Atatürk Milli Egemenlik Kavramını Açıklıyor / Prof. Dr. Cihan DURA

Atatürk Milli Egemenlik Kavramını Açıklıyor / Prof. Dr. Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Ağu 11, 2014 14:20

Atatürk Milli Egemenlik Kavramını Açıklıyor

İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemikten…, diğeri sizler, ölümsüz olan.
Mustafa Kemal Atatürk


Egemenlik Bireysel Kuvvetlerin Bileşkesidir

1) Egemenlik nedir, kaynağı nedir? Yanıtlıyorum: İnsanlar zorunlu olarak toplumsal yeteneğe sahip, birlikte yaşama ihtiyacında olan yaratıklardır. Dolayısıyla birlikte yaşayan insanlar bir toplum oluştururlar. O toplumu oluşturan bireylerin kuvvetleri bir araya gelebilir. İşte, egemenlik denilen kuvvet, bu son kuvvetten ibarettir. Bu kuvvet toplumun kuvvetidir ve toplumu oluşturan her bireyin ayrı ayrı kuvvetinden üstündür. Belki bu ifademden bu kuvvetlerin maddî bir şey olacağı sanılır. Kuvvetleri toplayarak bir bileşke bulmuş oldum. Evet, isterseniz maddî kabul edin, fakat bu maddiliğin içinde manevî bir kuvvet de vardır.

Hükümet Bu Kuvvetten Çıkar

2) Bir toplumda insanlar birlikte yaşar. İnsanın yaratılışından gelen bu mahkûmiyetinden dolayı ortak bir toplumsal duygu vardır. Manevî olan bu toplumsal duygu toplumsal bir kuvvet ve nüfuz oluşturur. İşte bu ortak manevî kuvvet, hemen yukarda açıkladığım gibi, o kuvvetle beraberdir, ayrı bir şey değildir. Arkadaşlar! Bu kuvvet zamanla ve insanların uygarlaşmasıyla yükselir, sağlamlık kazanır. Ve Millî Egemenlik bu kuvvetten ibarettir. İşte hükümet kavramı bu kuvvetin billurlaşması derecesinden çıkar!

Millî Egemenlik Parçalanamaz, Bölünemez

3) Şimdi sorarım size, bu kuvvet ayrılabilir mi ve verilebilir mi? Buna verilecek yanıt evettir. Bu kuvvet taksim edilebilir mi, bölüştürülebilir mi? Bir toplumu oluşturan bireylerin kuvvetlerinin bileşkesi olan bir kuvveti taksim etmek istediğimiz zaman, o toplumu oluşturan insanları parçalamak gerekir. Bir kuvvetler bileşkesi olan bir toplumu parçalamadan, dağıtmadan onların kuvvetinin bileşkesini dağıtmanın doğal imkânı yoktur.

Millî Egemenlik Verilemez

4) Bu kuvvet verilebilir mi? Verilebilir, ancak bunun için o kuvvetin sahibi olan sosyal varlığın felç olması ve felç bırakılması şarttır. Ataleti, yavaşlığı kabul etmesi de şarttır. Kuvvetini herhangi bir yere veren, kuvvet kullanmayan bir birey, felçli bir üyedir. Siyasi bir varlığı oluşturan toplumsal kuvvetlerin toplumsal iradesi olan bu kuvvetin, Egemenlik diye ifade olunan bu kuvvetin verilmesi uygun mudur? Hayır, toplum siyasi bir vücuda dönüştükten sonra bu imkânsızdır. Mümkün olması, siyasî vücudun bozulmasına bağlıdır. Millî egemenlik denilen kuvvetin bölünemez ve ayrılamaz olduğu matematik gerçeklerle de anlaşılır. Şunu da ekleyeyim ki, bütün kanun koyucular, bütün profesörler, bütün ulema bu teoriyi daima matematik gerçeklere dayanarak belirlemişlerdir. Bir toplumun kuvvetinin kaynağı kendisidir. Her toplumun bu kuvvetini sarf yeri de o toplumun kendisidir.

Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nu Herkes Bilmelidir

5) Ben halkımla bir araya gelmeyi, onunla konuşmayı çok seven bir liderdim. Hatırlıyorum, 1923 Şubatı’ydı. İzmirli yurttaşlarıma hitap ediyordum. Konu Millî Egemenliğe gelmişti. Bu kavramın ne olduğunu, çeşitli yönlerini halkıma uzun uzun açıklamıştım. Demiştim ki: Sizi ve bütün milleti kutlarım. Hakiki insanların, hakiki vicdanların, yüksek zekâların arayıp henüz bulamadığı şekil ve mahiyeti bu millet bulmuştur. Bu sözümü izah için Devletimizin Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun kimi maddelerini hep birlikte gözden geçirelim. Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun birinci maddesi hatırımdadır, söyleyeceğim, fakat hepinizin hatırında olmalıdır. Bütün milletin hafızasında olmalıdır. Çünkü bu, devleti kuran bir kanundur ve bu milleti Cenabı Hakk’ın izniyle mutluluğa ulaştıracak bir kanundur. Bunun için bütün millet bireylerimizin bu kanunu baştan sona kadar Kur’an ayetleri gibi bilmesi lazımdır. Kanunun maddeleri yalnız bizler için değil, yeni okuyup yazmaya başlayan çocuklarımızın dahi alfabeyi öğrenmeden önce beyinlerine işlenecek bir kanundur. Çünkü bizim kurtuluşumuzu sağlayan bir kanundur; bir prensiptir.

Birinci Madde: Egemenlik Milletindir

6) Bu kanunun birinci maddesi iki fıkradan meydana gelmektedir. Birincisi, Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Arkadaşlar! Egemenlik kayıtsız, şartsız daima ve daima milletin elinde kalacaktır. Milletin egemenliği; yüzyıllarca devam eden felaketlerden, facialardan, rezaletlerden sonra, başı sonsuz darbeler altında ezile ezile hurdahaş olduktan sonra idrak ettiği benliğini kullanarak, fakat çok zorlukla elde edilebilmiştir. Bu kadar fedakârlıkla ve özellikle bu kadar çok büyük saklık ve uyanıştan sonra eline geçirmiş olduğu bu milli egemenliktir ki, saltanatı yıkmıştır, evet, saltanatı yıkmıştır arkadaşlar.

Egemenliği Tek Şahısta Tutmak İsteyenler Vardır

7) Her yeni şey, güzel şey, iyi şey karşısına mutlaka kötü bir şey çıkar. İnsanlık hayatının özel bir tecellisidir bu… Akis vardır ve ona karşı da akis vardır. Etkisi vardır, akis vardır. Bu bakımdan tereddüde neden olan noktayı birlikte ifade edelim. Fakat ona karşı yapacağımız şeyleri bir defa burada tekrar edelim. Hiç kuşku yok ki, milletimizin egemenliğini bir şahısta veyahut çok sınırlı şahısların elinde tutmaktan çıkar bekleyen insanlar veyahut cahil ve gafil insanlar vardır.

Hükümdarlarda Kuvvet Vehmedilmiştir

8) Zira hükümdarlar kendilerini vehmedilmiş bir kuvvetin temsilcisi olarak tanırlar. Bundan, böyle tanımaktan zevk alırlar. Fakat bir adamın kendi kendini böyle tanıması hiçbir kuvvete, hiçbir etkiye sahip değildir. Ancak etrafında bulunan çıkarcılar bu ifadeyi, bu arzuyu terennüm ederler, zevkle terennüm ederler. Ve özellikle din kisvesine bürünerek ortaya atarlar, atmışlardır daima!.. İşte bu yaygın terennümlere karşı istibdat altında bulunan, tahakküm altında bulunan milletin kulakları da hep bu terennümlerle doludur. Oraya başka bir ses girmez ve giremez. Ve sonuçta öyle bir hal olur ki herkes, toplumun her bireyi, o padişahın, o hükümdarın ve çevresindekilerin telaffuz ve ifade ettiklerini gerçeğin ta kendisi kabul eder, din icabı kabul eder, mevcudiyetin icabı kabul eder. İşte bu anlayış devam ettikçe gerçekten başka bir şey yapmanın imkânı zor bulunabilir. Fakat bir defa o imkân hâsıl olduktan sonra, denilemez ki bu imkânı elde eden çoğunluğun içinde memnun olmayanlar yoktur.

