Bu Süreçte; Avukatına Güvenen Hapishaneden, Doktoruna Güvenen Hastaneden Çıkamaz

Bu Süreçte; Avukatına Güvenen Hapishaneden, Doktoruna Güvenen Hastaneden Çıkamaz

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Ara 03, 2011 21:21

Bu Süreçte; Avukatına Güvenen Hapishaneden, Doktoruna Güvenen Hastaneden Çıkamaz

Tayyip Erdoğan'a karşı gram muhabbet beslememenin altında yüzlerce sebep var.

Fakat Tayyip Erdoğan'ı gözümde asla iflah olmayacak bir hiçliğe terfi ettiren bir sahne var ki, ben o zaman iktidarın bir insanı ne hallere düşürebileceğine bir kez daha tanık oldum.

Hatırlarsınız Hopa'da çıkan olaylar sırasında, bir öğretmen polislerin müdahalesi sırasında hayatını kaybetti. "İleri demokrasi" adına o sokaklarda yaşanan sahneler hafızalarımızda.

Bir canlı yayında Ruşen Çakır, Hopa'da yapılan aşırı müdahaleye dikkat çekmek adına ,Tayyip Erdoğan'a "ama bir öğretmen öldü Sayın Başbakan" dediğinde aynen şu tepkiyi vermişti:

"Ben bilmem"

Annesi ölünce gönül telinden Kuran-ı Kerim okuması ile kitlelere pazarlanan bir adamın...

Çocuğunu askere yollamayan ama yeri geldiğinde kendisi şehitler üzerinden edebiyat yapmayı çok iyi bilen bir adamın...

Bu ülkeyi zora sokacak her türlü özürü dileyen ama oğlunun trafik kazasında ölümüne sebebiyet verdiği sanatçı Sevim Tanürek ve ailesinden bugüne kadar kamuoyu önünde özür dilememiş bir adamın...

"Ben Bilmem"

lafının arkasında yatan o umursamaz, vicdansız kibir zehirli bir yılan gibi eninde sonunda sahibi sokar.


Hopa'lı öğretmenin acısını hissetmeyen bir Başbakan hakkında kolon kanseri olduğu yolundaki iddialar ayyuka çıkmışken ne yazık ki ülkenin yarısı bu iddiaları utangaç bir umutla izliyor. Bazıları ise işi "ölsün de kurtulalım" noktasına getirmiş durumda.

Erdoğan'ın Hopalı öğretmen Metin Koyuncu'lara veya hapislerde ölümlere terkettiği Kuddusi Okkır'lara karşı vicdansızlığının benzeri, ülkenin bir yarısına sirayet etmiş durumda ve "nefret ediyor olsan bile, o da insan" diyenlere, ciddi bir kitle

"Ben Bilmem"

diyor.

Tayyip Erdoğan'ın Hopalı öğretmene dediği gibi...

Kuddusi Okkır hücresinde can çekişirken hastaneye sevketmeyen savcısı gibi...

Düşün Tayyip Erdoğan...

Sen ki yeri geldiğinde gözü dünya malında ve tahtında olmayan kamil insan rolünü oynamayı iyi bilirsin...

Düşün...bu ülkeye ektiğin nefret tohumlarının hasadından senin payına ne düşecek?

Kendi adıma Tayyip Erdoğan'ın seviyesine düşmeyi zul sayarım.

Nefret ettiğim bile olsa, bir insanın, hele kanser gibi bir illete maruz kalması ile ilgili içimden bir temenni kırıntısı bile geçse utanır, Allah'tan korkarım.

Müslümanlık konusunda mangalda kül bırakmayan Tayyip Erdoğan'ın korkmadığı kadar.

Ben Tayyip Erdoğan olmayı reddedecek kadar Tayyip Erdoğan'ın neye tekabül ettiğini gören bir insanım.

O yüzden bu uyarım Tayyip Erdoğan'a...

Uyarımı aşağıdaki cümle ile özetleyeyim...

Bu süreçte; avukatına çok güvenen hapishaneden, doktoruna çok güvenen hastaneden çıkamaz.

"Ergenekon" sürecinde başlangıcından itibaren bir çok insan avukatları tarafından yanıltıldı, yanlış yönlendirildi.

İlk dalgalarda tutuklanan insanları, "merak etmeyin, TCK uyarınca sizi en fazla altı ay tutabilirler" diye yanlış yönlendirenlerden; savcı ve polislerle işbirliği içinde müvekkilerini yalan yanlış ek ifade vermeye zorlayanına kadar onlarcasına şahit oldu bu sahne. Sonuçta bu avukatların bağlantıları pafta pafta haritalandırıldı, yayınlanacağı günü bekliyor.

"Ergenekon" sürecinin eninde sonunda kendine döneceğini görmeyen Tayyip Erdoğan, serveti ile bilgileri eline geçiren Sarkozy kendisine "son dönemlerde çok zenginleştiniz Mösyö" dediği gün anlamalıydı tarihin çarkının yavaş yavaş kendisini öğütmeye başladığını.

Time'ın kapağına konulduğu gün acil toplanmalıydı kurmayları ile: "Bunlar beni hedefe koyduklarını açıkça ilan etti, ne yapmalıyız?" diye.

