Attila İlhan Kemalist değildi...

Attila İlhan Kemalist değildi...

İletigönderen teşkilat » Pzt Eyl 28, 2009 15:36

ATTİLA İLHAN KEMALİST DEĞİLDİ!
[img]http://www.mudafaaihukuk.com/cetin_yetkin.jpg[/img]
- Prof.Dr.Çetin YETKİN -

Attila İlhan’ın ölümü üzerine hemen herkes onun nasıl ve ne büyük bir Kemalist /Atatürkçü olduğunu andı, durdu. Ama acaba Attila İlhan gerçekten de “Kemalist” miydi? Ben, Cumhuriyet’te çıkan iki yazımda bu konuya değinmiş ve örnekler vererek İlhan’ın Kemalist ilke ve devrimlerle ters düştüğünü belirtmiştim.Onun şimdi aramızdan ayrılmış olması, bu gerçekleri değiştirmese gerektir. Bu arada hemen belirteyim ki, bu kanımda yalnız da değilim. Örneğin; bu yazılarım üzerine gerek bana ve gerekse gazetenin 2.sayfa sorumlusu Sayın Sami Karaören’e ulaşan birçok Cumhuriyet okuru aynı kanıyı paylaştıklarını ve kutlamalarını bildirmiş oldukları gibi, gazetede okurların eleştirilerine açılan sayfada İlhan için aynı doğrultuda eleştiriler de yayınlanmış bulunuyor.

Yazının devamı...

Attila İlhan’ın usta bir yazar ve konuşmacı olması, yazı ve konuşmalarında antiemperyalist söylemlere yer vermesi, bu çerçevede küreselleşmeye, Avrupa Birliği’ne gerçekten parlak yazı ve konuşmalarıyla karşı çıkıp, bunların içyüzlerini ortaya koyması, onun Kemalist olduğu sanısını uyandırmış olmalıdır. Ne var ki, Kemalist olabilmek için Kemalizm’in ilkelerini, devrimlerini ve uygulamalarını benimsemek, onlara sahip çıkmak gerekir. Oysa, İlhan, bu ilke ve devrimleri benimsemek, onlara sahip çıkmak şöyle dursun, onları, bilimsel gerçekleri de hiçe sayarak, acımasızca yermiş, eleştirmiş bulunuyor. Antiemperyalist olmak, Atatürk’ün başta gelen özelliklerindendir. Ama Atatürk, yalnızca antiemperyalist olmakla yetinmiş bir önder değildir; o, aynı zamanda Türkiye’yi dünden yarınlara taşıyan bir devrimcidir. O nedenle, yalnızca antiemperyalist olmak, Kemalist olmak için yetmez, onun devrimlerini de özümsemek gerekir. Ne var ki, İlhan, neredeyse tüm Atatürk devrim ve ilkelerine karşı çıkmış ve çok ağır eleştiriler yöneltmiş bulunuyor!...

Atatürk’ün laik olduğunu kim yadsıyabilir, dahası laikliğe karşı çıktığını kim öne sürülebilir? Kaldı ki, ulus olmanın yolunun laiklikten geçtiği bilinmeyen bir olgu mudur? Atatürk’ün laiklik anlayışını biri kendince eleştirebilir ama hiç kimse onun laiklik karşıtı olduğunu öne süremez. Ne ki, İlhan’a göre Atatürk laiklikten yana değilmiş. İlhan, daha da ileri giderek, laikliği bir “marifet” olarak nitelendirmiş ve bu “marifet”in İsmet Paşa’nın işi olduğu öne sürmüş bulunuyor.Harf Devrimi, Kemalizm’in temellerindendir. Atilla İlhan, bunu da eleştirip durmuş, abece değişikliğinin halkı bir gecede cahil bıraktığını söyleyegelmiştir. Siz hiç, Harf Devrimi’ne karşı çıkacacak bir Kemalist/Atatürkçü düşünebilir misiniz?

Bununla da yetinmemiş Dil Devrimi’ne de ağır eleştiriler yöneltmiş, dahası Osmanlıcayı savunmuştur.Dil Devrimi’ne karşı çıkan birini Kemalist olarak nitelendirmek olanaklı mıdır?

Hele Harf Devrimi de, Dil Devrimi de, ulus olmanın onsuz olmaz koşullarından ve Türkiye Cumhuriyeti Atatürk ulusçuluğu temeli üzerinde kurulmuş iken!...

Bu da yetmezmiş gibi, Osmanlı’nın “ümmet kültürü”nü, “ümmet dili”ni savunan, öven, canlandırmak isteyen, bunlar kopmuş olmaktan üzüntü duyan o değil miydi?

