Baskın Oran’ın TESEV ve Soros Bağlantısı / Yılmaz DİKBAŞ

Baskın Oran’ın TESEV ve Soros Bağlantısı / Yılmaz DİKBAŞ

İletigönderen Balasagun » Cum Eyl 07, 2012 16:17

Prof. Dr. Baskın Oran

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Baskın Oran, Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği de yapmıştır.

Aldığı kararlar tavsiye niteliğinde olan, yaptırım gücü bulunmayan Avrupa Konseyi bünyesindeki Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nda da irtibat görevlisi olarak bulunmuştur.

Baskın Oran’ın TESEV ve Soros Bağlantısı

Baskın Oran 2004 yılında bir kitap yazdı. [1] 

Türkiye’nin demokratikleşerek güçlendiği görüşünü işleyen “Türkiye’de Azınlıklar” adlı bu kitabında Baskın Oran, Türkiye’de Ermeni ve Yahudi vatandaşlara hakaretin serbest olduğunu, halkın bir kesiminde Sevr paranoyası bulunduğunu, AKP ile Türkiye’nin iyiye gittiğini iddia etti.

Baskın Oran’ın bu kitabına parasal destek nereden geldi, biliyor musunuz?

Açık Toplum Enstitüsü’nden!

Açık Toplum Enstitüsü’nün Soros’un olduğunu bilmeyen kaldı mı?

Peki, kitabı hangi yayınevi yayınladı?

TESEV!

Türkiye Ekonomik Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), Avrupa Birliği’nden, sözde iki proje karşılığı, €686.129 hibe almıştır. [2] 

İlişkiler ağını görüyor musunuz?

Baskın Oran-Soros-TESEV.

Bu ağın adı, “İğfal Ağı”dır!

22 Ekim 2004 günü, Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu, “Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu Raporu” adlı bir rapor açıkladı.

Raporu, Baskın Oran yazmıştı.

Rapor, Temmuz 2003 toplantısında imzalanmış ve 1 Ekim 2004 tarihinde oylanarak kabul edilmişti.

Kurulun 78 üyesi bulunduğu halde 33 üye oylamaya katılmış, katılanların da sadece 24’ü ‘evet’ oyu kullanmıştı.

Baskın Oran’ın hazırladığı rapor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Milletine ve kurumlarına karşı birçok suç unsuru taşımaktaydı.

Bu raporda;

  • Avrupa devletleri, TC. Devleti’ne ve milletine karşı zor kullanmaya ve hatta ülkeyi işgale davet edilmekteydi.

  • Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez maddelerinden biri olan 3/1 maddesinin, “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” hükmü, kabul edilemez bulunmaktaydı.

  • Bir millet olarak Türk kimliği “etnik grup” olarak değerlendirilmekte ve alt kimlik olduğu iddia edilmekteydi.

  • Egemenlik ve bağımsızlık düşüncesi taşıyan hareket, “irtica” olarak görülmekteydi.

Kısacası, Baskın Oran’ın hazırladığı bu rapor açıkça, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapısının değiştirilmesini ve özellikle, Anayasanın “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” maddesinin kaldırılmasını ve bunun yapılması için de Avrupa’nın zor kullanmasını öngören bir ‘çağrı’da bulunmaktaydı.

1 Kasım 2004 günü, Baskın Oran’ın hazırladığı Azınlık Raporu’nu İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu televizyon kameraları önünde yaptığı basın toplantısında açıklamaya başladı.

Toplantıda bulunan Kamu-Sen Genel Sekreteri Fahrettin Yokuş, ani bir hamleyle raporu İbrahim Kaboğlu’nun elinden kaptı, yırtıp attı!

Azınlık Raporu’nu ‘ihanet belgesi’ olarak niteleyen Fahrettin Yokuş şunları söyledi:

“Raporu değil bir defa, bin, on bin, yüz bin defa karşımıza çıksa yine yırtarız.”

