Bizim İçin Çalışacak Biri... / Prof. Dr. Cihan DURA

Bizim İçin Çalışacak Biri... / Prof. Dr. Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Şub 09, 2013 14:55

Bizim İçin Çalışacak Biri...

"İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helâk eder misin Allah'ım?" (A'raf, 155)

ABD Türkiye Cumhuriyeti’ne başından beri karşı olan bir devlet… Türkiye’nin varlığını küresel çıkarlarına -daha doğrusu küresel şirketlerinin çıkarlarına- engel olarak görüyor. Aynı sebeple, Ortadoğu’nun siyasal yapısından da memnun değil. Hedefi bu yapıyı değiştirmek, oradaki devletleri küçük, kişiliksiz, zayıf devletçiklere bölmek... Bugün bütün çabası bu yönde… Türkiye’ye gelince, onu doğrudan, işgal yoluyla parçalaması zor, riskli ve pahalı... Önce, diplomatik yolları, örtülü operasyonları deniyor. Planı şöyle: Parçalanmış Ortadoğu’nun hâmiliği havucunu sunacak AKP Türkiye’sine: “Bak sen bölgenin patronu olacaksın.” Gerçekte bu bir zoka… Kendinden geçen Türkiye, federasyonlaşmaya itilecek. Yaratılan kaosta Türkiye de bölünmüş olacak. Süreç içinde ABD araya “Kürdistan”ı, büyük bir olasılıkla “Ermenistan”ı sokuşturmuş olacak. Bunlar sağlandıktan sonra da “Haddini bil, biz varken patronluk senin neyine, çekil bakalım köşene” denecek –ne yazık ki- bölünmüş, küçülmüş olan Türkiye’ye.

I) Bilindiği gibi, Emperyalizm’in asırlık projeleri var, biri de Kürdistan projesi, günümüzde “büyük Kürdistan” deniyor. Irak’ta çekirdeği oluşturuldu. Türkiye ve İran’dan eklemeler yapılacak. Ancak denize de ulaşması şart görülüyor. Bu sebeple planda Suriye de var. Bu ülkede Türkiye’nin güneyini yalayarak Akdeniz’e ulaşan bir koridor açılacak. Sonra bu dört parça birleştirilerek Büyük Kürdistan kurulacak. Plan aynı zamanda Kerkük petrol boru hattını da güvence altına alıyor. Projenin gerçekleşmesinin bir koşulu, Suriye’deki Esat rejiminin çökmesi; ülkenin kuzeyinde yaşayan Kürt unsurların serbest kalması buna bağlı çünkü.

Dikkat! Büyük bir Kürt devletinin oluşması ile sonuçlanacak, böylesine tehlikeli bir plana –Millî İrade’nin oyu ile iktidara gelen- AKP hükümeti destek veriyor. TSK’nın yeni genelkurmayı ise sus pus, estirilen rüzgâra bırakmış kendini.

Bu korkunç aymazlığı nasıl açıklayabiliriz, değerli okur?

Başımızda bulunan, Millî İrade’ye kayıtsız olan bu hükümetin bundan –kesinlikle Türk milletinin değil- birtakım çıkarları olmalı. Neler olabilir bunlar? İşte aklıma gelenler:

• AKP; lideriyle, kadrolarıyla Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet rejimine şiddetle karşı, âdeta düşman... Onu zayıflatmak, onu yıkmak, kesin darbeyi vurmak için elinden geleni yapıyor. Bu tutumunda, başta Amerika, Batı’nın da büyük menfaati, teşvik ve desteği var. Öte yandan Parti’nin kuruluşunda ve başarısında ABD’nin katkıları olduğu yaygın bir inanış. 1 

• “Ergenekon”, Balyoz” gibi şaibeli davalarda, ordunun yurtsever subay ve generallerinin tasfiyesinde yine ABD’nin teknik yardımı olduğu, yine onun verdiği bir “yol haritası”nın izlendiği söyleniyor, perde arkasında çalışan Amerikalı uzmanların varlığından söz ediliyor.

