Arap Coğrafyasındaki İsyanlar, Emperyalizm ve Teslimiyetçilik…

Arap Coğrafyasındaki İsyanlar, Emperyalizm ve Teslimiyetçilik…

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Mar 12, 2011 21:52

Arap Coğrafyasındaki İsyanlar, Emperyalizm ve Teslimiyetçilik…

Arap coğrafyası, 2011 yılına isyanlarla girdi.

İlk isyan Tunus’ta görüldü. Daha sonra Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn gibi ülkelere sıçradı.

Yüzyıllardır ezilen, sömürülen, horlanan Ortadoğu ve Kuzey Afrika nihayet silkindi, ayağa kalktı.

Bu isyanlar Arap coğrafyasında etkili olduğu kadar tüm dünyada da etkili olacak, yeni bir dönemin kapısını aralayacaktır. Tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine adım adım yayılacak, başta Cezayir, Fas, Ürdün, Irak, Suudi Arabistan, Suriye olmak üzere tüm devletlerin kapısını çalacak, onlara yön verecektir.

Arap coğrafyasındaki korku imparatorluğu yıkılmıştır artık. Uyuyan dev uyanmıştır. Tunus ve Mısır’da ayaklanan halklar öteki mazlum ülkeler için bir örnektir şimdi, öncüdür. Onlar haksızlığa, hukuksuzluğa başkaldırmanın, cesaretin, direncin öncüsüdürler. Korku zincirlerinin kırılmasında önemli adımlar attılar. Bundan sonra öteki İslam ülkelerinde de hareketler, direnişler görülecektir.

Çünkü yüzyıllardan bu yana emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin ayakları altında çiğnenen, ezilen halkların zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri kalmamıştır…

ABD’nin ve uluslar arası sermayenin acentesi gibi hareket eden, kendi ulusuna yabancılaşan kralların, sultanların, başkanların, şeyhlerin tahtları sallanmaya başlamıştır. Hiçbirisi yarınından emin değildir. Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da, Asya’da her an, her şey gerçekleşebilir. Çünkü özgürlüğe, adalete, demokrasiye, insan haklarına açılan kapı aralanmıştır bir kez. Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ve Tunus Devlet Başkanı Bin Ali, yıllar sonra ülkelerini terk etmek zorunda kaldılar. Mısır Devlet Başkanının oğlu Cemal Mübarek, Amerika’nın en büyük bankacılık kuruluşu olan “Bank Of America Corporation”ın temsilciliğini artık yapamayacaktır. Tunus eski Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali, ABD ve Fransa’nın, IMF’nin ekonomik çıkarlarına hizmet edemeyecektir. Halkı yoksullaşırken, aç biilaç yaşarken kendisi varsıllaşan Başkan altınlarını da alıp kaçmıştır çünkü.

Ama şu gerçeği de ifade edelim, Tunus’u ve Mısır’ı bir ahtapotun kolları gibi saran küresel emperyalizmden kurtulmak o kadar kolay bir iş değildir. Bunun için örgütlenmeye, ulusalcı, devrimci bir programa ve ideolojiye gerek vardır. İşte Arap dünyasındaki kalkışmalarda en büyük eksiklik de budur zaten. Kitleler siyasal hedeflerini dar bir alanla sınırlamışlardır. Örgütsüzdürler. Ama pratiğin ve mücadelenin ateşinde çelikleşerek, önünde sonunda bunu da başaracaklar ve Amerikan Coni’lerine ve yerli ortaklarına bu dünyayı dar edeceklerdir.

Ne var ki günümüzde ABD, AB, IMF, Dünya Bankası, bu ülkelerdeki acenteleri ve adamları aracılığı ile hâlâ egemenliklerini sürdürmektedir. Ama onlar da Arap coğrafyasının yöneticileri gibi şaşkınlık içerisindedirler ve bir an önce yeni düzene yön vermek, yeni oluşumlarda söz sahibi olmak için ellerinden gelen çabayı ortaya koymaktadırlar. Yeni oyunların, yeni tertiplerin peşindedir onlar şimdi.

Bunu söylemekle, bazılarının ileri sürdüğü gibi, bu isyanların Amerika tarafından hazırlandığını, planlandığını, eski yöneticilerden ve yönetimlerden kurtulup, onun, yeni ve daha güçlü işbirlikçi yönetimlerle yoluna devam edeceğini vurgulamak istemiyoruz.

Tunus’taki, Mısır’daki isyanlar ne Soroscu-Amerikancı isyanlardır ne de CFR, yani ABD’nin Dış İlişkiler Konseyi tarafından hazırlanmıştır. Tam tersine, Arap coğrafyasında ortaya çıkan bu ayaklanmalar yüzyıllardan beri kendilerine reva görülen baskıya, sömürüye bir baş kaldırma hareketidir.

Korku imparatorlukları ve faşist baskı yöntemleriyle sindirilen halk, etrafını çeviren korku duvarlarını da aşarak canları pahasına hak arama savaşına girmiştir.

