Basını hiç sevmediler -7- / Macit SOYDAN

Basını hiç sevmediler -7- / Macit SOYDAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Şub 05, 2010 1:45

Basını hiç sevmediler -7-

Demokrat Parti iktidarının bir başka yüzü: Vatan Cephesi

Ülke ekonomik buhrana girince muhalefet, DP’yi köşeye sıkıştırmaya başladı. Buna tepki gösteren DP iktidarı, “Vatan Cephesi” olmuştu. Listelerde ismini bulanlar, artık bu cephede yer almış oluyordu.

DP iktidarlarının ilk yıllarından itibaren özgürlüklerin önü göreceli olarak açılsa da bu özgürlük yolunun bedeli, aslında aydınlar tarafından çabuk anlaşılmıştır. Bu bedel ABD’ye daha çok yaklaşmaktı. Bunun yorumları siyasal uzmanlar ve tarihçiler açısından değişik olmuştur. Kimisi “ABD’nin ileri karakolu olduk” derken, kimisi de tam teslimiyet süreci olarak adlandırmıştır. Altını çizmek istediğimiz konu, Türkiye’nin o dönemde ABD ile olan yakın ilişkilerinin toplumsal muhalefet karşısında kabul edilmesine dönük olarak istenen zorunluluktur.


Siyaset kahvehanelere sıkıştı

DP iktidarı doğrularını ve tercihlerini kabul ettirmekte her türlü yolu denemiştir. Bu da baskıcı yöntemleri beraberinde getirmiştir. Kitle iletişim araçları gerçekleşen tercihleri, bireyselleşmesini tamamlayamamış topluma kabul ettirmekte bir yol olarak da seçilince, sosyolojik açıdan tam bir çıkmaza girilmiştir. Bir taraftan siyasal hayatı iki parça dışında göremeyen toplum yapısı, diğer tarafta her geçen gün artan iktidar propagandası. Böyle bir ortamda toplumsal tercihlerin yansıması şöyle dursun, toplumun tercihleri sadece kabul etmesi istenmiştir. Bunun için de iktidar elinden gelen tüm çabayı göstermiştir. DP döneminin basınla ilişkilerinde dalgalı seyrinin aslında temelinde yatan bu toplumsal olgudur. İnsanlar atılan adımların kararını bir türlü tam olarak verememektedirler. Kitle iletişim araçlarının sadece radyodan ibaret olduğu, yazılı basının da sansür altında olduğu bir dönemde elbette sosyal siyaset sadece toplumun o dönem iletişim merkezlerinin en önemlisi olan kahvehanelere sıkışmıştır. Hatta kahvehanelerin bile iki parçaya bölündüğü yine o dönem yazılanlardan anlaşılmaktadır. Böyle bir ortamda özgürlük ne anlama gelecektir? Esas sorulması gereken temel sorulardan bir tanesi budur. Meşruiyetini ötekinin yokluğundan alan fikirler topluluğu iktidar ve muhalefet ayrımını nasıl yapacaktır, bu zeminde politikaları nasıl değerlendirecektir? Böyle bir ortamda medya savaşı nasıl olur? gibi bir dizi soru aslında sosyal ortamda ortaya çıkan siyasetin nasıl açmazlarda olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu soruların sorulmasının altında yatan temel neden ise böyle bir ortamın baskı ve sansüre açık bir ortam yarattığıdır. İşte bu nokta da karşımıza ilginç bir örnek olarak Vatan Cephesi hadisesi çıkmaktadır.


Topluma nasıl anlatılacaktı?

DP iktidarı ABD’ye yakınlaştıkça öncelikli olarak bu sosyal hayata yansımaktadır. Ancak bunun doğru bir tercih olacağı nasıl topluma anlatılacaktır? Burada da devreye her zaman olduğu gibi kitle iletişim araçları girmektedir. Uluslararası konjonktürde en önemli ittifakımız ABD’nin politikaları topluma nasıl anlatılacaktır? Bu nedenle radyo önemli bir araç olarak DP iktidarının elinde en güçlü materyaldir.


