Artık Ölmeli

Artık Ölmeli

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Eyl 03, 2011 1:03

ARTIK ÖLMELİ

Nuray, bayram tebriğinde, “Dünden beri, artık ölmeli diye düşünür oldum,” diye yazmış. “ Dün, (30 Ağustos) Ordu’nun, vatanseverlerin, ulusun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurban edilişini kutladılar. “demiş. İki gün öncesi, Müslüm Gündüz dedikleri cemaatçinin ağzından, 90 yılın öc alışlarını dayattı medya(basın-yayın) gözlerimize, kulaklarımıza, beynimize. “Şenlik ateşleri cehennem gibi. Ne yazık ki bizi öldürmüyor.” diye de eklemiş. Demiş ki sonunda :

“Dünden beri, artık ölmeli diye düşünüyorum.”

Yine dün sabah gazetecide “ Yeniçağ” gazetesi alan bir kişi manşetteki iki resim üzerine” Abov!” diye bağırmıştı… Sordular:

Ordumuzun iki yıl arayla hâlini gösteren fotoğrafa karşı tepkisiymiş bu!

Bu iki fotoğrafı evine asıp gece gündüz bakacak, neydik ne olduk tanrım! diye bağıracakmış... Her görmeyen göze de bu iki resmi sokacakmış.
“Al, işte hâlimiz!” diye… “ Uyuyan gâfiller !” diye.


Bir akranımız, belki bizden de biraz küçük biri, “Artık ölmeli “diyor dedim ona.

“Doğru dedi, bugünleri görmektense çoktan ölmeliydik… “Artık ölmeli!”
*
Komşumuzun kızı Emine tatile gelen akraba kızlarıyla geldi dün bayram ziyaretine. Lise sonda, üniversitede okuyan gençkızlar. Memleketin hâliyle ilgileniyor musunuz? Neyiz, ne hâldeyiz? dedim. Yok dediler, pek ilgimiz yok. Biz okulumuza bakıyoruz, karışmıyoruz…

Aslı, Ankara Hukuk’taymış. Mavi iri gözlü, zayıf, ufak tefek, görseniz dünya güzeli bir kız. Hep o anlattı, diğer kızlar dinledi. Evrensel hukuk kurallarını, adaleti öğreniyoruz ama bizde adalet- hukuk olmadığı için neden bunları öğreniyoruz bilmiyorum, dedi. Sonra bir şey daha dedi ki, hâlâ çözemedim kendisini.

“Mustafa Kemal’e Atatürk diyorlar. Heykelinin önünde dikiliyorlar. O Atatürk değil. O’nun ismi Mustafa Kemal. “dedi. “Benim için Mustafa Kemal.”dedi.

Derler ya, rüyada görsem inanmam, aynı öyle kalakaldım. Sonra ,”Atatürk Cumhuriyet’ten önce Mustafa Kemal’dir. Yurdu kurtardıktan, Cumhuriyeti kurduktan, devrimleri yaptıktan sonraki adı Atatürk’tür,” dedim. Atatürk adı,“Türk’ün atası demek. En doğru ismi ise:

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.”

Yok, kızımız itiraz etti. Atatürk denmesine karşıymış. Mustafa Kemal diyecekmişiz.

Kimsenin siyasetle ilgisi yokmuş okulunda. Televizyonlarla oyalanıyormuş millet. Kimseyi hiçbir şey ilgilendirmiyormuş. Bizim 68 kuşağı bir şekilde toplumsal olayları yaşamış, toplumsal olaylara karışmış ama artık durum farklıymış. Gençliği yetiştirenler böyle bir eğitimi vermemişler onlara. Aileler vermemiş. Şu anda 68 kuşağı bile karışmıyorsa bir işe, seçmişse millet bu yönetimi, yapacak bir şey yokmuş. Varsa yapılacak bir şey haydi başı çekelimmiş…

Öğrenci derneklerinde çalışın, karınca gibi çalışarak bu duruma çözümler üretin, tepkinizi gösterin olaylara dediğim de, hem ülkücüleri hem de solcuları kötüledi. Ülkücüler kabadayılık yapıyorlarmış. Solcular Kürtçülermiş…Türkiye Gençlik Birliği de var dediğim de, hem de iki kez bu derneği söylediğimde ise duymazdan geldi, bu işlerle ilgilenecek gençlik yok artık, dedi.

