"Büyük Abi"nin Çocukları! (14) / Figen ÖZEN

"Büyük Abi"nin Çocukları! (14) / Figen ÖZEN

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Nis 12, 2012 12:29

"Büyük Abi"nin Çocukları! (14)

Büyük Fotoğraftaki Küçük Kareler...

Şu gerçeği yadsımamız olanaksızdır. Dünü bilmeden, bugünün fotoğrafını çekmek bize hiç bir yarar sağlamayacaktır. Bu nedenle turuncu, pembe, sarı gibi aldatıcı renklerle bezenmiş ve üzerine bolca Made in SOROS yasemin kokusu dökülmüş fotoğrafların içindeki gerçeği, siyah-beyaz resmi dikkatle incelememiz gerekmektedir.

Bu siyah-beyaz resimde ilk gözümüze çarpan gerçek, küresel çetelerin piyonu olan bir takım işbirlikçilerin içinde bulunduğu güruhun seksen sekiz yıldır kesintisiz devam eden intikam yürüyüşüdür. Cumhuriyet ve Kemalist (MİLLİ) Devrim recm edilmek istenmektedir.

19. yüzyılın ikinci yarısında "Barbar Türk'ün imhası ve Orta Asya stepleri"ne sürülme şeklinde başlayan bu recm olayı, Tanzimat'la birlikte sızma hareketini güçlendirmiş, 1. Paylaşım Savaşı sürecinde kirli ittifakın yaptığı antlaşmalarla şekillenmiştir. Sykes-Picot ve Paris Barış Konferansı ile gerçek yüzünü göstermiştir.

Ancak Kemalist (MİLLİ) Devrim'in en yücesi olan Cumhuriyet'le birlikte, emperyalizmin efendisi olan küresel çeteler nedense 10 Kasım 1938'de Mustafa Kemal'in Hakk'a yürümesiyle birlikte bir gizli güç tarafından bıçak gibi sonlandırılan Kürt İsyanlarını silah olarak kullanmışlardır.

Mustafa Kemal'in Hakk'a yürümesiyle başlayan süreçte küresel çetelerin baronları her türlü aracı, insan da dahil olmak üzere seksen sekiz yıllık intikam recminin taşlarını onların eline vermişlerdir. Aslında şimdi suç olmaktan çıkarılan zina, küresel patronların seçtiği işbirlikçilerle işlediği bir suçtur. Mustafa Kemal, dini alet ederek yabancılarla işbirliği yapan yobazları "MÜRTECİ" sözcüğüyle tanımlamıştır.

Bu süreci belleğimizin bir köşesine silinmemecesine kaydedip, Colin Powel- Abdullah Gül arasındaki şu meşhur ve yalanmayan "Gizli Mutabakat"ın maddelerini irdelemeye devam edelim. Tarih 2 Nisan 2003'tür.

Türkiye dört yıl içersinde üniter devlet yapısını terk edecek ve federatif bir yapıya geçecektir.

Bu konuda yapılan çalışmalar son derece önemlidir. İkiz Yasalar (4 Haziran 2003), Kamu Yönetimi Yasası (16 Nisan 2004), AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı hep bu antlaşmanın gereğidir. Ayrıca Mutabakat'ta;

"Kamu Reformu ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kabul edilerek Kürt nüfusun yoğun olduğu şehir, kasaba ve beldelerdeki belediyelere özerklik verilecektir" denmiştir.

Bu maddenin altını dikkatle çizerek yolumuza devam etmemiz gerekmektedir. Şimdi özerklik konusunda cezaevinde ve ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmasına rağmen, avukatları vasıtasıyla dışarıya sızdırdığı ve kendi sitelerinde yayımlanan bir bölümü birlikte okuyalım.

"Kürdistan Demokratik Konfederalizmi, bir devlet sistemi olarak değildir, halkın devlet olmayan demokratikleşme sistemidir. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere halkın tüm kesimlerinin kendi demokratik örgütlenmesini yarattığı politikayı doğrudan ve eşit konfederasyon yurttaşlığı temelinde YERELDE kendi özgür meclislerinde yaptığı bir sistemdir.

...Konfederasyon küresel demokrasiden yanadır.

...Bu sistemde üç hukuk uygulanacaktır. AB, Üniter Devlet ve Konfederasyon Hukuku"


Federatif sisteme adım, adım yaklaşma uygulanmasında görüldüğü gibi kadınlar ve gençler "VİP" salonunda konuk edilmişlerdir.
Özellikle kadın örgütlenmeleri bir sistemin uygulanabilmesi için son derece önemlidir. Gerek silahlı, gerek silahsız tüm çatışmalarda kadınlar öne sürülerek toplumda, onların telef olmasından dolayı ajite yaratılmaktadır.

Cumartesi Anneleri, Uçan Süpürge ve benzeri kadın dernekleri. Ancak dikkatle üzerinde durmamız olan son süreçte Diyarbakır, Batman, Van ve Siirt'te kurulan kadın derneklerinin çokluğudur.

TOBB Girişimci Kadınlar Der. AGİFED, AJEMED, Yeni Çözümler Derneği..BATİKAD, Mavi Kalem, SELİS, DİKAD, KARDELEN KADIN EVİ, Diyarbakır İş Kadınları, DİKAP, KADIN DAYANIŞMA VAKFI...vs...

