Bizi Bu Havuzlara Kimler İtiyor ?

Bizi Bu Havuzlara Kimler İtiyor ?

İletigönderen Noyan Umruk » Prş Şub 17, 2011 14:13

Recep ve Ahmet Bey’ler sorunun yanıtını düşünüyorlar mı acaba? Düşünmüyorlar, herhalde. Zaten düşünmelerine de gerek yok. Onların adına başkaları düşünüyorlar… Düşünseler, “güzel kadını” kurtarmak için havuza atlamaya bu denli gönüllü olmazlar...

--------------------------------------------------------------------------------


BİZİ BU HAVUZLARA KİMLER İTİYOR?
:?:
Dr.Noyan Umruk

Recep ve “0 sorunlu” Ahmet Bey’ler bu sorunun yanıtını hiç düşünüyorlar mı acaba? Düşünmüyorlar, herhalde. Zaten düşünmelerine de gerek yok. Onların adına başkaları düşünüyorlar… Düşünseler, her seferinde “güzel kadını” kurtarmak ve de yaranmak için cumburlop havuza atlamaya gönüllü olmazlar…

Gelin, biz biraz düşünelim. Beyefendilerin davetli olduğu ilk havuz partisi Kıbrıs’ta idi. Avrupalı efendilerinin güçlü omuz darbesi ile Annan havuzuna itilmekle başlayan kurtarma çabası, kurtarılmak istenen Rum güzelinin redd-i aşkı ile son buldu. Allahın hikmeti, bu redd-i aşk, tesadüfen Türkleri kurtardı. Sonra ilk seçimlerde Türkler kendi kendileri kurtardılar. Beyefendiler hala Rum güzeline kur yapmaya devam ediyorlar. Osmanlı’dan beri tekfurların kızları pek makbuldür …Lakin, bu yasak ve karşılıksız aşkın ürünü “limanlar protokolünü” Meclise getirmeye utanıyorlar…Zaten damat adayını oldum olası beğenmeyen Avrupa da, bu fırsatı kaçırmıyor “böyle vefasız aşk olmaz, ben de seni eve almıyorum” deyiveriyor.

Daha sonra, okyanus ötesinin küresel efendisi “artık, siz kendiniz havuz partileri tertipleyin” buyurunca ve de Çankaya efendisi “iyi şeyler olacak…” deyince, adı “kürt açılımı”ndan başlayıp, demokrasi açılımında karar kılınan havuz partisi, skandale dönüşünce, tarafların hevesleri kursaklarında kalıyor. Davet sahibi efendiler şaşkın şaşkın bakınırken, konukların” atla havuza, bizim Apo’yu kurtar, sonra da havuzu bize bırak git…” talepleri devam ediyor.

Ermenilerle, Ahmet Beylerin şeref konuğu olarak davet edildikleri havuz partisi de okyanus ötesinin talebi ile başlayıp, yedi düvelin nazik ısrarları ile sürdü. İki tarafı da havuza itip birbirinizi kurtarın denilince, iki taraf da zıt istikametlere kurbağalama yüzüp, ne kadar seviştiklerini ! dünya aleme göstermiş oldular…

Bu arada, maşukuna, fakir kızla beşik kertmesi uygulanmasına, varlıklı Azeri sevgili kızıyor, kendini ihanete uğramış hissedip, hırçınlaşıyor.

Efendilerin canı sıkkın, bunca çabalarına karşın ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranamıyorlar.(Acele etmeyin, Musa’ya da sıra gelecek…) Bunun üzerine vuruyorlar kendilerini sanatçı, şarkıcı, Roman açılımlarına…

Ya Recep Bey’in, 2009 yerel seçimleri öncesi, Davos’da, kapısında “One minute” yazan buz gibi havuza balıklama atlayıp, havuzdan “Ortadoğu amigosu” olarak çıktıktan sonra, Yeşilköy’de bindirilmiş kıtalarca Davos fatihi olarak karşılanması…Bu balıklama atlayışa Recep Bey’i iten faktörün, Obama ve yakın çevresindeki demokrat entelektüellerin İsrail yönetimine duydukları antipati olduğu söylenemez mi? Kendi ekibinin açıkça yapmak istemediğini bir taşerona yaptırmak… Ama, Amerikayı yönetenlerin, Bush gibi son derece antipatik bir vitrinden sonra, babası Müslüman, annesi Afrika’da tavuk kovalayan zarif bir siyah entelektüel Obama ve ekibi değil, dünyayı çıkarlarına göre şekillendirmeyi amaçlayan siyonist yanı ağır basan küresel sermaye olduğu algılanamaz mı? İşte, burada Recep Bey havuza şaşkın ördek misali, o güne kadar izlediği doğrultunun aksine, tersinden girmeye başlamıştır. Sudan, Hamas ilişkileri de cabası…