İlhan, kuşkusuz, Osmanlı’nın kozmopolit yapısını, bu yapı içinde egemen güçleri oluşturanların devşirmelerin, Rumlar’ın, Ermeniler’in, Yahudiler’in, Slavlar’ın, Boşnaklar’ın, Arnavutlar’ın v.b.nin Türk düşmanlığını, bunların biz Türkler’i “Etrak-i bi-idrak” (idraksiz/kafasız Türkler) olarak adlandırdığını, Osmanlı yazar ve şairlerinin yapıtlarında Türk’e sövüp saydıklarını; Atatürk’ün, Osmanlı’nın 600 yıldan beri Türk ulusunun üzerinde zorla egemenlik kurduğunu ve ulusun eylemli olarak ayaklanarak bu zorbaların elinden özgürlüğünü zorla geri alabildiğini söylediğini biliyordu. O zaman, nasıl olur da hem Kemalist/Atatürkçü ve hem de Osmanlıcı olunabilir? Hem “ulusçu” ve hem de “Osmanlıcı” olmak olanaklı mıdır? Ulusçuluk, 6 Ok’tan biri değil midir? Ama sanırım, onu Kemalist olarak görenlerin büyük çoğunluğu bu gerçekleri ya bilmiyor ya da her nedense görmezlikten geliyorlar.

Köy Enstitüleri, Atatürk’ün eseridir. Enstitüler’in kuruluşunu hazırlayan Atatürk’ün Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’dı. Tonguç, Atatürk döneminde bu amaçla göreve getirilmişti. Bunlar tarihsel gerçekler. Ne ki, Attila İlhan, Köy Enstitüleri’nin de amansız bir karşıtıydı!

Yazılarında sık sık Falih Rıfkı Atay’ı bu gibi yergi ve eleştirilerini doğrulatmak için tanık gösteriyordu. Ama nedense Atatürk’ün ölümünden sonra Atay’ın neler yapıp ettiğini —uyarılmasına karşın— hiç anımsamak istememiştir. Söz gelimi, Atay’ın Amerikan emperyalizmini savunmuş, sınıfsal sömürüye karşı çıkanları “kızıl kol teşkilatı”ndan olmakla suçlamış, toprak reformuna karşı çıkmış, paralı eğitimden yana olmuş, başta İlhan Selçuk olmak üzere Atatürkçü ve ilerici aydınları karalamış, faşist militanları ululamış, 1961 Anayasasını yerden yere vurmuş olması onu hiç rahatsız etmemiştir (bkz. 24.5.2005 günlü yazım).

Atatürk’ün Laiklik Devrimi’nin kilometre taşı olan Türk Medeni Kanunu’nun Tanzimatçı bir anlayışın, başka bir deyişle sömürgeleşmiş bir “zihniyet”in, sonucu olduğunu söyleyen de odur (Cumhuriyet, 31.8.2005).

Attila İlhan, son yazılarından birinde Vahdettin’in Mustafa Kemal Paşa için idam fermanı çıkarmasının gerçek nedeninin, Paşa halk katında tanınmadığı için onu halkın gözünde kahraman göstermek amacıyla bu yola başvurduğunu yazdı. Vahdettin’in “hain” olmadığını öne süren Bülent Ecevit ise, CNN televizyonunda Attila İlhan’ı övdü ve 1970’lerdeki düşüncelerinde ondan ve Kemal Tahir’den esinlendiğini söyledi. Taha Akyol da 14.10.2005 günlü ve İlhan’ı öven “Sol Ve Osmanlı” başlıklı yazısında bundan söz ederek, Ecevit’in İlhan’dan nasıl esinlendiğine ilişkin örnekler verdi. Bakın, Ecevit, İlhan’dan nasıl etkilenmiş, işte eski başbakanın Atatürk Ve Devrimcilik adlı kitabından bir örnek:

“Örneğin bir şapka devrimi….. köylüye ne getirmişti? Ekonomik ve sosyal bakımdan ne getirmişti?” (1971, s.76).

Taha Akyol, Attila İlhan’ın bu konuda görüşünün de şu merkezde olduğunu, onun 10.11.2004 günü Vatan’da yer alan sözleriyle özetliyor:

“Şapka devrimi, dil devrimi, böyle sululuk olmaz.”

Ecevit, Vahdettin’i vatan hainliğinden aklıyor, devrimler konusunda İlhan’dan etkilendiğini söylüyor; İlhan, Vahdettin’i Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın neredeyse kahramanlarından yapıyor,şapka ve dil devrimini “sululuk” olarak niteliyor; Akyol da, bu nedenle her ikisini de övüyor!...

Şu sorulabilir: “İyi ama, Gazi Paşa’yı öven o kadar çok yazı var ki!... Ona ne diyeceksiniz?” Ben de, bu soruya bir başka soruyla yanıt vermek isterim: “Atatürk ilke ve devrimlerine eleştiri ve yergilerini araya sıkıştıracağı yerde, Atatürk’ü sürekli açıktan açığa eleştirip dursaydı, yerseydi, siz o zaman onun yazılarını okur muydunuz?”

Attila İlhan’ın yazarlığını, şairliğini övebilirsiniz, ve gelin birlikte övelim. Antiemperyalist söylemleri için de övgüyü fazlasıyla hak ediyor. Ama ona Kemalist diyemezsiniz. Çünkü değildi.

Atatürk ilke ve devrimlerini eleştirip duran, yerden yere vuran, “sululuk” diye nitelendiren birine Kemalist/Atatürkçü demek, onu tarihe böyle geçirmeye kalkmak, en azından Attila İlhan’ın anısına saygısızlıktır.

