Avrasya Satrancında Askeri Üsler

İzlem (Strateji) - Bazen barışın, bazen de savaşın sanatı...

Avrasya Satrancında Askeri Üsler

İletigönderen Ram » Çrş Şub 06, 2008 22:51

Avrasya’nın kalbi sayılan Türkistan ve Hazar çevresi üzerinde ve özellikle bu stratejik bölgeyi çevreleyen geniş alanda iki büyük güç, ABD ve Rusya Federasyonu’nun yakın ve ileri karakol noktaları kurma yarışı sürüyor. Geçmişte Çarlık Rusyası açık denizlere çıkamama ve kıta içine hapsolma gibi bir fobiye saplanmıştı. Bu nedenle de Osmanlı İmparatorluğu ile 10’dan fazla savaşa girişerek sıcak denizlere inme girişimlerinde bulundu. Sovyet Rusya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da açık denizlere istediği anlam ve rahatlıkla çıkamadıysa da Varşova Paktı üyesi ülkelerde kurduğu askeri üslerle nüfuz alanlarını genişletti. 1960-1970’li yıllarda ise dünyanın çeşitli yerlerinde ve özellikle ABD ile onun müttefiklerinin yakınlarında üsler edinme stratejisine ağırlık verdi. Bunlardan biri olan Küba’daki üssü nedeniyle de az daha Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkmasına ramak kalmıştı. Soğuk Savaş döneminde Sovyet Donanmasının giderek güçlenmesi, onu ileri karakol ve ikmal merkezleri tesis etmeye ayrı bir strateji çerçevesinde yöneltti. Bu bağlamda SSCB, Mısır, Suriye, Libya, Tunus, Yemen, Yugoslavya, Vietnam ve Angola gibi ülkelerde askeri tesisler kurdu. Ne var ki, Varşova Paktı’nın yıkılması ile önce İkinci Dünya Savaşı’nda kurmuş olduğu Doğu Avrupa’daki üslerini terk etti.

Rusya Federasyonu olarak askeri gücünü şimdilerde toparlama çabasında olan Rusların halen eski Sovyet Cumhuriyetleri ve Doğu Bloku ülkelerinde 25 kadar askeri üssü bulunmakla beraber, uzak karakolları olan Küba’daki Lourdes ve Vietnam’daki Cam Ranh üslerini kapatmış olması doktriner olarak bu ülkenin artık uzaklarda değil, kendi yakın çevresindeki durumunu sağlamlaştırma ve özellikle Amerika’ya buralarda koz vermeme stratejisine yöneldiğini gösteriyor diyebiliriz. Çünkü bugün için Rusya artık atakta değildir. Hatta rahatlıkla söyleyebiliriz ki bir anlamda Rusya Amerika’nın kendisini kuşatmakta olduğu psikozu içindedir. Özellikle bütün eski Varşova Paktı üyesi ülkelerin NATO’ya girerek Rusya’nın içlerine uzanan NATO/ABD kolları yaratmaları Rusları tedirgin etmektedir. Hele Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya girebilecekleri endişesi ve daha da ötesi şimdilik pek lafı edilmese de gelecekte Azerbaycan’ın NATO’ya girme olasılığı Rusların uykusunu kaçırmaktadır. Nitekim Rusların, Çek Cumhuriyeti’ne radar, Polonya’ya füzesavar sistemlerinin NATO, daha doğrusu Amerika tarafından konuşlandırılacak olmasından dolayı koydukları sert tepkiler de bundan ileri gelmektedir. Rusya, bugün çevresinde, Batı’nın daha fazla siyasal ve askeri kazanım elde etmemesi için ekonomik, siyasi ve askeri taktikler uygulamakta ve adeta bu uğurda savaş vermektedir. Rusya bu bağlamda ekonomik anlamda; enerjiyi silah olarak kullanmakta; eski uydularını, onları petrol veya doğalgaz vermemekle ya da pahalı fiyattan vermekle tehdit etmektedir.

