Başbakanlık Koridorlarında Bir "CIA Ajanı"

Başbakanlık Koridorlarında Bir "CIA Ajanı"

İletigönderen Türk-Kan » Prş Ağu 19, 2010 2:10

Başbakanlık Koridorlarında Bir "CIA Ajanı"

Fatma Sibel Yüksek - Açık İstihbarat

Ergenekon duruşmaları, sadece hukuk tarihine geçecek rezaletler, insanlık dramları ve içinde kin taşıyan bir siyasi iktidarın topluma ve adalete nasıl büyük kötülükler yapabileceğine ilişkin dersleri barındırmıyor.

Ergenekon davaları, bütün bu kirliliğin, yozlaşmanın, devlet olmaktan ve insan olmaktan çıkışın ortasında önemli bilgileri, olayları ve ilişkileri de gün ışığına çıkarıyor.

Genelllikle canı yakılmış sanıkların haklı bir isyan sonucu verdikleri bilgiler oluyor bunlar ve çoğu basında yer bile almıyor. Çünkü Ergenekon davaları, neyi ne kadar ortaya çıkaracağı; kimin ne kadar deşifre edileceğinin önceden belirlendiği bir proje...

Bu büyük enformasyon kirliliği içinde bir önemli haber daha kaynadı.

Yeniçağ gazetesinin Ergenekon duruşmalarını izleyen muhabiri Salim Yavaşoğlu, eski Jandarma İstihbarat Daire Başkanı, tutuklu sanık Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün sorgusunu diğer gazetelerde yer almayan bir ayrıntıyla haberleştirdi.

Levent Ersöz'ün sorgusuyla devam eden son duruşmada, ortaya atılan kimi darbe planlarının CIA tarafından servis edildiği iddiası gündeme gelmişti.

Konu, üye hakim Sedat Sami Haşiloğlu'nun Levent Ersöz'e

“Jandarma İstihbarat Başkanı olduğunuz dönemde darbe planlarını size getiren Faruk Demir’in CIA ajanı olduğunu belirlemişsiniz. Hakkında ne gibi işlem yaptınız?” şeklindeki sorusuyla gündeme geldi.

Yeniçağ'ın ve oradan alıntı yapan Açık İstihbarat''ın haberinde de okuduğunuz gibi Ersöz, Faruk Demir'in CIA ajanı olduğunun kendisinin emekliliğinden sonra kanıtlandığını belirterek "Benim dönemimde ortaya çıksaydı gereğini yapardım" dedi.

Demir'in CIA görevlisi olduğunun ne zaman ortaya çıktığı, kendisiyle kimlerin işbirliği içinde olduğu, CIA ajanı sıfatıyla devletin hangi faaliyetlerine sızdığı ve hangi faaliyetleri yönlendirdiğini ortaya çıkarmak artık o soruyu soran Sedat Sami Haşiloğlu'nun ve mahkeme heyetinin görevi.

Bakalım, Ergenekon davaları devlet içindeki CIA görevlileri konusunda nereye kadar gidebilecek?

Yoksa bu bilgi de "Ergenekon'un meczupları" konumunu üstlenmiş olan Kuvva-i Milliye derneğinin hâmisinin Tayyip Erdoğan'ın bacanağı çıkması gerçeğinin kapatılması gibi unutturulacak mı?


Konumuz Faruk Demir...

Kendisini 1997 yılında ANKA Ajansı'nın Başbakanlık muhabiriyken tanıdım. ANAP-DSP-DTP koalisyonu işbaşındaydı.

28 Şubat'ın "kudretli generalleri" bu zayıf hükümetin her yaptığından haberdar olmak istiyorlar, 28 Şubat kararları çerçevesinde hergün hükümetten mantıklı mantıksız bir dizi istekte bulunuyorlardı.

Başbakanlık Takip Kurulu da esasen "kamuda irticacı avlamaktan" ziyade bu ihtiyaç için kuruldu.

Askerler, sadece yazışma ve bilgi alma yoluyla değil bizzat Başbakanlığın içinde olmak, yapılan ve yapılmayan işleri bizzat denetlemek istiyorlardı.


