmıştır. Bunu zaten şehre Türkler girmeden önce bir çok kesime, hatta İtfaiye Müdürüne, apaçık şekilde “Şehri yakmadan Türklere teslim etmeyeceklerini” belirtmişlerdir.

Şehri, Ermeni teröristlerinin yaktığına dair 3 uluslararası belgeyi burada ifade etmek yeterlidir. Oysa daha yüzlerce belge, bu 3 önemli temel belgeyi doğrulamaktadır. Bu üç belge şunlardır.

1- Greskoviç Raporu.
2- Prestiss Raporu..
3- Dumasmill Raporu.


Paul Greskoviç, yangın sırasında İzmir İtfaiye Müdürü’dür. Ancak Osmanlı Devleti’nin bir görevlisi sanılmasın. İzmir’in Hıristiyan kesimini sigorta eden Batılı Sigorta Şirketleri Konsorsiyumu’nun kurduğu İtfaiye Teşkilatı’nın müdürüdür. Avusturya asıllı bir Hıristiyan olan Paul Greskoviç, yangın sırasında tuttuğu resmi notlarını İstanbul İşgal Kuvvetleri Kumandanları’ndan Amiral Bristol’a tevdi etmiştir. Bu rapor, “ABD Kongre Kütüphanesi Amiral Bristol Koleksiyonu” evrakları arasında “38 Genel Yazışmalar” dosyası içindedir (Rapor, Ocak 1923 tarihinde Kongre Kütüphanesi’ne intikal etmiştir. Bu evraktan dünya kamuoyunu ilk haberdar eden Prof.Türkaya Ataöv’e burada şükranlarımı sunarım. Bu belgelerin Türkiye basınında ilk yayınlandığı tarih, 24.9.1986, Milliyet Gazetesi, Düşünenlerin Düşüncesi sütunudur).

Paul Greskoviç Raporu, 13 Eylül 1922’de İzmir’in Ermeni Mahallesi olan Basmane’den, tam 25 ayrı kundaklanmış binadan büyük patlamalarla çıkan müthiş yangının rüzgarın ters esmesi neticesinde, Kadifekale’den Bayraklı’ya doğru, tüm Hıristiyan mahallesini 3 gün içinde yine rüzgarın şiddeti sebebiyle yakıp kavurduğunu belirterek, yangını Ermeni çetelerinin çıkardığını apaçık belirtmiştir. Denizden şehrin içine doğru esen İzmir’in klasik rüzgarı imbat sayesinde Türk, Müslüman ve Yahudi mahallelerinin yakılması planlanmıştı. Kader, o tarihte rüzgarı ters yönde fırtına şeklinde 3 gün boyunca estirmiştir.

ABD RAPORUNDA YANGIN

Yine Amiral Bristol Koleksiyonu 38 Genel Yazışmalar Dosyası içinde bir önemli belge daha vardır. ABD’nin Ortadoğu Yardım Komisyonu (Near East Relief) başkanı Mark O. Prestiss, yazdığı raporda bire bir yaşadığı yangın hakkında Paul Greskoviç’in görüş ve tespitlerine tamamen katıldığını ve kendi raporuyla da yangın çıkaran unsurların Ermeni çetelerini işaret ettiğini belirtmektedir. (Greskoviç ve Prentiss raporları, eğer başlarına bir internet saldırısı gelmemiş ise, internetten İngilizce olarak bulunabilir)

Yine körfezde bulunun Fransız gemisinde görevi başında olan Fransız Amirali Dumesnil, 28 Eylül 1922 tarihli raporunda şehri Ermeni kundakçıların yaktığını derinlikli analizlerin sonucunda açıklamaktadır. (Bu raporun tafsilatı için Doğan Kitap’tan çıkan Mehmet Coral’ın 13 Eylül 1922’de İzmir’i Kimler Yaktı – Ateşin Gelini kitabına bakılabilir).

ZAMAN HER ŞEYİ GÖSTERECEK

Bunlara benzer elimizde, daha onlarca belge, yüzlerce anı, sayısız bilgi vardır..

Ama uluslararası bir intikam operasyonu karşısında bütün bu gerçeklerin bir anlamı var mı acaba?..

Sözde gerçeği açıklayan tek yanlı araştırmalar, yapılacak dev bütçeli Hollywood filmleri, tek yanlı yazılacak acılı romanlar, bestelenen ve ünlü şarkıcılarca büyük meydanlarda söylenecek şarkılar, yasa tasarısı kulisleri, uluslararası lobi çalışmaları, dahası bizzat Türkiye halkının beynini yıkama iç operasyonları karşısında, bu bilimsel gerçeklerin bir faydası olacak mı acaba?..