Gelelim bir satranç masası şeklindeki Acem havuzuna… Bu havuzun sahibi, yaptıkları her hamlenin, üç adım sonra girişeceği hamleyi düşünerek planladığı söylenen bir diplomasidir. Recep Bey bu havuza da Obama tarafından itilmiştir.

Zaten, şimdi bundan şikayetçidir. Yine, Obamadan önce, küresel egemenlerin renk ve tercihlerini hesap edememiş olduğu anlaşılıyor. Bölgedeki suları gerçekten çok bulanık havuzlara birileri her ittiğinde, iyice hazırlanmadan, ulusal çıkarları özümsemeden cumborlop atlamak, inşallah ülkeye telafisi güç zararlar getirmez.

Havuz sarhoşluğu ile Takas anlaşmasının önemli bir diplomatik zafer olarak ilan edilmesi erken olmuştur. Türkiye-Brezilya-İran arasında Takas anlaşmasının imzalandığı gün A.B.D., Rusya ve Çin, zaman kazanmak için dünya kamuoyunu yanılttığına inandıkları İrana güven duymadıklarını çok net biçimde açıklamışlardır. Brezilya dünyanın öbür köşesindedir; sorunun asıl kaynağı İran ise gelişmeleri uzaktan gayet sakin izlemektedir. Türkiye’nin, hiç gereği yok iken neden kendisini keskin bir makasın arasına aldığını, “atılan taşın ürkütülen kurbağaya değip değmediğini?” sormamak mümkün değildir.

Ahmet Bey şimdi ABD’li meslektaşlarına “Madem kabul etmeyecektiniz bizi neden kullandınız” diye sormaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, Ahmet Bey dış politikaya teorisyen mantığı ile yaklaşmakta, çok şeyler yapmak istemektedir. Ancak dış politikanın çetrefilli dünyasının, kitaplarda yazılanlardan farklı olduğu gerçeği, ciddi bir pratik ve tecrübe eksikliği kendisini göstermektedir. Ahmet Bey çalışıyor, çabalıyor, ancak yetmiyor. Dış politikada sezgi, öngörü ve farklı hamleler karşısında farklı senaryoları birer harp oyunu mantığı ile oynamak, sahnelemek gerekmektedir. Bu tür girişimlerin önce düşünce kuruluşlarında tartışılması gerekir. Burada da “bizim düşünce kuruluşları” mantığından da uzak durmak gerekir. Düşünceye özgürlük tanımadığınız sürece üretilen düşünce kadük kalır… Aksi takdirde dış politikada "yerse" mantığı ve “deneme yanılma” usulüyle bir çaba içerisine girersiniz, bunun da telafisi iç politikadaki kadar kolay olmayabilir…

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, unutmayalım, 350’i Türk, insanı, siyasi tercihlerinize uygun düşen İ.H.H. tarafından, İDO’dan kiralandığı ya da satın alındığı söylenen bir gemiye doldurup Akdeniz’in sıcak sularına atıyorsunuz.

Evet, İsrail’in alçakça saldırısı kabul edilemez. İyi de bütün bunlar İsrail gibi paranoyak bir şiddet devletinden beklenmeyen tepkiler miydi? 9 kişinin hayatı mı, yoksa sizin O.Doğu halkları amigoluğunuzu cilalamanız mı önemli?

Recep ve Ahmet Beylerin her gördükleri havuza atlama sevdaları Türkiyeyi kaldıramayacağı kadar ağır bir yük ve gerilim altına sokmuyor mu? Bu denli çoklu cephede, Terör, Güneydoğu ve Irak’ın kuzeyi, Ermenistan, Kıbrıs, İran, İsrail, AB ve ABD, aynı anda yürütülen mücadelelerden, gerçekten çok yorulduk. Bu süreçlerde horlanmak, küçük düşürülmek ulusal onurumuzu derinden yaralıyor...
Dr. Noyan UMRUK
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1039
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x