Tabii bu duruma, askeri vesayetle işbaşına gelmiş tabansız bir hükümetin karşı koyması beklenemezdi. Askerler ne istese yapılıyordu ama gerek Mesut Yılmaz'ın, gerek Bülent Ecevit'in bu durumu tam olarak içlerine sindirdiklerini söylemek haksızlık olur. "Sivil" insanlar olarak belli bir ölçüde rahatsızlık duydukları ama bir şey yapamadıklarını söylemek en insaflı yorum olur.

Mesut Yılmaz'ın Gürcistan'a giderken uçakta gazetecilere askerlerin hükümet üzerindeki baskısını ima edip, isim telaffuz etmekten çekindiği için ( Başbakan'ın uçağının içi o dönemde de dinleniyor olabilir) elleriyle omuzlarını işaret ederek "rütbeliler" demeye çalıştığını, bu acıklı hareketin de uçakta bulunan Mehmet Ali Birand tarafından haber yapıldığını hatırlayanlar çıkacaktır. Mesut Bey, bu yüzden Birant'a uzun süre dargın kalmıştı...

Faruk Demir olayına dönecek olursak..

İşte askerlerin hükümeti bu kadar pervasızca denetlemek ve yönlendirmek istediği bir ortamda Başbakanlık koridorlarında aniden kısa boylu, tıknaz, genç, espritüel, ve oldukça konuşkan bir adam peydah oldu.

Siyaset ve bürokrasi ile ilgili her konuda bir görüşü vardı.

Enteresan olan, Müsteşar Yaşar Yazıcıoğlu'nun makam odası başta olmak üzere istediği yere rahatça girip çıkabilmesi, üst düzey bürokratlara "sen" diye hitap etmesi ve gerektiğinde dikte edici üslûplar kullanabilmesiydi.

Başbakanlık koridorlarında daha önce rastlamadık bir tür olan bu insan modelinin "görevinin ne olduğu" sorulduğunda, personelden sorumlu bürokratlar bile "Genelkurmay'a yakın bir arkadaş olduğu söyleniyor" demekten öteye gitmiyorlardı.

Faruk Demir'in çok konuşma özelliği, vurguladığı ilişkilere ihtiyatlı yaklaşmayı gerektirir ama kendi gözlemlerime dayanarak Genelkurmay ile oldukça yakın bir ilişki içinde olduğunu söyleyebilirim. Bazı üst düzey askerlerle de oldukça senli-benli ilişkiler içindeydi.

Özellikle Genelkurmay'ın çıkmasını istediği bir yasa, tüzük veya yönetmeliğin istenilen sürede ve istenilen içerikte hazırlanıp hazırlanmadığını sıkı takip ederdi. Başbakanlığın en kozmik birimlerinden birisi olan Kanunlar ve Kararlar Dairesi'ne girip çıkmak Faruk Demir için kantinde çay içmek gibi bir şeydi..

Bir keresinde, Müsteşar Yazıcıoğlu'na Kanunlar ve Kararlar Dairesi'nden evrak götüren genç bir kavası koridorda durdurup elindeki dosyaya baktığını bugün gibi hatırlıyorum.

Faruk Demir'in mesai saatleri dışında kullandığı mekânlar, Ankara'nın en üst düzey siyasetçi, bürokrat, asker, istihbaratçı ve gazetecilerinin mesken tuttuğu lüks lokanta ve cafelerdi. Papermoon yanlış hatırlamıyorsam o dönem henüz yoktu. Yukarıda anılan zevatın uğrak yerleri arasında "Ivy" adlı bir cafe ile, yanındaki şimdi adını hatırlayamadığım lüks balıkçı lokantası vardı.

İlginçtir, Ankara aristokrasisinin bir başka gözde mekânı da o dönem Turkish Daily News gazetesinin imtiyaz sahibi İlnur Çevik tarafından işletilen Daily News Cafe idi.