Zaman her şeyi bizlere gösterecektir.

Gerçeği mi?.. İntikam için uydurulan yalanları mı?..


hürriyet


YANGININ GÖRÜNTÜLERİ

İzmir yangınının çok özel görüntüleri

Resim



Resim



Resim



Resim



Resim



Resim



Resim



Resim



Resim



Resim



Resim



Resim


internethaber
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Amerikan dizisi "TÜRKLER 1922'de girip yakıp yıktılar"

İletigönderen kaanka68 » Cum Nis 02, 2010 10:18

Fransız Kaynaklarının Işığında 1922 İzmir Yangını

Yrd. Doç. Dr. Oktay Gökdemir
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi Müdürü



ÖZET

"13 Eylül 1922’de başlayan İzmir Büyük Yangını tarihin en spekülatif olaylarından birisidir. Büyük Yangın, sadece tarihi bir olay değil aynı zamanda Türkiye’ye karşı yürütülen bir politik kampanyadır. Yangından kimin ya da kimlerin sorumlu olduğu konusunda çeşitli iddialar olsa da Fransız arşiv belgeleri bize açıkça İzmir’de yaşayan Türklerin kendi şehirlerini yakmadıklarını gösteriyor. Konu üzerinde gerek Fransız konsolosluk raporları gerekse diğer birinci el kaynaklar, yangının sorumlularının Ermeniler olduğunu açıklamaktadır. İzmir Körfezi’ndeki Fransız savaş gemilerinin kumandanı Amiral Dumesnil’in raporları İzmir Yangını hakkındaki en önemli belgelerden biridir. Bu makalede, İzmir yangınına ilişkin Fransızca kaynaklar kullanılarak konuya açıklık getirilmeye çalışılmıştır."

Devamı için;

http://web.deu.edu.tr/atmer/atmer/uploa ... -19-38.pdf
Kullanıcı küçük betizi
kaanka68
Üye
Üye
 
İletiler: 90
Kayıt: Sal Eki 20, 2009 11:24

Re: Amerikan dizisi "TÜRKLER 1922'de girip yakıp yıktılar"

İletigönderen Çetin Taş » Cum Nis 02, 2010 19:08

Doğu Perinçek bunları zamanında hep öngördü,yazdı,söyledi.
Adama o zaman pek çok ATATÜRKÇÜ-KEMALİST bile DELİ muamelesi yaptı.
AJAN dediler.
AJAN PROVOKATÖR dediler.
PARANOYAK dediler.

Yıl 2010,Nisan'ın 2'si.

DOĞU PERİNÇEK hapsedileli 2 sene oldu.....
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

Re: Amerikan dizisi "TÜRKLER 1922'de girip yakıp yıktılar"

İletigönderen Başkomutan » Çrş Nis 28, 2010 23:59

‘Asya’nın Belası Türkler!’


I. Dünya Harbi sırasında İzmir’de ABD Başkonsolosu olarak görev yapan zatın, 1924 yılında yazdığı bir kitabın ismi bu! Türklerin İzmir’de ‘Rum Soykırımı’ yaptığı iddialarının tartışıldığı bir TV programında bu kitaptan da söz edilmişti. ABD Başkonsolosunun ismi aklımda kalmadı fakat kitabın ismini hemen not ettim. ‘Dost’ bellediğimiz Batı’nın bize bakışını bu kitabın ismi çok güzel özetliyor.
İddiaya göre Rumlara da soykırımı yapmışız! Buyurun cenaze namazına! “Şimdi bu da nereden çıktı?” diye sormayın çünkü başkaları da var! Hani şu ‘AB üyeliği sürecinde İngiltere ile birlikte bizi desteklediği dolması’ bu millete yutturulmak istenen İsveç var ya; işte bu ‘dost’ ülke, bizim sadece Ermenilere, Rumlara değil, Kürtlere ve Süryanilere de ‘Soykırımı’ uyguladığımızı iddia ediyor! Merak etmeyin, siyasetçilerimiz, devlet adamlarımız Batı karşısında böyle boynu eğik durdukları sürece, önümüze ‘Çingene Soykırımı’ da gelecektir. Hatta Kızılderililere ve Afrika yerlilerine de soykırımı uyguladığımızı iddia ederlerse hiç şaşırmayın! Bu devletin yönetimine Atatürk’ten sonra hakim olan Batı hayranı kadroların aczi yüzünden, Türk Milleti Batılı ‘dostlar’ tarafından ‘Günah Keçisi’ muamelesine tabi tutulmaktadır.