Onu o koltuğa oturtanlar kendisine hedef olarak Esad'ı gösterdiği gün farkına varmalıydı, Esad'ın ayağına bağlanan zincirin bir ucunu kendi ayağına bağladıklarının.

Fakat çevrelendiği dev aynalarının arkasındaki sırları kimin işlediğini göremeyecek kadar kendi görüntüsü ile meşgul bir Başbakan Tayyip Erdoğan.

Açık İstihbarat
olarak, Tayyip Erdoğan'ın servetinin artık yolsuzluk iddialarının boyutunu aşıp, bir milli güvenlik sorunu haline dönüştüğünü yazdığımızda buna dikkat çekmiştik.
(Bkz: Bir Milli Güvenlik Sorusu: Erdoğan'ın Servetini Kim Yönetiyor?)

Dünyanın merkezinde duran bir ülkenin Başbakanının gücü kontrolden çıkmaya başladığı noktada o Başbakanı tuzağa çekmek isteyenler de, çekmeyi başaranlar da çoğalır. Hele hele bu Başbakan'ın çevresi Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi dostlarla ve dünyanın en kalitesiz yalakaları ve en omurgasız "kraldan çok kralcıları" ile çevrili ise.

İktidarı bırakacak gibi gözükmeyen bir Başbakanı koltuğundan etmenin en kanıtlanmış metodu sağlığı ile oynamaktır. Bülent Ecevit örneği taptaze önümüzde duruyor.

Bülent Ecevit'in başına gelenler, uzman doktoruna fazla güvenen bir Başbakanın başına neler gelebileceğinin en sarih örneğidir. Sözkonusu doktorun masonluğu da, masonluğun tarihini ve tıpa ilgisini bilenler açısından not edilmelidir.

Bugün Tayyip Erdoğan'ın; Bülent Ecevit gibi ciddi bir hastalıkla karşı karşıya olduğu anlaşılıyor.

Bülent Ecevit gibi; İsrail'le Gazze üzerinden bir çatallaşma yaşanmasından sonra başlayan süreçte.

Ve Tayyip Erdoğan kendini yine "uzman doktorların" eline emanet etmiş durumda.

Medyaya sızan bilgilerden, bu doktorların "laproskopik" yöntemle Erdoğan'ın bağırsağından 20 santim alındığını anlıyoruz.

Konu hakkında tecrübeli insanları dinlediğimizde ise şunu duyuyoruz:

"Eğer sözkonusu olan bağırsak kanseri şüphesi ise, buna laproskopik müdahale edilmez. Laproskopik müdahale, doktorun kanser olması şüphelenilen bölgeyi üç boyutlu görmesini engeller ve doktor ne kadar uzman olursa olsun bir çok şeyi gözden kaçırabilir. Bu gibi durumlarda kanser şüphesi varsa açık ameliyat gerçekleştirilmesi en sağlıklı yöntemdir"

Bu durumda kanser şüphesi ve laproskopik müdahale açıklaması doğru ise aşağıdaki olasılığı gözardı edemeyiz.

Laproskopik müdahale ile Tayyip Erdoğan'a yapılabilecek tıbbi müdahalenin maksimumu uygulanmadı.

Belki Tayyip Erdoğan mümkün olan en kısa sürede ayağa kalksın diye bu yöntem tercih edildi ve bu yapılırken aslında Tayyip Erdoğan daha büyük bir riske sokuldu...

Ya da bir başka olasılık daha var...

Türkiye siyasi tarihi ve dünya siyasi tarihi perspektifinden bakıldığından bu olasılığın ne olabileceği ortada.

Bu tarihi bilenler, bu tarz dönemlerde yanlarına yanaşan "uzman avukatlara" da, "uzman doktorlara" da binbir şüphe ile yaklaşırlar.

Ecevit "uzman doktorun" yörüngesinden çıkıp, evinde isimsiz bir doktor ve hemşirenin bakımına girdiği andan itibaren iyileşmeye başladı.

Uzman doktorların Tayyip Erdoğan'a iyi gelip gelmeyeceğini göreceğiz.

Temennim en kısa sürede sağlığına kavuşması.

Çünkü Tayyip Erdoğan'ın sağlığı sadece sevenlerine değil, sevmeyenlerine de lazım.

Türkiye'yi tarihinde benzersiz bir çözülme sürecine sokan bu zatın bir gün Yüce Divan'da yargılanmasını hayal ediyorum...

Tutuksuz ama sokağa bile çıkamayacak kadar kamuoyunun gözünde tutsak...

Bu ülkeyi iliklerine kadar ayrıştırırken edindiği servetin, yaptığı pazarlıkların, altına imza attığı zalimliklerin, gerçekten ileri demokrasiye kavuşmuş bir ülkede tek tek ortaya serilip, hepsinin hesabının kendisinden sorulmasını istiyorum.

Benim bu saf temennilerim karşısında;

Hopalı öğretmen Metin Koyuncu'nun ve Kuddusi Okkır'ın ailesinin ve Tayyip Erdoğan'ın vicdansızlıkları ve icraatleri karşısında canı yanan milyonların ve ailelerinin ahı ne kadar etkili olur...

"Ben Bilmem"


Behiç GÜRCİHAN - 3 Aralık 2011, Açık İstihbarat
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Açık İstihbarat

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x