Al sana darbe planı
Darbe kabinesi açıklandı.
4’ü ölü.
Beni de askerci diye yazmışlar ama, o tarihte ben işsizdim aslında iyi mi... Mesela, darbe kapsamında bombalandığı öne sürülen HSBC havaya uçtuğunda, 2’si listede bulunan 3 arkadaşımla tavla oynuyordum... Hesapta işimiz askere destek vermek ama, işimiz yok! Dolayısıyla, kendimizi faydalandıracaktık da, nasıl faydalandıralım birader?
Neyse, boş verin... Hadi gelin, bir darbe planını da ben açıklayayım!
Kod adı, “yarından sonra”...
Anayasa lağvedilecek.
Parlamento lağvedilecek.
Sıkıyönetim ilan edilecek.
Hazine, orduya bağlanacak.
Polis, ordunun emrine girecek.
Sivil yargı rafa kaldırılacak.
Yargılamaları asker yapacak.
Şüphe, tutuklama için yeterli...
Zorunlu göç emri verilebilecek.
Gerekirse mülklere el konulacak.
İstihbarat Bakanlığı kurulacak.
Devlet dairelerindeki tüm verilerin yanı sıra, vatandaşlara ait adresler, telefon numaraları, kredi kartı, banka bilgileri tek elde toplanacak. İç karışıklıkları bastırmak için “özel tümen” oluşturulacak. Önce plastik mermi, yetersiz kalırsa gerçek mermiyle, vur emri verilecek. İki milyon kişinin tıkılacağı kamplar inşa edilecek. Şehirlerde yemek dağıtımını ordu yapacak.
Ulusal güvenlik senaryosu bu.
ABD’nin.
Senaryo diyoruz ama, 2007’de yasalaştı. Yukarıda yazdıklarım sadece bir bölümü, basına yansıyanlar... Gizli tutulan “kozmik” bölümleri hâlâ tartışılıyor.
Belgeseli bile yapıldı.
Demem o ki.
Ulusal güvenlik senaryolarını “darbe planı” diye ahaliye kakalamaya çalışan “iliştirilmiş” gazeteciler, Buş’u Buş’una kendilerini yormasınlar...
Taaa Washington’a kadar yolunuz var, yürüyün, anca gidersiniz!
YILMAZ ÖZDİL 23.01.10
Çamur damlıyor!
Taraf gazetesi Balyoz Harekâtı iddiaları arasında iki de gazeteciler listesi yayımladı. 36 kişilik bir listede tutuklanacak gazeteciler yer alıyor. 137 kişilik diğer listede (biz dahil) faydalanılacak gazeteciler! AKP yandaşı medya hiç gecikmedi, listeyi gördüğü andan itibaren listedekiler hakkında “darbeci gazeteciler” diye yayına başladı.
Taraf gazetesi bu listenin gerçekliğine nasıl inandı? Metnin aslını gördü mü? Doğruluğunu nasıl denetledi? Taraf için böyle soruların pek önemi olmasa gerek. Onun misyonu psikolojik savaşa sis bombası atmaktan ibaret.
Odatv anımsatıyor... Yılmaz Özdil, 2002 yılında ünlü bir yazar değildi. Soner Yalçın, Hürriyet yazarı değildi. İclal Aydın yazarlığa başlamamıştı. Kadri Gürsel henüz köşe yazmıyordu. Emre Aköz: Benim o listede olmamam lazımdı, o zamanlar life - style yazılar yazardım, diyor. Fatih Altaylı: Ben o yıl Genelkurmay’ın güvendiği yazarlar arasında değildim, demekte... Ayrıca biz dahil o listede yer alan isimlerin önemli kısmı darbelerde yara almış, darbelere karşı durmuş isimler.
Aynı gazete dün de darbenin bakanlar kurulu listesi yayımladı. İsimlere bakınca gülmemek elde değildi.
Bu listelerde adı geçen Prof. Süheyl Batum, kişilik haklarına saldırı dolayısıyla Taraf aleyhine dava açacağını bildirdi dün. Biz de açacağız. Diğer adı geçenler de açmalı... 5 bin sayfa olduğu söylenen kuşkulu bir metnin içinden çektiği sayfalarını doğrulatmadan yayımlayarak kişileri hedef gösteren bu hastalıklı kafalarla mahkemede hesaplaşmalıyız.
MELİH AŞIK 23.01.10
Balyoz
Balyoz kadar kafanıza taş düşsün sizin diyeceğim. Yapılan abuk subuk harp harekat planından değil. Yıllardır bu bilgiler nasıl sızıyor onu bile bulamadınız da ondan. Planın hiç ele alınacak bir tarafı yok zaten. Hazırlanmış olan gazetecilerin listesi bile doğru dürüst yapılamamış, çoğu medet umduğun gazeteci tayfası çoktan “atı alan Üsküdar’ı geçer” misali diğer tarafa geçmiş bile.
