"Büyük Abi"nin Çocukları! (10) / Figen ÖZEN

"Büyük Abi"nin Çocukları! (10) / Figen ÖZEN

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Mar 28, 2012 14:32

"Büyük Abi"nin Çocukları! (10)

BU HÂYÂSIZCA AKINI DURDURMAK BİZİM GÖREVİMİZDİR!

Bir taraftan Türk'ün milli benliğine, milli bayramlarına 857-864-1041-1071 rakımlı tepede, "ince ayar" yapılmakta, diğer taraftan ise "sivil anayasa" çalışmaları, saman altından yürütülmektedir.

Senelerdir "864 rakımlı tepe" şeklinde betimlediğimiz Çankaya için de gördüğünüz gibi çeşitli rakamlar ortaya atılmıştır. Rakımı ne olursa olsun, o tepe bizler için hiç değişmeyecek bir tanıma sahiptir. Atatürk'ün Çankaya'sı....

Bazıları için "Kemalizm gericilik"e tekabül edebilir...

Hatta ARI'nın yan kuruluşu olan İnsan Hakları Komisyonu 73 STK'nın temsilcisinin katıldığı toplantıda, Başkan Prof.Dr. Kemal Köprülü'nün yaptığı konuşmanın ardından, Kemalist rejimden vazgeçilmesini ve her türlü dilde eğitimin yapılmasını da LOZAN'a rağmen bir öngörü olarak tarihe kayıt düşebilir.

Hatta pek sayın Başkan kürsüden "Siz Gençler, Ankaraya'yı tamamen unutun" da diyebilir.

ÇEV'de görev yaparken AB'den 700.000 avro hibe alan bir kadın profesörümüz de "Atatürkçülük dar kalıpçılıktır." cümlesini yazdığı kitapta kullandıktan sonra, ADD'nin Genel Başkan Yardımcılığına ve ardından da CHP Milletvekilliğine seçilerek adeta ödüllendirilmiştir. Nur Serter halen CHP milletvekilidir.

Bu Hanımefendi İstanbul Üniversitesi'nde Rektör Yardımcısı iken kurduğu "ikna odaları" ile "laik- anti-laik" çatışmasının daha da derinleşmesinde oldukça büyük bir rol oynamıştır.

Ergun Özbudun, İbrahim Kaboğlu ve yüzlerce profesör ne yazık ki, Türk Milli Eğitimi'nin değil, Sokrates'in ERASMUS Programı'nın anlı şanlı hocalarıdır.

Aslında Erasmus 27 Aralık 1949'da mayalanmıştır. Çünkü bu tarihte "Türkiye ve ABD Hükümetleri" arasında "Eğitim Komisyonu" kurulması için bir antlaşma imzalanmıştır. 1998 yılına kadar, bel kemiğine indirilen kazmaya rağmen kör, topal yürüyen Milli Eğitim, AB'nin etkisiyle felç olmuş, kıpırdayamaz hale getirilmiştir.

Türkiye'de 53 devlet ve 23 özel olmak üzere tam 79 üniversitede ERASMUS Programı uygulanmaktadır. Bu program AB'nin Türk gencini dönüştürmek ve kimliksizleştirmek için kullandığı bir uygulamadır.

Halbuki Mustafa Kemal;

"Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize her şeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine ve ulusal geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla savaşmak gereği öğretilmelidir. Uluslar arası duruma göre, böyle bir savaşın gerektirdiği ruh unsurları ile kuşanmış olmayan bireylere ve bu bireylerden oluşmuş yaşam ve bağımsızlık yoktur."
demiştir.

Erasmus hocalarının çoğu başta Ergun Özbudun olmak üzere, sivil anayasa çalışmalarının içinde yer almakta, hatta önderliğini de yapmaktadırlar.

Önümde duran kukla, ABD taşeronu olan bir devletçiğin, "Bölgesel Kürdistan Devleti"nin Anayasası'nın 1. Maddesi'ni sizinle paylaşmadan önce, unuttuklarımızı hatırlamak adına NED'e bir iki satırla değinmek istiyorum.

NED, CFR gibi Amerika'da kurulan bir düşünce kuruluşudur. CFR'ye nazaran daha yeni olan bu kuruluşun amacı, stratejik açıdan önemli bölgelerde, örneğin Türkiye'de dost, istikrarlı demokrasiler(!) ve ABD'nin çıkarlarını koruyan iktidarlar oluşturmaktır.

