Atlas Deneyi; Tanrı Parçacığı Bir Silah Olacak mı? / Mahiye MORGÜL

Eğitimci Yazar

Atlas Deneyi; Tanrı Parçacığı Bir Silah Olacak mı? / Mahiye MORGÜL

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Cmt Tem 14, 2012 16:44

Atlas Deneyi; Tanrı Parçacığı Bir Silah Olacak mı?

CERN Deneyine yerkürenin oluşumundan esinlenildiği için Atlas Deneyi de deniliyor. Vikipedi internet ansiklopedisinde Atlas deneyiyle ilgili şöyle bir cümle var:

“Deneylere büyük medya ve bilim dünyasının ilgisi dünyanın sonu kehanetleri arasında başlandı (2008).” (http://tr.wikipedia.org/wiki/ATLAS_deneyi)

Bence hayır, kehanetlere değil, Samanyolu hakkında Türk söylencelerine merak sardılar. Bakınız, Atlas adı Türkçe’dir, bütün dillere bizden girmiştir. Dünya’nın ortası Las-Ata kabul edilen Atlas Dağı (Klimanyeri; Pan-oğlu yeri) çevresinde bir Turkana Gölü vardır. Buna şimdilik nokta.

Atlas deneyine Türk fizikçilerin katkıları olduğuna dair bir dip not var orda. Bence, Türklerin Atlas deneyine dürtü olan katkısı, Saman-yolu’nu inceleyen Gök Bilim Medreselerimizdedir, gök bilimi yapan Şamanî tarihimizdedir; Kırşehir Cacabey, Afyon İmaret, Bursa Ulucami, Divriği Ulucami, Bitlis Gök Medrese ve milattan önce Seferihisar Teos, İsparta Zahalazos, Niğde Tuana, Ankara Ulus… Saymakla bitmez.

Antik Karadeniz’de fonetik yolcuğum sırasında önüme düşen Oğuz kültürü ve töresi, ışık kültürü üzerineydi. Fer(ışık), İsika, Saka, Saha, Eyzi/Oğuzi, Kor-Oğuzi gibi bütün kök adlarımızda hep ışık var. Gördüm ki, evrenin bütünü Şam’lar, Işıklar toplamıdır ve bu toplam Tanrı olarak adlandırılmıştır. Bu ışık toplamı için bazen Güneş (Kor-ata), bazen de Ulu-oz/Las, bazen de Ulu Göğ, Ulu Hû, Arapçasıyla Allah tanımı kullanılmıştır. Bu bakışladır ki, “Evrenin her bir zerresinde bile Allah vardır” denir. Bu tanım, her an her yerde var olabilen “ışık tanrı” kavramıyla, her sabah yeniden bize hayat veren, TAN yerinden yükselen Tan-Uri/Ra ile örtüşür.

Deney sırasında ışıktan ortaya çıkan kütle bir göktaşıdır, laci-vert’tir. Bundan sekiz tane Kabe’nin içinde korumadadır, adı Hacer-ül Esvet’tir. Benim fonetik analizimde bu taşlar “Işıktan Ur olmanın ispatı” demektir. Lacivert renk, tarihte bilimin rengidir. Örneğin, Afyon İmaret Medresesinin minaresinde lacivert helezon çizgiler, Samanyolu’nun Kutsal Döngüsünü ifade içindir. Diğer adı Çarkıfelek’tir. Sembolü, daire şeklinde, on iki çark veya daha fazla kavisle gösterilir.

Kutsal Döngü sembolü şunu söyler; bu çarklardan birini kırarsanız döner sizi vurur. Yani, ey insanoğlu, doğanın kurallarına karşı bir şey yapmayın, onu bozmayın, bozarsanız insana zarar verirsiniz. İnsanın içindeki ışık, Tanrı’nın verdiğini kabul ettiğimiz, can, hayat enerjisi tehlikeye girmemelidir.

