ATATÜRK’ÜN ONUNCU YIL SÖYLEVİ ÜZERİNE

ATATÜRK’ÜN ONUNCU YIL SÖYLEVİ ÜZERİNE

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzr Eki 28, 2018 21:30

ATATÜRK’ÜN ONUNCU YIL SÖYLEVİ ÜZERİNE


Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1933 yılında Ankara’da, Cumhuriyet Bayramı’nda, kürsüden, kendi el yazısıyla yazdığı bu söylevi okumuştur. Söylevin en önemli özelliği, içinde “Türk”, “Türk Milleti” sözlerinin onlarca kez geçmesi, bu söylevle, ulus devletimizin bir kez daha dünyaya duyurulması, belgelenmesidir. Özellikle bu Cumhuriyet Bayramı’nda, Atatürk’ün Onuncu Yıl Söylevi’ni çocuklarımıza, gençlerimize okumalı, okutmalı, her sözün üstünde uzun uzun düşünmeliyiz…

Türk Milleti!

(Ulusa sesleniyor. Milletim değil, adı belli, “Türk Milleti.”)

Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız.
Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.


(Kanla, irfanla kurulan Cumhuriyetimizi, Kurtuluş Savaşı’na başladığımız tarihle başlatıyor. Cumhuriyet Bayramı’nın, en büyük bayram olduğunu da belirtiyor.)

Kutlu olsun!

(Bu en güzel Türkçe sözcükle kutluyor bayramı.)

Bu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.

(Büyük Türk Milleti’nin bir bireyi olarak tanıtıyor kendini, ulusu, “Büyük Türk Milleti” sözüyle yüceltiyor.)

Yurttaşlarım!

(Aynı yurtta doğup büyüyen, yurt duyguları bir olanların adını, yurttaş sözünü kullanıyor seslenirken.)

Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.

(İlk tümcesi yapılan büyük işleri, Kurtuluş Savaşı’nı, Kurtuluş Savaşı’yla kurulan “Cumhuriyet”i, Cumhuriyet devrimlerini içine alıyor. İkinci tümcesi yaptıklarının en büyüğü, en büyük eseri “Cumhuriyeti” tanımlıyor: Cumhuriyetimizin temeli: Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü.)

Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun, bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz.

(Başardıklarını, Türk ulusuyla, ulusun değerli ordusunun (Türk ordusu) birlikte hareket etmesine, kararlılığına bağlıyor.)

Fakat, yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu, dünyanın en mâmur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.

(Burada, gelecekte yapılacakları söylüyor. Yurdumuzu dünyanın en bayındır, en uygar ülkelerinin düzeyine çıkarma. Ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin de üstüne çıkarmak.)

Bunun için, bizce, zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da, muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti, millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin, tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.

(Saydığı hedefler için, çağımızın hızına uymamızı öneriyor. Az zamanda daha büyük işler başaracağımızdan emin. Bundan neden kuşku duymuyor? Ulusuna güveninin nedenlerini sıralıyor:

Türk milletinin karakteri (üstün ana özelliği) yüksektir.

Türk milleti çalışkandır.

Türk milleti zekidir.

Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.

Türk milletinin uygarlık ve ilerleme yolunda elinde ve kafasında tuttuğu öncü düşünce, deneye, kanıta dayanan, fen, matematik gibi bilimlerdir.
.
Sonra, Türk ulusunun bir diğer tarihi özelliğini belirtiyor:

“Yüksek bir insan cemiyeti (toplumu) olan Türk milleti…”

Türk milletinin yeni bir özelliği daha:

“Güzel sanatları sevmek ve yaratıcılığıyla, eserleriyle yükselmek.”

Bunun içindir ki, milletimizin, yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fitrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini ve millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.

(Burada yine ulusumuzun yüksek özelliklerini sıralıyor:

Yüksek karakter (yüksek öz yapı ).

Yorulmaz çalışkanlık.

Fitrî zeka (doğuştan gelen zeka).

İlme (bilime) bağlılık.

Güzel sanatları sevme.

Milli birlik duygusu.)

Türk milletine, çok yakışan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette, hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır.

(Bu ülkünün, Türk ulusuna çok yakıştığını belirttikten sonra, bu ülküyle, Türk ulusu, insanlığın huzuru (dirliği, erinci) için kendine düşen görevi başaracaktır, diyor.)

Büyük Türk milleti!

On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde, muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiç birinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.

(Yine ulusumuza, “Büyük Türk Milleti” diyerek sesleniyor. On beş yıldır başaracağım dediği her sözü yerine getirdiğini, kendine duyulan güveni hiç sarsmadığını belirtiyor.)

Bugün; aynı inan ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin, büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

(“Bugün, aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki,” diye söz başlayarak, bu ulusal ülküye tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk ulusunun büyük bir ulus olduğunu, tüm uygar dünya bir kez daha öğrenecektir, diyerek ulusunu uygar dünyaya karşı övüyor.)

Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin, yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.

(Türklüğün unutulmuş diye vurguladığı yüksek özelliklerini (büyük bir uygarlık özelliği, uygarlık yeteneği) sayarak, bu özelliklerin daha da gelişeceğini, dünyaya örnek olunacağını, gelecekteki daha güzel günlerimizi muştuluyor: Uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğmak…)

Türk milleti,

Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.


(Gözleri yaşartan, duyanı en çok duygulandıran yer, söylevin burası, Türk ulusu için gönlünden geçenler bu son sözlerde. Önce bayramı niteliyor:

“Bu büyük millet bayramını…”

Yine Türk milleti diye sesleniyor.