Pekiyi, o anma törenleri, açık oturumlar… neden?

Sanırım, tarih bu “neden”i açıklamakta bize yardımcı olacaktır: Galile, Engizisyon karşısında zoru görünce, “Dünya dönmüyor” deyivermişti. Tarihsel gerçek böyle demeseydi ama insanlar onun “Yine de dönüyor” dediğini hep sanıp dururlar. Çünkü, zoru görünce gerçeği dile getirmeyip de tam tersini söylemesini ona yakıştıramamışlardır.

Sizler de antikemalist olmayı Attila İlhan’a yakıştıramadınız.


Prof.Dr Çetin Yetkin

http://www.mudafaaihukuk.com/87-yetkin.htm


Not:İlginç bir yazı.Çünkü Çetin Yetkin yazılarını takip ettiğim yazarlardan.Yeniçağ yazarı Attila lhan'ı böyle görüyor.Aynı gazete yazarlarından Hulki Cevizoğlu ve Arslan Bulut çoğu yerde Attila İlhan'ı (dip dalgasının öncüsünü) referans olarak veriyor.
Yazı burada var mı bilmiyorum? Çetin Yetkin'in bu yazısı ile ilgili yorumlarınızı merak ediyorum.
Tüm kitaplarını okuduğum iki aydın insan...
Biri diğerini nasıl yapıyorsa benim gördüğüm şekilde görmüyor ve aksini olduğunu söylüyor.
Ben yine Türkiye'nin ortası yok diyorum!..
Yorum sizin...


“Artık durumu düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan öğüt almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım düşünceler belirdi. Oysa hangi bağımsızlık vardır ki, yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.” (TBMM, 6 Mart 1922)
Kullanıcı küçük betizi
teşkilat
Üye
Üye
 
İletiler: 121
Kayıt: Çrş May 06, 2009 19:48

Re: Attila İlhan Kemalist değildi...

İletigönderen Ram » Pzt Eyl 28, 2009 16:32

Çetin YETKİN, ağır yermiş, fakat bizim konumuz yerginin ağırı-hafifi değil.

Attilâ İLHAN, "Toplumcu-Millîci" biriydi diyebiliriz. Fakat bu onun Kemâlcilik karşıtı biri olduğunu göstermez. Mesele, birine bir şeyi yakıştırmak-yakıştıramamak sorunundan da kaynaklanmıyor. Gazi, yaptığı devrimlerde o kadar öne çıkar ki, karşı-Kemâlci olmak için, ilk önce, bireylikten sıyrılıp devleşen Mustafa Kemâl ATATÜRK'ün bizzat kendisine karşı olmak gerekir. Bu Mustafa Kemâl hayattayken de böyleydi, yine böyledir.

Şunu anlamak gerekir: Mustafa Kemâl'in ilk devrimi, dünyanın akışını değiştirmesi, yani düşmanı tepelemesidir.

Offtopic :
'...Yaptıklarını Yıkıyorlar, Mustafa Kemâl!..'

...denebilir ki, 30'lu yıllarda Türkiye 'nin siyasal ve ekonomik fotoğrafını incelemek için, niye 'Sosyalist Sol' dan bir araştırmacı aranıyor? Siz, 'Liberal Sağ' dan bir 'bilim adamı' nın, - aslında gerçeğin ta kendisi olan -, şu 'tesbit' i yapacağına ihtimal verir misiniz?:
İşin aslını ararsanız...

    ''...I. Dünya Savaşı'ndan sonra, Ortadoğu'da egemenlik kazanmaya yeni bir tâlip olarak ortaya çıkan ABD; 'manda' projeleri (Ermenistan ve Boğazlar) ile, Musul petrollerinin işletilmesine ilişkin payların, yüzde 25'ini elde etmesiyle, kendisinden söz ettiriyordu. Irak, Suudi Arabistan ve Bahreyn Adaları'ndaki zengin petrol kaynaklarının kuzeyinde, Türkiye'nin sahip olduğu 'stratejik önem'; ayrıca (bu) ülkenin 1933 yıllları arasında, ülkede önemli imtiyazlar elde eden Amerikan petrol tekellerini; ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nı, gittikçe daha fazla kendine çekiyordu. (buraya dikkat!) Eğitim ve tarihsel araştırma kuruluşları 'American way of life / Amerikan yaşama tarzı'nın propagandasını yapıyor, ekonomik yayılmanın yolunu açıyordu...'' (Johannes Glasneck, 'Türkiye'de Faşist Alman Propagandası' , s. 87).

Ya da, ABD tarafından, daha o yıllarda şöyle bir 'dürüst hesap numarasıyla' nasıl 'kazıklandığımızı' ?