Şimdi bu deneyi yapanlara bir sorum var; siz bu deneyi, sonuçlarını insanlığın yararına kullanmak için mi yaptınız, yoksa insanlığa zarar verecek en tehlikeli silahı icad etmek için mi? Benim endişem ikincisi yönündedir. Geçen yüzyılda Aynştayn gibi fizikçilerin buluşları emperyalist sermayenin savaş baronlarına malzeme oldu ve dünyamıza en büyük zarar öyle verildi. Şimdi yeni silah yarışları başladı, endişem budur.

İtiraz edilen Tanrı Parçası deyimi, bir anlamda doğrudur, bir anlamda yanlıştır. Tan yerinden yükselen Işık Tanrı’nın ispatını yapıyorsanız, kabul. Maddenin dördüncü halidir, Plazma/ışık, tamam. Aslında maddenin birinci hali plazma, diğer üç hal, katı, sıvı ve gaz hali, onun “kutsal döngü”deki türevleridir. Bu deneyle Şamani söylencelerdeki evrenin Işıktan Ur olduğunu ispatladık dersiniz, o da tamam. Orda durun, haddinizi bilin. Bakın, Dünyamız, Ay ve Samanyolu, muhteşem döngüsüyle ürettiği hareket enerjisiyle her saniye katlanarak büyüyor, daha geniş mıknatıslı alan üretiyor. Sizin deneyinizde ise 9 günde mıknatısın yok olduğunu gördünüz; bu size ne söylüyor?

Eğer, bu kutsal döngüyü kıracak bir şey yaparsanız, maddeyi geri çözecek ya da, insanoğlunun işçindeki ışığı taş kütleye dönüştürecekseniz, Allah’ınızdan bulun. Bakın, aklın ışığını kıran hem de Türk fizikçiler, beyinlere negatif enerji yükleyen Türk psikologlar ortalıkta kol geziyor. Şu anlamakta zorlandığınız parçalı müfredat onlarla hazırlandı. Bilim adamıyız diyorsanız, siz yalan söylemeyin. Yalan üstüne yalan konuşan yöneticimiz çok.

Neden bütün dinlerde en büyük günah yalan söylemek üstünedir?

Neden bizim dinimizde en büyük yasak faizle borç para almak üzerinedir?

Çünkü borç alan yalan söyler, bunun Oğuz töresinde ilk kural olduğunu bilin. Roma’nın Yahudi tefecilerinden borç alanlar tarihte hep batmışlardır ve sonunda Yahudi bankerleri şehirlerinden kovmak zorunda kalmışlardır. Atalarından bu dersi almayanlar aynı hataya düşmüşlerdir. Kuran bu hataları hatırlatmanın kitabıdır. Yöneticilerimiz neden bu kadar çok sık yalana başvuruyor diye sorarsanız, bence Kuran’dan öğrendiklerini bir kenara bırakıp Amerikalı danışmanlarının her dediğini yapıyorlar da ondan, yani aldıkları borç yüzünden.

Siz, CERN fizikçileri, size mali destek verenlerin sizden ne beklediğini lütfen açıklayın. Eğer yalan söylerseniz, halkın diliyle size diyeceğim var.

Yalan söyleme, çarpılırsın. Yalan söylersen Allah seni taş yapar.

İşte bu söylemde saklı korkum; siz insanı taş yapacak, insanın kanını donduracak silah peşindesiniz gibi bir endişem var.
*Lacivert: Laz-i Merti… Haydi bunu çözün bakalım. Farsça size Pers tanrısı Merti’nin Ulu-ışığı” diyor mu? Lapis Lazuri taşının rengi de Lacivert…

Hacer-ül Esvet, Lapis Lazuri, vb sözcükler için bkz: http://www.mahiye.net sitesinde, Mayana Kitaplığı, “Fonetik Analizin Anahtarı, Antik Karadeniz’e Yolculuk” araştırma dosyası.

Mahiye MORGÜL, 14 Temmuz 2012
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Şu dizine dön: Mahiye MORGÜL

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x