Anayasa Değişikliğine Tarihin Cevabı !

Anayasa Değişikliğine Tarihin Cevabı !

İletigönderen Alp Ergenekon » Prş Eki 07, 2010 18:34

Anayasa Değişikliğine Tarihin Cevabı !


Çevremde görebildiklerim Ankara da, Anayasa Mahkemesi civarlarında olabileceğim hissini uyandırdı.

Bulunduğum ortamın görüntüsü yine bir Seçilmişler Meclisi görüşmesi yapılacağı izlenimini uyandırmıtı.

Bu görüntüleri, önceden şahidi olduğum mahkemeler nedeniyle yadırgamadan Seçilmişler Meclisinin o eşsiz Başbuğlarını beklemeye başladım.

Evet, ilk gelenin Oğuz Kağan olması Seçilmişler Meclisi görüşmesi yapılacağı yolundaki tahminimi doğrulamıştı doğrulamasına ama diğer gelmesi muhtemel üyeler hakkında en küçük bir fikrim dahi yoktu. Zira görüşülecek konu hakkında daha önce şahidi olduğum mahkemelerde olduğu gibi hiçbirşey bilmiyordum.

Çok geçmeden fazla kalabalık olmayan ancak ellerindeki afişlerden, oldukça geniş bir kitlenin temsilcileri olduğu anlaşılan bir grup belirmeye başladı. Yaklaştıkça afişlerinde “CUMHURİYETİ CANIMIZ PAHASINA KURDUK” yazılı olduğu anlaşılabiliyordu.

Afişte yazılı olanlar, grup yerini aldığında daha net okunabiliyor ve görüşülecek olan konu hakkında iyi kötü işaretler veriyordu; Grup temsilcisi ise 1921 yılının çetin kış şartlarının hüküm sürdüğü Aralık ayında sırtında çocuğu, önünde kağnısı ile İnebolu'dan Kastamonu'ya cephane taşırken, Kastamonu Kışlası önüne kadar gelmiş, TÜRK CUMHURİYETİ nin kurulabilmesine gidecek yolu açmak amacıyla mermileri ve çocuğunu korumak uğruna donarak şehit olan Şerife Bacıdan başkası değildi !

Konunun, Türkiyemiz üzerinde esmekte olan karabulutların belki de en önemlilerinden birisi olabileceği artık netti.

Peki acaba hangi konu görüşülecekti;
 Görüşülecek olan konu terör mü ?.
 Yoksa dalga dalga gelmekte olan ekonomik kriz mi görüşülecekti…
 Belki de Türk Kadınının geleneksel örtüsü olan başörtüsüne inat, türban denen ithal bez parçası ile yok sayılmak istenmesi mi görüşülecekti...
 Ya da Türk Siyaset Kurumunun tükenmişliği görüşülebilir miydi…
 Ya da yaklaşan Genel Seçimler ile sadaka kültürüne alışmaya başlamış Türk insanının adım adım onurlarından uzaklaşması hali mi masaya yatırılacaktı…


Anayasa Mahkemesi civarlarında olmamız durumunun, hızlıca aklımdan geçen bu seçenekler ile Anayasa Mahkemesi arasında bir bağlantı kurmamı gerektirdiğinin farkındaydım ama itiraf edeyim, bu bağlantıyı sağlıklı gerekçelerle kurmakta güçlük yaşıyordum…

Ben bunları düşünürken; 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lausanne (Lozan) şehrinde, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, S.S.C.B ve Yugoslavya temsilcilerine karşı Sevr i ortadan kaldırmayı başararak Misak-ı Milli yi adeta dikte edip Lozan barış antlaşmasının imzalanmasını sağlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve başlarında Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere gergin yüz ifadeleri ile meclisteki yerlerini aldıklarını görmeye başladım.

Ortada Oğuz Kağan, sağ tarafında Lozan Kahramanları ve Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK sol tarafında ise Cumhuriyetin kurulmasına giden yolu hiç hesapsız canları pahasına açan kahramanların temsilcileri ve grup sorumlusu Şerife Bacı !