Rusya tüm bunlara ek olarak Türkistan’daki eski cumhuriyetlerinin doğal kaynaklarının açık denizlere ulaşmasını engelleme tehdidini de öne sürmektedir. Siyasi bağlamda ise, Bağımsız Devletler Topluluğu, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü üzerinden eski müttefik veya uydularını etkilemektedir. Yine Türkiye ile birlikte ABD’ye karşı, Karadeniz’in Amerikan güçlerinden uzak tutulması konusunda gerçekleştirmiş olduğu işbirliği benzeri siyasi yöntemleri de çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Askeri olarak da, Batı’nın çok yakınlarında stratejik üsler edinmemesi için Polonya ve Çek Cumhuriyeti örneklerinde olduğu gibi askeri tehdit yöntemlerini de kullanabilmekte ve hatta bu tehditlerini nükleer tehditle de güçlendirmektedir.

Rusya Federasyonu’nun ABD tarafından kuşatılma hissine kapılmaya başlaması ve Putin’in işbaşına gelip, petrol gelirleriyle yeniden güçlü bir Rusya yaratmasının zamansal örtüşmesi ABD’nin Afganistan’ı işgali ile doruk noktasına ulaşmıştır. Batı’da NATO’ya ve dolayısıyla ABD’ye üsler kaptıran Ruslar aynı gelişmenin Afganistan bahanesiyle Amerikalılarca Orta Asya’da gerçekleştirilmesinden müthiş ürkmüşlerdir. Ancak bir süre sonra başarılı bir karşı atakla ve ABD’nin de hiç tanımadığı ancak tanıdığını zannettiği Orta Asya’da Amerikalılara kısa bir süre nefes alma olanağı tanıdıktan sonra da onları saf dışı etmişlerdir.

Bugün gelinen noktada, Ruslar Doğu Avrupa’dan tamamen çekildikleri gibi, Balkanlar’daki Barış Gücü birliklerini bile çekmiş durumdadırlar. Karadeniz çevresinde halen Ukrayna ve Ermenistan’da askeri üsleri vardır. Gürcistan ve Moldova’da sadece merkezi hükümetlerin kontrolü altındaki topraklardan çekilmişlerdir. Moldova ve Gürcistan’ın fiili olarak kontrollerinin bulunmadığı, sırasıyla Dinyester bölgesi ve Abhazya ile Güney Osetya’da BDT Barış Birlikleri adı altında Rus askerleri bulunmaktadır. Rusya aynı zamanda Azerbaycan’daki Gebele dinleme üssünü de elinde bulundurmaktadır. Ancak Rusya, daha doğuda, Hazar’ın öte tarafında ise daha güçlü hale gelmekle beraber, Asya’nın Güneyi ve Güneydoğusu ile Pasifik’te aynı olanaklara şimdilik sahip gözükmemektedir.

Orta Asya’dan ABD’yi büyük ölçüde çıkarmayı başaran Rusların kalıcı bir başarı elde edip bölgede tek etkin güç olması hususu öncelikle Afganistan’ın ve hatta Pakistan’ın geleceği ile ilgilidir. İç dinamiklerindeki problemlerden dolayı, Orta Asya’daki geçici Amerikan varlığına göz yummuş olan Ruslar, kendi güçlerinin ötesindeki, köktendinci akımlar, terörist gruplar, çeşitli isyankar gruplar, uyuşturucu ve nükleer malzeme kaçakçılığı gibi Orta Asya’daki baş edemeyecekleri dış dinamikler nedeniyle de bu varlığı belli bir süre kabul etme zorunluluğunda kalmışlardır. Ayrıca, bir süre, dengeleme konusunda ne yapacaklarını bilemeyen Orta Asya Cumhuriyetleri’nin eski yöneticilerinin Rusya’yı dengelemek için koz olarak ABD’yi kullanmış olmaları gerçeği de mevcuttur. Ne var ki, ABD’nin, sözde demokrasi vaadi ile gerçekte ise ekonomik güç elde etmek için Orta Asya Cumhuriyetleri’nde kendine tabi yöneticileri işbaşına getirme çabalarıyla girdiği yanlış politik yol çabuk açığa çıkmış ve bu süreç küresel güç ABD’nin bu bölgeden hızla dışlanmasına neden olmuştur.