Diğer kızlara sordum, “Siz ne düşünüyorsunuz? “Uykumuz geldi ,”dediler…

Atatürk’ün, Atatürk” adına bile itiraz geliyorsa, gençlik herşeyin farkında olarak karanlık geleceğimizi kabullenmişse böyle, yalan değil,”Artık ölmeli!”
*
Gün içinde bir kez radyoyu açacak oldum. TRT4 radyosunu. Bir iki şarkı türkü dinleyelim yurdumuzdan dediğimizde de radyonun saat başı haberleri başlayıvermez mi? Ne yapacağımızı şaşırdık. Radyoyu nasıl kapayacağımızı bilemedik. İktidarın bültenini okudular, tıpkı 1960 öncesi Demokrat Partinin haber bültenleri gibiydi. Farkı, açıkça görülen Cumhuriyet – Ordu- Atatürk düşmanlığını gösteren satır başlarında ve aralarındaydı yalnızca… Eski devirde de yaratılan bir ikilik vardı ama memleketin değerlerini değersizleştirme, askere, Atatürk’e böyle açıktan saldırı yoktu.

Devletin radyosu iktidarın borazanı, askerinin, ordusunun düşmanı olmuş. Milleti uyutma görevini üstlenmiş sanki… Futbolla yatıp kaldırıyorlar insanları. Tarikatların dinci( gerici) yayınlarıyla da beyinleri uyuşturuyor bunlar. Hani nerede Türkiye Cumhuriyeti Radyoları? Türkiye Radyo ve Televizyonu?

Küresel çetenin elinde oyuncak olmuşlar. Bölücülüğe hizmet ediyorlar!

Bayramda olup bitenlere tek bir siyasimiz cevap verdi: Devlet Bahçeli.

Bahçeli, Hasdal’ı, Silivri’yi göremiyor diye çok eleştiri alıyor ama parti lideri olarak bu dedikleriyle ve bu tutumuyla örnek oldu milletimize. Duygulara tercüman oldu… Seçim öncesi Erdal Sarızeybek Komutanımızın neden Milliyetçi Hareket Partisi saflarına geçtiğini böylece anlamayanlar da anladı…

Bahçeli bu tebrikleşmeye katılmamış ve yaratılan bu duruma, “Bu bir sivilleşme değil, bir milleti tarih şuuru ve değerleriyle silikleştirmedir,” demiş.

“Bunun adı demokratikleşme ve sivilleşme değil, bir milleti tarih şuuru ve değerleriyle tamamen silikleştirme hareketidir. O bakımdan Atatürk’ün ve Türk milletinin, büyük bir zaferi başaran Türk ordusuna armağanına sadık kalmak ve bu yanlıştan dönebilmenin bir işaretini ortaya koymak için tebrigat toplantısına katılmamayı uygun gördüm.”

Diyerek durumu açıklamış ve Anıtkabir’e gidilmemesini eleştirerek de sözünü şöyle bitirmiş: “Bu uygulamadan vazgeçilmesini istiyoruz.”

Anında bu sözlere de cevap gelmiş, iktidarın o ünlü isminden, TRT’de baş haber olarak verdiler: “Bahçeli üzülmesin, bu, Anayasa’da var.”
*
Bu konuda anamuhalefetten birtek söz yoktu. Dün, iktidarın her yaptığını bunlar onaylıyor görüntüsüne, yeni bir görüntü daha verdi yeni CHP ve Somali’ye gittiler. Aynı saatlerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Atatürk’ün manevi önderliğinde kutladığı en büyük günü, Türk Milleti’nin en büyük bayramı, “Zafer Bayramı” yara alıyordu, askerimiz ve kurtuluş savaşını yapan, bu uğurda şehit ve gazi olan aziz milletimiz tüm yurt çapında değersizleştiriliyordu… Bayram törenleri isteksiz , zorsunarak yapılıyordu sanki… Böyle bir izlenim verme isteniyordu belkide…