NED'in Kongre'den geçerek onaylanan, kuruluş taslağını hazırlayan Allen Weinstein 22 Eylül 1991 yılında Washington Post gazetesinde yayımlanan demecinde açıkladığı görüş, Türkiye'de var olan algı bozukluğunun ve teslimiyetçiliğin ana nedeninin temelini oluşturmaktadır.

"Eskiden CIA eliyle ve de çok zor yapabildiklerimizi NED aracılığıyla kolaylıkla gerçekleştirebiliyoruz."

Bugün Türkiye NED'in ele geçirdiği, AB ile ortaklaşa satın aldığı NGO'laşmış sivil toplum kuruluşları ve CIA-CFR-NED işbirliğinin sonucunda nemalanan gazeteci ve siyasetçilerin eliyle çıkmaz sokağa sürüklenmek istenmektedir.

Bu çıkmaz sokağın çetrefilli yollarından bir tanesi de sivil anayasa söylemlerinin ayyuka çıktığı zamanlama ayarıyla, ortaya atılan "self-determinasyon"dur.

Self-determinasyonun ağa babası ise bildiğiniz gibi Wilson'dur.

"Anavatanları Kürdistan'da binlerce yıl yaşamış eski bir halk olan Kürtler, tıpkı dünyanın diğer ulusları gibi, self-determinasyon hakkını kullanabilecek bir ulustur. Self-determinasyon hakkı , 1. Dünya Savaşı sonunda çıkarılan ve ilkeleri uluslar arası hukukun temeli haline gelen Woodrow Wilson'un "On Dört Maddelik Prensipleri"nden kabul edilen bir haktır."

Yukarıda sizinle paylaştığım bölüm, ABD'nin taşeron devleti sözde "Kürdistan Bölgesel Devleti"nin Anayasası'nın giriş maddesidir.

Daha sonra Barzani, bölgesel devlet sınırları içinde "Sorani" lehçesini resmi dil ilan etmiş ve bir başka dilin, lehçenin kamu alanlarında ve eğitimde kullanılmasını yasaklamıştır.

Bu yasağın nedenini soranlara verdiği cevap ise bizim ileri demokrasicilere ders olacak niteliktedir.

"Devletin devamında dil birliği şarttır. Çeşitliği dillerin kullanımı Kürt halkının birliğine düşmanlıktır"

Bu sözde devletin Anayasas'sının giriş maddelerinin, aslında Meclis-i Mebusan'da onaylanmadığı ve Ankara Hükümeti tarafından da yok sayıldığı için tarihe kayıt düşmeyen Sevr Antlaşması'nın 62-64. Maddeleri ile aynen örtüştüğünü görmekteyiz.

Tarihin çöplüğünde çoktan çürümeye terk edilmiş bu anlaşma, Kürtlerin kendi topraklarında yönetim hakkını tanımakta ve o bölgeye Kürt kökenli memurların atanmasını, eğitim, hukuk ve tüm hizmetlerin dilinin Kürtçe olmasını şart koşmaktadır.

Ve tarihin çöplüğündeki kokuşmuş bu antlaşma, bunların yanı sıra tıpkı Wilson Prensipleri'nde olduğu gibi o bölgedeki halka, self-determinasyon hakkı tanımaktadır.

Self-determinasyon, Wilson'un Paris Barış Konferansı'nda cebine koyduğu Ermenistan ve Kürdistan haritalarının güncellenmesidir.

Bu konuya şimdilik kaydıyla bir "es" işareti koyarak, Çankaya'da yapılan "ince ayarlar" üzerinde, Ankara'nın buz kesen havasında yere doğru ve sağlam adımlarla basarak, kaymadan biz de bir ayar yapalım.

Çünkü yapılan ayarlar sadece bir "Milli Bayramlar Tören Düzenlemesi" değildir.

29 Ağustos'u, 30 Ağustos'a bağlayan gece sabaha karşı, saat 5.30'da Mustafa Kemal, milletin ordusuna şu emri vermiştir.

"Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!"

Yedisinden, yetmişine bu emre uyan ordu-millet düşmanı Akdeniz'e dökerek, Bağımsızlık İhtilâli'ni büyük utku ile sonuçlandırmıştır.

En büyük demokratik devrim yapılmış, Padişah'ın saltanatına son verilmiş Cumhuriyet kurularak, milletin egemenliği gerçekleştirilmiştir.

2000'li yıllardan başlayan ve günümüzü kapsayan süreçte ise Büyük Abi'nin çocukları verilen emri uygulamaktadırlar.