ABD’nin Orta Asya’da varlığını sürdürdüğü 1990’lı yıllardan 2002 yılına kadar, Kırgızistan ve Özbekistan’da üsler edindiğini, Tacikistan’ın Amerikan uçaklarına hava alanlarını açtığını, Türkmenistan ve Kazakistan’ın da hava sahalarını ABD’ye açtıklarını görüyoruz. Bu dönemde Orta Asya’da yaklaşık 10.000 Amerikan personelinin varlığı söz konusu olmuştur. Ancak 2003 yılından sonra, ABD’nin Sivil Toplum kuruluşları eliyle kışkırttığı karışıklıklar ve Gürcistan, Ukrayna ile Kırgızistan’daki renkli devrim girişimleri sonucu, Çin ve Rusya’nın da bölge ülkelerini ŞİÖ ile harekete geçirmeleriyle 2005 ve sonrasında ABD’nin Orta Asya’daki hızlı adımları yavaşlamaya başlamış hatta durma noktasına gelmiştir. ABD, Özbekistan’daki Hanabad’dan çekildikten sonra Orta Asya’daki varlığını ancak Kırgızistan’daki Manas üssüyle ve işgal ettiği Afganistan topraklarında sürdürebilmektedir. Kırgızistan’ın topraklarındaki ABD varlığına Afganistan sorunu çözülene kadar izin vereceği düşünülmektedir. Afganistan sorununun ise ancak ABD’nin Orta Asya’dan çekilmesiyle çözümlenebileceğini düşünürsek ABD’nin söz konusu sorunu hiçbir zaman çözmek istemeyeceğini söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Hele bugünlerde Pakistan’daki belirsizlik ve nükleer güç olan bu ülkenin geleceğinin büyük ölçüde Afganistan’daki gelişmelere bağlı olması ABD’nin Afganistan sorununu daha uzunca bir süre çözmek istemeyeceğini açıkça ortaya koyuyor. Çünkü sorun çözülürse bölge ülkeleri ABD’ye “buralarda ne arıyorsun” sorusunu yöneltebileceklerdir.

Orta Asya Cumhuriyetleri’ndeki tek Amerikan üssü olan Manas’ın ABD’ye getirdiği mali yüke karşın Amerikalıların burayı ısrarla elde tutmak istemeleri Orta Asya’nın jeopolitik önemini ortaya koymaktadır. Zira Amerikalılar halen bu üssün kirası olarak Kırgızistan’a yılda 150 milyon Dolar ödemektedirler. Ayrıca bu anlaşmanın gerçekleşmesi için Kırgız Ordusu’na dört adet helikopter de hediye edilmiştir. Bugün için Orta Asya’da tek bir Amerikan üssü bulunmasının bile Rusları ve Çinlileri ne ölçüde rahatsız ettiğini vurgulamak için, bu ülkelerin siyasi, askeri ve istihbarat alanlarında Kırgızlara baskı yaptıklarını burada belirterek Orta Asya’da süren satranç oyununun boyutlarını ortaya koymak gerekiyor. Bu bağlamda, ABD’nin eski Savunma Bakanı Donald Rusmfeld’in Tacikistan’da bir askeri üs kurma çabalarının yine özellikle Rusya’nın ekonomik ve askeri baskılarıyla ve esasen Tacikistan’da bir Rus üssünün varlığından ötürü engellendiğine de dikkat çekmek isteriz. Hatta Amerikalıların bu girişiminden sonra Rusların Kırgızistan’daki Kant üssünü ve Tacikistan’daki üslerini daha da takviye ettikleri bilinen bir husustur. Yine olası ABD girişimlerine karşı, Çin’in, Amerikalıların terk ettiği Özbekistan’daki Hanabad üssünü istediği, ancak Rusların Çinlilere bu konuda imkan vermeyerek Hanabad üssünün gerektiğinde kullanımı konusunda Özbek hükümetiyle anlaştığı da iddia edilmektedir.

