Sayın TUBA,
Gündemi öylesine takip ediyor ve öyle konulara temas ediyorsun ki !..
Konu başlığına dalınca ucu bucağı gözükmüyor...
BOP'la başladın..
Biz de dağarcığımızdaki bilgilerle devam etmeye çalışıyoruz.
Bu sefer de
BOP VE NATO;
Olağanüstü bir analiz..
Özellikle Genelkurmay'ın
LAİK BOP'a evet
ILIMLI İSLAM BOP'a hayır...
görüşü ilk kez bu açıklıkta yetkililerce dile getiriliyor..
"Akıl karıştırma mikseri" görevine devam ediyor...
Allah,
Aklımızı korusun,
fikrimizi muhafaza etsin...
Başka ne diyebiliriz?
En içten sevgi ve saygılarımla....
**********************************************
BOP VE NATO
July 24th, 2008 · No Comments
ahmet oskay [asoskay@gmail.com]]
Amacı dünyayı sosyalizm etkisine kapatmaktır. Bu sürecin sona ermesiyle beraber NATOnun ortadan kalkması gerekirken, durum bu şekilde gelişmemiştir. Tersine Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte dünyadaki tek egemen güç konumuna gelmiş olan ABD, eski müttefiklerini ve pazar alanlarını denetleme aracı olarak NATOyu yeniden tanımlama sürecine girmiştir. NATO zirvesinin gündemi olan Büyük Ortadoğu Projesi bu ihtiyaca hizmet etmektedir.Büyük Ortadoğu Projesi Nedir?
Projenin iki önemli yönü var:
ABDnin Kuzey Afrikadan Pakistana kadar 22 ülkeyi kapsayan coğrafyada siyasal, askeri ve ekonomik yapıyı kendi çıkarları doğrultusunda yeniden tanımlaması.
NATOnun, ABDnin müttefiklerini hem denetleyerek hem de onları kullanarak Ortadoğuya hakim olabilmek için yeni tehdit kavramlarına göre yapılandırılması.
Kısaca BOP ile bölgemizde ABD düzenini tesis edebilmek için tüm dünya seferber edilecek. Bu proje yeni bir proje değil. Projenin temelleri 1. Körfez Krizinden sonra 6 Mart 1991′de Bushun yaptığı Yeni Dünya Düzeni başlıklı konuşmada atılmıştır. Bu konuşmaya göre:
Bölgedeki kitle imha silahları kontrol edilecektir
Siyasal sistemler demokratikleştirilecektir
Bölgenin güvenliği için NATO çatısı altında oluşturulacak bir güç bölgeye her an müdahale edebilecek duruma getirilecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ABDnin bölgemize yaptığı seferlerin bir bahanesidir. Bölgede en çok kitle imha silahına sahip olan İsrail silahlandırılırken, bölge halkının yeraltı ve yerüstü zenginlikleri yağma edilerek yoksullaştırıldı. Yıllardır bir arada yaşayan Yugoslav halkları NATO aracılığıyla parçalandı.
BOP, kamuoyuna ilk kez Amerikan Silahlı Kuvvetleri için Joint Forces Quartly dergisinin 1995 Sonbahar sayısında The Greaten Middle East başlığıyla yayınlanan bir yazıyla yansıdı. Aynı yıl AB, Almanya-Fransa ikilisince hazırlanan AB - Akdeniz Girişimi Projesini Barcelonada başlattı. Bu AB projesine göre, bölgede ekonomik reformlar desteklenecek ve 2010 yılında bir serbest ticaret bölgesi kurulacaktı. Ama bu bölgeyi ABye bırakmak istemeyen ABD daha sonra Kuzey Afrikayı da BOP içine aldı.
Bu arada Türkiyede önemli bir olay oldu ve 28 Şubat post modern darbesi sahneye çıktı. Fazilet Partisi iktidardan düşürüldü, radikallerden temizlenen Siyasal İslam arayışlara girdi. Bugün Siyasal İslamın bu yeni kadrosu ile ABD ilişkileri her geçen gün gelişmektedir. Bunun bir tesadüf olmadığı kesin.