    ''...Türk Hükümeti, kapitülasyonların kaldırılması ve millîleştirmeler yüzünden soğuklaşan, Türk/ABD ilişkilerini 'normalleştirmek' için; Osmanlı İmparatorlarının borçlarını kapatmak üzere, Amerikan yurttaşlarına 1.3 milyon dolar ödemeyi yükümlendi. Oysa State Department'nin para uzmanları; alacaklıların haklarının, ancak 899.338 dolar tuttuğunu hesaplamışlardı. ABD Dışişleri Bakanı Cordell Hull, içinde bulunduğu ekonomik güçlüklerden yararlanarak, Türkiye'yi yükümlülük altına sokmak için, Ekim 1937'de 400.622 dolarlık farkın Türkiye'ye geri verilmesini emretti. ABD'ye bir sentlik zarar bile vermeyen, bu davranışın etkisi de oldu!..'' (a.g.e. s.88).

Johannes Glasneck 'in, nasıl 'ince eleyip sık dokuyan' bir 'araştırmacı' olduğu hakkında, biraz olsun fikir edindiniz. Bence, kendi kendimizden bile sakladığımız, bazı siyasal ve ekonomik gerçekleri, asıl anlamı ve kapsamıyla öğrenebilmek için, 'sağcı' değil 'solcu' bilim adamlarının araştırma ve tesbitlerine göz atmamız, yalnız gerekli -hatta zorunlu- değil, üstelik yararlıdır.
İki 'önemli eser'...

Hanidir, yakın tarihimizle ilgili, iki kitaptan söz edeceğim! Birisi, Çetin Yetkin 'in, 'Attilâ İlhan üstadına övgü ve saygılarıyla' sunduğu eseri, 'Karşıdevrim (1945/1950) (Otopsi Yayınları, İstanbul); öbürü, Prof. Dr. Sezgin Kızılçelik 'in eseri, 'Atatürk'ü Doğru Anlamak' (Anı Yayıncılık, Ankara); ikisi de, Cumhuriyet Tarihi' mizin yeniden 'değerlendirilmeye' çalışıldığı şu dönemde, soruna özgün ve özel yaklaşan, çalışmalar; ikisi de, emek mahsulü, göz nuru ve alınteri!.. İkisinin de asıl çekici ve çarpıcı yanı, Gâzi ile İsmet Paşa arasındaki 'ilişkinin'; hiç de, 'birbirinin devamı niteliğinde olmadığını' öne çıkarıyor, evet!

Çetin Yetkin , üstüne basarak belirtmiş: İsmet Paşa 'nın 'başvekilliği' handiyse sürekli olarak, Gâzi 'yle 'uyuşmazlık' halinde imiş; İnönü 'nün cumhurbaşkanlığından itibâren, 'karşıdevrim' in ilk işaretleri veriliyor! Biraz da ti'ye alarak Paşa 'nın özel defterinden notlarla süslediği 'tesbitleri' yle, CHP 'nin 'karşıdevrimciliği' nasıl 1950 'de DP 'ye devrettiğini göstermiş! Prof. Dr. Kızılçelik 'in kitabı, daha farklı, belki de daha genç olduğundan, daha heyecanlı ve heyecan verici: Mustafa Kemal 'in anti/emperyalist ve anti/kapitalist tavrını ve tutumunu; Türkiye 'nin, içine sürüklendiği anafordan kurtulması için, şu sözlerle 'çıkış kapısı' olarak özetliyor: ''...Amerika'nın Küreselleşme Söylemi'ne ve Avrupa Birliği'ne karşı Yeniden Kuva-yı Milliye, Yeniden Kalpaklı Kalkınma ve Türkiye'nin Batı-Dışı Mazlum Milletler Bloku seçeneği!..''

Her ikisi de ciddi ciddi okunmaya, üzerinde tartışılmaya değer kitaplar. Hele ülkesinin geleceğini ciddiye alanlar için...
İki önemli 'nâmevcut'!..

Bilmez değilsiniz ya, ne tarihçiyim, ne de siyasi iktisat uzmanı; toplumcu gerçekçi, sorumlu bir sanatçı olarak zamanımı ve yaşadığımızı gerçek boyutlarıyla kavramak; kendi diyalektiği içinde doğru yansıtmak istiyorum; hepsi bu! Kırk yıl kadar önce, Kurtuluş Savaşı ve Gâzi Mustafa Kemal üzerine çalışmaya başlayınca, 'Anadolu İhtilâli ve İnkılâbı 'nın, 'gerçeği' , bana, anlatılanlardan çok farklı göründü; hele 1935 sonrasında yaşananlar, düpedüz aksi/inkılapçı bir gidiş... Bunları yazdım, çoğu görmezden geldi, kimisi dalgasını geçti, kimisi düpedüz alay etti; sadece iki kişi, yüreklendirmişti: Mehmet Ali Aybar ve Niyazi Berkes!

Yıllar sonra bilim adamlarımızın, 'hakikatin ışığını' eserlerine yansıtmaları, elbette heyecan veriyor. Bu istikâmetteki çabalar arttıkça, kim bilir daha ne şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşacağız. Bu iki eserde, şimdilik benim için şaşırtıcı olan; 'kaynakça' kalabalığı arasındaki bir 'nâmevcut' oldu: iki söyleşidir, ufak ufak, size tanıtmaya çalıştığım şu Johannes Glasneck var ya, onun; hem Anadolu İhtilâli ve İnkılâbı 'nın en civcivli dönemini; hem II. Dünya Savaşı 'nın, dolayısıyla İsmet Paşa Cumhuriyeti' nin 'intikalini' anlattığı, iki kitabı da, her iki yazarın eserlerindeki kaynakçalarda mevcût değil.

