BİR KOLLOKYUMUN ARDINDAN ORTA-DOĞU’DA SİVİL TOPLUM

BİR KOLLOKYUMUN ARDINDAN ORTA-DOĞU’DA SİVİL TOPLUM

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cmt Oca 16, 2016 22:47

BİR KOLLOKYUMUN ARDINDAN
ORTA-DOĞU’DA SİVİL TOPLUM
15 Ocak 2016 günü, Paris Jeopolitik Akademisi, ’Orta-Doğu’da sivil toplum : Avrupalı bir bakış’ konulu, uluslararası bir kollokyum düzenledi.
Akademi başkanı Ali Rastbeen, Sorbonne’dan Jean-Antoine Duprat, Tahran Üniversitesi’ndn Reza Majidi ve Ahmed Naghibzade, INALCO’dan Bruno Drewski, Akademi danışmanlarından Alain Corves konuşmacılar arasında idi.
Dinleyici ve tartışmacılar arasında da Suudi Arabistan, Suriye ve Yemen’den akademisyen ve gazeteciler vardı.
Suudi Arabistan’da da ‘akademsiyen’ var mı diye sorulabilir.
Fransa’da yetiştirilmiş profesörleri var.
Var var olmasına da, ‘hala bütün islam dünyası, Suudi Arabistan’a dönerek namaz kılmakta’ diyen akademisyen-profesör dr’lar bunlar.
Akademisyen ve imza
Türkiye’de ‘sivil toplum’ konusunu ise, akademisyen değil ama bir hukukçu sundu: Philippe Kalfayan.
‘Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu’ eski genel sekreteri.
‘İnsan Hakaları’ konusunun da ‘kimlerin’ tekelinde olduğunu göstermesi bakımından önemli.
Türkiye’de, büyük olasılıkla, Sezgin Tanrıkulu’nun temsilciliğini yaptığı ‘İnsan Hakları’ olmalı.
Nitekim, Philippe Kalfayan konuşmasına, bin bilmemkaç ‘akademisyen’in imzaladığı ‘Barış Bildirisi’yle başlayıp, ‘Türkiye’nin içine sürüklendiği kaos’tan çıkıp çıkamayacağını vurgulayarak sözlerini bitirdi.
‘Bütün islam dünyası, Suudi Arabistan’a dönerek namaz kılmakta’ diyen ‘Akadesmisyen’lere benzer bir biçimde, ‘bütün Avrupa’nın gözü Türkiye’nin ne zaman dağıtılacağı’nda demek istedi ‘insan hakçı’ hukukçu.


Don Kişot
Kimileri için ‘Don Kişot’luk olarak görülse de, tüm eleştirilerinde bilimsellik ve nesnelliğe özen gösteren biri olarak, “Sayın Kalfayan’ın sunumu bilimsel olmaktan çok ideolojiktir’ diyerek karşı çıktım, Türkiye ile ilgili değerlendirmelerine.
İranlı akademisyen’in altını çizdiği gibi, Orta-Doğu’da biri Türkiye ve diğeri İran olmak üzere iki ‘Devlet-Ulus’ olduğunu, geri kalan ‘Devlet’ ve ‘Devletimsi’lerin Devlet-Ulus kategorisine girmeyeceğinin altını çizdim.
Türkiye’deki ‘Akademsiyen’lerin imzaladıkları ‘bildiri’nin, Hükûmeti eleştirmekten çok ‘Devlet’i yıkmak isteyenleri desteklediğini söyledim.
Hükûmeti eleştirmek ile ‘devleti yıkmak’ arasında bir ayırım yapılması gerektiğini; birinci kategoriye giren ‘sivil toplum’ kuruluşlarını belki ‘sivil’ diye nitelendirmek olası olsa da, ikincileri ‘terörist’ olarak nitelendirmek gerektiğini vurguladım.
Sivil Toplum ve Devlet-Ulus
Her ne kadar, benim eleştirilerime gerek konuşmacı ve gerekse gazeteci-yazar Richard Labeviere katılmadı iseler de, biri hukukçu diğeri gazeteci-yazar idiler.
Oysa ben ‘akadesmisyen’lere, ‘bilim adamaları’na sesleniyordum ve hiç kuşkum yok beni en çok anlayan Profesör Dr Ahmed Naghibzade oldu.
Türkiye’de ise, salt ‘bildiriye imza’ koyanlar değil ‘imza koymayanlar’ın çoğu da, hâlâ, ‘ulus devlet’ diye uydurma, temelsiz, anlamsız, sahte bir ‘terim’in peşinde koşmaktalar.
Bunların içinden, ‘ezberci’ olmayıp, ‘usavurmayı’ becerebilen biri çıkıp da, Kuveyt’ de mi, Bahreyn’de mi, Katar’da mı, Umman da mı, Yemen’de mi ‘ulus’ olduğunu ileri sürebilecektir?
‘Ulus’u bir yana koyalım, ‘Kuveyt’de mi, Bahreyn’de mi, Katar’da mı, Umman da mı, Yemen’de mi bir ‘Devlet’in olduğunu kanıtlayabilecektir?
Eee nasıl oluyor da, hâlâ, ‘ulus devlet’ diye bir ‘genelleme’nin peşine takılabiliyor, ondan sonra da ‘sivil toplum’dan söz edebiliyorsunuz?
‘Sivil Toplum’ kavramı da, İtalyan Faşizmi’ne karşı, 1920’lerden sonra Gramsci’nin ‘bulduğu’ bir kavram olmayıp, kökeni Rousseau’ya giden ‘aydınlamacı’ bir kavramdır.
Gramsci’nin yaptığı ise, onu ‘üstyapı’ kurumu olarak öne çıkararak, kendi ‘politika kuramı’na dayanak yapmak olmuştur.
Günümüzde ise, ‘sivil toplum’ terimiyle, ‘politik toplum’ olarak ‘Devlet’i ‘ele geçirmeyi’ hedefleyen değil, ama onun karşısında, bir ‘baskı grubu’ olarak, kendi çıkarlarına uygun ‘politikalar’ uygulanması için çabalayan ‘kurum ve kuruluşlar’ anlatılmak istenmektedir.
İşte, ‘Devlet’i ele geçirecek güçte olmadıkları halde, ‘baskı grubu’ olmakla yetinmeyip, salt ‘Devlet’i yıkarak bir ‘kaos’ ortamı yaratarak, bulanık suda balık avlamak isteyen kuruluşlar ise ‘sivil’ değil ‘terörist’ kuruluşlardır.
Akademi ve ‘syen’
Onlara destek ‘bildiri’si yayınlar ise, Akademi’nin ‘syen’ bölümünü oluşturmakta, yani ‘yan kapısın’a kapaklanmış bulunmaktadırlar.
Türk üniversitelerine ‘bilim’ girdiği zaman, bunlar ‘arka kapı’dan kaçacak olanlardır.
Meğer, ‘Türkiye üniversitelerinde bilim yapma olanağı kalmamıştır’ diye, 30 yıl önce boşuna yazmamışım.
İmza koymayan ‘syen’ler ise, Devlet ve Ulus’u, o arada ‘Devlet-Ulus’u kavrayamadıkları sürece; Türkiye’yi ‘dünyanın merkezi’ olarak görmeye devam edeceklerdir.
Bunların diğerlerinden ‘az tehlikeli’ olduğunu ileri sürmek de ‘çok tehlikli’dir aslında..
Buradan böyle görünüyor da..
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1532
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x