"Hedef Kemalist Devrim, Hedef Milli Benlik- Hedef Cumhuriyet- Hedef Vatanın Bölünmez Bütünlüğü"

Çankaya'da yapılan "ince ayar", görünüşte sadece milli bayramların kutlanış şekli ve törenlerle ilgilidir.

Mesele 19 Mayıs törenlerinde kızlarımızın giydiği kıyafetin çok ötesinde daha vahim ve derindir.

Aynanın görünen yüzüne akseden görüntü ve büyük bir çoğunluğun tepkisi çeken şekil ve törenlerdeki değişikliktir. Ama aynanın sırlı yüzündeki amaç, hedefe kilitlenmek için her aracı deneyen "Büyük Abi"nin kullandığı "ötekileştirme, yoksun ve yoksullaştırma" silahıdır.

Çünkü "esasen milli mevcudiyetin temeli, milli şuurda ve milli birliktedir."

Milli bayramlarımıza ayar yapanlar da, bayramlarımızı sadece törenlerle içselleştirenler, Türk'ün milli varlığına adeta tecavüz etmektedirler.

"Bayramlar hitap edilen kitle tarafından kutlanılsın" Genelgede böyle denilmektedir.

O zaman 19 Mayıs işgale direnişin, bağımsızlık meşalesinin tutuşturulduğu gündür. Bağımsızlığım, her ne kadar 1938'den bu yana yabancı devletlerin emrine verilmişse de- benim olmazsa olmazımdır. Yaşım 68, 13 yaşımdaki torunumla birlikte kutlarım. Çünkü "hitap edilen" kitlenin içinde ben de varım.

23 Nisan- Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı- 23 Nisan 1920'de ilk Millet Meclisi Ankara'da toplanmış ve "Hakimiyet Bilâ Kayd-ı Şart Milletindir." demiştir.

Her ne kadar "Milletin Egemenliği" bir Cumhuriyet Bayramı'nda AB Anayasası'nı imzalayarak Avrupa'ya devrettilerse, yasama, yürütme hata yargı tek adamın iki dudağı arasına hapsedilmiş olsa da, Milli Egemenlik Bayramı'nı kutlamak bu milletin bir ferdi olarak en doğal hakkımdır.

30 Ağustos Zafer Bayramı... Kim kazanmıştır bu zaferi? Ordu-millet kazanmıştır. 12 yaşındaki Ayşe kız, Gördesli Makbule, Kara Fatma, Hasan Tahsin, demir yollarında amelelik yapan kadınlar, askere çorap ören Güdüklerin Fadime, Yakup Dayım, Bitlisli Hüseyin, Yüzbaşı Agâh, Albay Reşat, Hasan çocuk. Kısacası millet ordudur, ordu da millet. Zafer Bayramı'nı da kutlarım. Kutlarım...

Cumhuriyet Bayramı... Yazmaya gerek var mı? Mutlaka kutlayacak ve kimsesizlerin kimsesi CUmhuriyet'imize sahip çıkacağız.

Bu Türk'ten, Türk'ün milli kimliğinden ve Bağımsızlık Savaşı'ndan, hatta Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden intikam alma senaryosudur.

Yapılan ince ayarla Türk'ün varlığı ve Kuruluş Savaşı Destanı inkâr edilmek istenmektedir.

O zaman, Cumhuriyet'in, devrimlerin, Kemalizmin ve devletin bekçiliğini görev ve yaşam şekli kabul eden bizler derhal harekete geçeceğiz.


Cumhurbaşkanlığı Makamı'na, TBMM'ne, Milli Eğitim Bakanlığı'na, CHP, MHP ve hatta AKP milletvekillerine iletiler göndererek durumu protesto edeceğiz.

Yargı'ya baş vurarak, "yürütmeyi durdurma" kararı isteyeceğiz.

Sessiz, sakin yerlerinde oturan ve olayı sadece bir basın açıklaması ile geçiştiren tüm demokratik kitle örgütlerini göreve davet edecek, haklı davamızı savunarak bayramlarımızı geri alacağız.

Eğer bunu yaptığımız için de cezalandırılırsak; "Ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir" diyeceğiz.

Milli benliğime, kimliğime ve bayramlarıma yapılan bu hayasızca akını durdurmak benim, bizim görevimiz diyecek, bir araya gelerek büyük bir oluşturup "sebep ve amilleri" düzelteceğiz.

Not:
Bugün Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan Hanımefendi'nin ölüm yıl dönümüdür. Makbule Hanımefendi'yi saygı ve dualarla anyor. Allah'tan kendisine rahmet diliyorum.

Figen ÖZEN, 18 Ocak 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: "Büyük Abi"nin Çocukları!

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x