Bu mekânın özelliği hem 28 Şubat'ın etrafındaki gazeteci siyasetçi ve bürokratlar, hem de İlnur Çevik'in yakın arkadaşı, o dönemin güya "mağduru" Fehmi Koru tarafından ortak kullanılıyor olmasıydı.

İki tarafın buluşup temas kurduğu yer burasıydı.


Daily News Cafe'nin müdavimleri arasına, fakir bir köşe yazarıyken sonradan birileri tarafından "keşfedilip" maddi ve sosyal durumu düzeltilen Ömer Çelik, ardından da Mustafa Karaalioğlu eklendi.

Burada yapılan konuşmalar Tayyip Erdoğan'a Ömer Çelik tarafından, Necmettin Erbakan'a da Mustafa Karaalioğlu tarafından günü gününe iletilmekteydi.

Tabii Daily News Cafe'nin en sadık müdavimleri arasında Amerikan Büyükelçiliği'nin Türk siyaseti ile yakından ilgilenen yetkililerinin bulunduğunu da unutmuyoruz...

Faruk Demir konusunun dağıldığını düşünmemenizi rica ederek şu önemli ayrıntıyı da eklemek istiyorum:

Son derece şen şakrak bir adam olan İlnur Çevik, 28 Şubat'la ilgili gelişmeleri her nedense pek keyifle izliyordu.

Kendisine "irticacı" damgası vurulamayacağı için pek rahattı ve bu rahatlıkla Fehmi Koru gibi sözümona "mağdur İslamcı aydınlara" hamilik yapıyordu. 28 Şubat'çılarla "mağdur islamcıların" Cafe'sinde buluşup konuşmalarından oldukça memnun bir hali vardı.

İlnur Çevik'in o dönem asıl ilgi alanını, kimsenin üzerinde durmadığı Kuzey Irak oluşturmaktaydı.

Burada bir radyo istasyonu kurmuştu. Yılın neredeyse yarısını orada geçiriyor, Türk girişimcilere "Burada gelecek var, gelin bigane kalmayın" çağrıları yapıp duruyordu. (Senenin 1997 olduğunu ve Irak'ın işgalini kimsenin rüyasında bile görmediğini hatırlatalım...)

Daily News Cafe'nin "seçkin" müdavimleri arasında Kuzey Irak'la yakından ilgilenen bir diğer kişinin de Faruk Demir olduğunu belirtelim...

Demir'in Başbakanlık'taki evrak takibinden sonra en ilgi duyduğu alan Kuzey Irak'tı.

Kendisinin, Kürtçe'nin bütün lehçelerini mükemmel anlayıp konuşabilen bir "abimiz" olduğunu da bilmeyenlere duyuralım...


Zaza asıllıydı...

Bu yüzden kendisine, biraz da attığı üst düzey havalardan dolayı "Allah'ın Zazası" derdim...

Bu "Allah'ın Zazası" bir gün,

"Sana çok önemli bir şey söyleyeceğim. Suriye'den yakında çok değerli bir paket alacağız. Ve bu paket, Türkiye'nin gelecek 20 yılını şekillendirecek"

dedi...

Bir gazetecinin yarım yamalak bilgi verip arkasını getirmeyen bütün haber kaynaklarına kızdığı gibi kızdım ve "Be hey Allah'ın Zaza'sı! söyledin bir şey, bari azıcık ucunu aç. Ne demek istedin şimdi sen, bari biraz da bilgi ver" dedim ama bütün ısrarlarıma rağmen "Bu kadar söylerim" deyip sustu.

Bu istihbaratı kime soracak, nasıl doğrulatacak ve detayları kimden alacaktım? Tabi hiç bir şey yazamadım, olay orada kaldı.

Faruk Demir'i her gördüğümde "Konuştu Bal Kabağı" diye haber yazıp o 'bal kabağının' altına da senin fotoğrafını koyacağım, haberin olsun" diye taciz edip durdum.

Her zamanki gevrek gülüşüyle kahkalar atarak Başbakanlık koridorlarında kaybolup gitti.