Ne de olsa yaşlandık! Acaba görememiş olabilir miyim?

Meraklısı için not: Kafamı kurcaladı, yoksa, Glasneck 'in eseri, o sıralar 'Doğu Alman' diye, ortadan yok mu edilmişti? Hayır, konuyla ilgili başka değerli bir çalışmanın, Kaynakçası'nda, 'Türkiye'de Faşist Alman Propagandası' hak ettiği yeri almış: o da okunası bir kitap!

(Bkz. Dr. Necdet Ekinci , 'Türkiye'de Çok Partili Düzene Geçişte Dış Etkenler' , s. 357. Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997).

Attilâ İLHAN - Cumhuriyet 28.01.2004
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Attila İlhan Kemalist değildi...

İletigönderen Mustafa Recep » Pzt Eyl 28, 2009 18:34

Ben bu konuda alçak gönüllü davranmayarak çok değer verdiğim sevgili Çetin Yetkin Hoca'yı isabetsiz ve temelsiz bir yazı kaleme almakla itham edeceğim. Bu yazıyı daha evvel de okumuştum fakat Çetin Yetkin gibi birine yakıştıramamıştım kendilerine e-posta göndermeyi de düşündüm fakat Altemur Kılıç'a Nazım Hikmet konusunda yönelttiğim sert eleştiriden bir sonuç alamayınca(altemur bey temelsiz eleştirilerinden vazgeçmedi) neticenin aynı olmaması için gerek görmedim.

Burada işin ayrıntısına girmeden sevgili Çetin Yetkin Hocamız'ın bu yazısını okuyan arkadaşlarımızın mutlaka Attila İlhan'ın HANGİ ATATÜRK adlı eserini okumalarını salık veririm. O zaman Attila İlhan Atatürkçü mü değil mi anlarsınız.
Attila İlhan sosyalistti ve her daim Mustafa Kemal'in sosyalist olmadığını ancak onun ulusal sol diye tanımlayabileceğimiz bir ideolojik yapısı olduğundan bahsetmiştir. Ve yazdığı yazılar işte ''google'' girin bakın orada hepsi duruyor yani kararı siz verin.
Kemalizm'i hayatı boyunca sahiplenmiş Mustafa Kemal'in bugün hala bu derece önemsenmesine ve sahiplenilmesine büyük katkılar sunmuş bir büyük düşün adamına sevgili Çetin Yetkin haksızlık ediyor diye düşünüyorum. Yalçın Küçük dahi Attila İlhan'ın Gazi Paşa savunuculuğu karşısında teslim olmuşken- Yalçın Küçük'ün kim olduğunu sizlere hatırlatmama gerek yok sanırım kendileri iddianamelerde şeytanla bir tutulur yani o derece zekidir-.

Çetin Yetkin Hocamıza sevgiler, umarım bir gün yüzyüze gelme fırsatım olurda kendisine bu yazıyla ilgili düşüncelerimi aktarma fırsatı bulurum.

Yoksa Attila İlhan konusunda değil Çetin Yetkin mezardan V.İ.Lenin çıksa gelse bir adım geri atmam.
AMERİKANCI GENERALLER DEĞİL KEMALİST PAŞALAR İSTİYORUZ!
Kullanıcı küçük betizi
Mustafa Recep
Üye
Üye
 
İletiler: 417
Kayıt: Çrş Tem 09, 2008 13:11
Konum: sakarya

Re: Attila İlhan Kemalist değildi...

İletigönderen MansurSah » Pzt Eyl 28, 2009 19:49

Yazı hakkında, sırf Attila İlhan'a olan saygımdan, bilahare ayrıntılı yorum yazacağım ama şimdilik şu noktaya değinmeden geçemeyeceğim:

"Taha Akyol, Attila İlhan’ın bu konuda görüşünün de şu merkezde olduğunu, onun 10.11.2004 günü Vatan’da yer alan sözleriyle özetliyor:"

demiş. Bırakın Gazi'yi, Kemalizm'i ve Attila İlhan gibi hayati öneme haiz konuları; herhangi basit bir meselede dahi Taha Akyol kişisinin görüşlerine ve yazdıklarına referans veren bir yazı hakkında olumsuz "önyargı" duyma hakkını kendimde görüyorum. Taha Akyol kimdir yahu, onun "Allah birdir" demesine bile inanılmaz çünkü o dahil Amerikaperestlerin tanrısı, "In God We Trust, oo hallelujah" olan tanrıdır ve o da maalesef bir değildir; dün İngiltere idi bugün İsrail'le ortaya karışık Amerika'dır. Baba-oğul dedikleri, bildiğin Buşt'lardır işte. Kutsal Ruh da (komünist beyannamesinin ilk cümlerine ithafen) şu an dünyada dolaşan "Kapitalizm Hortlağı"ndan başkası değildir.