• Hükümet, ayakta kalmak için, destekçisi özel sektörle birlikte Emperyalizm’in finansman kuruluşlarından sürekli borçlanıyor. Büyük olasılıkla Batı’dan mali yardım, fonlar sağlıyor. Bu olasılığı güçlendiren olgulardan biri şu: Birkaç yıldır ödemeler bilançomuzda “hata ve noksan” kalemi görülmedik derecede fazla veriyor. Yurt dışından ülkemize muazzam miktarlarda dolar girmekte ve bunun kaynağı belirtilmiyor, gizleniyor.

• Bilgisayar sistemine geçileli, seçimlerin üzerinde şaibe bulutları dolaşıyor. Sonuçlar ABD’nin teknik desteği ile belirleniyor. Ben bu yaşa geldim, seçim sonuçlarının böylesine aykırı bir eğilim gösterdiğine tanık olmadım: Eskiden iktidarda olan partinin oyu sürekli düşerdi; AKP fenomeni çıkalı, sürekli yükseliyor! Siftahı yüzde 34’le açtı, sonra yüzde 47’ye çıktı, bugünse yüzde 55 deniyor, yüzde 50’nin altına inmiyor. Yerel seçimler yakın, yeni Anayasa referandumundan söz ediliyor, bu “skor” onlara hazırlık olmalı; halk alıştırılıyor.

• Nihayet, bütün bunlara bir de “Kerkük petrolünden pay vaadi”ni de eklemek lazım.

Özetle hükümet ayakta kalmak, başı da “tek adam” olmak için koca bir ülkeyi, böyle fütursuzca ateşe atıyor.

II) Son günlerde PKK elebaşısı ile pazarlık hem açıkça yapılmaya başladı, hem de birden koyulaşıverdi, neden acaba? Çünkü, bir görüşe göre hesapta Irak petrolleri var! Son yapılan hesaplar Irak’ı petrol serveti bakımından dünyada birinci sıraya oturtmuş bulunuyor: 350 milyar varil petrol ve trilyonlarca metreküp doğal gaz rezervleri… Bunların önemli bir bölümü de Irak’ın kuzeyindeki Özerk Kürt Yönetimi’nin kontrolünde olan topraklarda… Barzani’nin planı Kerkük’ü başkent yaparak bu geniş petrol kaynaklarının üzerine kurulmak… Ancak Irak merkezî hükümeti buna şiddetle karşı, Amerika ise askerini çekiyor, uzakta... Ne yapmalı? Gelsin, Amerika’nın ünlü BOP planı!...

Plana göre Türkiye, daha doğrusu Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Barzani’nin hâmiliğine soyunacak. Peki, ne karşılığında?... Bildiniz, petrol karşılığında!... Yapıldığı söylenen ikili antlaşmaya göre Barzani AKP hükümetine Kerkük petrollerinden pay vermeyi vaat ediyor, yeter ki Irak merkezî hükümetine karşı, Türkiye onu koruması altına alsın. Peki, nasıl kotarılacak bu hâmilik? İşte, işin püf noktası burada, Türkiye’ye hazırlanan tuzak burada: Amerikan planı Türkiye’nin hâmiliğinde petrol odaklı bir federatif yapı öngörüyor! Ancak bundan asıl kazançlı çıkacak olan Barzani ve Amerika… Çünkü gözden kaçırılan nihaî hedef var: Büyük Kürdistan… Bütün bu adımlar Türkiye’nin güneyini boydan boya bir yılan gibi saracak olan Büyük Kürdistan’ın inşasına giden adımlar... Çünkü yukarda belirttim, ABD’nin Ortadoğu’daki uzun vadeli stratejik hedefi Kürdistan’ı kurmak; bunu da kanatlarının altına aldığı Mesut Barzani’nin patronajında gerçekleştirecek, tabiî AKP hükümetinin –en hafif deyimiyle- gafilce desteği ile!...

ABD bütün bunları M. Barzani’nin, Kürtlerin kara kaşına kara gözüne dayanamadığı için mi yapıyor? Hayır efendim, küresel şirketleri hesabına zengin petrol ve gaz rezervlerini kapatmak için yapıyor; bölgenin stratejik konumu için, İsrail’in yanı sıra tam güven duyacağı bir müttefik devlet daha olsun diye yapıyor.

III) Bütün bu olup bitenler bana siyaset sahnesinden gelip geçen birilerini hatırlattı. Onlardan ikisi Hüsnü Mübarek ile Muhammet Suharto… İkisi de Müslüman, ikisi de diktatör…

a) Hüsnü Mübarek, eski Mısır cumhurbaşkanı, ABD’nin, İsrail’in has adamı...

