Birleştirici (Üniter) Devlette İki Dil ve Özerklik!

Birleştirici (Üniter) Devlette İki Dil ve Özerklik!

İletigönderen Ram » Pzt Oca 03, 2011 18:03

BİRLEŞTİRİCİ (ÜNİTER) DEVLETTE İKİ DİL ve ÖZERKLİK!

ABD Başkanı Barack Obama 7 Nisan 2009 tarihinde Istanbul’daki Tophane-i Amire’de bir grup öğrenci ile konuşurken 150 yıllık dostluk ve 50 yıllık da -çuvallısını es geçtiği- müttefiklik üzerine aşınmış birtakım malûm lâflardan sonra sözlerine aynen şöyle devam etmişti:

    Türkiye'deki Kürt azınlığının bu toplumda özgür bırakılmasını, eşit fırsatlara erişebilmelerini, fırsatlar konusunda eşit olacaklarını; Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakanın da bu konuya bağlı olduğunu düşünüyorum. Azınlıkların toplum bütününün bir parçası olmalarının sağlanması gerektiğini düşünüyorum."

Ardından, sekiz ay sonra 11 Aralık 2010 tarihinde Hürriyet gazetesine verdiği demeçte aynı anlama gelen başka sözcüklerle bu kez değişik söylem tamlamaları yaptı.

Yani Başkan kişi, Amerikan diplomatik dilinin henüz gelişime muhtaç kötü bir sürümüyle sözü “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!” demeye getirmişti. Burada “kız”, kaç zamandır farkına varmadan ABD’nin oyununa gelmiş Kürt kökenli vatandaşlarımızın kışkırtmacı sözde liderleri ve “gelin” de Obama’nın kısa ziyaretindeki muhatapları Sayın Cumhurbaşkanı Gül ile Sayın Başbakan Erdoğan idiler.

Çok geniş ve kalabalık Türk kavimleri ailesinden Oğuz Türk’ünün, yani bizlerin yalnızca Anadolu’daki 939 yıllık varlığına karşılık devlet geçmişi henüz 234 yıl olan şu göçmen kökenli ABD’de yönetimler ülkenin çıkarını gerçekleştirmek için aba altından gösterilen sopa gibi kullandıkları, yüksek teknolojiyle de destekli üstün askeri güçlerine dayanarak herkese akıl hocalığı yapmağa kalkarlar. Broadway alışkanlığıyla olacak ki bu kez siyasî “show” yapmak için Kürt kökenli vatandaş ve yaklaşık bin yıllık da kardeşlerimize göz kırparak “toplumda özgürlük ve eşitlik” derken bilmezler mi ki Türkiye Cumhuriyeti’nde Cemal Gürsel, Ferit Melen, Turgut Özal gibi Türk-Kürt karışımı ya da Kürt kökenli Cumhurbaşkanı ve Başbakan’lar ile sayısız da siyasetçi gelip geçmiştir iktidardan?

Obama’nın sözünü ettiği “eşit fırsat”ın bundan da iyisi ancak can sağlığıdır. Türk olsun Kürt olsun ya da bir başka etnik kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, yaşamda herkesin, her önüne gelenin bir yerlere yükselecek hâli yok herhâlde! Böyle bir kural da yok zaten! Bunu hiç kuşkusuz Başkan da biliyordur! Çünkü, bizzat Amerikan propagandasının safdillere “eşit fırsatlar ve sonsuz imkânlar ülkesi” olarak tanıttığı milyonerler ve milyarderler diyarında iki yıl önce, 2008’de, 49 milyon insan açlık sınırında yaşıyordu. 1  Durum 2009’da daha da kötüydü. 2 

Ama Kürt kökenli vatandaşlarımız ekonomik yaşamda holdinglerden tutun da irili ufaklı işletmelere, siyasette bakanlığa, milletvekilliğine, bürokraside en üst düzeye, çıkarttıkları albümlerle kuşkusuz kazançlı müzik sanatında saz ve ses “yıldız”lığına ve saireye varıncaya kadar şu güzelim ülkenin tüm etkinlik alanlarında geldikleri yer için Ulu Tanrı’ya şükredeceklerine son zamanlarda sürekli düzen ve huzur bozuyorlar. Hele de köylü soydaşlarının sırtından geçinen feodal toprak ağaları! Bir de demezler mi “na’palım, babamızdan dedemizden kaldı!” diye. Böylesine na’pılır? Nankör denilir!