Evet, ‘İstiklal Harbi sırasında İzmir’de Rum Soykırımı yaptığımız iddiaları’ gündemdedir. Sayı da öyle az buz değil hani; 400 bin! Biraz daha sıksalar Ermenilerin iddia ettikleri sayıya ulaşacaklar! Halbuki Kilise kayıtlarına göre 1915 yılında İzmir’de 89 bin Rum yaşamaktaymış! Yunan askerî kaynaklarında bile bu sayının 160 bin olduğunu belirtelim! Yalandan kim ölmüş ki?
Bu konuda sistemli bir çaba içinde olunduğu anlaşılıyor. Nitekim ABD’de yayınlanmakta olan ‘Pasifik’ isimli bir dizide, hiç alakası yokken, ‘İzmir’de Türklerin Rumlara soykırımı uyguladığı iddiası’ araya sokuşturulmuş! Bunu öğrenen CHP milletvekili Canan Arıtman, bunun tarihi gerçeklerle hiçbir ilgisi olmadığı konusunda ilgili televizyon kanalını uyarmış; mücadelesini inatla sürdürmüş ve diziyi yayınlayan CNBC-e kanalı Arıtman’ın talebini yerinde bularak, bu dizide Türkleri soykırımcı gösteren bölümü yayınlamama kararı almış! Dizinin bu bölümünden, Yunan asıllı senaristin ‘Türkleri İzmir’i yakmakla ve Rum Soykırımı yapmakla suçlayan’ diyalogu çıkarılmış!

Sayın Arıtman teşekkürü hak ediyor. Kendisine içten bir bravo diyoruz. Peki, “Bu devletin ilgili kurumları ne ile meşguller” diye sormaz mısınız? Dış ülkelerdeki temsilciklerimiz, Kültür Bakanlığımız, Dışişleri Bakanlığımız ne yaparlar? Bu devletin tanıtımı yapılsın diye hangi lobi kuruluşlarına ne kadar ücret ödenmektedir ve Türkiye hakkındaki bunca karalama karşısında nasıl bu kadar suskun kalınabilmektedir?

Atatürk “Ben her güreşte arkamda Türk Milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm” diyen Kurtdereli Mehmet Pehlivan’a hayrandı. Türk Milletinin her ferdinin bu millî şuura sahip olmasını isterdi! Demokratikleşeceğiz, Batılılaşacağız, çağdaşlaşacağız derken meğer sahip oluğumuz o yüce değerleri kaybetmişiz; millî hassasiyetimizden eser kalmamış!

Ülkemizi soykırımı ile suçlayanlar sadece yabancılar mı? Sadece dış düşmanlar mı? Ne gezer! Rahmetli Attila İlhan hainlerin sayısını yüz binlerle ifade etmişti.
Taraf gazetesi yazarı iken Haber Türk’e transfer olan Anberin Zaman hanımefendi Ermenilere soykırım yaptığımız inancındaymış! Şu sözler bu hanımefendiye ait: “Tarihimizle ilgilenenlerin bir gün de Suriye’deki Der Zor çölüne gitmelerini tavsiye ederim. Ermenilerin atalarına ait olduğu iddia ettikleri toplu mezarlar ve o toprak yığınları arasından fışkıran kemikler var. Kime ait olduklarını ispatlayacak durumda değilim. Zaten esas mesele de bu değil!”
“Kemiklerin kime ait oldukları önemli değil” ne demek? O zaman bu kemikler Ermenilere aitmiş gibi bir ifade nasıl kullanılabilir? Elinizde herhangi bir kanıt var mı? Yok! Bu devlet, bu millet bu kadar sahipsiz midir ki boyuna sırtından hançerlenir?

Halil Berktay da, ki, kendileri tarih profesörü imişler; “Ermeni soykırımını duymuştum” demişti!