Gelelim asıl konuya
Bilmem kaç bin sayfa olması da beni hiç ilgilendirmiyor. Ergenekon iddianamesini hazırlayan savcıları mı kıskandıracaksınız? Çok zor. Oturup üşenmeden yazılmış bana ne. Bu da beni ilgilendirmiyor. Hayal gücünü zorlayan senaryolar olması da ilginç gelmiyor çünkü Amerika’daki bazı düşünce kuruluşları da böyle inanılması zor senaryolar üretiyorlar. Başından beri ilgimi çekmiyor belki de askerlik yapmadım ondandır. Ancak son olarak kozmiğiniz arandığında ilgimi çekmeye başladı. Derken 25 gün kozmiğiniz arandı bitti denildi. Aynı gün yanılmıyorsam Taraf yine müthiş bir gazetecilik olayı göstererek hepimizi de atlatarak bu harekat planlarını yayınladı. Benim de kafamda yıldızlar çaktı. Geldik benim başından beri yaklaşık 3-4 yıldır izlediğim olaylarla ilgili merak ettiğim asıl konuya.
Aranızda komutanları gizlice dinleyip medyaya sızdıranlar ve bu belge ve bilgileri ortaya çıkartan köstebekler var mı? Bunları bulabildiniz mi? Değilse biz daha çok dövüneceğiz Taraf gazetesi bizi atlattı diye...
Şimdi gerçekten merak ediyorum TSK olayların başladığı günlerden bugüne acaba konuyla ilgili birini yada birilerini yakalayabildi mi? Madem TSK Asimetrik Psikolojik bir harekatla karşı karşıya, bunları başlatanları ve yönetenleri bilmiyor mu? Bunlar içeride var olabilecek köstebeklerin işi mi? Belki bir şebekeyle karşı karşıyadır diyeceğim ama iç içe olduğu görülüyor. Çünkü TSK’nın içerisinden bu bilgiler Taraf gazetesine vahi yoluyla inmiyorsa o zaman nasıl gidiyor?
Neden... Neden... Neden...
İşin başından beri bir zamanlama işi olduğu da açık ve net ortada. Neden şimdi sorusunu o kadar çok sorduk ki bu hadiseler meydana geldikçe. Aynen son olayda olduğu gibi. Kozmik odada arama bittiği gün, kamuoyu askerlerin başka bir sözüm ona darbe hazırlık planı ile tanıştı. Taraf gazetesi değil de Hakim Kaymaz Kozmikte arama yaparken bu savaş oyunu planını bulmuş olsaydı ne olurdu? Aklıma bile getirmek istemiyorum. Sorumu tekrarlarsam kimler ve neden şimdilerde?
Tam Agatha Christie’lik
Çocukluğumda bol miktarda okuduğum polisiye romanların kahramanı Agatha Christie olsaydı sanırım bu soruları sorardı. Bu sorulara da olası muhatapların cevap vermesi için onları sıkıştırırdı. Değilse onları yakın takibe alıp tuzak kurup itiraf ettirirdi. Şimdi birkaç yıldır bu olup bitenleri bir roman yazmak için bile olsa kağıda dökmeye kalksam bu soruların cevabına ihtiyacım var. Romanda bile olsa kurguda boşluk var. Dilerim en kısa zamanda yetkililer bu boşlukları tamamlayacak tatmin edici açıklamalarda bulunurlar.
NURİYE ATABEY 24.01.10
'Balyoz' daha önce de vardı
Türk Ordusu’nu her ne pahasına olursa olsun “darbeci” göstermek için kampanyalar sürüyor.
Bir devletin bir ordusu, bir hükümeti olur. O devletin hükümeti ordusuna sahip çıkmayınca işte bunlar yaşanıyor.
Lafa gelince, Ordumuzu yüceltiyor gibi yapanlar, güya eleştirilerini “Orduya değil de içinde var olduğunda ısrar ettikleri çetelere” karşı gibi gösteriyorlar.
Acaba başka bir tek ülke var mıdır ki, ordusuyla savaşan bir medyası olsun?.. Böyle bir hükümeti olsun?..
Zaten bunu gizlemiyorlar da.
Ne diyorlar?
Önceleri, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adı Türkiye Silahlı Kuvvetleri olsun” diye başladılar.
Sonra, “Yeniçeriler gibi Türk ordusu lağvedilsin, Nizam-ı Cedit gibi yeni bir ordu kurulsun” demeye başladılar.
Daha sonra, paşalar tek tek gözaltına alındı, hapse atıldı; işte tam o sırada teröristbaşı Öcalan’a “Paşalık rütbesi verilsin” deme cesaretine kavuştular.
Şimdi de, Türk Ordusu’nu yeni bir zan altına sokabilmek için bir “Balyoz” darbe planını ortaya attılar.