Radyo’da Marshall ve NATO

ABD’ye yakınlaşan DP iktidarı bunu topluma kendi çerçevesi içinde duyurabilmek için radyo programlarından yararlanmaya başlar. Radyoda “Türkiye Marshall Planı” ve “NATO Saati” gibi programlara yer verilmeye başlamıştı. Radyodan yapılan yayınların yanında DP’nin kurduğu yandaş basını da bunun üzerine gitmeliydi. Yani plan hazırdı. Bunun yanında muhalefetin söylemlerini topluma duyurmak isteyen gazetelere sansür uygulanmaya devam ediyordu. DP kelimenin tam anlamıyla dördüncü kuvveti kendisi için kullanmaya başlamıştı. Her ne kadar yeri geldiğinde hatırlansa da 4. kuvvetin yürütmenin güdümüne geçmeye başlaması, demokrasi kantarının topuzunu kaçırıyordu.


Karaborsa önü alınmaz hale geldi

25-27 Aralık 1958 tarihinde patlak veren Dokuz Subay Olayı sansür yüzünden bir ay boyunca halkın gözünden kaçırıldı. 1958 yazından itibaren ülke ekonomik bir buhrana girdi, birçok mal bulunmaz oldu, dükkanların önünde kuyruklar belirdi, karaborsanın önü alınamaz hale geldi. TEKEL, kömür ve Sümerbank ürünlerine yüzde yüze yakın zam yapılmakla kalmadı, 4 Ağustos Kararları diye anılan önlemler paketi açıklandı. Türk lirasının değerinin üçte birine düşünce muhalefet DP’yi köşeye sıkıştırmaya başladı. DP’nin buna tepkisi ’Vatan Cephesi’olayına girişmek oldu.


Haber bültenleri iyice genişledi

Menderes’in 12 Ekim 1958’de Manisa İl Kongresi’nde yaptığı ilk açıklamadan sonra halkın Basın Yayın ve Turizm Bakanı Selver Somuncuoğlu’na bağlı olmasından dolayı ’Somuncuoğlu Radyosu’dediği radyoda çoğu sahte isimlerden oluşan katılım listeleri yayınlanmaya başladı. Ankara Radyosu spikerlerinden Serra Çınar, Yassıada yargılamaları kapsamında açılan Radyo Davası duruşmasında “Vatan Cephesine iltihâk isim listeleri ve bağlılık telgrafları ilk başta Anadolu Ajansı tarafından haber bültenlerine dahil ediliyordu. Ve bunlar ekseriyetle öğlen ve akşam haberlerinde oluyordu. Sonradan bu listeler büyüyünce haber bültenleri çok genişledi ve ajans haberleri saatinde bitmez oldu. Nihayet bu listelerin okunması için saat 14.00’de ’Yurdun Dört Köşesinden Haberler’ismi altında bir saat ihdas edildi ve bu listelerin hazırlandığı bültende münhasıran bu listelerin okunmasını örtmek maksadıyla yurttan bazı haberler de vardı. Bu haber bültenleri ve listeleri okuyan spiker altına imza atmakla yükümlüydü.


Toplumda şaşkınlık iyice artıyordu

DP döneminde radyodan çok okutturulan Vatan Cephesi’ne kaydolanların listesi haberleri o kadar çok artmıştı ki binlerce yeni nüfus cüzdanı da ortaya çıkmıştı. Toplumda şaşkınlık iyice artıyordu. Artık DP’liler birbirine ”Amma da çok çoğalıyoruz“ diye yarı şaka, yarı ciddi espriler yapıyordu. O dönemlerde Vatan Cephesine kayıtlar o kadar çok artmıştı ki hayatta olmayanlar, yeni doğmuş bebeklerin bile isimlerinin geçtiği iddia ediliyordu. Yani artık toplumsal hayat, siyasal hayata o kadar feda edilmek istenmişti ki, kimse bunun sonunu göremez olmuştu. Oynanan sadece bir oyundu. Kimse bunun ciddiyetinin farkında değildi. Sansür sadece basın üzerinde değil, toplumsal kayıtlara kadar sıçramıştı. DP’li kurmaylar nasıl bir ateşle oynadıklarını daha fark etmiyor, siyaseti kurumlar arasındaki gerginliği kadar taşıyorlardı. Nihayet yıllar sonra o dönemi yaşan DP’lilerin bir kısmı en önemli hatalardan bir tanesinin de Vatan Cephesi olduğunu kabul edeceklerdi. O dönemde elbette Vatan Cephesi yayınlarına tepki gösterenler de olmuştu. İstanbul’da bir grup vatandaş bir araya gelerek ajans haberlerini dinlememe derneği kurdular.


