Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlarının dillerine doladıkları tezlerin hiçbir bilimsel temeli yoktur.

Ayrıca yeni Türk harflerinin kabulünden kısa bir süre sonra (1935’te) okuma yazma oranı toplamda % 23’e yaklaşmıştır.
Atatürk Cumhuriyeti, iddiaların aksine “Osmanlı düşmanlığı” yapmamıştır. Ama bugün hanedan severlerin yaptığı gibi tarih biliminden tamamen uzak şekilde bir “Osmanlı seviciliği” de yapmamıştır. Atatürk Cumhuriyeti, devrimci bir mantıkla ve her şeyden önce bilimsel ilkelere uygun olarak Osmanlı tarihine yaklaşmış; gerektiğinde eleştirmiş, gerektiğinde övmüştür.
Örneğin, Atatürk’ün 1930’da hazırlattığı dört ciltlik “Tarih” serisinin 3. cildi baştan sona Osmanlı tarihine ayrılmıştır.
Ancak burada Osmanlı tarihi belgelere dayalı olarak objektif bir şekilde anlatılmıştır:
Osmanlı’nın fetihçiliği, halkı, özellikle Türkleri ve Türkçeyi ihmal etmesi, son zamanlardaki siyasi ve ekonomik bağımlılığı, aklı ve bilmi göz ardı edip geri kalması eleştirilmiş; ancak özellikle belli bir döneme kadar bilim, sanat, kültür, siyasi akıl vb konulardaki başarılarından dolayı övülmüştür. Atatürk Cumhuriyeti, genelde tarihi, özelde Osmanlı tarihini Türkiye Cumhuriyeti’nin bir laboratuvarı olarak görmüş ve tarihteki, özellikle Osmanlı tarihindeki yanlışları çok sert bir şekilde eleştirerek Cumhuriyet’in genç kuşaklarının benzer yanlışlara düşmesini önlemek istemiştir. Atatürk Cumhuriyeti’nin bizi köklerimizden/ tarihimizden kopardığı iddiasının tam tersi, Atatürk Cumhuriyeti sayesinde (Tarih bilimine verilen önem, Tarih Kurumu, Tarih Kurultayları, Üniversiteler, Enstitüler vb.) Türkiye’de gerçek anlamda bilimsel bir tarih yazımı başlamış, bu süreçte objektif, eleştirel bir Osmanlı tarihi yazımı da gelişmiştir. Çok daha önemlisi, Türk tarihi, Osmanlı hanedan tarihinin darlığından kurtarılıp çok daha eskilere, Anadolu’nun ve Orta Asya’nın derinliklerine uzatılmıştır. Üstelik bu tarihsel derinlik, dünyaca ünlü bilim insanlarının da katıldığı tarih, dil ve antropoloji çalışmalarıyla sağlanmıştır.
Böylece Atatürk Cumhuriyeti bizi köklerimizden/ tarihimizden koparmamış, tam tersine Osmanlı döneminde kopuk olduğumuz köklerimize/ tarihimize bağlamıştır.
Atatürk genelde tarihe, özelde Türk tarihine ve onun içinde de Osmanlı tarihine büyük bir önem vermiştir. Ülkemizin en önemli Osmanlı tarihçileri (bilimsel tarihçilik yapan tarihçiler) Cumhuriyet döneminde yetişmiştir. Atatürk, manevi kızı tarihçi Afet İnan’a ünlü Osmanlı denizcisi Piri Reis’in hayatını araştırtıp yazdırmıştır.
Çok daha önemlisi Atatürk, ülkenin dört bir yanına, yapıp ettikleriyle çağını aşmayı başarmış Türk, Osmanlı büyüklerinin heykellerini yaptırmak istemiştir.
Atatürk, 22 Ocak 1923’te Bursa’da, “...Aydın ve dindar olan milletimiz ilerlemenin vasıtalarından biri olan heykeltıraşlığı en son derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesi ecdadımızın ve bundan sonra yetişecek evlatlarımızın hatıralarını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir...” demiştir.


Atatürk’ün emrine rağmen Mimar Sinan’ın heykel anıtının yapımı gecikmiş, anıt ancak 1956 yılında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin önüne dikilmiştir. [4]
Atatürk ayrıca Süleymaniye’de bir de Sinan Sitesi yaptırmak ve Sinan’ın bütün eserlerini restore ettirmek istemiştir. [5]

Atatürk, Fatih Sultan Mehmet’in heykelini İstanbul’da Kızkulesi’ne yaptırmak istemiştir. İnan’ın aktardığına göre, “Atatürk, Fatih için onun şanına layık bir abide eser düşünmüş ve özellikle Kızkulesi’nden her geçtiği zaman burada böyle bir anıtı görmeyi çok arzu ettiğini belirtmiştir.” Eğer orası uygun olmazsa Sultanahmet Meydanı, Rumeli Hisarı veya Fatih’in gemilerini karadan yürüttüğü yerlerden birini önermiştir. [8]
Atatürk'ün isteğiyle yapımına başlanan Beşiktaş Barbaros Hayrettin Paşa Anıtı 25 Mart 1944’te İsmet İnönü tarafından açılmıştır. [9] Atatürk bir taraftan heykel sanatının gelişmesini amaçlamış, diğer taraftan adını tarihe altın harflerle yazdırmış Türk büyüklerinin bu sanatla yaşatılmasını istemiştir.
Görüldüğü gibi Atatürk, bu topraklarda öncelikle Yunan tanrılarının, tanrıçalarının heykellerini değil, Türk tarihinin/ Osmanlı tarihinin abide isimlerinin heykellerini diktirmeye çalışmıştır. Bu, çağdaş bir sanatla/ heykel sanatıyla ulusal kültürü canlandırma, tanıtma ve yaşatma çabasıdır. Atatürk’ü anlayamadık!
Dipçe:
[1] Afet İnan, Mimar Koca Sinan, s.67’den Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1999, s. 161-162. Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Haz, Arı İnan, 5. Bas., İstanbul, 2007,s. 245.
[2] İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s.244,248.
[3] Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte, Fıkra, Çizgilerle Atatürk, İkinci Kitap, İstanbul, 1954, s. 314,315.
[4] Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte, Fıkra, Çizgilerle Atatürk, İkinci Kitap, İstanbul, 1954, s. 314,315.
[5] age, s. 248.
[6] Feridun Akozan, “Atatürk Sanat ve Sanatkar”, Atatürkçülük, II. Kitap, İstanbul, 1988, s.148.
[7] İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s. 243.
[8] age, s. 250
[9] age, s. 249,250.
[1] Afet İnan, Mimar Koca Sinan, s.67’den Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1999, s. 161-162. Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Haz, Arı İnan, 5. Bas., İstanbul, 2007,s. 245.
[2] İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s.244,248.
[3] Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte, Fıkra, Çizgilerle Atatürk, İkinci Kitap, İstanbul, 1954, s. 314,315.
[4] Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte, Fıkra, Çizgilerle Atatürk, İkinci Kitap, İstanbul, 1954, s. 314,315.
[5] age, s. 248.
[6] Feridun Akozan, “Atatürk Sanat ve Sanatkar”, Atatürkçülük, II. Kitap, İstanbul, 1988, s.148.
[7] İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s. 243.
[8] age, s. 250
[9] age, s. 249,250.
Sinan MEYDAN, “Bütün Dünya”, Ocak 2015
sinanmeydan@butundunya.com.tr