Bir suikastla tasfiye edilen Enver Sedat’ın yerine geçti. Mısır’ı 30 yıl boyunca ABD’nin çıkarları hizmetinde yönetti. ABD ne istediyse yaptı. Mısır’ın bütün kurumlarına, eğitimine, bakanlıklarına Amerikalı uzmanları yerleştirdi. ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki bekçisi oldu, İsrail’in bölgede rahatça at koşturmasını sağladı. Süveyş Kanalı’nı Batı’nın hizmetine açtı. Muhalefeti ezdi. ABD’nin Ortadoğu’daki adamı ve ortağı oldu. Karşılık olarak Amerika da ona tam destek verdi, milyarlarca dolar yağdırdı. Tabii sus payı olarak halka hizmet de götürdü; alt yapı, teknik donanım gibi belli alanlarda gelişmeler sağladı. 2 

b) Hollanda sömürgesi iken, Sukarno’nun bağımsızlığını kazandırdığı (1949) Endonezya… Ve Ahmet Suharto!... Ülkesini Emperyalizm’in sofrasında dilim dilim doğrayan diktatör….

ABD ülkenin ilk başkanı olan Sukarno’nun ulus-devletinden, ulusalcı uygulamalarından memnun değildi. Yıl 1965… “30 Eylül Hareketi” isimli bir grup ülkenin üst düzey 6 generalini kaçırıyor, generaller öldürülüyor. Sonuç: Rütbesi düşük bir generalin önü açılıyor! Bu adam, Tümgeneral Muhammed Suharto’dur! İlk iş olarak, orduyu hâkimiyeti altına alıyor. Ülkede bağımsızlıkçı, ulusalcı, ilerici, solcu, kim varsa tutuklatıyor, öldürtüyor.

CIA ülkeye ve döneme göre ayarlanmış darbeler planlıyor dünyada. Biri de budur, Endonezya’da gerçekleştirilen darbedir!

Tümgeneral Suharto iktidar koltuğuna oturunca (1967) üniformasını çıkardı. Adına “Yeni Düzen” denilen bir dönem başladı, ulusalcılara, solculara karşı İslam, “panzehir” olarak kullanıldı. Ülkenin rejimi hukuktan eğitime kadar, giderek İslamlaştırıldı. Bütün yasalar değiştirildi, dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan ülkede sosyal devlet ortadan kaldırıldı; Ahmet Sukarno döneminde kamulaştırılan kurumlar yeniden özelleştirildi. Endonezya yabancı sermayeye açıldı. Dış borç 20 kat arttı. Yoksul ve zengin arasındaki uçurum her geçen yıl genişledi.

Ve bölünme!... Evet, ülke 20 Mayıs 2002’de bölündü, Doğu Timor bağımsızlığını ilan etti. Endonezya’nın değişik bölgelerinde etnik, dinsel ayrımcılığa dayalı şiddet ve terör durmak bilmedi. Sumatra adasının Aceh bölgesinde şeriat devleti kurmak isteyen örgütle hükümet güçleri arasında çatışmalar başladı.

***
Son olarak, Fred Rustmann, eski CIA ajanı, bakın ne demiş: Örtülü operasyonlar için önce, hedef ülkede bizim için çalışacak, ABD’ye faydalı olacak bir devlet başkanı adayı bulunur. Bu aday tespit edilince fonlarla desteklenir. Politik yol haritası eline verilir. Basın yayın organları onu seçimlere hazırlar ki, istenmeyen adam gitsin, Amerika’ya faydalı olan gelsin.

Daha ne yazayım, değerli okur!


 1  Bu konuda bakınız: Cihan Dura, "ABD Ilımlı İslamcıları İktidara Nasıl Taşıdı?" http://www.cihandura.com/eski/index.php?option=com_content&task=view&id=755&Itemid=60 ve http://www.cihandura.com/eski/index.php?option=com_content&task=view&id=740&Itemid=60
 2  Banu Avar, 'Gün' 'O Gün'dür, 6.B., Remzi Kitabevi, İst., 2012, s.160



Prof. Dr. Cihan DURA, 9 Şubat 2013
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Cihan DURA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x