Yine aynı gün, Atatürk döneminin uygulamalarının dışına çıkılıp yurdumuzda gözü olan, emelleri olan azınlıklara tek taraflı, bol keseden hak dağıtılıyordu. Askerin “boynu bükük” gösterilen fotoğrafları karşısında yandaşlar, Atatürk düşmanları zevkten kendinden geçiyordu… Sonra, iktidarın bakanlarından o ünlü kişi Bursa’da bayramlaşma töreninde öyle şeyler demişti ki, neyi nasıl anlamalı bilemiyordu insan:

“Sizin bildiğiniz, bilmediğiniz neler yapıyoruz biz neler. Allah Allah. Allah’ın izniyle ya. O meşhur darbımeseli yine söyleyeceğim;

Kurban olduğum Allah, neler veriyor neler. Güzel kardeşlerim. Siz burada sadece Ramazan Bayramı kutluyorsunuz değil mi? Bir tane tatlı için geldiniz Ramazan Bayramı’nda beraber olduk, değil mi? Biz ne tatlılar yiyoruz Ankara’da, ne bayramlar kutluyoruz. Ah güzel kardeşlerim. Sabır. Sabra zafer. Sabreden başarıya ulaşacak inşallah.”


“Sabır. Sabra zafer.” demiş. Ne demiş? Az kaldı, biraz daha sabredin zaferimiz yakın. Ne zaferi? Ne zaferi olacak? 30 Ağustos Zafer Bayramı değil herhalde. Hem o büyük zaferden tek söz yok yapılan uzun konuşmada... Neyin zaferi peki? Bilmeyecek ne var: Türkiye Cumhuriyetini bitirmenin zaferi!

Bu arada Kılıçdaroğlu Dünya Barış Gününü kutlama mesajı yayınlamış.

“Kendisi muhtac-ı himmet bir dede/ Nerde kaldı gayrıya himmet ede!”

demezler mi şimdi kendisine. Senin ülken Libya’ yı bombalayanların karargâhı olsun… Ülkenin iktidarı Amerika ve Avrupa ile kolkola girsin de senin senin soluğun çıkmasın bunlar olurken… Üstelik Libya teskeresine destek ver muhalefet olarak. Bölücülerin barış kelimesine sığınarak ortalığı savaş alanına çevirsinler Kadıköyde, polislerine bölücü vekiller bile sözle , terörist başı resimleriyle saldırıya geçsinler…

Ülke ekonomisi borç parayla dönsün, üretim bitsin. İşletmelerin yabancıya geçsin, Yunan’dan beter durumda ol aslında ama gösteriş yapmaktan geri kalmasın kimse… Sonra, yardımları kullanan, parti yararına istediği yere aktaran AKP’liler gibi git Somali’de boy göster. Aynı anlarda askerin aşağılansın, teslim alınsın. Memleketinde , “Zafer Bayramı kutllanamadı,” “ sokaklar bomboştu,” halk törenlere gitmedi, “ “protokol sıralarında bile boşluklar vardı,” “ dört arabayla tören geçişi yapıldı,” “ tören 25 dakika ancak sürdü”… diye gazetelerinde halkın zihnini esir alacak, bezdirecek, ruhlarını teslim alacak yayınlar yapılsın ve sen ey Kılıçdaroğlu Somalilerde gez. Bayram günü hem de, en büyük bayram gününü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolu açan bu en büyük günde, Türk Askeri’nin ve Türk Milleti’nin Zafer Bayramı’nında zamanını yurtdışında geçir! Ne farkı var bu yaptığının, birilerinin sıkça yaptığı gibi, her 19 Mayıs’ta gözüm ağrıyor, başım ağrıyor diye bahaneler söyleyerek törenlere katılmamaktan… Bayram törenlerinden kaçan Akepelilerin zihniyetinden?
*
Türkiye’yi üzen, azınlıkları sevindiren haberler arka arkaya gazetelerde. Lozan’da yenilenler, boylarının ölçüsünü alanlar şimdi o kaybettiklerine kavuşuvermenin, tek taraflı kopardıkları ganimetlerin zevki içindeler… Ermenistan vatandaşlarına müjde verilmiş. Yasa dışı ülkemizde oturan ve yaşayanlara Ermeni okulu açılmış. Yani Ermeni azınlık okullarında ders yapacaklarmış, izin çıkmış bunlara.
Cumhurbaşkanlarının, Ağrı’yı alacaksınız, birlikte alacağız sözlerinin hediyesi olmalı bu kararlar. Ateşyan, “Çok mutluyuz!” demiş. Bakın haberine:

