BİZ "EVET" - "HAYIR"LA İLGİLENİRKEN ABD ORTADOĞU’DA NE YAPIYOR? Mithat AKAR

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

BİZ "EVET" - "HAYIR"LA İLGİLENİRKEN ABD ORTADOĞU’DA NE YAPIYOR? Mithat AKAR

İletigönderen mithat akar 1923 » Çrş Şub 01, 2017 1:20

Trump Döneminde Balayı Hayalleri ve Bölücü Terör Örgütüne Zırhlı Araç Desteği

Türkiye referandum ve başkanlık tartışmaları ile bir merkeze odaklanırken, tartışılan bir başka konu da, ABD'nin Ortadoğu ve bağlı olarak Suriye, Türkiye politikası.

Donald Trump'un ABD'de iktidara getirilmesi sürecinde, ABD ile göbek bağını bir türlü kesmek istemeyen kimi çevrelerde yersiz bir umut oluştu. Buna göre ABD artık PKK/PYD'ye destek vermeyecek, Türkiye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterecekti. .
Bu ham hayal, bir yönüyle itiraf niteliği taşıyor. Trump dönemi ile ABD'nin PYD/PKK'ya artık destek vermeyeceğine dair ifade edilen umut, bundan önceki dönemlerde "stratejik müttefik" ABD'nin bölücü terör örgütüne verdiği desteğin kabulünü ortaya koymaktadır. Bu durumda bizim de şu soruyu sorma hakkımız doğuyor: Madem Türkiye'nin toprak bütünlüğüne kast eden bir örgüte, ABD'nin destek verdiğini biliyordunuz, bugüne kadar bu gerçeği açıktan ifade etmek için neyi beklediniz? Trump'un iktidara getirilmesini mi?
Resim


Kaldı ki Trump, iktidara gelmeden önce İslam karşıtı söylemleri üzerinden, mevcut ABD politikasını devam ettireceğini zaten ortaya koyuyordu. Fakat nedendir bilinmez, bölücü terör örgütüne Suriye'deki unsurlar üzerinden destek vermeyeceğine dair "bir umut" hep beslendi. Türkiye'deki Amerikan seviciler bu umudu besleye dursun, ana akım medyanın yazılı - görsel organlarında dün ve bugün, PYD'ye belli oranda zırhlı araç tahsis edildiğine dair edinilen bilgi haber konusu oldu.

Türkiye, referandum sürecinde "Evet" , "Hayır" kamplaşmasına doğru adım adım giderken, bazı temel gerçeklerin hatırlanmasında fayda var sanırım.

Sömürgeci / emperyalist bir yapıda olan ABD'nin temel politika ve stratejisi, iktidara gelen kişi ya da partilere göre değişmez. Ancak iktidara getirilen kişi ya da partiler hali hazırdaki politik / askeri stratejiye göre belirlenir. Daha farklı bir ifadeyle aktörler senaryoyu belirlemez, senaryoya göre aktörler ve aktörlerin rolleri belirlenir.

Örneğin, ABD'nin 1991'den sonra öne çıkan politikasını hatırlayalım. Ortadoğu'da haritaların ( sınırların ) yeniden çizilmesi ekseninde Irak, Suriye, İran ve Türkiye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliğini ortadan kaldırmaya dönük operasyonlar gerçekleştirmek. Devletlerin asli kurucu unsurlarını etkisizleştirmek veya tasfiye etmek, hedef alınan ülkelerde kontrollü istikrarsızlık yaratmak, kendisine engel teşkil eden iktidarları kanlı bir şekilde devirmek, bölgedeki terör örgütlerine destek vermek... 2003'ten sonra BOP adı verilen stratejiye dönük bu politik hamlelere dair örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak bu süre zarfında iktidara getirilen odakların yakın çevresine bakmak, ABD politikasını anlamamızda bize yardımcı olacaktır.

