BEN DE GÖRDÜM!

BEN DE GÖRDÜM!

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Kas 03, 2017 19:08

BEN DE GÖRDÜM!


Bir sahil köyündeyim. Yaşıyorsak, tüm yaşanılan acılara karşın; zaman durmuyor, akıp gidiyor...

Güneşli, sıcacık bir Akdeniz öğlesi. Sıcaklık yirmi beşin üstünde. Yaz sürüyor. Komşular, budadıkları zeytinin, daracık yürüme yoluna düşen, kocaman, capcanlı dallarındaki zeytinleri topluyorlar. Zeytinlerin bir kısmı yeşil, dal uçlarındakiler parmak gibi, morarmışlar.

Zeytinleri dallarından sıyırıp kovalara toplarken, bir mesaj geliyor, hanımlardan birinin akıllı telefonuna:

“Bir mülteci (sığınmacı) gemisi yakalanmış, sahile çekiliyor, görmek isteyen gelsin!”

Hanımlar birbirine sesleniyor, eşlerine haber veren, duymayana haber ileten iletene... Günlerdir sokağa, insan içine çıkmayan biri olarak, merakımı yenemiyorum, iskeleye kadar onlarla iniyorum.
Kolay mı, hep gazetelerde resimli haberleriyle gördüğüm bir ülke gerçeğini, insanlık dramını gözlerimle göreceğim.

Giderken aramızda konuşuyoruz, herkesin ilk sözü,”Neden yakalıyorlar onları? Boğazımıza kadar Suriyeli doldu memleket, bıraksınlar, asalaklar, ekmeğimize göz koyanlar Avrupa’ya kaçsın, Yunan’a gitsin..."

İskele kalabalık. Kıyıdaki, betondan alçacık yükseltilere kadınlar oturmuşlar, sıra sıra dizili tahta taklidi taş kanepelerde de kadınlar, çocuklar var. Erkekler arkalardan bakıyorlar, bir kısmı iskeleden gemiyi gözlüyor meraklıların. Herkes karşıdaki Rus bayraklı, gövdesi koyu mavi, iki yanına “sahil güvenlik” gemisi dayalı “kaçak”gemisini gözlüyor. Güverte boş, kimseler görülmüyor. Biri bağırıyor:

“A... Gemi yan yatmış, batıyor!” Usta gemici bir kadınımız, onu yanıtlıyor: “Gemi batmıyor, kaçaklar bir yana yığılmış, bu yüzden gemi dengesini yitirmiş.”

Yine biri bağırıyor:

“Bakın bakın birkaç kaçak güvertede. “Selfi” ( özçekim) yapıyorlar." Köyden de olayı telefonlarına çekenler, bu günün anısını “sosyal ağlar”da yayınlamak isteyenler var.

Buraya kadar izliyorum olayı, sonrası duyduklarım...

Yakalanan geminin öyküsü köyde dilden dile dolaşıyor:

Yabancı bandıralı (bayraklı) bu gemi üç gündür buralardaymış, dolaşıp duruyormuş. Herkesin dikkatini çekmişmiş. Sonra, Sahil Güvenlik, ihbar üzerine mi, devriye gezerken mi ne, gemiyi durdurmuş, içerde kimse yok, bir de alttaki ambar bölümüne bakmışlar ki, küçücük gemide yüzün üstünde insan, kadın erkek, üst üste yığılı...

Öykü anlatıldıkça, meraklar gideriliyor ama gerçekler insan olanın bağrını yakıyor.

Ne, bildiğimiz, yaka silktiğimiz Suriyeli kaçkınlar var burada, ne de o bildik görüntüler...

Rus bayraklı gemiden, köyün gemileri, kaçakları sahile, güvenlikçilerin kontrolünde taşımışlar. Kimleri mi? Somalilileri. Yüz ellinin üstünde kişi, üst üste taşınıyormuş İtalya’ya götürülmek için. (Rus kaptanlar kaçmış, gemi yerli kaçakçılara devredilmiş bir iki gün önce, denildiğine göre.) İçlerinde az sayıda Afganlı, Pakistanlı da varmış.

Bunu duyunca minübüslerle ilçeye taşınan bu kaçakların son partisini, götürülmeden görmek için yeniden sahile indim.

İki Afrikalı kadın, yanlarında bir güvenlik görevlisi köyün tuvaletine doğru geliyorlardı, karşılaştık.

Kadınlar genç, kutuplara gider gibi giyinmişler. Havanın yaz gününden farksız olduğu böyle güneşli bir günde üstelik. Başlarında el örgüsü kara bere. Ciltleri koyu, berelerinin rengine yakın. Üstlerinde baklava dilimli içi dolgulu kalçaları örten boyda kalın ceketleri var. El çantaları, boyundan çarpraz asılı. Ayaklarında kışlık, kar botu. Biri dar pantolonlu, diğeri, etekli; kadının çiçek desenli etekleri savruluyor yürürken. Güvenlik, tuvaleti gösteriyor parmağıyla, İngilizce bir şeyler diyerek. Durup, uzun uzun kadınlara bakıyorum, buralara gelen turistlere hiç benzemeyen kadınlara...

Güzel, derli toplu giyimliler, belli ki ekonomik güçleri iyi bu kadınların. Aralarında konuşuyorlar hiç duymadığım bir dille.

Sonra onları taşıyacak son minibüsü görüyorum, iskelenin hemen yanında, daha önceleri deniz olan, doldurularak meydan oluşturulan orta alanda. Aracın koltukları kara derili yolcularla dolu. Hepsi de iyi giyimli, sessizce oturan, üzüntüden karalar bağlamış genç insanlar. Yas tutulan evlerdeki havayı soluyorsun onlarla. Tuvalete giden iki kadın bekleniyor. Kadınlar, yine önlerinde güvenlikçi, salına salına dönüyorlar, kendilerini bekleyen minübüse.

Kişi başı yedi bin küsur dolar ödemişler, İtalya yoluyla Avrupa’ya geçmek için, anlatıldığına göre. Sahilde, son alındıkları gemide üst üste bekleşirlerken bu kaçaklar, köyün bazı gençleri onlara bakıyor, aralarında konuşuyorlarmış; algıları yeni teknoloji aygıtlarıyla bağımlı gençler, bu acılı insanlık öyküsünden ders çıkaracaklarına, kirli siyasete, insanın sömürülmesine, paranın insanlığı yenmesine, insan kaçakçılarının açgözlülüğüne, vatanlarından binlerce kilometre ötede, daha iyi bir gelecek uğruna kendilerini yabancı bir ülkede, bir Akdeniz köyünde buluveren, aldatılan, soyulan bu zavallılara üzüleceklerine, kaçakların ellerindeki telefonlara takmışlar akıllarını, şöyle derlermiş:

“ Aha, telefonlarına bak, şu son model değil mi? A... adamın elindeki, “Alpha!” Benim de öyle bir telefonum olaydı, birini, sorsak da, bir şekilde onlardan alabilsek...”

Feza Tiryaki, 3 Kasım 2017

Yazıya ek:
http://www.dha.com.tr/…/kendisi-de-multeci-ol…/haber-1549152
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x