Yok darbe olacakmış, bir kısım gazeteciler onlara yardım edecekmiş (kendileri dışardan fonlanıyor ya, herkesi öyle biliyorlar), darbe hükümetinin başbakanı ve bakanları bile belli imiş, vs, vs.
Oysa yazılanları okuyunca, “Yahu ne akıllı adamlar, çok iyi senaryo yazmışlar, bak kimsenin aklına gelmeyen neleri düşünmüşler” diyemiyorsunuz.
Çünkü, normal zekadaki bir insanın günlük gazeteleri okuyarak yazabileceği sıradan iddialar bunlar. (Tüyden, kıldan nem kapılan bir dönemde olduğumuz için, bir kez daha belirteyim ki, darbeci varsa mutlaka cezasını ibreti alem çekmelidir.)
Adı geçenler, aylarca gazetelerde “yasal” parti oluşumlarında adı geçen insanlar.
Darbenin adı da yeni değil. Okuyanlar bilir, “Balyoz” daha önce de vardı. Açın bakın benim “Kod Adı 68” adlı kitabıma, yaptığım Ceviz Kabuğu programlarıma. Kaç kez yazıldı, söylendi. Balyoz planı, 12 Mart öncesinin modası idi. O dönemde, tıpkı şimdiki gibi, darbeden sonra başbakan yapılacak isimler vardı. (O zaman daha şaşırtıcı isimler ortaya atılıyordu. Daha zekice idi.)
Üstelik o tarihte, bir de “Balon harekâtı” bile vardı.
Okuyun bakalım, bugünkü balonlarla bir benzerliği var mı?
Yüce Allah ne diyor?
“Hiç bilenle bilmeyenler bir olur mu?”
E, işte bilmeyenler böyle kandırılıyor..
Taraf’a teşekkür etmeli
Bu son iddiayı yine Taraf gazetesi ortaya attı. Ne kadar yalanlanırsa, yalanlansın bu son olmayacak.
Çok önceden ortaya çıktı ki, bu bir yıpratma ve “onursuzlaştırma operasyonu.” Bu, son darbe vurulana kadar devam edecek.
Türk Ordusu da, Türk Hükümeti de şimdi olduğu gibi seyredecek ve kısır tartışmaları sürdürecek.
Öte yandan, Taraf gazetesine teşekkür etmek gerekir.
Niye?
Çünkü, işin başka bir boyutu da var... Darbe iddiasının dışında, 7 yıl önce, 1. Ordu Komutanlığı’nın yaptığı bir “Savaş tatbikatı senaryosu” da, çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Ses bantlarıyla birlikte.
İyi ki, Taraf bunu yazdı. Düşünsenize, Taraf bunu yazmasaydı ve Türkiye bir savaşta olsaydı.
Bu planlar (senaryolar) çalınmış ve düşmanın elinde. Türk ordusu düşman tarafından tek tek avlanıyor olacaktı ve bizler bunu bir türlü anlayamıyor, başka bahaneler buluyor olacaktık. Büyük bir olasılıkla da, savaşı yitirecektik.
Türkiye, yeni savaş tatbikatı planları yapılıncaya kadar bir savaşa girmezse yırttık.
Böyle bir durum ne acı değil mi?
Demek ki, öyle “kozmik” mozmik odalar da palavra imiş (diyesi geliyor insanın.)
Türk Ordusu kevgire dönmüş de haberimiz yokmuş (diyesi geliyor insanın.)
Kaça konuştunuz?
Bu arada, PKK’nın iki numaralı teröristi Şemdin Sakık, Can Dündar’a demeçler verdi.
Bunlar her yerde yayınlandı.
Söyledikleri ayrı bir tartışma konusu da, acaba kaç paraya konuştuğunu, Can Dündar’ın Sakık’a kaç para verdiğini merak ediyorum.
Öyle şey olur mu demeyin, çünkü, daha önce oldu.
Ben Kanal 6 Televizyonunda iken, kendisiyle röportaj girişimim olmuş ve “para” yüzünden gerçekleşmemişti. O tarihte Güneri Civaoğlu, kendisine para verip röportaj yapmıştı. Sakık, bana herkesin yanında “Sen kaç para vereceksin? Ben bedava konuşmam. Hapiste paranın ne kadar önemli olduğunu biliyorum” demişti.
Hatta, arkasına Türk bayrağı ve Atatürk resmi bile koydurmamış, “Kaldırın bunları buradan” demişti. Can Dündar’ın çekimlerinde de bu tavrını sürdürmüş ki, orada da bunlar yoktu.
Belki de parasız konuşmuştur. Ama, Sakık’ın “Keşke Helin Avşar gelseydi” sözünü okuyunca, fiyatını daha da artırdığı ve pazarlığı kızıştırdığı anlaşılıyor.
24 Ocak 2010
Hulki CEVİZOĞLU
YENİÇAĞ
Ercan Akyol çiziyor