Gerginlik yaklaşan sonun habercisi

DP döneminde basına uygulanan sansürü DP’nin uyguladığı politikaları demokratik yollardan basına anlatamaması, bunun yerine toplumda gerginlik yaratacak kamplaşmaları körüklemesinde arayabiliriz. İktidar elinde bulunan olanakları, diğer basın araçlarına karşı, muhaliflere karşı propaganda aracı olarak kullanarak, toplumun diğer seslerini yansıtacak mekanizmaları görmezden gelmek istedi. Buna bir de toplumsal kurumlar arasındaki gerginliği tırmandıracak politika ve söylemler eklenince kaçınılmaz sona adeta adım adım yaklaşıldı. DP dönemi aslında özgürlüklerin yaşanacağı bir dönem olarak başladı. Eleştiri mekanizmasının algılanamayışı, bunun yerine toplumdaki farklı sesleri çatırtı olarak görme, demokratik mekanizmaları hayata geçirecek organları tekeline alma, muhalefet üzerinde baskı kurma gibi yöntemler bir araya geldiğinde, iktidar partisi DP’nin sonunu hazırladı. İktidarını antidemokratik yöntemlerle korumaya çalışan DP, demokrasilerde de olmaması gereken bir yöntemle iktidarı teslim etti. Sürecin ateşleyicisi ise basına sansür uygulamak oldu. DP’nin siyasal hayatta günümüze aktardığı en büyük deneyim bu olsa gerekir. Bu nedenle demokrasilerde dördüncü kuvvet olan medya başlangıçta çizdiğimiz kriter içerisinde değerlendirilmelidir. İlerleyen bölümlerde bu kriterin dışına çıkan iktidarların durumunu da basına uygulanan sansür üzerinden değerlendireceğiz.


Anonslar gerginlik kaynağı oldu

Radyolarda her gün Vatan Cephesi’ne katılanların anonsları yapılmaya başlanmıştı. Anlaşılacağı gibi işin çivisi çıkmaya başlıyordu. Radyolardan yapılan bu anonslar aslında iktidarın korku salma yöntemlerinden biri olarak da kabul edilebilir. Bir zamanlar iktidar saflarına katılanlar adeta açık oy, gizli tasnif yöntemiyle iktidar saflarına katılıyorlardı. O zamanların teknolojik imkanlardı, iktidarın teknolojiyi kullanabilme kapasitesi ve uyanıklığı ancak buna yetiyordu. İktidarlar Türkiye’de daha sonra daha değişik yöntemlerle yandaş olanlar, karşıda olanlar ayrımı zaten yapacaktı. DP’nin açtığı bu yol o zaman belki tahmin edilemezdi ama hiç de hayırlı değildi.


Kendi yöntemlerini kullanıyordu

Bu yol iktidarı perçinlemenin bir aracı olduğu kadar, muhalefete göz dağı vermenin bir yöntemi olsa da, Türk siyasal hayatı tarihinde kendine münhasır yerini almakla birlikte, bugünlere yönelik olarak da yol gösteriyordu. DP kendi yöntemlerini kullanıyordu. Bu yöntemlerin yanlışlığı söylense de kamusal alanda sorgulanamıyordu. Demokratik mekanizmaların işletilmesi yerine bu tür kendince şeffaflık yöntemleri demokrasiyi tıkıyordu. Bu aynı zamanda toplumu ikiye bölmek, bu yetmiyormuş gibi gerilim yaratmak sonuçlarını beraberinde getiriyordu. Gerginlik toplumda artık huzursuzluk boyutlarına varıyordu. Demokrat Parti iktidarı ”vatan Cephesi“ olmuştu. Listelerde yerini bulanlar Vatan Cephesi’nde yer almış oluyordu.

YARIN: DEMOKRAT PARTİ’NİN KORKUSU


Macit SOYDAN, YENİÇAĞ, 5 Şubat 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Basını Hiç Sevmediler - Macit SOYDAN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x