Merak ediyoruz, acaba dünyada bizden başka, ‘kendi devletlerine, o devletin esas kurucu unsuruna bu kadar belden aşağı bir üslupla saldıran yazarlara, aydınlara hoşgörü ile bakan ve bu saldırıları ‘Düşünce Özgürlüğü’ kapsamında değerlendirilen’ başka bir ülke var mıdır?
Geçenlerde Soner Yalçın önemli bir belgeyi açıkladı. Belgenin tarihi 2 Eylül 1915; Geçici Tehcir kanunundan tam beş ay sonraya ait. Osmanlı Maarif Nezareti ”Mekatibi Hususiye Talimatnamesi” yayınlıyor. Osmanlı Maarif Nezareti bu talimatname ile eğitim işlerini düzenliyor. Talimatnamenin 6. maddesi bakınız ne diyor:

“Her yabancı ve Osmanlı cemaati kendi dilinde eğitim yapar. Ancak bu okullar Osmanlı’nın resmî dili olan Türkçeyi de öğretmek zorundadırlar.”
Bu yönetmelik Ermeni okullarında Ermeni öğretmenlerin, Rum okullarında Rum öğretmenlerin, Yahudi okullarında Yahudi öğretmenlerin ders vereceğini öngörüyor! Soykırımı yapan bir devlet böyle bir nizamname kabul eder mi?
24 Nisan sözde Ermeni Soykırımının yıldönümü ya, bizim kozmopolit ‘aydınlar’ durur mu; tabii ki, bu ‘menfur’ hadiseyi kınayacaklar, “Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De” adı altında 24 Nisan’da İstanbul’da bir eylem düzenleyerek, 1915 olaylarında ölen Ermeniler için mumlar yakıp, dualar okuyacaklarmış! Bu beylerin, Ermenilerin katlettiği yüz binlerce Türk ne umurlarındaki! Bre densizler insaf edin! Tarih boyunca asıl soykırımına uğrayan Türklerdir. 500 yıl bize vatan olan Balkanlardan birkaç yüzyıl süren çekilişimizin acı bilançosu tam 4.5 milyon Türk evladının hayatıdır. Bunu Dünyanın en saygın tarihçilerinden Prof. Halil İnalcık söylüyor. Bizim beylerin bunlar ne umurlarındaki! Ne yapalım ki Türk’e arkadan vurmak bugünlerde iyi prim yapıyor. Orhan Pamuk Nobel’i nasıl aldı ki? Tabiî hepsine Nobel verme imkânı yok; kimileri de bol maaşlı köşe yazarlığı ve devlete ait ya da devletin kontrolündeki kanallarda Baba-Oğul programlar yaparak ödüllendiriliyor!

Peki, nedir bu ‘Soykırımı Yalanı’nın aslı? Buna doğru cevap verebilmek için her şeyden önce doğru tarihî bilgiye sahip olmak gerekiyor. Düşününüz ki, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra İttihat ve Terakki Partisi ile Hürriyet ve İtilaf Partisi arasındaki çekişmelerle Osmanlı Devleti’nin içine düşürüldüğü zafiyetin vahim bir neticesi olarak, 500 yıl hakimiyetimizde kalan Balkanlardaki vatan topraklarını bile kaybetmiştik. Balkanların bu kadar kolay kaybı, zaten 1878 Berlin Konferansı ile önemli haklar elde eden Ermenilerin bağımsızlık arzularını daha da ateşlemiş ve Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’nda dört cephede birden savaşmasını fırsat bilen Ermeni unsurlar Osmanlıyı arkadan vurmaya kalkmıştı. Tehcir kararı işte bunun sonucunda alınmıştır. O günün koşullarında yüz binlerce Ermeni ve Türk evladı ölmüştür. Günümüzde bu hadisenin bu kadar abartılmasının sebebi, Ermenilerin Doğu Anadolu’yu topraklarına katma heveslerinin kursaklarında kalmasıdır; buna duyulan öfkedir.