Fahrettin Yokuş, raporu hazırlayanların üniversitelerden atılan, Türkiye Cumhuriyeti ile kavgalı hocalar olduğunu savundu ve hükümeti suçladı. Hükümetin bunu kasıtlı olarak hazırlattığını söyleyen Fahrettin Yokuş;

“Raporu kendisi ortaya atamazdı, başka kurumlar aracılığıyla atabilirdi” dedi.

İnsan Hakları Danışma Kurulu’nda KESK’in de temsil edildiğini söyleyen Genel Başkan Sami Evren, rapora imza attıklarını ve sahiplendiklerini duyurdu.

Peki, KESK’i nasıl bilirsiniz?

KESK önce AB’ye başvuruda bulundu, hibe istedi. AB’den KESK için hibe çıktı. Ancak sonra neler oldu, kimler uyardıysa KESK, gelen AB hibesini kullanmadı! Yani iğfalin eşiğinden döndü!

06.11.2004 günü Rapor, İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen bir panelde tartışıldı.

Paneli yönetmek üzere kürsüye, İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy davet edilmesi protestolara neden oldu, yumruklar savruldu kavga çıktı.

Beyoğlu SSK’da görevli Dr. Hikmet Çevik, tıbbiyelilerin gür sesi olduğunu söyleyip, ülkeye ihanetle suçladığı Prof. Dr. Gençay Gürsoy’un oda başkanlığını reddetti ve;

“Herkesi bu ihanet toplantısını terk etmeye çağırıyorum”

Diye bağırdı. [3] 

Dr. Hikmet Çevik, Prof. Gençay Gürsoy’a şiddetle karşı çıkmada, onu ihanetle suçlamada haklı mıydı?

Haklıydı!

Bakın neden haklıydı.

Prof. Dr. Gençay Gürsoy’un başkanlığını yaptığı TTB (Türk Tabipler Birliği), AB’den toplam €602.806,77 hibe almıştı!

Prof. Dr. Gençay Gürsoy, AB hibesi karşılığı, Türk Tabipler Birliği’ni AB’nin “İğfal Ağı”na düşürmüştü!

AB hibesiyle iğfali reddeden Dr. Hikmet Çevik, isyan ediyordu!

AB hibesiyle iğfal edilen Prof, Dr. Gençay Gürsoy, yine kendisi gibi AB’nin iğfal ettiklerinden Baskın Oran’ın ihanet içeren raporuna destek veriyordu.

Ve bu haberi, aydınlanmanın gazetesi olduğunu iddia eden Cumhuriyet, “Tahammülsüzlük gösterisi” başlığıyla veriyordu!

Baskın Oran, hazırladığı raporda ‘devletin dili olmaz’ demiş, bu konuda hiçbir bilgi sahibi olmayan KESK Genel Başkanı Sami Evren de destek vermişti.

Baskın Oran düpedüz yalan söylüyordu.

Avrupa devletlerin anayasalarından örnekler vererek onun bu yalanını yüzüne vurduğum makalem, 06.11.2004 tarihli Yeni Adana gazetesinde ‘Devletin dili olur’ başlığıyla yayınlandı.

Aynı yazı, Kasım 2006’da Asya Şafak Yayınları tarafından yayımlanan “Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi” adlı kitabımın 703. sayfasında, ‘Cahil mi Hain mi?’ başlığı altında yer aldı. Bu yazımda; Fransa, Avusturya, Estonya, Slovakya, SIovenya, İspanya, Latviya, Lituanya ve Finlandiya anayasalarından maddeler aktararak devletin dili bulunduğunu gösterdim.

Baskın Oran’dan da, destekçisi Sami Evren’den de bugüne kadar hiç ses çıkmadı!

Baskın Oran’ın ‘Azınlıklar Raporu’nu destekleyenler arasında, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı ve dönemin YÖK üyesi Prof. Dr. Türkân Saylan da yer almaktaydı.

Peki, Prof. Dr. Türkân Saylan’ın Baskın Oran ile bir ortak noktası var mıydı?

Vardı.

Türkân Saylan, ÇYDD adına sözde dört proje karşılığı Avrupa Birliği'nden €193.548,73 hibe almıştı.