İşte asıl gerçek budur.

Hangi Soroscu tertip, hangi Amerikan Dış ilişkiler Konseyi, insanları mermilerin, gazların, copların, tankların önüne atabilir? Hangi Yasemin Devrimi ya da Turuncu Devrim, kendilerine çevrilen namlulara çıplak bedenlerini çekinmeden, korkmadan siper edecek kadar büyük bir öfke ve kin seline sebep olabilir?

Bu, mümkün müdür? Arap coğrafyasındaki isyanları “Soroscu” diye nitelendirenlere sormak gerekir şimdi,

“ABD emperyalizmi dünyanın tek hâkimi midir? Onun gücü tüm halkların, ulusların üstünde midir? Yeryüzünde her şeye hükmeden, yön veren tek güç Amerika mıdır? Ulusal kurtuluş mücadelelerinde ulusların hiç mi rolü yoktur? Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Türk ulusunun yedi düvele karşı verdiği Kurtuluş Savaşı içi boş bir masal mıydı? Vietnam’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da yenilen o değil miydi?”

Yeri gelmişken şunu açıkça vurgulayalım: Yığınları, yığınların gücünü küçümseyerek, ABD’yi, AKP’yi yenilmez, baş edilmez üstün kuvvetler gibi topluma tanıtmak “teslimiyetçilik”tir. Sorumsuzluktur.

Günümüzde güç yitirenler, kan kaybedenler, uluslar, halklar değil, Amerika Birleşik Devletleridir. Hem kendi ülkesinde hem dünyada boğazına kadar borca saplanmıştır. Batağa saplanmıştır. Güney Amerika’da, Kuzey Afrika’da, Ortadoğu’da, Asya’da ateş çemberine alınmıştır. Ateşten gömlek giymiştir. Venezülla’lar, Küba’lar, Bolivya’lar, Ortadoğu halkları tarafından kuşatılmıştır. Sarılmıştır. Kendileri de bocalamaktadır, ortakları da… Şimdiden çoğu tahtını, tacını bırakıp kaçmaya, canını malını kurtarmaya çalışmaktadır.

Sonra Arap coğrafyasında görülen isyanlar üç günlük, beş günlük isyanlar da değildir. Neoliberal aydınların ileri sürdüğü gibi öyle başıbozuk, çapulcu isyanlar hiç değildir. Meydanlara çıkanların arasına karışan binlerce işçi “özgürlük, demokrasi, iş, ekmek” sloganları ile inletmiştir yeri göğü…

Bu isyanların temeli, kökeni Enver Sedat’a karşı yapılan “1977 Ekmek Ayaklanmaları”na değin uzanır. Bu direnişler bir zamanlar CIA, Pentagon, MOSSAD, ordu ve polis dayanışması ile bastırılmıştı. Ondan sonra gelen Hüsnü Mübarek de aynı yolu izleyerek, kitleler üzerinde şiddet, terör, baskı yöntemleri uyguladı. Ama yine de direnişler, grevler, mitingler hiç eksik olmadı. 2000’li yıllardan sonra yükselen işçi hareketleri Mübarek rejimini sarsmaya başladı. 1997-2001 arasındaki direnişlerde, köylü hareketlerinde hükümet güçleri ile köylüler arasında çok şiddetli çatışmalar oldu. 910’a yakın kişi yaşamını yitirdi, Yüzlerce kişi yaralandı, tutuklandı. Yani son isyanlar gökten zembille inmedi. Şanlı bir emekçi geçmişine sahiptir.

Günümüzde bile, Mısır’da İsyan hareketleri sürerken binlerce işçi “kötü çalışma koşullarını ve aldıkları düşük ücretleri” protesto etmek için greve gitmişti. 62 bin şoför, talepleri karşılanana dek kontak kapatacağını duyurmuştu. Bu isyanlar görüldüğü gibi çok da başıboş isyanlar değildir.

Üstelik son direnişlerde, Bahreyn’de halk, Amerikan Büyükelçiliğine yürüdü ve “Amerika evine dön” (Go Home) sloganını atarak antiemperyalist bir tutum sergiledi.

Önümüzdeki yıllarda, bu ABD karşıtı eylemler giderek tüm Ortadoğu’ya, Afrika’ya da yayılacak, sömürgeciler ve ortakları çok zor günler yaşayacaktır. AKP’nin akıbeti de aynı olacaktır. Çünkü haksızlık, zulüm, baskı rejimleri kimseye yar olmamıştır, hayır getirmemiştir.

Amerikan karşıtlığı yüzde 80’lere varan bir Türkiye’de, Recep Tayyip’ler, Abdullah Gül’ler ABD ortaklığını nereye kadar götüreceklerdir? Halk sonsuza dek AKP’nin ve ABD’nin egemenliği altında mı yaşayacaktır? Zulüm, baskı, mapusaneler nereye kadar bu talanı, sömürüyü devam ettirecektir?




Ali ERALP, 11 Mart 2011
ali-eralp@hotmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Ali ERALP

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x