" Türkiye Ermenileri Patrikliği Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan’ın 2 yıldır sürdürdüğü, “Türkiye’de yaşayan Ermenistanlı çocukların, cemaatine bağlı azınlık okullarına kabul edilmesi mücadelesi” mutlu sonla bitti. Azınlık vakıflarının iadesinin ardından 2’nci adım da Türkiye’de yaşayan Ermenistanlı çocuklar için atıldı. Milli Eğitim Bakanlığı, Ermeni Cemaati’ne bağlı azınlık okullarını, aileleriyle birlikte “gayri resmi” olarak Türkiye’de yaşayan Ermenistanlı çocuklara açtı."
*
Haberiniz var mıydı bilmem, Antalya’ya Ruslar akın akın yerleşiyor, mülk alıp tapulanıyorlar ya, orada çoktan okulları da kurulmuş bunların. Rus müdürlü, Rusça öğretim dilli.Yeni ders yılına da başlamışlar. Bakın habere:

“Antalya’da, Rusya Federasyonu’nun müfredatına göre eğitim ve öğretimin yapıldığı Uluslararası Rus Okulu, Rusya’daki tüm okullarda olduğu gibi 1 Eylül itibariyle yeni döneme “Merhaba” dedi. İlköğretim bölümünde 70 öğrencinin bulunduğu okulun müdürü Victor Bikkenev, diplomaların Rusya’da da geçerli olduğunu hatırlattı. Anadil olarak Rusça’nın öğretildiği okulda, yabancı dil olarak Türkçe, İngilizce ve Almanca dersleri var.”

Ülkemiz yağma Hasan’ın böreği misali yağmalanıyor. Tüm değerleri hain ellerde, mıncıklanıyor.
*

Sözleri “bilgiağı”na düşen, bence bilerek düşürülen AKP’li Mehmet Metiner bu kasette başbakana karşı çıkarmış gibi sözleriyle gündemde. Oysa burada asıl verilen mesaj kasetin sonunda söylenenler. Bu sözleri söyletmek ve çok kişiye dinletebilmek için gizli dinlenmiş kaset ayağı yapıyorlar. Bu kasette övgü var, bölücülük var, milliyetçiymişler gibi iktidarın önde gelenlerini yüceltme var. Ve de Kürtçülük var. Deniyor ki, hem de bozuk bir Türkçe ile:

“Soruyorlar, Kürtçe anadilde eğitim istiyor musunuz? Elbette! Anadilde eğitime karşı çıkmak demokratik bir yaklaşım değildir.”

Bunları söyledikten sonra AKP’li vekil hızını alamıyor, “heyt, kim tutar beni” misâli, 36 etnik köken adına bastırıyor:

“Türkiye’de yaşayan bütün vatandaşların kendi anadillerinde eğitim ve öğretim yapmalarını savunuyoruz.”

Türkiye dünyada bir örneği olmayan bir demokratikleşme(!) yaşayacak anlaşılan. Aşiret devletinin bile bir dili, o diliyle verdiği eğitimi olur değil mi, bizde isteyen istediğini yapacak! Alın, yiyin denecek, ülke sizin, neresinden beğenirseniz, tutun çekin!..
*
Gözünüz aydın, “füze erken uyarı radarı” Türkiye’ye kurulacakmış. Hem NATO’nun savunma kapatisesini, hem de bizim ulusal savunma sistemimizi güçlendirecekmiş… İnanırsanız tabiî… Argo deyişle: “Yerseniz!”