Batılı ‘dostlarımızın’ Ermenilere verdikleri desteğin sebebi ise, ülkemizi, bölgemizdeki emelleri doğrultusunda kullanmayı sürdürebilmek için bu ‘Ermeni Soykırımı’ iddiasını bir ‘sopa’ gibi kullanmaktır. Nitekim bunun bugüne kadar nasıl başarılı bir şekilde kullanıldığı meydandadır. Şimdi yine birileri ‘Başkan Obama 24 Nisan mesajında Soykırımı kavramını kullanacak mı?’ diye endişe içinde beklemektedir!
İtiraf etmek gerekir ki, bunun sebebi yine bu ülkenin yönetimden sorumlu olanların Türk Milletinin haklarını savunmadaki yetersizlikleridir. Bu devletin yönetiminde söz sahibi olanların dik duruşları olsaydı acaba ‘ABD Başkanı Soykırımı kavramını kullanacak mı?’ endişesi içinde olur muyduk ve bazı ‘dost’ ülkelerin parlamentoları o soykırımı kararlarını alabilirler miydi?
ABD Temsilciler Meclisi Alt Komisyonunun aldığı Soykırımı tanıma kararından sonra Washington Büyükelçimiz geri çağrılmıştı. Başbakanın da Nisan ayında yapacağı ABD seyahatini iptal edeceği söylenmekteydi. Keza İsveç Parlamentosu da ‘soykırımı’ kararını alınca İsveç Büyükelçimiz geri çağrılmıştı. Sonra ne olduysa, Başbakanımız geri çağrılan büyükelçimizi yanına alarak ABD’ye gitti; İsveç Büyükelçimiz de görevinin başına döndüler! Peki, madem geri döneceklerdi bu iki Büyükelçimiz niçin merkeze çağrılmışlardı? Türkiye ‘Attığı adımın arkasında duramayan bir ülke’ görüntüsü verirse, dış politikada bizi kim kaale alır ki?
Bilindiği gibi Ermenistan, Soykırımı iddialarından bir adım bile geri atmadığı halde, bizi İsviçre gibi Türk düşmanı bir ülkede Ermenistan’la masaya oturtarak bir protokol imzalatmışlardı. Bu protokol ile Ermenistan sınır kapımızın açılmasının amaçlandığı biliniyor. AKP iktidarı bu protokolü bir türlü Meclis gündemine indirmeye cesaret edemiyor. Başbakanın, Azerbaycan’ın bu protokolden duyduğu memnuniyetsizliği gidermek için Azerbaycan Meclisinde yaptığı konuşmada ‘Karabağ işgali sona ermeden Ermenistan sınırı açılmayacak’ sözü vermesine rağmen bu konuda geri adım attığı yolunda iddialar var. Evet, bir gazetede okuduğumuza göre Başbakanımız Ermenistan sınır kapısının açılması hakkında “Dağlık Karabağ ön şartımız değildir” demiş! Bu söz eğer doğruysa çok ciddî bir durumla karşı karşıyayız demektir.

Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararında “Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi Batı Ermenistan’dır” ifadesinin yer aldığını hatırlatmak isteriz. Başbakanımızın son ABD seyahatinde görüştüğü Sarkisyan’ın, Ermenistan diasporasında yaptığı konuşmada “Dedelerimizin katilleri ile masaya oturmak zorundaydık” dediğini ve ‘Soykırımı iddialarından vazgeçmelerinin mümkün olmadığını’ açık bir şekilde ifade ettiğini de hatırlatalım!

Şimdi ‘Komşularımızla sıfır problem’ politikasında ısrar adına bu Ermenistan’la biz neyi görüşeceğiz? Ermenistan, kardeş Azerbaycan’dan daha mı önemlidir?
Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bu zor günler de mutlaka aşılacaktır. Atalarımız ne güzel söylemiş “Mahkeme Kadıya mülk değil” diye. Batılı ‘dostların’ ve AKP iktidarının onca desteğine rağmen şu küçücük Kuzey Kıbrıs’ta bile işbirlikçi politikaların nasıl iflas ettiğini, M. Ali Talat’ın seçim sandığına nasıl gömüldüğünü gördük. Yavru vatan kendini kurtardı sıra Anavatan’da.

İsmail Şefik AYDIN
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Amerikan dizisi "TÜRKLER 1922'de girip yakıp yıktılar"

İletigönderen Urunguj » Prş Nis 29, 2010 0:28

Çetin Taş yazdı:Doğu Perinçek bunları zamanında hep öngördü,yazdı,söyledi.
Adama o zaman pek çok ATATÜRKÇÜ-KEMALİST bile DELİ muamelesi yaptı.
AJAN dediler.
AJAN PROVOKATÖR dediler.
PARANOYAK dediler.

Yıl 2010,Nisan'ın 2'si.

DOĞU PERİNÇEK hapsedileli 2 sene oldu.....


Üzülerek söylüyorum ki ben de Doğu Perinçek'i CIA-MIT ajanı gibi göstermeye çalışan kara propaganda"nın etkisinde kaldım.

Ama Ermeni soykırımı yoktur diyeni hapse atarım diyen İsviçre'ye gidip soykırım yoktur diyerek türlü belayı atlatırken, o günlerde Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenlerden en küçük bir destek gelmedi!

Bizi kim yönetiyor?????????????
Kullanıcı küçük betizi
Urunguj
Üye
Üye
 
İletiler: 222
Kayıt: Cmt Ara 05, 2009 0:44


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x