Amerika açısından bugün Orta Asya’daki varlığını sürdürebilme hususu biraz da komik gelebilecek bir yaklaşıma da bağlıdır. Bir yandan Afganistan’daki savaşı prestij ve çıkarları açısından kaybetmemesi gereken ABD, eğer bir gün Afganistan’dan mağlup olarak ayrılma durumunda kalırlarsa o vakit Orta Asya’dan tamamen çekilmeye zorlanacaklardır. Çünkü bugün için, kendi başlarına Orta Asya’daki terör, köktendinci hareketler ve uyuşturucu kaçakçılığı ile tam olarak baş edemeyen Orta Asya Cumhuriyetleri için bir bakıma bu bölgedeki Amerikan mevcudiyeti bir sigortadır. Afganistan’daki karışıklıklar sürdükçe söz konusu sorunlarla bugün Amerikalılar uğraşırken, yarın bölgeden ayrıldıklarında, özellikle köktendinci hareketlerle baş başa kalacaklarını bilen bölge ülkeleri Amerikalıları kendi topraklarında istemeseler de ABD’nin Afganistan batağı ile uğraşmasından şimdilik memnun gözükmektedirler.

KUŞATILAN RUSYA VE AVRASYA’DAKİ ABD ÜSLERİ

Amerikan Üs Organizasyonu ve Konuşlanma Anlayışı:

ABD’nin bütün dünyada üs edinirken öngördüğü ilkeler temelde askeri gücün ve kullanılan ileri kontrol konumundaki askeri üssün konuşlandırılmasının optimizasyonu esasına dayanır. Buna göre, stratejik hava ve deniz güçleri gerektiğinde bu üslerin imkanlarından faydalanırken kendi sınırlı olanaklarının uzaklık nedeniyle ortaya çıkarabileceği sakıncaları telafi edebilmelidir. Bu bağlamda; Ana Operasyon Üsleri, İleri Operasyon Noktaları ve Müşterek Güvenlik Mevkileri şeklinde üç ana üs ve ikmal merkezi anlayışı mevcuttur. Ayrıca bunları destekleyen Ön Konuşlu Noktalar ve Nakliye Hatları Tesisleri gibi yardımcı destek üsleri de vardır. Bunları genel olarak irdelersek;

Ana Operasyon Üsleri; Almanya’daki Ramstein ve Spangdahlem Hava Üsleri, İspanya’daki Rota Deniz Üssü, İtalya’daki Vicenza 173ncü Hava İndirme Tugayı Üssü, Napoli ABD Akdeniz Merkez Komutanlığı, Aviano’daki hava üssü, Japonya’daki Kadena-Okinawa Hava ve Yokosuka Deniz üsleri, Güney Kore’deki Camp Humphreys üssüdür. Bu üslerin organizasyon açısından konsolidasyonu ve birden çok güç tarafından kullanımının sağlanması esası realize edilmiştir.

İleri Operasyon Noktaları: Bu mevkiler Ana Operasyon Üslerini desteklemek amacıyla Batı Afrika’dan, Güney Asya, Pasifik Okyanusu ve And Dağları’na uzanan istikrarsız kuşakta tesis edilmişlerdir. Bu üsler minimum Amerikan personeliyle işletilir. Aktif görev kuvvetlerinin destek ve ikmali için kurulmuşlardır. Bunlara örnek; Bosna’daki Kartal Üssü, Kosova’daki Camp Bonsteel, Türkiye’deki İncirlik, Umman’daki Tumrait ve Masirah üsleri ve Cibuti’deki Monier üsleridir. Bu üslerdeki personel ve güçler dönüşümlü olarak konuşlandırılır ve genelde bölgesel ve ikili eğitim çalışmalarına odaklanmışlardır.

Müşterek Güvenlik Mevkileri: Bunlar bir anlamda ileri operasyon noktalarıdır. Ancak buralarda Amerikan güçlerinin sürekli kalması söz konusu değildir. Bu üsler olağanüstü koşullarda kullanılmak üzere ve genelde taşeron firmalar veya bulunulan ülkeler tarafından korunup hazır tutulur. Bu üslerde gerektiğinde kullanılmak ve hatta feda edilmek üzere malzeme de depolanmıştır. Bu çeşit üs ve tesislerin çoğu, ABD’nin enerji tedariki çıkarlarını korumak ve teröre karşı mücadelesinde kullanılmak üzere Afrika ülkelerinde, örneğin, Gabon-Libreville’de, Senegal-Dakar’da ve Uganda-Entebbe’de bulunurlar.