AB’nin hibe karşılığı iğfal ettikleri bir birlerini destekliyordu.

Prof. Dr. Türkân Saylan bununla da kalmamış, Amerika’da kumlu Hıristiyan Kiliseler Birliği’nden de para yardımı istemişti.

Türkân Saylan, Türkiye’de, Hıristiyan Protestan Misyonerliği yapmıştı.

Baskın Oran’ın yandaşlarından biri de, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Kâzım Genç idi.

Kâzım Genç, “Gelin Dostlar Bir Olalım” adlı sözde bir proje hazırlamış ve derneği adına AB’den €71.263 hibe almıştı.

Kâzım Genç, ‘Gelin dostlar AB hibesi alalım, hep birlikte iğfal edilelim’ demek istiyordu.

Görüyor musunuz, AB’nin iğfal ettikleri her fırsatta beraber oluyor, bir birlerini destekliyordu.

Baskın Oran’ın ‘Azınlıklar Raporu’ ile ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde Malatya milletvekili Süleyman Sarıbaş sert bir konuşma yapıyordu: [4] 

“Bu kepazelik raporunu hazırlayan entel devşirme takımı, maalesef gayelerine ulaştılar. Her ne kadar Başbakanlık direkt sahiplenmese de, Başbakanlık antetli kağıtlarla kamuoyuna zehirli salyalarını akıtmayı başardılar.

Bizi üzen, bu raporun Kandil Dağı’nda değil, başbakanlık salonlarında milletin vergisiyle maaş alanların hazırlamasıdır.

Bunlar, Barzani’nin danışmanlığını yapan Filistin kamp kaçkını, eski sosyalistler, şimdilerde liboş, bu şekilde AB’ye girerek finoş olacak zatlardır.

Azınlık arayanlar analarına, babalarının kim olduğunu bir kez daha sormalıdırlar.

Sözlerimi Bilge Kağan’ın ve Atatürk’ün özdeyişleriyle tamamlıyorum:

Ey Türk titre ve özüne dön!
Ne mutlu Türküm diyene!”



Baskın Oran Yalan Yazıyor

Baskın Oran, Radikal gazetesinde, ideal bir devletin nasıl olması gerektiğini anlatan bir dizi yazı yazdı. [5] 

Özetle söylediği; İngiltere, İspanya ve Fransa gibi ülkeler demokratik üniter devletin en iyi örnekleriydi. En rezili ise Türkiye!

Baskın Oran bu görüşünü kanıtlamak amacıyla, Fransız anayasasından bazı maddeleri kaynak olarak göstermişti.

Hürriyet gazetesi yazarı Özdemir İnce, tutmuş Fransız anayasasını açmış, Baskın Oran’ın kaynak olarak gösterdiği maddeleri tek tek incelemiş. [6] 

Ama hayret, bu yasa maddelerinde Baskın Oran’ın kanıt olarak gösterdiği tek bir sözcük bulamamış!

Yani, Baskın Oran göz göre göre yalan yazmış!

Nasıl olsa kimse açıp da Fransız anayasasına bakmaz diye, ver yansın yalanları sıralamış:

Özdemir İnce;

“Baskın Oran düpedüz okurlarını kandırıyor.
Çok ayıp”


Diyor.

Baskın Oran, ulusal devlet düşmanıdır.

Ama onun düşmanlık tarzı, aynı zamanda demokrasi ve bağımsızlık düşmanlığıdır.

Bu gerçeği saptayan Özdemir İnce, şu yargıya varıyor:

“Baskın Oran, ulusal devlet düşmanlığıyla temayüz eden kötü bir politikacı.”

Baskın Oran’ı İngilizler Satın mı Aldı?

Baskın Oran, Ekim-Aralık 2006 tarihlerinde Oxford Üniversitesi’nde, Türkiye üzerine altı konferans vermek üzere davet edilmişti.