İşte haberi:

“Dışişleri Bakanlığı, NATO’nun caydırıcılığını güçlendirmek amacıyla balistik bir füze tehdidine karşı füze erken uyarı radarının Türkiye’ye kurulacağını açıkladı.
Türkiye’nin bu unsura evsahipliği yapması ülkemizin NATO’nun yeni stratejik konsepti çerçevesinde geliştirilen sözkonusu savunma sistemine katkısını oluşturacak; NATO’nun savunma kapasitesini ve ulusal savunma sistemimizi güçlendirecektir.”


Dün ordumuzun lağvedileceği söylentileri başlıktı. NATO’ya bağlı olmayan iki ordumuz Ege Ordusu ve Jandarma kaldırılacakmış. Ordumuzun asker ve silah gücü düşürülecekmiş… Özel ordu kurulacakmış…
*

Türk asıllı oyuncu Gökhan İleri İsviçre Millî takımına alınmış. Gökhan’ın sözleri gazete başlıklarında:

“İsviçre Millî takımında olmaktan gurur duyuyorum!” Onunla söyleşi yapan gazeteci Yasemin şaşkın.

“Türkçeyi bu derece kötü konuşmasına da şaşırıyorum. Sonuçta anne ve babası Türk. Türk oğlu Türk. Bu olay beni üzüyor.”demiş.

Peki İsviçre Millî takımında olmaktan gurur duymasına ne diyorsunuz Yasemin Hanım? Türk olmaktan değil, İsviçre Millî takımında olmaktan gurur duyuyor gencimiz… Nereden nereye gelinmiş…
*
Eski Tapu ve Kadastro Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya, Vakıflar Yasası üzerine bir yazı serisine başlamış yazı yazdığı gazetede: “Bu yasa tasviye yasasıdır!” diyor. “Kanunlar (Anayasa Mahkemesi, Yargıtay) ülkemizin hakkını bugüne kadar korudu ama artık azınlık vakıflarına AB dayatmalarıyla ve kendi hevesimizle yeni haklar vermekteyiz. Hiç bir sınırlama olmadan ve önceden izin almadan istedikleri kadar mal, mülk edinebilecekler. Yurtiçi ve yurtdışı sınırsız bağış alabilecekler; örgütlenme özgürlüğü sınırsız olacak.”

Orhan Özkaya, bu vakıfların her türlü işi görebileceklerini, özel okul bile açabileceklerini söyledikten sonra:

“2B arazilerini ve orman alanlarını bedelsiz olarak aldıkları kilise, manastır, sinagog gibi yerlerle, okullara ilâve yeşil alan yapabilecekler. Yeni taşınmazlar satın alabilecekler. Bunun için hiçbir engel mevcut değil. Bütün bu durumlar Lozan’da ülkemizin üstlenmediği hususlardır.” diye de açıklama yapıyor. Bu yapılacakların Lozan’a aykırı olduğunu özellikle vurguluyor.
*
Bu gün yaşadıklarımızın işaretlerini biz yıllar önce almıştık.

“Büyük Ortadoğu Projesi” dediler, boy boy harita yayınladılar. Güldük. Olur mu hiç dedik…

İsrail istiyor buraları, Güneydoğu’dan, ta Sivas’a kadarmış vatanları, onların vaadedilmiş topraklarıymış ülkemiz…dediler. Dudak büktük…

22 ülkenin sınırı değişecek, Türkiye’nin de değişecek! Güldük… Kimin haddine dedik, mümkün mü hiç diye alaya aldık…

Azınlıklar size hükmedecek, yabancılar ülkede koloniler kuracaklar, vatan içinde vatan olacaklar, devlet içinde devlet kuracaklar, dediler… Bizans hortlayacak! Patrikhane devlet olacak! Vay delinin zoruna bak, dedik, inanmadık…

Bu yeni Vakıflar yasası bir belâ. Cumhurbaşkanı Sezer bu yüzden veto etmişti. Yabancılar ülkeyi toptan satın alacak, dediler; güldük, yasalarımız var dedik, korur bizi dedik….