ABD’nin halen dünyanın 130 ülkesinde çeşitli kademe ve potansiyelde görev yapan askeri gücü mevcuttur. Bu gücü oluşturan askeri personel miktarı ise yaklaşık 250.000 civarındadır ve buna Almanya, İtalya, İngiltere ve Japonya’daki sürekli üslerdeki askerler eklendiğinde dünya üzerinde ABD üslerinde konuşlanmış asker sayısı 350.000’i bulur. Halen 37 aktif savaşçı ABD tugayından 10’nun Irak’ta, 1’nin Güney Kore’de ve yine 1’nin de Afganistan’da konuşlandığı bilinmektedir. Benzer bir şekilde Milli Muhafız Teşkilatının toplam 39 tugayından 3’ü Irak’ta, 1’i Afganistan’da, 1’i de Kosova’da konuşlanmıştır. Amerikan Donanmasının da yaklaşık 33 bin askerinin dünyanın çeşitli yerlerinde konuşlandırıldığı bilinmektedir.
ABD’nin Asya’da Rusya açısından önemli olacak üs ve tesisleri;

- Afganistan’daki; Bagram Hava Üssü ve Kandahar Hava Alanı, Kabil Havaalanı, Khost Hava Üssü, Herat’ın güneyindeki Şindand Hava üssü.
- Kırgızistan’daki Manas/Ganci üssü,
- Guam adasındaki, ABD’nin Orta ve Asya kıtasına dönük operasyonlarda kullanılabilecek Camp Andersen Hava Üssü.

Bu bağlamda 12nci Hava Tugayı’nın Afganistan’daki bu üslere sevk edilmiş olduğu bilinmektedir. Afganistan’daki Bagram Havaalanı’nda 455nci Hava Gücüne ait destek ve saldırı filosu ile Kandahar’daki Havaalanında Deniz Piyadelerine ait Hava Kontrol Birliği mevcuttur. İtalya’dan Mayıs 2007’de Afganistan’a sevk edilmiş 173 Hava İndirme Tugayı yaklaşık 3.400 savaşçı askerle Orta Asya’da önemli bir güç oluştururken yine 82. Hava İndirme Tümeni’nin 4ncü Tugayı, 10. Dağ Komando Tümeni’nin 3üncü Tugayı, aynı Tümenin 4üncü Tugayı, Güney Carolina’daki Milli Muhafız Güçleri’nin 218. Tugayı ile 3üncü Deniz Piyade Tümeni’nin 3. Deniz Piyade Alayı Orta Asya’daki aktif Amerikan savaş güçleridir. Teyit edilemeyen haberlere göre yakın gelecekte ABD Afganistan’da bir Merkez Komutanlığı kuracak ve bu ülkedeki asker sayısını 30.000’e çıkaracaktır. Yani bir bakıma ABD’nin Orta Asya’yı Ruslara terk etme niyetinde olmadığı burada altı çizilerek belirtilebilir. İşte bütün bu güçler nedeniyle Rusya Federasyonu’nun kendini Batıdan, Doğudan ve Güneyden kuşatılmış şekilde hissetmesi ve hatta tehdit edici tepkiler vermesi Ruslar açısından anlaşılabilir bir husustur.

AVRASYA’DAKİ RUS ÜSLERİ

Küba gibi uzak karakollardan ve özellikle Doğu Avrupa ve Kafkasların bir bölümünden çekilmelerinden sonra bugün çeşitli ülkelerde sahip oldukları tesis, askeri üs, elektronik dinleme ve erken uyarı istasyonları, uzay araştırma merkezleri ve lojistik depoları da temelde Rusların bugünkü askeri doktrinlerinin çizgisini aksettirmektedir. Buna göre Ruslar önem verdikleri bazı ülke dışı stratejik noktalara, bölgelere kuvvet göndermeyi esas almışlar ve çeşitli eski Sovyet cumhuriyetlerinde üsler kurmuş veya eski üslerini muhafaza etmişlerdir. Bu bağlamda bu ülkelerde yaklaşık 25 üsleri mevcuttur. Bu noktada, öngördükleri doktrin ve odaklandıkları yaklaşıma göre;