Ebediyete (sonsuzluğa) akıp giden her on senede… Onuncu yılların, büyük yıl dönümlerinin önemi ayrıca böyle vurgulanıyor.

Dileklerini saymaya anlamı çoğaltan daha ve büyük sözleriyle başlıyor:

Daha büyük şereflerle (onurlarla, değerlerle), saadetlerle (mutluluklarla), huzur (gönül ranatlığı), refah (bolluk, rahatlık, iyi geçim) içinde kutlamamız…

Tüm bu dilekleri, gönülden diliyor.)

Ne mutlu Türk’üm diyene!

(Türk’ün tanımı, Türk’üm demenin birleştirici, ulusunu sevme sözüyle de bitiriyor kutlama konuşmasını.)

29 Ekim 1933
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK


Feza Tiryaki, 28 Ekim 2018

( Onuncu Yıl Söylevi’ni yazarken, MEB yayınları- Atatürkçülük kitabından alınma, Ortaöğretim ders kitabında yayınlanan okuma metnini kaynak olarak aldım (1991). Atatürk’ün sesinden nutku defalarca dinleyerek yazılı metinle karşılaştırdım. Yanlışları, eksikleri, dinlediğim sesli kayıda göre düzelttim. Yazım imlerini Atatürk’ün sesindeki vurgulamalara göre düzenledim. Eski sözcükleri, TDK’nin son kurallarına göre yazdım. (Bu yazıyı yazarken, ortalıkta -bilgiağı ortamında- ne kadar çok yanlış, eksik yazımlı “Onuncu Yıl Nutku” gördüm, gözlerime inanamadım. Sesli kayıdı olan bir belgeyle bile bu kadar oynanırsa gerisini siz düşünün…)

ONUNCU YIL NUTKU

Türk Milleti!

Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız.
Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun, bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz.
Fakat, yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu, dünyanın en mâmur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
Bunun için, bizce, zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da, muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti, millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin, tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
Bunun içindir ki, milletimizin, yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fitrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini ve millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.
Türk milletine, çok yakışan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette, hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk milleti!
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde, muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiç birinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.
Bugün; aynı inan ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin, büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin, yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk milleti,
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
29 Ekim 1933
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
https://www.youtube.com/watch?v=TOxLpuUAkWM (Sesli kayıt)
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: ATATÜRK’ÜN ONUNCU YIL SÖYLEVİ ÜZERİNE

İletigönderen Feza Tiryaki » Çrş Eki 28, 2020 23:43

ATATÜRK’ÜN ONUNCU YIL SÖYLEVİ ÜZERİNE

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1933 yılında Ankara’da, Cumhuriyet Bayramı’nda, kürsüden, kendi el yazısıyla yazdığı bu söylevi okumuştur. Söylevin en önemli özelliği, içinde "Türk", "Türk Milleti"
sözlerinin onlarca kez geçmesi, bu söylevle, ulus devletimizin bir kez daha dünyaya duyurulması, belgelenmesidir. Özellikle bu Cumhuriyet Bayramı’nda, Atatürk'ün Onuncu Yıl Söylevi'ni çocuklarımıza, gençlerimize okumalı, okutmalı, her sözün üstünde uzun uzun düşünmeliyiz...
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: ATATÜRK’ÜN ONUNCU YIL SÖYLEVİ ÜZERİNE

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Prş Eki 29, 2020 11:33

Tek sözle : MUHTEŞEM.
Sevgili Feza TİRYAKİ'nin gerçek ATATÜRK'cü vatansever ve güzel yüreğine, öpülesi zarif ve ince eline ve altın uçlu özel kalemine en uzun bir ömür boyu sağlık ve bağışıklık, mut ve kut, utku ve umut ve en mutlu bir Cumhuriyet Bayamı dilekleriyle selamlar, sevgiler, saygılar.
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02

Re: ATATÜRK’ÜN ONUNCU YIL SÖYLEVİ ÜZERİNE

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Eki 30, 2020 9:33

Gönül Hanım, yüreklendirici övgülü sözleriniz için sağ olunuz, siz bu çok değerli bilgi ağı gazetesinin, "Güncel Meydan"ımızın en vefalı destekleyicisi ve okurusunuz... Sevgi ve selamlar...
Bu yazıyı hazırlarken nelerle karşılaştım, bilgi ağı ortamı nasıl karışık, tüm bunların bir kez daha duyurulması için yazıdan bir bölümü buraya alıyorum:
"( Onuncu Yıl Söylevi’ni yazarken, MEB yayınları - Atatürkçülük kitabından alınma, Ortaöğretim ders kitabında yayınlanan okuma metnini kaynak olarak aldım (1991). Atatürk’ün sesinden nutku defalarca dinleyerek yazılı metinle karşılaştırdım. Yanlışları, eksikleri, dinlediğim sesli kayıda göre düzelttim. Yazım imlerini Atatürk’ün sesindeki vurgulamalara göre düzenledim. Eski sözcükleri, TDK’nin son kurallarına göre yazdım. (Bu yazıyı yazarken, ortalıkta -bilgiağı ortamında- ne kadar çok yanlış, eksik yazımlı “Onuncu Yıl Nutku” gördüm, gözlerime inanamadım. Sesli kayıdı olan bir belgeyle bile bu kadar oynanırsa gerisini siz düşünün…)"
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x