Mesnevi'de, insanın bazen yönünü bulamadığı durumda nasıl bir yol takip etmesi gerektiğine dair bir ipucu verir, efendimiz: "Eşeğin gittiği yolun tersine git!" Burda eşek, nefistir; insanı kötüye çekendir, dolayısıyla ne yapacağını tayin edemiyorsan, nefsinin istediğinin tersini yapmalısın.

Benim de, "Taha Akyol ne diyorsa, tam tersidir" diyecek kadar bir önyargım var evet. Ve Taha'ya referans veren birinin yazısıyla, Gazi Paşa'yı mı, Kemalizm'i mi, Attila İlhan'ı mı, Attila İlhan'ın Kemalizm'ini mi tartışacağım ben??

Nihat Genç'in bir feveranı geldi aklıma: "Ben bunlarla vatanımı, Allah'ımı mı tartışacağım?"

Ayrıca tıpkı Yalçın Hoca gibi, Attila İlhan'ın da "ben Kemalist'im" dediğini ben duymadım, sanırım vaki değildir. Ve tıpkı Yalçın Hoca'ya saldıranda, STV'nin "son dönemlerdeki çıkışlarıyla, kamuoyunda ulusalcı/kemalist olarak tanınan Yalçın Küçük" diye tanımlama yaptığı gibi, Çetin Yetkin de,

"Attila İlhan’ın usta bir yazar ve konuşmacı olması, yazı ve konuşmalarında antiemperyalist söylemlere yer vermesi, bu çerçevede küreselleşmeye, Avrupa Birliği’ne gerçekten parlak yazı ve konuşmalarıyla karşı çıkıp, bunların içyüzlerini ortaya koyması, onun Kemalist olduğu sanısını uyandırmış olmalıdır."

diyor. Fark göremiyorum, ya sen?

"Kemalizm" denen şey ne zaman ortaya çıkmıştır, bugün anlaşılan (yada fethullahçıların anlatmaya çalıştığı) Kemalizm bab'ında, Mustafa Kemal'in kendisi Kemalist miydi..

İhya-u Ulumid-Din'de, Gazali, "elhamdülillah müslümanım" sözünü irdeler ve imani hassasiyetle, bundan kaçınarak, "hâşâ" der, "inşallah müslümanım".

Mustafa Kemal'in devrimlerine en ufak bir eleştiri getirmek insanı afarozvari, "kemalizm"den çıkartır mı.. Attila İlhan gibi, Nazım gibi büyük insanların Mustafa Kemal'i kavrayışları, ona bağılıkları ve eleştirilerini, hangi düzlemde nasıl bir bakış açısıyla karşılamalıyız? Öyle ya, Attila İlhan'ın, eğer varsa, Mustafa Kemal'in devrimlerine bir eleştirisini, 2. cumhuriyetçilerinkiyle aynı bakış açısıyla mı tartmalıyız? Yoksa, şimdi bulutların üstünde bir akşam sofrasında bir araya gelmeleri mümkün olsa, Mustafa Kemal ve Attila İlhan'ın ne kadar keyifle, saygıyla ve muhabbetle ve Attila'nın Gazi'ye hayranlığıyla ve entellektüel tartışmayla geçeceğini hayal etsek bir..

(Şahsen, henüz o tartışmaya kendi içimde de girememiş olarak, "Kemalizm" meselesinde ikrar vermemiş olarak ve vatan (yani aslında bir nevi iman) hassasiyetiyle, bu konuda TürkSolu'nun yaklaşımını benimsiyor ve şimdilik en kestirme ve en güvenilir yoldan, içime son derece sinerek ve bundan gurur duyarak, kendime, "Atatürkçü" diyorum.

Ha bu arada, gerçeklerden sapmamak ve şaşırmamak üzere;


Attila İlhan ve Mustafa Kemal demişken..

Mustafam, Mustafa Kemalim!


Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

Re: Attila İlhan Kemalist değildi...

İletigönderen teşkilat » Çrş Eyl 30, 2009 14:24

...Liberal sol edebiyatçıların Attila İlhan’ı Kemalist tavrı sebebi ile görmezlikten geldiğini öne sürmesi ise doğrudur...
[img]http://www.addparis.com/forum/Resimler/aslan_bulut.jpg[/img]
Attila İlhan'ı hâlâ hazmedemediler!

Attila İlhan’ı anmak için onun adıyla kurulan kültür merkezinde çeşitli faaliyetler yapılıyor. 20 Ekim günü de düşünce adamı Attila İlhan’ı anlatmaya çalışacağız.
Attila İlhan, ömrünün son 10 yılını “dip dalgası” dediğimiz, kendisinin de benimsediği hareketin sözcülüğünü üstlenmiş ve bunda da çok başarılı olmuştu. Son bir yılı içinde, “Bir Millet Uyanıyor” sloganı ile hem hareketi daha da büyütmüş hem de bu çerçevede Bilgi Yayınevi’nde bir kitap dizisi başlatmıştı.