Faruk Demir bu "ham bilgiyi" bir gazeteci ile paylaştığında sene 1998'di. Yaklaşık 1,5 yıl sonra Abdullah Öcalan'ın "şartlı" bir paket halinde Türkiye'ye teslim edildiğini biliyorsunuz...

Faruk Demir'in Başbakanlık'taki tuhaf mesaisi, DSP azınlık hükümetinin başlarına kadar sürdü. Yaşar Yazıcıoğlu döneminde, baktılar ayak altında bu kadar dolaşması dikkat çekiyor ve rahatsızlık yaratıyor; hiç bir resmi sıfatı olmayan bu "görevliye" bir ara oda bile tahsis ettiler.

Hem de nerede bilin?

Kozmik Oda'nın hemen dibinde!

Hani şu Mesut Yılmaz'a Türkank'ın satışı konusunda gelen istihbarat notunun kaybolup gittiği Kozmik Oda'nın dibinde...

Ahmet Şağar'ın müsteşarlığı döneminde ya Hüsamettin Özkan'ın "askerlerle doğrudan ilişkiden sorumlu Bakan" vazifesini üstlenmesi, ya da görevin ifâ edilmiş olmasından dolayı "Allah'ın Zazası" Başbakanlık'tan çekildi.

Kısa bir ortadan kayboluştan sonra "NTV'nin strateji danışmanı" sıfatıyla karşımıza çıkıp televizyon yorumları yapmaya başladı.

O dönem Mehmet Emin Karamehmet'in "sağ kolu" olarak anılan ve gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin önemli aktörleriyle samimiyet kurma becerisine sahip olan gazeteci Nuray Başaran'la da arası oldukça iyiydi. Ergenekon ek delillerine göre ikisi birlikte Levent Ersöz'ü de ziyaret etmekteymişler...

Ersöz'ün "Faruk Demir'in CIA ajanı olduğundan" (kendisinin iddiasıdır) ne zaman şüphelenmeye başladığını ve kendisiyle ne düzeyde bir ilişki içinde olduğunu bilmiyoruz.

At izi it izine karışmış vaziyette çünkü....

Bildiğimiz, devletin en üst düzey istihbarat yetkililerinden biri (Levent Ersöz) tarafından "CIA ajanı" olarak saptanan bir şahsın, Başbakanlığın en kozmik odalarına elini kolunu sallayarak girebildiği ve Genelkurmay'ın en üst düzey yetkilileriyle ahbap-çavuş ilişkiler kurabildiği..

Faruk Demir, o dönem çok üst düzey bir generalin kendisine "kızını vermeye çalıştığını" bile anlatıp gülüyordu; ne kadar doğru olduğunu bilmiyoruz.

Şimdi, "Faruk Demir'in CIA ajanı olduğu" iddiası çerçevesinde sorulması gereken sorular, kurulması gereken mantıklar var:

Faruk Demir eğer CIA ajanıysa;

(Açık İstihbarat : Faruk Demir'in "ajan" olmaktan çok CIA-MİT Genelkurmay arasında bir "istihbarat kavası" olma ihtimali daha yüksek bir ihtimal olarak değerlendirilmelidir. Eskimoların buz üzerine yüzlerce kelimesi olduğu gibi ajan kaynayan bir memleketin de "ajanlık"üzerine yüzlerce kelime üretmesi gerekiyor)

28 Şubat'ın gerçek mimarı CIA ise;

28 Şubat, AKP'yi iktidara getirmiş olan süreç ise...


Böyle bir "sanal darbenin" yarattığı "ters efektle" iktidara gelmiş olan AKP, bugün CIA tarafından arzulandığı gayet belli olan bir anayasa değişikliği yapmaya kalkışıyor ve bunun adına da "darbelerle mücadele"diyorsa...

Siz kimi, hangi suçtan yargılıyor;

"Ergenekon" adını koyduğunuz Gladyo'yu nerelerde arıyorsunuz Sayın hakim ve savcılar?


Fatma Sibel YÜKSEK, 18 Ağustos 2010
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Fatma Sibel YÜKSEK (GÜRCİHAN)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x