a) Orta Asya Bölgesi’nde (ki bu bölgede öncelikleri ABD’nin ve aynı zamanda Çin’in etkinliğini önlemektir) Kant (Kırgızistan) ve Duşanbe (Tacikistan) üsleri vardır.
b) Kafkaslar Bölgesi (Ermenistan ve Kırım’da üsleri mevcuttur)
c) NATO ve Batı ile mücadele sahası kabul edilebilecek ön karakol olan Belarus ve çevresinde strateji yürütmektedirler.
Bu bağlamda;
- Azerbaycan’da; Gebele Uzay ve 37nci Hava Ordusu Uzun menzilli hava ve radyo izleme üssü,
- Ermenistan’da; Erivan yakınlarında 426ncı Hava Grubu ve 520nci Hava Merkez Komutanlıkları, Gümrü’de 127nci Motorize Piyade ve 102nci Askeri üsleri,
- Belarus’da; Baranoviçi’de, Uzay Kuvvetleri, Bağımsız Radyo Dinleme İstasyonu ve 37nci Uzun Menzilli Hava Grubu Merkezi, Vileyka’da, 43ncü Deniz Haberleşme İstasyonu,
- Gürcistan’da; Abhazya ve Güney Osetya’da Barış Gücü Kuvvetleri halen mevcuttur. Abhazya ve Güney Osetya dışındaki Gürcistan topraklarından tamamen çekilmişlerdir.
- Kazakistan’da; Sarı Şagan’da, Uzay Kuvvetleri ve 37nci Stratejik Hava Ordusu eğitim alanı, Baykonur’da, Uzay Üssü ve bağımsız radyo izleme istasyonu,
- Kırgızistan’da; Kant Hava Üssü ve 5nci Hava Ordusu Güçleri,
- Moldova, Trans Dinyester’de, Tiraspol Rus Transdinyester Kuvvetler Komutanlığı ile 8nci Motorize Piyade Birliği unsurları bulunmaktadır.
- Tacikistan’da; Nurek’te, 7680nci Uzay Kuvvetleri Birliği ile 37nci stratejik Hava Gücü Uydu İzleme Merkezi, Duşanbe-Kuleb-Kurgan-Tyube’de, 201nci Askeri üs ile Volga-Ural 201nci Motorize Piyade Tümeni unsurları, Aini’de 670nci Hava Grubu,
- Ukrayna’da; Sivastopol, Karadeniz Filosu Deniz Üssü bulunmaktadır.
Bu bağlamda, Rusya Federasyonu’nun üs edinme oyununda ABD’ye karşı Orta Asya’da başarılı olduğu, ancak Kafkaslar’da aynı başarıyı gösteremediğine, giderek zayıf duruma düştüğüne de değinmek gerekir. Özellikle renkli devrimlerle Gürcistan ve Ukrayna’da kan kaybeden Rusya eğer bu iki ülke NATO’ya girerse güneyinden de kuşatılmış olacaktır. Bu durumda Rusya’nın Batı’ya karşı giderek agresif bir politika izlemesi ve Güney’indeki büyük komşusu Türkiye ile ilişkilerini de daha yakın tutacak bir çizgiye girmesi beklenebilir.
Bugün Avrasya’da oynanan “Satranç Oyunu”nun oyuncuları başta ABD ve Rusya’dır. Ancak Çin’in de özellikle Orta Asya’da stratejik konuşlanmada söz sahibi olmak istediği ve giderek ağırlığını koyduğu gözlemlenmektedir. Bu ülkelere üs vererek oyuna katılan ülkelerin bu noktadaki stratejileri ise bilhassa Orta Asya ülkeleri açısından, sürdürülebilir bir denge ve dolayısıyla korunma sağlamaktır. Bu bağlamda yine özellikle ekonomik, askeri destek ve yardım sağlamanın yanı sıra terörle mücadelede de dayanışma gereksinimleri bu ülkeleri söz konusu büyük aktörlerle işbirliğine zorlamaktadır. İşte Avrasya’daki üs edinme denkleminin çözümündeki en etkili unsurlar da her halde bu hususlardır.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: İzlem (Strateji)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x