NATOnun Yeni İşlevi
23-25 Nisan 1999 NATO Washington Zirvesinde Yeni NATO Konsepti zorlu müzakerelerden sonra kabul edilmiştir. Alınan kararlar kısaca şöyledir:
NATOnun, Alan Dışı askeri harekatlarda kullanılması
NATOnun, kitle imha silahları, uluslararası terör, uyuşturucu kaçakçılığı ve ırk ayrımı gibi sorunların çözümünde kullanılması
Askeri harekat ve savaş kararlarının BM kararlarına bağlı olmaksızın NATOda alınması
NATOda Çokuluslu Birleşik Görev Kuvvetleri kurulması, bu kuvvetlerin askeri harekatlarda kullanılması
NATOya küresel boyutlarda ekonomik, politik, demokratik ve stratejik görevler verilmesi.
ABDnin 11 Eylül 2001 saldırıları sonucunda yönetime yakın düşünce kuruluşları tarafından daha sık dile getirmeye başlanan Ilımlı İslam Modeli teorik olarak öncelikle Graham Fuller, John Esposito ve John Voll gibi Beyaz Saraya yakın isimlerce gündeme getirilmiş ve uygulamaya geçirilmesi için çalışmalar başlatılmıştır. Graham Fuller, Foreign Affairs dergisinin Mart-Nisan 2002 tarihli sayısına yazdığı Siyasal İslamın Geleceği başlıklı makalede Türkiyenin hangi özellikleri ekseninde İslam ülkelerine bir model olmaya başladığını şu sözlerle ifade etmiştir:
Türkiye kesinlikle bir model haline gelmektedir. Çünkü Türk Demokrasisi katı devlet ideolojisini yıkmakta ve gönülsüz de olsa, ülkenin gelişmekte olan demokratik ruhunu, kamuoyunun önemli bir kısmını, geleneği yansıtan İslami Hareket ve partilerin doğuşuna izin vermektedir.
Türk-İslam sentezinden Ilımlı İslama doğru geçiş, yeşil kuşaktan BOPa geçişle aynı zamana rastlamıştır. AKP nin kuruluş çalışmaları hızla gelişirken Başbakan Erdoğanın ABDde geziler yapması tesadüf mü? Tam bu sırada Eylül 2002′de yayınlanan ve Bush Doktrini olarak adlandırılan ABDnin Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi başlıklı belge ortaya çıkmıştır. Olaylar birbirini takip etmiş, gizli bir el sanki her şeyi arka planda organize etmiştir.
4 Ekim 2002 tarihinde yapılan NATO Daimi Konseyi Toplantısında ABDnin görüşleri, NATO Genel Sekreteri George Robertson tarafından dile getiriliyor. Bu konuşmada NATOnun genişlemesine göre geliştirilecek talepler sıralanmıştır:
NATO ülkeleri, istihbarat, işbirliği ve bilgi paylaşımında bulunmalıdır.
Terörle karşılaşan NATO veya diğer üyelere destek verilmelidir.
ABD, NATO üstlerinden yararlanmalıdır.
NATO topraklarında bulunan ABD üstlerinin güvenliği bağlanmalıdır.
NATO ülkeleri havaalanlarını ve limanlarını ABDye açmalıdır.
NATO gücü Doğu Akdenize kaydırılmalıdır.
Hegemonik Bataklık:
26 Şubat 2003′te yani Irakın işgali için düğmeye basılmasından kısa bir süre önce ABD Başkanı George Bush, yeni muhafazakarların üssü olarak bilinen Amerikan Girişim Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunda bir konuşma yaparak Ortadoğuda demokratik değerlerin yayılmasını öngören planı açıklamıştır.
Brezinski, Natıonal İnterest Dergisinin kış 2003 sayısına yazdığı Hegemonik Bataklık başlıklı makalesinde:
ABD, Global Balkanları, kendi stratejik çıkarlarına uygun olarak şekillendirmelidir. Bu bölge o kadar önemlidir ki ABD herhangi bir bölgesel gücün beklenti ve önceliklerini buraya dayatmasına izin vermemelidir.
Bu arada, Bush bu konuda ısrarlı olduğunu göstermek için 9 Mayıs 2003′te yaptığı bir konuşmada on yıl içinde bir ABD-Ortadoğu Serbest Ticaret Bölgesinin kurulacağını açıklamıştır.