Gerçektende bu Vakıflar Yasası’nın önünü eski Anayasa Mahkememiz kapatmıştı. Şimdi tüm yollar her türlü ihanete açık!..

Beyinler kapalı, ihanet yasaları açık…

Basın yayınımız bizim değil.

Ülkeyi yöneten siyaset, Erdal Sarızeybek’in deyimiyle, bizim değil…

Denenler bir bir gerçek oluyor… Kahraman Türk Ordusu tasviye ediliyor! Türk vatanı satılıyor! Türkiye Cumhuriyeti yıkılıyor! Bölücülere istedikleri er veya geç verilecek! Sevr hortlatıldı. Çakal sürüleri sıra sıra pay almaya geliyor…

Muhalefet partimizin biri hiç olmazsa konuşuyor, diğeri onu da yapmıyor, Atlantik ötesine teslim olunmuş gibi! Azılı bölücüleri aldı içine. Ne doğru dürüst televizyonu ne gazetesi var. Milletin haber kanalları yabancıların elinde, bölücülerin, vatan millet düşmanı tarikatların elinde…
Halkımızın çoğu olan biteni bilmiyor. Bilenler umursamıyor!

Saat on ikiye beş var.

Yoksa artık ölmeli mi?


Feza Tiryaki, 2 Eylül 2011
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 987
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: Artık Ölmeli

İletigönderen NURİ BABA » Pzr Eyl 04, 2011 17:41

Feza Hanımefendi ; değerli yazınıza yorum yapmak oldukça zor..Zira yazının içeriği hayli geniş dallara ayrılıyor ama ana fikir olarak "Artık ölmeli" sözünün üzerinde yoğunlaşırsak, arkadaşınız Nuray Hanımefendinin bu sözü kendi veya kendi gibi düşünenlere söylemediğini rahatlıkla iddia edebiliriz...

Adamı Kadı'nın huzuruna çıkardılar...Kadı sordu : Söyle bakalım..Senin Veziriazam Efendimize sövdüğünü söylüyorlar..Ne diyorsun ? Sanık : Kadı efendi, ben Veziriazama sövmedim..Yalan söylüyorlar..Ben onun yanında ki yardımcısına sövdüm..Kadı : Bırak yalan söylemeyi adam..Biz kime sövüleceğini bilmez miyiz...!!

Feza Hanımefendi ; muhalefet için söylediklerinize katılmakla birlikte, eleştirilerinizi tüm muhalefete yönlendirmenizi dilerdim...Sayın Bahçeli'nin söylediği bir söze karşın, muhalefet görevini yapmış gibi değerlendirmeniz, biraz objektiflikten ayrılıyormuşunuz kanısını uyandırdı bende...Eğer sözlerle yeterli muhalefet yapılabilseydi, bu konuda Sayın Kılıçdaroğlu,mükemmel muhalefet yapıyor olurdu...

Yazınızın son iki paragrafına gelirsek ; ülkemizin pürmelalini bu kadar net anlatmak kolay değildir ama siz başarmışsınız...Hem kanayan yüreklerimizi daha da kanatmış,hem de biçareliğimizi yüzümüze vurmuşsunuz...Ve bizler hala "Du bakem nolcek" aymazlığıyla yaşarken,topraklarımız ayaklarımızın altından kayıyor da ayırdına bile varamıyoruz...

Diyelim ki "Artık ölmeli" sözü bizler için söylenmiş olsun...Yine kabulümüzdür...Bu topraklar adına ölümden öte yol mu var diyemiyeceksek, bu Bayrağın altında nefes almak bile zul değil midir ?

Elinize emeğinize sağlık....Saygılarımla...
Kullanıcı küçük betizi
NURİ BABA
Üye
Üye
 
İletiler: 22
Kayıt: Pzt Haz 27, 2011 18:23


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x