Milletimiz Artık Aldatılamaz

9) Daima bu güzel şeylerden, kendi kötülüğü itibariyle faydalanamayacağını düşünenler, kesinlikle hoşlanmazlar. Ve işte böyleleri birtakım girişimlerde bulunabilirler. Bu gibilere mürteci, hareketlerine de irtica derler. Fakat çok yakın tarihî safhalarımızı da düşünürsek –ki bunu düşünmek faydalıdır; zira en ücra köşede bulunan bir köylümüz bile bu vakalara el ile temas etmiştir- birçok örneklere tesadüf ederiz. Fakat buna bütün dünya kani olmalıdır ki, milletimizi bu gibi telkinlerle saptırmanın ve aldatmanın imkânı kalmamıştır. Yakın felaketlerin sebepleri nedir? Bu tahlil olunmuştur ki bugünkü sonuç hâsıl olmuştur. Buna göre kabul etmek lazımdır ki, bundan sonra milletimizi fetva ile yahut şu veya bu yorum ile irticaya sevk edecek insanların bu millet içinde yeri yoktur. Eğer varsa, o da ancak zindanlardır.

Millî Egemenlik Değiştirilemez

10) Ben korkmadan ve çekinmeden ve tam bir kesinlikle ifade ediyorum ki, milli egemenliğin değiştirilmesi ve yorumlanması değil, fakat bir sözcüğünün, bir noktasının bile, şöyle veya böyle olmasını talep edenler, benim gözümde en koyu mürtecidir. Ve böyle adamlara karşı yapılacak şey, -bu egemenliği almak için bu milletin yaptığı fedakârlığın gereğidir- bunları parça parça etmektir. Arkadaşlar, artık yetişir! Bu milletin çektiği felaketler çoktur. Bu millete acımak lazımdır. Bu millete şunun ve bunun çıkarı için şu ve bu istikametlere, karanlıklara sevk etmek ayıptır, rezalettir, günahtır. Bunu artık yaptırmayacağız.

İdare Halkın Elinde Olmalıdır

11) Arkadaşlar! Birinci maddenin üçüncü fıkrası, görürüz ki, “idare usulü, halkın doğrudan doğruya kaderini bizzat ve fiilen idare etmesi esasına dayalıdır”. Gerçekten egemenliğin kayıtsız şartsız millete aidiyetini temin için, milletin elinde dokunulmazlığını temin için tek çare; meclisi ile, hükümeti ile idarenin halkın elinde bulunmasıdır. Şuna ve buna havale edilen idarenin sonu, bildiğiniz gibi olmuştur. Ve daima öyle olmaya mahkûmdur.

İdare Vekiller Aracılığı İle Sağlanır

12) Fakat bu ifadeden anlaşılmasın ki, bütün ülke halkı; zaman zaman bir araya gelecektir ve orada bütün ülke ihtiyaçlarını hep birlikte düşünecekler, karar ve talimatını verecektir. Sınırlı sayıda olmak ve sürekli olmamak koşuluyla her bakımdan güvendikleri vekillerini bir araya toplarlar ve bütün arzu, emel ve iradelerini o vasıta ile uygulatırlarsa, bu fıkranın amacı elde edilmiş olur. Yalnız bir merkezde böyle bir heyetin toplanması da yeterli değildir. Ülkenin bölündüğü seçim daireleri de aynı idare şekline tabi olmalıdır.

İdaremiz Kuvvetler Birliğine Dayanıyor

13) Meclis hem kanun yapma ve hem de icra kuvvetine sahip olmakla, kuvvetler birliği teorisini uygulamış oluyor. Bu nitelikte olan hükümetimiz; emin olabiliriz ki, hangi yönde, hangi bakımdan düşünülürse düşünülsün, muhakeme edilirse edilsin, var olmuş ve var olan hükümet şekillerinin hepsine tercih edilir.

Yaptıran ve Başarılı Kılan Daima Millettir

14) Şimdiye kadar bütün bu girişimlerde bizi başarılı kılan hakiki etkeni hiçbir zaman unutmamak ve onu daima ve daima tekrarlamak lazımdır. O hakiki etken her şeyin yardımcı ve destekçisi olacak olan milletin kendisidir. Dolayısıyla yapacağız dediğim zaman benim yapacağımı sanmayınız. Milletimizin yapacağını kastediyorum. Bunda kimsenin kuşkusu kalmasın.


Prof. Dr. Cihan DURA, 9 Ağustos 2014
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Cihan DURA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x