12 Mayıs 2003′te Brükselde düzenlenen Avrupa Güvenlik Forumu için Henry J. Barker tarafından hazırlanan Türkiyenin Stratejik Geleceği: ABD Perspektifi başlıklı belgede, yeni dönemde Washington açısından Türkiyenin stratejik öneminin artacağı belirtilerek şu görüşlere yer verilmiştir:
Türkiyenin artan stratejik değeri, bu ülkenin iç istikrarını ABDli politika belirleyicileri için daha da önemli bir kaygı haline getirmiştir.
Bu arada AKP iktidarının desteklenmesi konusunda, ABD Dışişleri Bakanlığı Siyaset Geliştirme Dairesi Direktörü Richard Haass, muhafazakar The Washington Quarterly Dergisinin yaz 2003 sayısına yazdığı bir yazı ile Müslüman dünyada demokrasinin yaygınlaştırılması amacıyla, Yeni Türk Hükümetinin sonuna kadar destekleme konusunda kararlı olduklarını açıklıyordu. Böylece Türkiyenin BOP bağlamında Ilımlı İslam Modeli olarak Ortadoğu ülkelerine önerilmesini savunmuştur.
Yeni Marshall Planı :
Artık Ortadoğu Projesi çerçevesinde eski Marshall Planına benzer bir planın hazırlanıp uygulanma zamanının geldiğini gören ABD, kendisi ile birlikte hareket eden ülkelere bir nevi ekonomik yardım yapma kararı alıyor.
NATO ile işbirliğini genişletmek isteyen ABDnin NATO Büyükelçisi Nicholas Burnsun, 19 Ekim 2003′te Pragdaki NATO toplantısında yaptığı konuşmadan bazı önemli noktalar şöyle aktarılabilir:
NATO artık Büyük Ortadoğu hedefine kilitlenmelidir.
Kavramsal ilgimizi ve askeri gücümüzü Doğuya ve Güneye yerleştirmeliyiz. NATOnun geleceği Doğu ve Güneydedir: Bu da Ortadoğudur.
NATOnun genişlemesini Akdeniz Diyalogu ile değil, Kafkasya ve Orta Asya ile birlikte düşünmeliyiz.
Yeni ortaklar, yeni üyeler, yeni askeri yetenekler ve stratejik misyon: Hepsini topladığımızda yeni bir NATOmuz oluyor.
Eğer NATO ile AB arasında işbirliğini garanti altına alırsak ve ilişkilerimizin ruhu ve gerçeği bu olursa, durum iyi olacaktır. Ama bazı AB üyeleri bunu rekabetçi bir ilişkiye çevirirse o zaman aramızda büyük anlaşmazlıklar olacak demektir, çünkü biz Amerikalılar NATOyu devam ettirmek istiyoruz.
2004 yılında, ABDnin BOP çerçevesinde ilk somut adım olarak Senatör Joe Lieberman ve Chuck Hagel, Ortadoğuda bir kalkınma bankası kurulması ve bu ülkelere ekonomik yardım sağlanmasını içeren bir tasarıya kongreye sundu. Tasarıda, Büyük Ortadoğu ve Orta Asya Kalkınma Bankası kurulması maddesi yer alıyor. Ayrıca tasarıda ABDnin söz konusu ülkelere beş yıl boyunca yılda bir milyar dolar bağışta bulunması ve programa diğer ülkelerden de destek sağlanması öngörülüyor.
Brezinski, 8 Mart 2004′te The New York Times gazetesinde yayınlanan Büyük Ortadoğuya Dikkat başlıklı bir uyarı yazısında, Yönetimin Büyük Ortadoğu Girişimi ile ilgili hatalı işler yaptığına kuşku yok. diyerek şöyle devam ediyor:
Daha başlangıçta, demokrasi girişimi Başkan tarafından burnu büyük biçimde sunuldu. Bush bu konudaki açıklamasını, Irak savaşının destekçiliğini yapan ve Arap dünyasının gözündeki imajı hiç de iyi olmayan Washington merkezli bir düşünce kuruluşunda, Amerikan Girişim Enstitüsünde yaptı.
Bu arada 12 Mart 2004′te Suriyenin Kamışlı bölgesinde Kürtler ile Araplar arasında çıkan ve etnik çatışmaya uzanan kanlı olaylar, bu çatışmaların bölge ülkelerindeki etnik unsurların üzerinde yarattığı etkinin tespiti için küçük bir prova niteliğinde görülmektedir.
