Aşüfte

Aşüfte

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzr Ara 25, 2011 19:25

Aşüfte

Aşüfte, çılgınca âşık, çıldırırcasına seven, aşk yüzünden perişan olmuş anlamına geliyor. Aklı, gönlü perişan… Bir anlamı da günahkâr kadın. Açık saçık gezen. Bu anlama gelene aşifte deniyor, aşüfte değil.

Yani öyle aman aman feryat figân edilecek, yandım Allah mahvoldum bana bu denir mi dedirtecek bir lâf değil. Çılgınca âşık demenin neresi kötü?

Aşüftegân, aşüfteler demek. Sevgi ile kendini yitirmiş olanlar.

Aşüftegî: Kendinden geçme, coşma, divanelik…

Aşüftehal: perişan, aklını dağıtmış…

İki gündür bu söz için kıyametler kopuyor. Ben televizyon izlemiyorum orada da haberlerde bu söz başrollerde mi bilmiyorum ama büyük gazetelerin bilgiağı yayınlarında en üst haber.

Bir bakıyorsun Başbakan Rojin’le konuştu haberi manşetlerin üstünde.

Fransa’yla yapılan ortaoyununun bir parçası mı bu? Fransayla oynanan Deli Dumrul hikâyesiyle mi ilgili? diyorum önce. Deli Dumrul bir köprü yaptırmış, köprüden geçenden elli akçe, geçmeyenden yüz akçe alırmış ya . Fransa’ya da tencere dibin kara benimki senden kara dedik Cezayir örneğiyle aslında. Rojin de kim ki? Bir büyük bakan olmalı. Başbakan ilgilendiğine hem de vekillerin kıyak emeklilik kazığı attığı, Fransa’ya sözüm ona birilerinin Osmanlı tokadı attığı varsayıldığı bir dönemde. Bu kim ola ki? Fransız adı gibi bir isim.

Önce hiç ilgilenmiyorum ama ara ara girdiğim haber bölümlerinde hep bu haber bana sırıtıyor. Başlığı ha bire değişiyor, tek Rojin adı kalıyor.

Sonunda okuyorum. Ha okumaz olaydım. Zaten pamuk ipliğine bağlı ruh sağlığım iyice bozuluyor.

Neye yanacağımı, neye üzüleceğimi bilemiyorum.

Devletin kurumlarının, bu kurumların başlarının yıpratılmasına, keçe gibi dövülmesine mi? Devletin saygınlığının yerle bir edilmesine mi?

Bu isim aracılığıyla bal gibi Kürtçülük yapılmasına mı?


Kürt sanatçıymış? Peh! Ne zamandan beri bizde şarkı söyleyenler Çerkez, Kürt, Arap yok bilmem ne diye ayrılmaya başlandı? Hepsine ya sanatçı (şarkıcı) derdik ya da eğer gezmeye veya şarkı söylemeye yabancı memleketlere gittiyseler, Türk sanatçı.

Nereden çıktı şimdi bu Kürt sanatçı? O zaman Kürt siyasetçi, Kürt Vali, Kürt Cumhurbaşkanı… Böyle mi denecek?

Kürt öğretmen, Kürt bebek… Kürt yazar mı denecek, şimdi bu yaşında utanıp sıkılmadan Fransa’nın nişanını yakasına takan ama bir zamanlar yazdığı İnce Memed’le milyonlarca insanımızı kendine bağlayan, Türkçemizi sular seller gibi küçük büyük herkese sevdirerek okutan Türk dilinin ustası Yaşar Kemal’e?

Ecevit’e bile Kürt deyip çıktılar. Ölümünden sonra ırkını öğrendik güdümlü ve bölücü basın yayının sayesinde. Cemal Gürsel, Orgenerallikten Cumhurbaşkanlığına geçmişti: Kürt’tü dediler ona geçenlerde. Cumhurbaşkanı Özal: Kürt. Özal kendi demişti, babaannesi Kürt.

Türkülerimizi de ayırdılar. Sen Kürtsün, Kürtçe söyleceksin ve dinleyeceksin. Neden? TRT kendi eliyle yaptı bunu. Kaç çeşit lehçeden birine dış dayatmayla özellik verdi, onu aldı korudu, kendi eliyle yayına verdi. Bir yöremize sen bizden değilsin, sen aslında şusun, bu dilcikle beslen dedi.

Bütün dünyayı Amerika kendi dilinde birleştirmeye, herkese İngilizce dinletmeye, söyletmeye kalktığı şu günlerde bize bunu neye dayatıyorlar dersiniz? Bir milletin şifreleriyle bu kadar oynanır mı?

Bu Rojin haberiyle bir taşla kaç kuş vuruldu!

Bu isim yerel bir lehçede (Kürtçe diye bir dil yok çünkü. Beş altı çeşit ağzı, lehçesi olan bir yerel dilcik.) Roj kökünden gelen bir isimmiş. Gün, güneş demekmiş. İn eki de gibi anlamındaymış.”Gün gibi.” O Malûm bölücü PKK televizyonunun adı da Roj TV’dir biliyorsunuz.

Bir kere hepimiz öğrendik böyle bir adla şarkı söyleyen bir kadın varmış. Kürtmüş. Kürtçe söylermiş. TRT Şeş denilen bir kanal varmış. Kürtmüş, Kürtçe(?) yayın yaparmış.

TRT’nin bir kanalıymış bu kanal. Türkiye Cumhuriyeti devletinin devlet kanalı.

Bu kanalda yalvar yakar bu kadın şarkıcıya program yaptırmışlar.