İşte bu olaya gönderme yapan Cumhuriyet gazetesi yazan Mustafa Balbay, 26.11.2006 günü ART televizyonunda ‘Ankara Rüzgârı’ adlı programda, Emin Çölaşan ile yaptığı söyleşide şöyle dedi:

“Türk aydınlarının maddi ve manevi olarak satın alınması çok ciddi bir strateji...adını da vereceğim gerekirse, ben polemik sevmiyorum ama adını da vereceğim, Prof. Dr. Baskın Oran.” [7] 

Mustafa Balbay şunu anlatmak istiyordu.

Konferans adı altında İngilizler, maddi ve manevi olanaklar sağlayarak baskın Oran’ı satın almışlardır.

Yani Mustafa Balbay, çıkar karşılığı bir iğfalden söz etmekteydi!

Bu söylemi bir iftira olarak kabul eden Baskın Oran, mahkemeye başvurdu, Balbay’dan davacı oldu, tazminat talep etti.

Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi, Balbay’ı 3.500 TL manevi tazminata mahkûm etti, dosya Yargıtay’a gitti.

Yargıtay 4. hukuk Dairesi, Balbay’ın sözlerini ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamında değerlendirerek mahkeme kararını oybirliğiyle bozdu.

Gerekçeli kararda şu ifade yer aldı:

“Davacı, öğretim üyesi olarak özgürce düşüncelerini açıklayabildiğine göre, bu düşünceler aleyhine yapılan açıklamalara, sert de olsa katlanmak zorundadır.”

ABD, Siyonist Soros ve AB’nin hibe verip iğfal ettikleri, bu durumun kamuoyu tarafından bilinmesini istemiyorlar.

Birileri çıkıp foyalarını ortaya koyunca da, soluğu mahkemede alıyorlar...

Soluğu mahkemede alıyorlar da ne oluyor?

Sert de olsa, katlanmak zorunda kalıyorlar!

15 Aralık 2008 tarihinde Baskın Oran; kendi kendilerini aydın ilan eden bazı kişilerle birlikte “Ermenilerden Özür Diliyoruz” kampanyasını başlattı.

Bu kampanya ile ilgili yabancı gazetelere konuşan Baskın Oran şöyle diyordu: [8] 

“1923’ten beri beynimizi yıkıyorlar. Bu kadar cehalet, bilgisizlik eğitim sistemimizden gelmektedir.”

Ermenilerden Özür Dileme kampanyası sonucu Baskın Oran, doğal olarak ağır tepkiler aldı.

Bakın, Baskın Oran bu tepkileri Hürriyet gazetesinde yaptığı söyleşide nasıl değerlendiriyor: [9] 

“Türk halkının bu kadar düşük düzeyde olduğunu sanmıyordum.”

ABD, Siyonist Soros ve AB’den aldıkları para karşılığında iğfal edilenlerin ortak bir noktası bulunmaktadır. Bu kişiler hep kendilerini Türk halkından ayrı, Türk halkının üstünde görürler.

Kişisel çıkar karşılığı iğfal edilmek nasıl oluyor da onlara bir tür üstünlük sağlıyor, anlamak olanaksızdır!

Baskın Oran, “Türküm” denilmesine de karşı!

“Türkiyeliyim” denilmesi gerekiyormuş!

“Ben Türküm” demek, ırkçı bir söylemmiş, çağdaşlığa aykırıymış!

Örnek olarak yine AB ülkelerini gösteriyor.

Fransızlar, Fransalıyım derlermiş!

Almanlar, Almanyalıyım derlermiş!

Baskın Oran yine hiç sıkılmadan yalan söylemektedir.

Fransız, “Ben Fransız’ım” der, Fransalıyım demez!

İngiliz, “Ben İngiliz’im” der, İngiltereliyim değil!

İspanyol, “Ben İspanyol’um” der, İspanyalıyım demez!

İtalyan, “Ben İtalyan’ım” der, İtalyalıyım değil!

Alman, “Ben Alman’ım” der, Almanyalıyım demez!

Şu artık adet haline geldi.