Ortam müthişti !

Tarihin saygı ile yad ettiği onca sayısız kahraman, Oğuz Kağan başkanlığında bir araya gelmiş, asla unutulmayacak bir atmosfer oluşmuştu.

Peki, ne görüşülecekti. Yukarıda sıraladığım önemli konularımızdan hangisi masaya yatırılacaktı.
Oluşan bu tablodan buna ilişkin bir iz henüz bulamıyordum…

Tam bu esnada ellerinde Türkiye Gençlik Birliği tabelası bulunan pırıl pırıl bir genç temsilci grubunun Meclisin davacı bölümüne doğru adım adım ilerlemeye başladıklarını gördüm. Türk Devletine karşı hesapsız ve kayıtsız bağlı oldukları her hallerinden anlaşılan bu pırıl pırul Genç Cumhuriyetçilerin, hangi konuyu gündeme getirebileceklerini sanıyorum algılamaya başladım.

Evet, görüşülecek olan konu büyük bir olasılıkla Genç Türkiye Cumhuriyeti ve karşısındaki sayısız tehlikeler olmalıydı.

Bu arada Kadın temsilcileri olduğu anlaşılan bir grubun dinleyici bölümüne doğru ilerlemekte olduklarını gördüm.

Mecliste bazı üyelerin gelmediği boş bırakılan yerlerinden anlaşılıyor olmasına rağmen Oğuz Kağan’ın bir el hareketi ile sessizlik sağlanmış ve Türkiye Gençlik Birliği grubunun temsilcisi konuşmaya başlamıştı.
“Ulu Kağanım; Cumhuriyetimiz, şu ana kadar yapılan sayısız yasa değişiklikleri ile Laik ve Ulus Devlet çizgisinden çıkartılmaya çalışıldı. Tek başlarına iktidar olan Demokrat ve ANAP hükümetleri sırasında başlayan bu saldırılar AKP iktidarları sırasında olanca hızıyla devam etti ve hatta çok daha tehlikeli bir hal almaya başladı. Son olarak, Türk Kadınının geleneksel örtüsü olan başörtüsüne inat, adını, Fransadan ithal edilen Türbandan alan bazı yasal düzenleme istekleri bundan öncekilerde olduğu gibi Anayasa Mahkemesinden döndü.”

Oğuz Kağan,
“Eee, ne güzel işte. Devlet kendini koruyabiliyor….” der gibi bir hareketle temsilcinin devam etmesini istedi. Bu kısa sessizliği fırsata dönüştürmek isteyen bir genç kız birkaç adım öne fırlayarak Oğuz Kağan’a döndü ve;
“Ulu Kağanım; Yapılmak istenen bu yasal düzenlemeler Anayasa Mahkemesinden dönüyor ancak Türk Kadınına yakıştırılan rol-model çalışmaları da bütün hızı ile devam ediyor. Cumhurbaşkanından tutunuz Başbakan ve birçok Bakanın hanımları ve kızları sosyal hayatın içinde erkekler kadar aktif değiller. Bu hanımların birçoğu üniversite mezunu olmalarına rağmen iş hayatından nedense uzak durmaktadırlar. Tüm bu olanlar -kanımca- Türk Kadın profiline etki ederek kadını dört duvar arasına çekmeyi hedeflemektedir. Sonuç olarak toplumun yarısını oluşturan kadınların düşünen beyin olarak erkeği ile birlikte üretime katkı yapmasının önüne geçilmektedir. Zaten asıl yapılmak istenende budur! Ancak gıpta edilen Batı Uygarlığının, kadının sosyal hayata girmesi sonucu oluştuğu nedense görülmek istenmemektedir.
Genç kızın konuşması mecliste olan herkesi çok etkilemişti ancak Şerife Bacıyı bir başka etkilemişti. Cumhuriyetin kurulmasına gidecek yolu açmak uğruna donarak şehit olmayı yeğleyen bu kahraman Türk Kadını boşuna şehit olmadığını anlamış, yerinde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

Nasıl ağlamasındı !
Devletin ve milletinin geleceği için yüreği ile konuşan bu genç kızda, kendisini ve daha nice Şerife Bacı ları görmüştü. Genç kıza sarılıp onu doyasıya öpmek için kendisini daha fazla tutamamıştı.