* * *

Attila İlhan için bu tutum yeni bir yönelim değildi. Fakat 12 Eylül öncesinin ideolojik körlüğü içinde kimse onu yeterince değerlendirmiyor, solda Sovyet ipoteğine bağlı kadrolar onun sol-sağ ayırt etmeyen sağduyulu yaklaşımına bir anlam veremiyordu. Sağın düşünce hayatında ise 1990’lı yıllara kadar Attila İlhan’dan bahis bile yoktu.
İlhan, bu çemberi, şiirleriyle ve senaryolarıyla kırdığı için medyada sadece bu yönü ile tanıtılıyordu. Buna rağmen önce TRT’de, sonra Kanaltürk’teki programında tarihin içinden günün mesajını çıkarıyor, diğer kanallarda da önemli tartışma programlarında fikirlerini geniş kitlelere anlatmaya başlıyordu.
Tabii bu durum, ABD ve AB çizgisine konuşlanıp emperyalizme teslim olarak kendilerini artık liberal olarak tanımlayan eski solcuların hiç hoşuna gitmiyor ama seslerini de çıkaramıyorlardı.
Çünkü Attila İlhan, hepsinin ciğerini biliyordu.

* * *


Şimdi ölümünün üzerinden iki yıl geçtikten sonra, “Öteki Atilla İlhan” başlığı altında Hasan Bülent Kahraman’ın, “Cumhuriyet’teki yazılarında ortaya koyduğu siyasal düşüncelere hiç katılmıyordum” diyerek önceki dönemleri için “Türkiyeli olmayan bir Türk yazar ve düşünür” portresi çizmeye çalışması fikir adamına yakışmaz, çünkü doğru değildir, zorlamadır! Liberal sol edebiyatçıların Attila İlhan’ı Kemalist tavrı sebebi ile görmezlikten geldiğini öne sürmesi ise doğrudur. Kahraman, insanların Attila İlhan’ı “sadece muhayyel bir Kemalizm ve ne olduğu belirsiz ‘dip dalgası hareketi’ gibi evrenler içinden tanıdığı” gibi bir ifade kullanarak da meşrebini sergiliyor; kendi sorunudur!
O dip dalgası olmasa, bugün Türkiye diye bir ülke kalmazdı!
Atatürk’ü en iyi anlayanlardan biri de Attila İlhan’dır.
Attila İlhan, ben bildim bileli; ki delikanlılık çağlarımdan itibaren başlarsak bu süre en az 30 yıldır; hep Atatürk çizgisindeydi. Sultangaliyev’i de çok önemserdi.
Cumhuriyet’ten önce yazdığı gazetelerde de çizgisi aynıydı. Fakat Atatürk çizgisinde olmak, solu kesmiyordu; onlar Marks, Lenin, Stalin veya Mao istiyor, İlhan bu ihtiyaca cevap vermiyordu. 12 Eylül’den sonra Amerikan ideolojisinin izinde giden aynı çevrelerin bir bölümü, elbette onu yok sayacaktı!
Şair Attila İlhan da elbette çok değerlidir, fakat sadece bu yönüyle değerlendirmek ona haksızlık olur.

* * *


Liberalleşen sol edebiyat çevrelerinin Attila İlhan’ı neden görmezlikten geldiğini kendisine sormuştum. Cevabı şöyleydi:
“Şimdi bu öyle bir şey ki, çünkü ben bir şey istemiyorum. Çünkü ben televizyon programına çıktım, orada ‘Boğazlar’a muhtariyet verelim ‘fikrini ortaya atan iş adamımızın Sevr’i savunduğunu söyledim. Beni ayakta tutan okurdur. Türk okuru bana sahip çıkmıştır. Yaptıklarım, yazdıklarım kendi aleyhime. Şimdi geçenlerde birine söyledim. Dedim ki ’Ulan sen bir hainsin ama Mustafa Kemal olmasaydı sen hain bile olamazdın. Onun sayesinde hainsin.’”
Aslında söyleyecek çok söz var ama şimdilik bu kadar yeter.
Kadıköy Müftüsü’nün açıklaması
“Bu hutbeyi Ermeniler mi hazırladı?” başlıklı yazımdan dolayı Kadıköy Müftüsü Avni Şahin bir açıklama gönderdi. Şahin, açıklamada Kadıköy Müftülüğü’ne bağlı camilerde veya Fenerbahçe camiinde okunan Ramazan Bayramı ve Cuma hutbelerinde “Bizim nesillerimiz , hiçbir sorumluluğumuz olmayan Ermeni soykırımı iddiasından dolayı sorumlu tutulamaz” ifadesinin “kesinlikle” kullanılmadığını bildirdi.
Şahin, “İstanbul’da okunan bütün hutbeler İl Müftülüğünde oluşturulan bir komisyon tarafından hazırlanmakta ve bunlar İstanbul Müftülüğü’nün İnternet adresinde düzenli olarak yayınlanmaktadır. 12.10.2007 günü okunan Cuma hutbesi ’Ramazan’da Kazandıklarımızı Koruyalım’, Bayram hutbesi ise ‘Ramazan Bayramı’adını taşımaktadır. Dolayısıyla gerekli düzeltmenin yapılmasını saygılarımla rica eder ve bu vesileyle Ramazan Bayramınızı da kutlarım” dedi.
Cami imamı Ahmet Konuk da bir yanlış anlamanın söz konusu olabileceğini, kendilerinin de milli konularda hassas olduklarını belirtti. Konuyu bize İbrahim Metin bildirmişti. Hatta camide küçük bir konuşma da yaptığını belirtmişti. Durumu okurlarımın bilgisine sunuyorum.