Ilımlı İslam-Laik Amerikancılık
Genelkurmay İkinci Başkanı Org. İlker Başbuğ, ABDden döndükten sonra 19 Mart 2004 günü yaptığı açıklamada ABD ile BOP konusunda anlaşmaya vardıklarını söylüyordu:
Bu açıdan BOP un yararlı, isabetli olacağı düşüncesindeyiz. Teröre karşı mücadelenin sadece askeri tedbirlerle olmayacağını biz 80′lerden beri söyledik. Eğitimsel, ekonomik, sosyal, kültürel unsurlar da olmalı. Bu girişimin şeffaf olması, tepeden inme, zorlayıcı olmaması gerektiğini de muhataplarımızla paylaştık. İslam devleti modeli gibi kavramlar ortaya atılıyor. Hem laiklik, hem ılımlı İslam devleti bir arada olmaz. Ya biri ya diğeri olur. Biz anlattık. Türkiyenin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu, bunu dışındaki düşüncelerin uygun olmadığını düşünüyoruz. Bu muhataplarımızca çok iyi anlaşıldı.
Kısacası Ordunun fikri BOPa evet, Ilımlı İslama hayır
Buna Laik Amerikancılık da denebilir.
TSK NATO temsilcisi Korg. Engin Saygun da, 4-7 Nisan 2004 günlerinde Washingtonda gerçekleştirilen Amerikan-Türk Konseyi 23 yıllık Konferansında aynı görüşü dile getirmiştir.
Türkiyede siyasal iktidar BOP un ortaya atıldığı andan itibaren kendileri için kaçırılmaz bir fırsat olduğunu düşünmüş ve projenin en büyük sahiplenicilerinden biri olmuştur. Başbakan Erdoğan Diyarbakır yıldız olabilir diyerek projenin parçası olduğunu ilan etmiştir. Erdoğanın G-8 zirvesine çağrılmasının nedeni budur.
4 Nisan 2004′te Stockholm School of Economicsde bir konuşma yapan ABDnin NATO nezdindeki büyükelçisi R. Nicholas Burns NATOdan İstanbul Zirvesinde istediklerini şöyle özetledi:
ABDye Afganistanda destek
Irakta destek
Müslüman dünya ile işbirliği için destek
Büyük Ortadoğuyu oluşturmak için destek
NATO ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler
ABD güdümünde Avrupa mı yoksa bağımsız Avrupa mı?
Türkiyenin Önemi
Türkiyenin BOP ve Yeni NATO için ne kadar önemli olduğu, Washingtonun İzmirdeki ikinci bir NATO karargahı kurmak istemesiyle de açıkça görülmektedir. İzmirdeki bu ikinci karargahın Yeni NATOnun asıl karargahı olarak düşünüldüğünü, 5 Nisan 2004 günü Ege Üniversitesinde yapılan uluslararası bir panelde NATOnun ilgili masa sorumlusu Stefani Bobstun şu sözleri ortaya koyuyor:
NATOnun yeni güvenlik misyonu, ABDnin Büyük Ortadoğu Planını içeriyor ve bu paralelde Belçika dışında, burada, Türkiyede ikinci bir üsse ihtiyaç var. İzmirin üs olmasını istiyoruz. NATO Büyük Ortadoğu ile ilişkilerini düzenlemek için Türkiyede İzmiri merkez olarak kullanmalıdır.
Buna Washington merkezli düşünce kuruluşlarının İstanbulda NATOnun bir Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi kurması gerektiği fikrini telkin etmeye başlamalarını da eklemeli. NATOnun Acil Müdahale Gücünü İstanbula taşıma kararı ve İstanbuldaki 3. Kolordunun AGSK üzerinden doğrudan NATO karargahına tahsis edilmesi bu bağlamda özel bir anlam kazanıyor.
Son olarak 17 Mayıs 2004 tarihinde Brükselde toplanan NATO Zirvesi hazırlık toplantısında konuşan Genel Sekreter De Hoop Schffer de NATOnun güvenliği bundan böyle ancak yeni biçimde; yani, Sıcak Barış anlamını tarif ediyor.