Seksenyedi yıllık Cumhuriyet tarihimizde hep olduğu üzere, Başkan Obama’nın kürsüsüne çıkmakla onurlandığı TBMM’nin 542 sandalyelik şimdiki 23. yasama döneminde de 70 kadarı, yani 1/4’ü 335 milletvekiline sahip AKP’den olmak üzere ikitidar ve muhalefet partilerine mensup 180’e yakın Kürt kökenli milletvekili ile etnik açıdan salt Kürt olan BDP’nin de 20 milletvekili var.

Sanki ülkesi sütlimanmış da başka bir derdi, bir sorunu yokmuş gibi süper güç ABD’nin kadir başkanı durup dururken arka çıkar da onlar boş dururlar mı? Tutturdular Kürtçe de Kürtçe diye, bir Kürtçe sımarıklığıdır gidiyor maşallah! Sürekli istiyor da istiyor, her fırsatta kışkırtarak sabrın sınırlarını yokluyorlar. Yaklaşan seçim öncesinde yeter ki gerginlik olsun da çekim güçlerini, dolayısıyla da oy oranlarını arttırabilsinler.

Neymiş efendim? Kürtçe ihya edilmeliymiş! Engeleyen mi var? Yooo! Nitekim, tüm Türkiye’de Kürtçe konuştukları gibi özel Kürtçe kursları da açtılar, rağbet görmedi. Şimdi de Mardin Artuklu Üniversitesi’nde bir Kürt Dili ve Kültürü Ana Bilim Dalı Kürsüsü kuruldu. Ama göreceğiz bakalım burada da öğrenime ilgi ve devam keyfiyeti nasıl ve ne dereceye kadar olacak?

Hayır efendim bu da yetmezmiş! Peki, daha ne isterler? Ne olsun? Güneydoğu’daki devlet ve toplum yaşamının her kesimi için ısrarla dayatmaya çalıştıkları gibi, eğitim de iki dilde olmalıymış. Yani, Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için ana dilde eğitim; Kürtçe eğitim!

Hele bi’ durun, şöyle bi’ etrafınıza bakın da bi’görün bakalım yedi düvelde no’luyomuş?

Hiçbir devletin etnik yapısı bağdaşık (homojen) değildir! Dünyada sayısız etnik azınlık ve bu azınlıkların da vatandaş kimliğiyle yaşadıklar çeşitli devletler var.

Örneğin, Cermen kökenli bazı eski Alman kabile adlarının yansıdığı 16 eyâletten oluşan Federal Almanya’da 82 milyonluk nüfûsun %96’sı ana dil olarak Almanca konuşur. Resmi dil de Almanca’dır. Ama Almanca’nın yüzyıllar boyu bölgeden bölgeye farklılaşmasıyla ortaya çıkan çeşitli Alman lehçeleri mevcut olup özel yaşamda kullanılan bu lehçeleri standart Almanca bilen doğma büyüme bir Alman bile tam olarak anlamaz. Danca, Frizce, Romanca ve Sorbça (Sırpça) konuşulan belli başlı yerel diller arasındadır. Ayrıca, 700 bini Alman vatandaşlığına geçmiş 2,6 milyon Türk göçmen de yine özel yaşamda Türkçe, az sayıda başka göçmen ise Lehçe, Boşnakça ve Rusça konuşur. Ama eğitim 16 federal eyâletten her birinin kendi sorumluğunda olmasına rağmen eğitim dili hepsinde, yani tüm ülkede Almanca’dır. Herhangi bir ödün değil söz konusu olmak, düşünülemez bile!