16.10.2007
Arslan BULUT


http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yeni/ ... ityaz=1052


Yorumlarınıza teşekkür ederim...

Resim

Dünyada her millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortak sayılır.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
teşkilat
Üye
Üye
 
İletiler: 121
Kayıt: Çrş May 06, 2009 19:48

Re: Attila İlhan Kemalist değildi...

İletigönderen tilahan.s » Çrş Eyl 30, 2009 17:56

Sayın Çetin Yetkin beni ve Türk halkını kendisi hakkında hayal kırıklığına sevk etmiştir.

Ben Attila İlhan Vakfı'nda görevli bir öğrenciyim, Attila Bey'in kendisi ile de bizzat görüşme fırsatları buldum.

Çok uzun yazıp konuyu uzatacak değilim. Tanık olduğum bir olayı anlatacağım .

Birgün Maçka'daki evinde Attila İlhan'dan Hatay meselesini dinliyordum, Mustafa Kemal'in : " cumhurbaşkanlığından istifa eder,dağa çıkarım ! " sözlerini aktarırken o ulu çınarın gözlerinden yaş geldiğine şahit oldum..

Mustafa Kemal Atatürk'ü canından çok seven bir Türk Aydını hakkında Sayın Yetkin'in yazdıkları bizlere "Rozet Atatürkçüleri" kavramını birkez daha hatırlatmıştır.

Biz cemaat mantığı taşımıyoruz, Mustafa Kemal'in devrimlerini bile tartışırız,düşünürüz, ama onları canımız pahasına da savunuruz , kaldı ki kendisi ile bu konuyu da bizzat görüştüm, "köy enstitülerine neden karşısısınz" diye sordum, "aslaa" yanıtını aldım. "ben köy enstitülerine değil, bu sistemi grek-latin kültürüne dönüştüren ismet paşa nın uygulamalarına karşıyım" cevabını aldım.

Dil devriminde de, devrime değil, devrimi rayından çıkaran nurullah ataç ve tayfasına tepkilidir Attila İlhan.

Eleştiriye kapalı zihniyet taşıyan Sayın Yetkin gibilerin Kemalist olmadığını da bendeniz iddia ediveriyorum, hadi kalın sağlıcakla..

İsmail Sürücüoğlu
Kullanıcı küçük betizi
tilahan.s
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Çrş Eyl 30, 2009 17:28

Re: Attila İlhan Kemalist değildi...

İletigönderen Mustafa Recep » Cmt Eki 03, 2009 20:26

Çetin Yetkin Hoca'ya da fazla yüklenmeyelim derim kendileri çok değerli bir aydındır. Ama dediğim gibi mezardan Lenin çıksa gelse Attila İlhan'ı onunla bile tartışmam.
Attila İlhan ismi çok büyüktür, biliriz ki birçokları bu isimden korkar.
AMERİKANCI GENERALLER DEĞİL KEMALİST PAŞALAR İSTİYORUZ!
Kullanıcı küçük betizi
Mustafa Recep
Üye
Üye
 
İletiler: 417
Kayıt: Çrş Tem 09, 2008 13:11
Konum: sakarya

Re: Attila İlhan Kemalist değildi...

İletigönderen brd » Cmt Eki 03, 2009 23:05

Mustafa Kemal'i sevmek, ona saygi duymak icin Atatürkcü olmaniz gerekmiyor.
Kullanıcı küçük betizi
brd
Üye
Üye
 
İletiler: 179
Kayıt: Pzr Eki 28, 2007 23:53

Re: Attila İlhan Kemalist değildi...

İletigönderen jakoben » Pzr Eki 04, 2009 1:34

Çetin Yetkin'in bu yazıyı hangi amaçla kaleme aldığını bilmiyorum ama anladığım kadarıyla Attila İlhan'ı okurken anlatılanın sadece belli kısımlarını almış ve istediği yönde değerlendirmiş.Meselenin bütününe bakmamış hiç.Eğer bütününe baksaydı Kemalist devrimleri sahiplenmemekle suçladığı şairin yazılarının hepsinde sürekli vurguladığı noktanın Milli Demokratik Devrim'in tamamen özüne uygun olarak gerçekleşmesi,tamamlanması ve daha sonra da sosyalizme geçiştir.
Bence yazılan yazıda Aristo mantığıyla hareket edilmiş bu da yazarı hataya sevk etmiştir.Kendi görüşüne kanıt olarak sundukları çok basit şeyler.Eğer Attila İlhan gibi önemli bir Toplumcu yazar için birşeyler karalayacaklarsa daha değerli kanıt ve görüşler ileri sürülmelidir.
Kullanıcı küçük betizi
jakoben
Üye
Üye
 
İletiler: 10
Kayıt: Pzr Eki 04, 2009 1:14


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x