AVRUPA’DA TÜRKLER (IV)

AVRUPA’DA TÜRKLER (IV)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Çrş Nis 06, 2016 21:40

AVRUPA’DA TÜRKLER (IV)
Balkanize Balkanlar
Milattan sonra 400’lerde, Balkanlar Roma İmparatorluğu’nun en gönenmiş bölgesini oluşturmaktaydı. O nedenle de dört bir koldan ‘barbar’ların saldırılarına uğramaktaydılar.
Sırp Şarlmanı da denilen, Stpephan Douchan ilk kez Çar ünvanı kullanmakta ve batıdan doğuya Adriyatik ile Karadeniz arasından, kuzeyden güneye Tuna havzasından Ege Denizine kadar olan bölgede egemenlik sürmekte ve başkent olarak Üsküp’te oturmaktaydı.
İstanbul’u almak için çıktığı seferde öldüğü söylenmektedir.
Çar’ın ölümünün ardından İmparatorluğu parçalandı.
Yedinci yüzyıla gelindiğinde Fin, Macar ya da Türkler’le aynı ‘ırk’tan olan Bulgarlar, Tuna nehrinin güneyinde yerleşmiş oldular.
Onlar da İstanbul’u ele geçirmek için girişimlerde bulundular.
Ancak neredesyse 1000 yıl Balkanlar, ‘Balkanize’ kaldı; halklar arasında çatışmalar hiç durmadı.
Türklerin Edirne’yi almaları (1361), önce Yunanlılarla işbirliği ve ardından onları da egemenelikleri altına almalarını getirdi.
Ancak Macar kralı Louis d’Anjou, Sırp prensleri Voukachine ve Ouliécha, Bosna prensi Tvertko, Bulgar çarı Sischman, Eflak (Valachie) voyvodası Mircea, 60 000 kişilik bir orduyla Meriç nehri boylarına geldiler.
Her iki Sırp prensinin Meriç’de boğulmalarına yol açan savaşta Türkler kesin bir zafer kazanmış oldular ve Bulgarlar ve Güney Sırplar Osmanlı egemenliğini kabul ettiler (1371).

Dört yıl sonra Sırplar’dan Niş, oniki yıl sonra Bulgarlardan Sofya ve Makedonya’dan Manastır (1383) alınacak, Türklerin Balkanlara yerleşmeleri kesintisiz ilerleyecekti.
Ardından Bosna, Hersek, Arnavut ve Sırpların 200 000 kişilik kuvvet toplayıp, 15 000 Osmanlı askerini öldürmelerine karşın, Çandarlı Ali Paşa, Bulgar Çarı Sischman’ı yalınayak evine gönderecektir.
O arada, orduların sayılarında olağanüstü artışlar olmaktadır. Sultan Murat’ın Kosova savaşına katılan birlikleri için, “Bir atlı ancak onbeş günde ordunun önüne ulaşabilir” denilmektedir (1385).
Niğbolu Niğbolu
Kosova Savaşı’nda, ölmekte olan Sırplar arasından Miloch-Kobilowitch diye birinin son nefesinde kalkıp Murat’ı öldürmesi ‘tarihçi’lerin ‘işi’ olsun...
Benzer biçimde, Murat’ın ölümü üzerine tahta çıkan büyük oğul Bayezit’in ilk ‘işi’ de, Sırp Çarı Lazare’in kızı Olivéra’yı haremine kattığı için kardeşi Yakup Çelebi’yi öldürmek olacaktır.

I.Bayezid (1389-1402)
Bayezid’ bir yandan Moldava’yı (Boğdan) topraklarına katarken, bir yandan da Rodos şövalye’lerine karşı ‘Deniz Kuvvetleri’nin geliştirilmesine yönelecektir. Gelibolu Tersanesi o dönemde kurulacaktır (1390). Çandarlı Beyliği (Sinop)’nin de egemenlik altına girmesi, onların deniz gücünün Osmanlı’ya katılması olacaktır.
Bayezid yönünü Anadolu’ya çevirmiştir: güneyde Saruhan, Aydın ve Menteşe beylikleri (1390), Hamit, Eşref, Karaman beylikleri ile Karadeniz beylikleri ilk on yıl içinde Osmanlı egemenliğine geçecektir.


Bayezid, Devlet örgütlenmesinde de yeni bir yapılanmaya yönelecek, sivil ve asker memurlarına ‘Halife’ ünvanıyla yetkiler dağıtacaktır. Oysa, gerçek ‘halifelik’ Mısır’daki Memluklar’dadır ve Bayezid onların ‘halifeliğini’ tanımaktadır.
Hristiyanların Avrupa’daki dayanağı olarak Macar krallığını gördüğü için de, bir bakıma ‘islâm’ adına, genç Macar Kralı Sigismond’a yazdığı mektupta, atını Saint-Pierre kilisesinin ahırlarında yemlemeyi düşünmemesini önerir (1394).
Yani Osmanlı’da bir ‘Haçlı Seferi’ kaygısı her zaman olmuş ve deyim yerinde ise ‘haçlılar’ da, bu tasarılarından hiçbir zaman vazgeçmemişlerdir.
Nitekim, Sigismond Fransa kralı VI.Charles (1368-1422)’a başvurarak bir ‘Haçlı Ordusu’ kurmayı önercektir. Fransa’da yaşayan Alman, İtalyan, İspanyol gerillalar toplanacak, Bourgogne Dükü’nün oğlu Korkusuz Jan (Jean-Sans-Peur)’ın komutasında, Fransa’dan Eu Kontu, Marche Kontu mareşal Boucicaut, Henri de Bar; Almanya’dan Palatin Robert, Nuremberg kale komutanı ve çok sayıda şövalye; Polonya’dan, Flamand’dan, İsviçre’den, Macaristan’dan, İngiltere’den, Luksembourg’dan, Venedik’ten ve Rodos sövalyeleri hep birlikte, kendileri açısından ‘imansız’ olan Osmanlı’nın üzerine yürümeye karar vereceklerdir.
28 Eylül 1396 günü, Tuna kıyısında Niğbolu (Nicopolis) kasabasında iki ordu karşı karşıya gelir: Bayezid’in 200 000 kişilik ordusu vardır ancak düşmanı karşılamak için bir öncü kuvvet gönderir ve Haçlı Ordusu’nu tuzağa düşürür.
Tarihçi Gibbon’a göre, eğer Fransızlar acele etmeyip Macar’ları dinleselerdi, Türkler soluğu Boğazlar’ın öte yakasında alacaklardı.
Ne ki, Bayezit’in 40 000 kayıbı olmasına karşın, başta Korkusuz Jean olmak üzere, Bourbon, Bar, la Trémonile, Boucicaut olmak üzere 24 prensi tutsak alır. Sigismond ise geri dönerse ‘kellesinin gideceği’ni bildiği için, Kara Deniz üzerinden İstanbul’a kaçıp, ordan da İtalya’ya geçer.
Bayezit, tutsakları belli bir süre Bursa ve Balıkesirde hapis tuttuktan sonra 200 000 düka karşılığında serbest bırakır.
Bayezit’in Korkusuz Jean’ı serbest bırakırken şöyle dediği söylenir: “Bana karşı silah taşımaman için seni çok uyardım. Ben at üstünde savaş yapmak için yaratılmışım. Birgün benimle savaşmayı göze alırsan, merak etme, beni savaş meydanında bulursun”.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1535
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x