Sonra bu şarkıcı bu kanaldan ayrılmış. PKK mı ne tehdit etmiş. Orada şarkı söyleme demişmiş. Buna yalvarmışlar, gitme demişler, TRT ayağına gitmiş ama kabul etmemiş bir daha orada söylemeyi.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı denilen bir vakıf varmış bir de. Bu vakıf periyodik (belli aralıklarla) toplantılar yaparmış. Bu toplantıların sonuncusuna TRT Genel Müdürü de davetliymiş. Genel Müdür konuşurken, “Burada kadın yok değil mi” diye sorduktan sonra, Rojin’den söz ederken “aşüfte kadın” demiş.

Bu nasıl bir vakıfsa sadece Taraf yazarı oradaymış. Basına kapalıymış. Bu Taraf yazarının bir sorusu üzerine bu söz denmişmiş. Bu Taraf yazarı sonra hemen salonu terketmişmiş…

(Of be ne gurur, ne tavır, helâl olsun bu asker-ordu-millet düşmanı Taraflılara… Oysa büyük milletimize Fransa, İsviçre, İsveç …gibi dibi kara ülkelerde bile soykırımcı deniyor da kimse biryerini terk etmiyor)

Önce Genel Müdüre Başbakan Yardımcısı Arınç sert çıkmış. Sonra Başbakan ve eşleri telefon açmışlar bu şarkıcıya. Üzüntülerini belirtmişler.
Arınç daha sonra sert sözlerini yumuşatmış.

“TRT Genel Müdürümüz İbrahim Şahin’in sanatçı Rojin’e yönelik sözleri son derece yakışıksızdır. “demiş.

Genel müdürü dememiş, müdürümüz…

Hem bir müdüre uluorta sert çıkılıyor. Sonra korunup kollanıyor.

Sonra bu açıklamada şöyle denmiş:

“Özellikle de kendisinin bulunmadığı ortamda halkın sevdiği kadın bir sanatçıya yapılmış olması, olayın başka bir vahim yanıdır.”

Kim tanıyıp bilip seviyor ve dinliyorsa bu şarkıcıyı.

Hem şarkı söyleyene şarkıcı denir.

Beste yapana, kendine has bir özellği olana, o sanat dalına katkısı olana sanatçı derler.

En son fasılda da bu Genel Müdür, yazılı bir açıklamayla özür diliyor:

“Sanatçı Rojin’le ilgili maksadı aşan bir ifade kullandım. Kendisinden ve kamuoyundan özür diliyorum.”

İş burada da bitmemiş. “Gün gibi” hemen bir açıklama daha yapmış. İşte gazetelerden:

Önceki gün doğum gününü kutlayan Rojin, “Gazetede çıkan haberleri okudum, bana güzel bir hediye oldu!” dedi.

Hem bunlar olurken arka arkaya iki şehit haberi düşüyor ortaya.

Biri mersin Silifkeli Uzman Çavuş Mehmet Bostancıoğlu. 35 yaşında bir genç asker. Cudi Dağı’nda PKK kurşunuyla can veriyor.

Diğeri, Dağlıca şehidi. PKK mayınıyla hayatını kaybediyor. 24 yaşındaki Cezmi Kaya, Eskişehir Sivrihisarlı.

Gazetelerde resimlerini gördüm. Mehmet Bostancıoğlu dağlarda. Silahlarını kuşanmış. Karşılara bakıyor, yurdumuzun sınırlarını gözlüyor. Düşmana karşı gövdesini siper etmiş.

Cezmi Kaya’nın elinde silâhı. Dimdik nöbette. Arkada Türk bayrağı. Ta gözümüzün içine bakıyor. Ben ona bakamadım… Gözümü kaçırdım, utandım…

Bu vahşeti yapanlar tartışılmıyor. Bu vahim durumumuz konuşulmuyor… Bir kıytırık söz üzerine lâflar ediliyor….

Kürtçülük almış başını gidiyor.

Bazı kişiler, gazeteci yazarmış bunlar, kalkmış köşelerinde millete kin kusuyorlar, geçenlerde okudum. Türkü derleyen ünlü sanatçılarımıza veryansın ediliyor. Atatürk zamanında başlatılan ve uzun yıllar süren bu çalışmalara çamur atıyorlar. Asılları Kürtçeymiş de falan türkünün, yok efendim şöyleymiş de…Kürt türküsü diye ayırmaya başlamışlar yüzlerce belki binlerce yıllık türkülerimizi. Bizi millet olarak birleştiren ortak sesimizi…Türkçemizi kemiren, dişlerini etimize butumuza geçirmiş kan akıtan yabancı ülkelerden ve içimizdeki odaklardan beslenen bu kemirgenler uzun sivri dişleriyle ortalıkta. Ne utanmaları kalmış bunların ne birinden çekinmeleri. Gün onların günü.

Gün arsızların, yüzsüzlerin günü…

Gün bölücü hainlerin günü…

Tabii şimdilik…

Feza Tiryaki 25 Aralık 2011


Ekleme: Ah en önemli yerini atlamışım haberin. TRT Genel Müdürü Şahin özür yazısının sonunu şöyle bitirmişmiş:
"…Bundan dolayı hem kendisinden hem de Türkiye kamuoyundan özür diliyorum."
Nereden ? Türkiye kamuoyundan!
Millet adı denmeden halktan söz edilebilir mi?
Alman kamuoyu, Fransız kamuoyu, Yunan kamuoyu… denir.
Ve de Türk kamuoyu, Türk! Türkiye değil! Böyle bir söz dünyada yok çünkü!
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x