Aktörler Değişir Ama Senaryo Hep Aynı

Resim

"Kritik" dönemlerde ABD'nin savaş yönteminde aktif rol alan Trump'un adaşı Donald Rumsfeld 'i inceleyelim:

Donald Rumsfeld ilk önce 1975-1977 yılları arasında Gerald FORD Hükümeti'nde 13. Savunma Bakanı oldu. O zamanki hizmeti sırasında Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en genç Savunma Bakanıydı. Yıllar sonra George W. Bush'un başkanı olduğu 2001-2006 yılları arasında 6 yıla yakın bir süre 21. Savunma Bakanı olarak görev yaptı. Görevinin son yılında 74 yaşında olan Rumsfeld bu sefer ABD tarihinin en yaşlı savunma bakanı olmuştu. ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgal etme planının mimarı olarak bilinmektedir. Yukarıda ismi geçen Gerald Ford'un ünlü sermaye gücü FORD ailesinden olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım. Ancak hatırlamayanlar için belirtmekte fayda var. ABD' ve Batı'nın Suriye'ye müdahale sürecinde ABD'nin son Şam Büyükelçisi de Ortadoğu Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Robert Ford'du.


Bir de ABD'nin vazgeçilmezlerinden Powell'i inceleyelim.

1962-63 arasında Güney Vietnam Ordusu'nda danışman olarak ve 1968-69 yıllarında da Amerikan kuvvetlerinde Vietnam Savaşı'nda görev yaptı. Daha sonra Washington D.C.'deki George Washington Üniversitesi’nden işletme üzerine master derecesini aldı.

1972'de Beyaz Saray'da görev aldı. 1975-76 arasında Ulusal Harp Akademisi'nde kurmaylık eğitiminden geçti.

1989 başlarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın başına getirildi. Nisan 1989'da orgeneralliğe yükselen Powell, Ağustos 1989'da başkan George W. Bush tarafından genelkurmay başkanlığına denk düşen Birleşik Kurmay Başkanları Kurulu'nun başkanlığına atandı. 1989’dan 1993’e kadar Savunma Bakanlığı’nın en yüksek askeri pozisyonu olan Genelkurmay Başkanlığı’nı yapan Powell, bu süre zarfında 28 tane krizi yönetti.


1995'te Cumhuriyetçi Parti'ye yakın olduğunu açıklayan Colin Powell, 2000 ABD başkanlık seçimleri öncesinde Cumhuriyetçi Parti önseçimlerinde John McCain'i destekledi. Ancak önce önseçimleri kazanan ardında da başkan seçilen George W. Bush tarafından 16 Aralık 2000’de Dışişleri Bakanlığı’na aday olarak gösterildi ve ABD Senatosu tarafından oybirliğiyle onaylanmasının ardından, 2001’de 65. Dışişleri Bakanı olarak yemin etti.


Powell, baba ve oğul Bush dönemlerinde, görüldüğü üzere önemli görevlerde bulunan "belirleyici" unsurlardan biri. Her iki Bush döneminin Irak'ın ve Türkiye dahil diğer bölge ülkelerinin toprak bütünlüğüne kast edildiği ABD - PKK ilişkilerinin adım adım üst seviyeye çıkarıldığı süreci kapsadığının altını çizmekte fayda var.

Resim

İçinde bulunduğumuz süreçte, ABD'nin temel politikasından vazgeçmesi için hiç bir neden yok. ABD'de iktidarları belirleyen ve yöneten, medyayı denetim altında bulunduran bir kaç aileden oluşan büyük sermaye grupları ve bunlara bağlı örgütlerdir.


ABD'de hep üç ayrı koridor mevcuttur. Bunlar Beyaz Saray, Pentagon ve CIA koridorları olarak görülebilir. Ancak bu koridorların hepsi tek bir salona çıkıyor. O da Rockefeller,, Rothschild, Ford gibi büyük sermeye gruplarıdır. Beyaz Saray'da iktidar koltuğuna oturan farklı aktörlerin temel dayanağı bu odaklar. Yani perdenin arkasında onlar var.


Bu yüzden Bush gelir, Clinton gider; Trump gelir Obama gider. Ama temel politika değişmez.


Dün Obama iktidardayken bölücü terör örgütüne AK - 47, havan silahları, roket atarlar veriliyordu. Bu gün Trump geldiğinde ham hayale kapılanlar bölücü terör örgütüne zırhlı ve ağır silahlı araçlar tahsis edildiğinde şaşa kaldılar. Biz şaşırdık mı? Tabi ki hayır… Çünkü emperyalizm bizi bugüne kadar kandıramadı. Çünkü biz onlarla, bizi kandırılacak kadar yakın ilişki içerisine girmedik.


Demem o ki, emperyalizme güvenmemekte fayda var.
Mithat Akar / Gaziantep


https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x