Yeni NATO, istikrarı tesis ederken üç yönteme dayanacaktır: Ortaklarının sayısını artıracak; Balkanlar, Afganistan ve Akdenizde gerçekleştirilecek müdahaleler; ve silahlı kuvvetlerinin yapısının, üye devletlerin kendi topraklarından uzakta gerçekleştireceği yeni misyonlara uygun hale getirilmesi
Sonuç :
Türkiyenin coğrafi ve stratejik konumu ve çevre ülkelerle yakın ilişkileri ayrıca Batılı tekellerle bağımlı ilişkiler içinde olması nedeniyle Türkiyeye model ülke gömleği sıkça giydirilmeye çalışılıyor. Tekellerin bu bölgeyi yeniden biçimlendirmeye çalışması kendi yönetim ve müdahale araçlarını bu coğrafyaya daha da yaklaştırmasını gerektirmektedir. Bu sebeple Türkiyede uzun yıllardan beri işgalci güçlerin hizmetine açık olan üslerin daha da genişletilmesi ve üs sayılarının arttırılması tasarlanmaktadır. Türkiye tekellerinin de seve seve onay vereceği bu kararların gerekleri masa başında yerine getirilmeye başlandı bile! Bu pazarlıkların sonucunu ilerleyen tarihlerde göreceğiz.
28-29 Hazirandaki zirvede Türkiye - NATO - ABD işbirliği çerçevesinde uygulamaya geçirilecek gündem şöyle özetlenebilir:
Önemli noktalarda üsler kurulması, ortak tatbikatların düzenlenmesi.
Napolideki Güney Müttefik Komutanlığının genişleterek veya tamamen yeri değiştirilerek İstanbula taşınması. Ayrıca NATOnun genel karargahının da Brükselden taşınması düşünülmektedir.
Amerika, Ortadoğu ve Avrasyaya yönelik işgal politikalarının bir askeri uzantısı olarak Floridadaki Ortadoğu Kuvvetleri Komutanlığını Iraka ya da bölgedeki bir ülkenin topraklarına taşımaya hazırlanıyor.
İzmirde ikinci bir üs açılması ve buranın NATOnun hareket merkezi olması.
ABD ile Türkiye arasında 1980 yılında imzalanan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması çerçevesinde her yıl yapılan Yüksek Düzeyli Ortak Savunma Grubu toplantısı düzenlendi ve görüşmelerde NATOnun en önemli üç karargahının biri olan Yüksek Seviyede Hazırlık Gücü meselesi ve bunun birinin İstanbul Maslaktaki 3. Kolordu olması konusunda ABD onay verdi. Eğer bu gerçekleştirilirse Maslak, Türkiyedeki üslerin en önemli noktalarından birini oluşturacaktır.
İncirlik Üssünün kapasitesinin genişletilmesi. Asker, teçhizat ve silah sayısının arttırılması.
Karadeniz Bölgesi kıyılarında deniz üssü kurulması projesi. (Özellikle Trabzon ve Samsun olmak üzere)
Konyanın askeri tatbikatlar için merkez olması.
Bu tasarıların NATOnun geleceği için öneminin ne kadar büyük olduğu görülmektedir. Ayrıca Türkiye tekelleri açısından da önemi büyüktür. Türkiyede egemen güçler, bazı tereddütler taşısa da göreve atılmak için sabırsızlanıyorlar! Görünen bu gelişmeler açık bir işbirliğini daha da kuvvetlendirecektir. Bu işbirliğinin sonunda Türkiye ekonomik ve siyasi olarak ABDye daha da bağımlı hale gelecektir. Türkiyenin tüm askeri, siyasi, ekonomik varlığı, ABDnin çıkarları uğruna kullanılacak bir araç olacaktır. Ülkemiz kardeş bölge halklarıyla düşman haline getirilecektir. Bölge halkları yaşadıkları acılardan ötürü ülkemize öfke duyacaktır. Gençlerimiz ABD çıkarları için bölge halklarına karşı savaşa sürülecektir. Ülkemizin kültürel zenginliğinin parçası olan halklar, Batı tarafından parçalanacaktır. Buna sessiz kalmak bu barbarlığa ortak olmaktır
Tags: USA
Kaynak:
http://www.turkishforum.com/content/200 ... p-ve-nato/