Genç kızın anlattıkları, Oğuz Kağana, “Türk kızının, evleneceği erkeği ile ok atışması, at üzerinde yarışmasını ve sonuçta Türk Kadınının o dönemlerde en az erkek kadar sosyal hayatın içinde oldukları gerçeğini” hatırlatmış ve bu tezat Oğuz Kağanı ziyadesiyle üzmüştü.

Tüm bu yaşananlar, Türk kadınına Dünyada ilk kez seçme ve seçilme hakkının verilmesini sağlayan Gaziyi de fazlası ile üzmüş ve bir o kadar da şaşırmasına neden olmuştu. Öyleki Oğuz Kağan ın kulağına eğilip;
“Biz Laik, Sosyal ve Hukuk Devleti olan Üniter Türk Cumhuriyetini bunun için mi kurduk !”demekten kendini alamadı.

Genç kızın, o, yüreği ile yaptığı konuşma ve Şerife Bacının Genç Kıza sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlaması Mecliste tam bir sessizlik yaşanmasına yol açmıştı. Ancak bu tablonun neden olduğu herkesin içinde oluşan o fırtınalar dinmek bilmiyor, herkes bir şey yapabilmenin yollarını arıyordu.

Sözü yarım kalan Genç Cumhuriyet temsilcisi hafif bir öksürükle Oğuz Kağan ın dikkatini çekmiş ve aldığı vücut dili onayı ile konuşmasına devam ediyordu;
“Ulu Kağanım; Anayasaya karşı yapılan düzenlemeler Anayasa Mahkemesinden dönmesine dönüyor ancak son yapılanlar hatta son yapılmak istenenler çok ciddi ve tehlikeli. Anayasamız, Cumhuriyetimizin şeklinin nasıl olduğunu belirten yazılı bir metin ve ilk dört maddesi çok önemli. Öyleki Cumhuriyetin yapısı bu maddelerle açıklanıyor. Anayasamız için teminat gördüğümüz Anayasa Mahkemesi Başkanının bu dört maddenin değiştirilebilir olmasına yönelik yaptığı ifadeler dikkate alınmalıdır. Bu çıkışın Cumhuriyetin Üniter ve Laik yapısına yönelik olduğu ve gerekli tedbirlerin alınmaması halinde Türkiye Cumhuriyeti Devletine artık Türk Devleti denemeyeceği açıktır!”

Genç Cumhuriyet temsilcisinin bu konuşması salonda ölüm sessizliği oluşmasına yol açmıştı.

Neler oluyordu !
Anayasa Mahkemesi Başkanı adı üzerinde “Anayasa Mahkemesi Başkanı” olmasına rağmen Anayasanın ilk dört maddesinden ne isteniyordu !
Amacı ne olabilirdi, ne ?

Durumun bu denli kötü sonuçlar doğuracak kadar vahim olabileceği ihtimaline kimse inanmak istemiyor Genç Cumhuriyet temsilcisinin olayı abartabileceği düşünülüyordu.

Oğuz Kağan oluşan bu olumsuz havayı dağıtmak ve durumu daha iyi kavramak adına Genç Cumhuriyet Temsilcine dönerek;
“Çocuk, Yasal düzenlemelerin Anayasa Mahkemesinden dönebildiğini söyledin. Peki. Anayasa Mahkemesinin, sözünü ettiğin ilk dört maddenin değiştirilmesi isteğine karşı Cumhuriyetin herhangi bir koruması yok mudur ?”