AB’nin para vererek ya da türlü kişisel çıkarlar sağlayarak iğfal ettiği kişiler; adları, unvanları ve makamları ne olursa olsun, hiç sıkılmadan, hiç utanmadan yalan söylerler, gerçekleri saptırırlar, herkesi kandırmaya çalışırlar...

Prof. Dr. Baskın Oran ve Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu hakkına “Azınlıklar ve Kültürel Haklar Raporu” nedeniyle Türk Ceza Kanunu 216. maddesinde tanımlanan “halkı kin ve düşmanlık tahrik etme” ve 301. maddesinde tanımlanan “devletin yargı organlarını alenen aşağılama” suçlan uyarınca dava açıldı.

Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi, Baskın Oran ve İbrahim Kaboğlu hakkında açılan davayı, TCK’nın 301. maddesi yönünden düşürdü, 216. maddede tanımlanan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan da beraatlarına karar verdi.

Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 8. Dairesi, TCK’nın 216. maddesinden verilen beraat kararını, suçun maddi ve manevi unsurları oluştuğu gerekçesiyle bozdu, 301. maddede tanımlanan suç yönünden ise Adalet Bakanı’nın izni gerektiğine işaret ederek, izin alınması gerektiğine hükmetti.

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Baskın Oran ve İbrahim Kaboğlu’nun TCK 301. maddesinden yargılanmalarına izin vermedi.

Yani, Baskın Oran ve İbrahim Kaboğlu, “devletin yargı organlarını alenen aşağılama” suçlarından aklanmadılar!

Kendileri gibi bir AB Mandacısı olan Mehmet Ali Şahin, yargılanmalarına izin vermediği için paçayı kurtardılar!

Baskın Oran’ı Sorguluyorum

Sanrım, Baskın Oran’ı yeterince tanıdınız.

İşte bu Baskın Oran, ‘Ermenilerden Özür Diliyoruz’ kampanyasının önde gidenlerinden oldu.

Bu yazımın başında, sözde Ermeni soykırımı ile ilgili, bilimsel araştırmalara dayanılarak hazırlanmış 14 kitabın adını tek tek vermiştim.

Baskın Oran’dan bu kitapların tümünü okumuş olmasını beklemiyorum.

Acaba bu kitaplardan bir tanesini olsun okumuş mudur?

Üniversite öğretim üyeliği ve büyükelçilik yapmış olan tarih araştırmacısı Kâmuran Gürün’ün (1924-2004) “Ermeni Dosyası” adlı kitabını okusun, yeter!

Kâmuran Gürün bu kitabını; İngiliz, Fransız, Amerikan, Alman ve Osmanlı arşivlerini inceleyerek yazmıştır.

Ermenilerden özür dileyen Prof. Dr. Baskın Oran, gerçekten dürüst bir akademisyen ise, Kâmuran Gürün’ün “Ermeni Dosyası”nı okuduktan sonra da bakalım aynı tavrını sürdürecek mi?

Sizce, Baskın Oran bu dürüstlüğü gösterecek midir?

Dürüst olmayan kişiye, bilim adamı diyebilir misiniz?

Dürüst olmayan, ahlâklı olabilir mi?

Dipçe:
 [1]  Baskın Oran, “Türkiye’de Azınlıklar-Kavramlar, Teori, Lozan, İç Mevzuat, İçtihat, uygulama”, TESEV Yayınlan, İstanbul, 2004
 [2]  Yılmaz Dikbaş, “Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi”, Asya şafak Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 2007, sayfa:348
 [3]  Cumhuriyet, 07.11.2004
 [4]  Hürriyet, 27.10.2004
 [5]  Radikal, 6-11 Eylül 2009
 [6]  Özdemir İnce, “Baskın Oran okurlarını kandırıyor”, Hürriyet, 29.09.2009
 [7]  Radikal 11.02.2010
 [8]  Le Monde gazetesi, 19.12.2008
 [9]  Hürriyet Pazar, 18 Ocak 2009



Yılmaz DİKBAŞ’ın, İĞFAL adlı kitabından alınmıştır. s. 112~121
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Şu dizine dön: Yılmaz DİKBAŞ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x