Bir başka örnerk: Denizaşırı toprakları hariç, Fransa Cumhuriyetinde Bask’lar, Breton’lar, Alman’lar, Flamanlar, Katalan’lar, Korsikalı’lar ve Oksitan’lar! Ülkenin 64 milyonluk nüfusu içinde 8,1 milyonluk bir kütle oluşturuyorlar. Bir de 3,7 milyon kadar Arapça konuşan çoğunluğu Mağripli Müslüman göçmen var. Toplam 11,8 milyon! Türkiye’deki Kürt nüfusu kadar! 3  Hepsi de özel hayatta, evde, aralarında, sokakta kendi dillerini rahatça konuşuyorlar. Fakat Fransa’da resmî dil fiilen (de facto) Fransızca’dır! Kezâ, anayasa maddesi olmuş eğitim dili de! Yerel diller, istenilirse özel okullarda öğrenilebiliyor.

Bir üçüncü örnek: Büyük Britanya’daki Birleşik Krallık, İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda ile çevresindeki bir sıra küçük adacıktan oluşur. 61,8 milyonluk nüfusun %92’si beyaz ırka mensup olup %8’i eski sömürgelerden göçmüş, beyaz olmayan etnik gruplardır. Birleşik Krallık’a dahil Kuzey İrlanda’da İrlandaca, kuzeyinde Ulster lehçesi, Britanya adasında İskoç dili, İskoç-Gal lehçesi ve Gal dili (Wales, Welsh), güney batısındaki Cornwall’da Corn dili ile sekiz(!) yerel dil ve lehçe daha konuşulur. Ama Kraliyetîn resmî dili nüfusun %95’inin konuştuğu İngilizce’dir. Öğrenilmesi maddî manevî her bakımdan teşvik edilmekte ve etnik gruplar ile tüm yabancıları da kapsamak üzere eğitim İngilizce olarak yapılmaktadır.

Türkiye'deki Kürt azınlığının bu toplumda özgür bırakılmasını, eşit fırsatlara erişebilmelerini, fırsatlar konusunda eşit olacaklarını” ve “azınlıkların toplum bütününün bir parçası olmalarının sağlanması gerektiğini” düşünen Obama’nın ırk ve etnik açılardan çok farklı bir göçmenler ülkesi olan ABD’ye gelince:

Aralık 2010 itibariyle yapılan tahminlere göre nüfûs yaklaşık 311 milyon cuvarında. Yine aynı tarihlendirmenin tahminî rakkamlarına göre bu nüfusun 230 milyon kadarı Avrupa, 6 milyon kadarı da Yahudi olmak üzere Orta Doğu kökenli beyaz, 38 milyonu Afrika kökenli siyah, yaklaşık 14 milyonu Asya kökenli, 2,6 milyon kadarı Amerika ve Alaska yerlisi, hızla artmakta olan 48 milyonu da Hispanik denilen Güney Amerika ve Ispanyol kökenli Latin ırktan. Nüfusun %82’sinin ana dili Kuzey Amerika İngilizcesi; %96’sı da bu dili iyi ya da çok iyi konuştuğunu söylüyor. Ama İngilizce federal düzeyde ortak resmî dil değil! 28 eyalette resmî, 21 eyalette de resmî olmayan çoğunluğun dili kabul ediyor. Fakat devlet işleri bütün eyaletlerde Kuzey Amerika İngilizcesi ile yürütülüyor. 1848’e kadar Kaliforniya ve güneybatudaki Meksika egemenliği ile Avrupalıların sömürge döneminden (1492-1776) kalma diller olarak İngilizce ve Fransızca ile İngilizce ve Ispanyolca’nın birlikte resmi dil olarak kullanıldıkları üç eyalet var: Louisiana, Maine, New Mexico. ABD’nin Pasifik Okyanusu!ndaki denizaşırı topraklarında ise hem oraların yerli dili hem de İngilizce bir arada resmi dil olarak kullanılıyor.