Bu soruya karşı Gazi söz almak istedi ve;
“Kağanım, izin verirseniz bu soruya ben cevap vereyim ve iletmek istediğim, çare olabilecek mesajımı da paylaşmış. Ancak önce şu soruma cevap vermelisin”
diyerek Genç Cumhuriyetçiler grubunun temsilcisine döndü ve
“MGK da bu konunun konuşulup konuşulmadığı açıklandı mı ?”

“Hayır Paşam.”Dedi temsilci.
Bu cevap üzerine Gazi konuşmasına devam etti;
“Böylesi bir çıkış telafi edilemeyecek zararlar doğurur. Dolayısı ile MGK nın gerekli akisyonu almış olabileceği ihtimalini yüksek görürüm. Ancak bu konuda gerekli tedbirler alınmamış olursa Bursa konuşmasını biz niye yaptık ! İşte o zaman tedbir budur !”

Ancak Gazinin son cümlesini söylerken yaptığı vurgu
“Dünyaya bir daha dönebilsem !”
isteğini yeterince anlatır tarzda idi.

Oğuz Kağan Gazinin ne demek istediğini tam olarak anlamak için şu soruyu sordu;
“Biriniz Anayasanın ilk dört maddesi ile Gazinin şu Bursa konuşmasını bana söylesin !”

Türkiye Gençlik Birliği grubunun temsilcisi söz alarak cevap vermeye çalıştı;
“Bu ilk dört madde değiştirilmek istenen maddelerdir ve şunlardır;

MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.Başkenti Ankara’dır.

MADDE 4. – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”

Anayasa ile ilgili cevabın verilmiş olabileceğini düşünen Şerife Bacı, Oğuz Kağan ve Gaziye dönerek;
“Mustafa Kemal ATATÜRK ümün Bursa konuşmasındaki önemli detayı ben açıklamak istiyorum.”Dedi ve devam etti;
“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.”

Mecliste olan herkes son derece heyecanlanmış, mutlaka bir şeyler yapma isteği içinde olmalarına rağmen bir şey yapamamanın ezikliğini yaşıyorlardı.

Gerekiyor ise canlarını tekrar vermeye hazır durumda idiler ama şimdi mümkün değildi. Şimdi yapabilecekleri tek şey gerçekten olmasını dileyebilecekleri duayı etmekti !

Herkes bu durumun farkında olarak Oğuz Kağanın asırlar öncesinde yaptığı duanın son bölümünü sanki söz birliği yapmışcasına hep birlikte haykırdılar;
“Acunu Yaratan Yüce Tanrı!
TÜRK’e insaniyetten evvel TÜRK milletini düşündür. İnsanların insaniyet dedikleri şey, göz boyamak için icat edilmiş bir boyadır. İnsaniyet maskesi taşıyan öyle milletler vardır ki maskelerinin altında canavarlar yaşar. İnsaniyeti gören olmadı.
TANRI;
TÜRK’e sağlam, sürekli irade ver! Güçlüklerde, sabrını, tahammülünü aynı zamanda gayretini arttır! Ona esas seciye olarak vazife muhabbeti ve mesuliyet duygusu ver! Mesuliyeti TÜRK yurdundan eksik etme! En büyük kuvvetin TÜRKLÜK aşkı olduğunu TÜRK’e öğret!
TANRI;
TÜRKÇE konuşulan, TÜRK’e yurtluk etmiş olan yerleri kıyamete kadar TÜRK’ün hükmü altında bırak!”
Ancak Türkiye Gençli Birliği temsilcisi Genç Cumhuriyetçiler için bu yeterli değildi. Meclisi son olarak terk ederken Şerife Bacının heyecanla söylediği Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e ait sözleri tekrarlıyorlardı;
“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.”
Bu memleket, dünyanın beklemediği bir müstesna mevcudiyetin tecellisine sahne oldu. Bu sahne, 7 bin senelik bir Türk Beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu. Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
Alp Ergenekon
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 41
Kayıt: Cmt May 02, 2009 14:42
Konum: Ankara

Şu dizine dön: Alp Ergenekon

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x