Başat dil İngilizce’nin ardından önemli derecede Ispanyolca, biraz daha az düzeyde Almanca, Fransızca, İtalyanca ve diğerleri ile Hint-Avrupa kökenli diller gibi Asya ve Pasifik dilleri de konuşuluyor. Ama ABD’de eğitim dili kesinlikle İngilizce! Hattâ millî eğitim dili olarak kabûl edilmesi için her yıl Kongre’ye kanun tasarısı üzerine kanun tasarı veriliyor fakat temsilciler meclisi üyeleri ile senatörlerin yeniden seçilme, yani ikbal endişesi yüzünden kıl payı oy farkıyla gündeme alınmıyor. Ülkede İngilizce’nin resmi dilden de öteye hem millî dil hem de millî eğitim dili olmasınına yönelik çok kuvvetli bir akım var. Ve bu akım yıldan yıla daha da güçleniyor.

A.B. ile A.B.D.’de durum bu! Hiç kimse oralarda kalkıp da, örneğin Amerika’da hâlen nüfusu 49 milyon olan ve 2050’de 90 milyona ulaşacağı hesaplanan Hispanikler “ana dilde, Ispanyolca eğitim isteriz; özerklik isteriz!” diye tutturmuyor, öyle bir dayatmada bulunmuyorlar. Eğer bulunurlarsa demokrasi şampiyonu A.B.D.’de devlet ve toplum olarak nasıl bir tepkiyle karşılaşacaklarını iyi biliyorlar.

Pekâlâ, neticesiz kalmaya mahkûm mantıksız dil ve özerklik dayatmaları karşısında ya birilerinin, bir yerlerin sigortaları günün birinde nihâyet atar da “ne Avrupa Birliği, ne de Amerikası!” denilirse ne olacak? Yoksa murat bu mudur? Eğer bu ise, Mustafa Kemal Atatürk’ün “...mevzubahis vatansa, gerisi teferruattır” sözlerini çağrıştır öyle bir ortamda o zaman kim ne diyebilir ki?

Onun için demagojiden başka birşey olmayan iki dil ve özerklik türünden seçim polemiğini, bağırıp çağırmayı bırakın da adam gibi, efendi efendi konuşun – konuşalım! Köprüyü geçinceye kadar sırt sıvazlayan çatma ağabeylere, amcalara güvenmeyin. Güvenenlerin hâli Irak’ta meydanda! Evet, sorunlarımız var! Gerçeklerin amir olduğu mantık çerçevesinde çözebiliriz de! İkbal düşkünü demagog liderlere ve açılım mugalatasına rağmen yine de Türkiye’den iyisi bulunamaz!

Bölüp yönetmeyi gözeten İngiliz özgününden bozma Amerikan oyununa sakın ha!, gelmeyelim!!!

MGK da son noktayı koydu zaten!
E. Fuat TEKÇE, 31 Aralık 2010 - Güncel Meydan
 1  ABD Tarım Bakanlığı'nın Yiyecek Güvenliği Anketi 2008 sonuçları. 2  Yukarıdaki aynı kaynak. 3  BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş “iki dil”e ilişkin olarak 20 Aralık 2010 tarihinde yaptığı bir konuşmada 20(!) milyonluk Kürt nüfusundan söz etti. Oysa, 2007 yılında Milliyet Gazetesi’nde yayımlanmış KONDA’nın ülke çapındaki ayrıntılı bir araştırmasında Türkiye’deki Kürt nüfusu 11 milyon olarak saptanmıştır. Yılda %2,5 oranında nüfus artışları olsa üç yılda 800-900 bin eder ki yuvarlak rakkamla toplam 12 milyonluk tutar. Ayrıca, kendilerini Zaza olarak tanımlayan Kürt etnik kimliğinden ayrı(!) 2,6 milyonluk bir grup daha vardır. Ama kapatılmış DTP olsun ya da şimdiki BDP, her ikisinin mensupları da hiçbir delile dayanmadan Kürt nüfusunu her yıl sürekli yükseltirler.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: E. Fuat TEKÇE

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x