Bu örneklemeyi çoğaltmamız mümkündür. Tümü etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıklar temel esas alınarak kurulmuş SOROS, AB destekli NGO'lu derneklerdir.

Kadın derneklerinin kurulmasında ne kötülük vardır sorusunu akıllarına getireceklere verilecek cevap Yugoslavya'da kurulan "Müslüman Kadınlar Birliği"dir. Çünkü Müslüman Kadınlar Birliği'de tıpkı Güneydoğu'daki dernekler gibi etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıkları temel alarak kurulmuş bir dernektir. sonuç, Yugoslavya'nın parçalanmasıdır.

Bu süreçte kadına şiddet, cinsel istismar ve töre cinayetleri özellikle öne çıkarılmıştır. Halbuki feodal toplum düzeninde kadına şiddet ve töre cinayetleri hep var olan bir davranış biçimidir. Sorunun temel çözümü yerine, yazılı ve görsel basında manşette yer alan bu haberler, gerçek gündemi ve amacın üzerini örtmek üzere kullanılmıştır.

Çok sayıda kadının görev aldığı İnsan Hakları Derneği vasıtasıyla, aslında PKK tarafından infaz edilen faili meçhuller AİHM'ne götürülmüş, devlet ceza almış ve kaos ortamının altındaki fitil bilerek ateşlenmiştir.

Çevre derneklerinde de buna benzer bir yöntem kullanılarak, iyi niyetli bir takım doğa dostları hedef saptırmak adına piyonlaştırılmıştır.

Görüldüğü "Gizli Mutabakat"ta verilen sözler çıkarılan yasalarla yerine getirilmektedir.

Devam edelim...

Irak'ın kuzeyinde kurulmuş Kürdistan resmen tanınacak, böyle bir devletin kuruluşunu savaş nedeni sayan milli güvenlik siyaset belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacaktır.

Milli güvenlik siyaset belgesi, Anayasa'nın 5. Maddesi'ndeki devletin temel amaç ve görevlerini de içermektedir. Bu görevlerin başında da Türk milletinin bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü ve korumak da vardır.

Barzani ise Mısır televizyonunda içlerinde Türkiye'nin de bulunduğu dört ülkede topraklarının işgal altında (!) olduğunu söylemiştir. Irak'ın kuzeyinde kurulacak olan bir Kürdistan'ın varlığı Türk toprakları için açık bir tehdittir.

Güneydoğu'daki bir takım belediyeler ise kendi kendilerine özerkliklerini ilan etmişler, Hakkari-Yüksekova ise pilot bölge ilan edilmiştir.

Hatta iktidar mensubu bazı milletvekilleri de bu oluşumu desteklediklerini beyan etmişlerdir.

Hep CIA Başkanı Graham Fuller'in neden Refah Partisi'nin Genel Başkanı yerine Abdullah Gül'le görüştüğünü merak etmişimdir. O zamanlar çözemediğim bu sorunun cevabı gündemin yanıtları arasında yer almaktadır. Örneğin CNN neden Erdoğan'la röportaj yapmak ve onun yıldızını parlatmak istemiştir?

Örneğin 1991'de Stockholm'de Kürt Konferansı toplandığı zaman ANAP iktidarının sessizliğini de tanımlayamamış, tıpkı Kürecikte'ki radarlar gibi Çekiç Güç'ün Özal'ın isteğiyle Türkiye'ye geldiğini, hatta zamanın Silopi Kaymakamı bu çekiç Güc'ün bir komutanı tarafından tokatlandığında iktidarın sessiz kalışını da anlayamamıştım.

Ama şimdi Gül'ün işaret ettiği "Büyük fotoğraf"a dikkatle bakıp, küçük karelerin içindeki gerçeklerde neyin ne olduğunu daha net görebiliyorum.

İstanbul başkentli Büyük Ortadoğu Devleti'nin ilanı Talabani'nin en büyük arzusudur. Sam Amca'nın tonton adamı Özal'ın ise Anadolu Federasyon Devleti...

Sevr
'in 62 ve 63. Maddelerini anayasasının giriş bildirgesi olarak yayımlayan Barzani ise 21 Mart'ta, Nevruz'da bağımsızlığını ilan edecektir.

Chatnam House- Majesteleri kraliçe- Baba ve oğul Bush- Özal- Barzani-Talabani- CİA-CFR- PENTAGON- Beyaz Saray- Obama-BOP eşbaşkanları ve Türkiye...

Bağlantıları İsrail'de üretilmiş, küresel çetelerin baronları tarafından denetlenmiş vidalarla tutturulmuş bir köprü... Adı da yeni Dünya Düzeni...

Ancak bizim siyasilerin, ileri demokrasicilerin ve işbirlikçi tayfasının fark edemedikleri bir önemli nokta vardır. Bu düzende ne Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ne de onlara yer yoktur. Çünkü küresel patronlar, bu bölgeyi insansız istemektedir.

Elimde bir kitap var. Daha doğrusu bir hitabe... Şöyle başlıyor.

"1919 Mayıs'nın 19. günü Samsun'a çıktım."

Ve elimdeki baskının 593. sayfasındaki;

"Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun; bağımsızlığını nasıl kazandığını. bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlattım size,

Bu gün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.

Bu sonucu Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum."
şeklindeki ifade budur.

Gene Türk milleti "ulusal bir yıkımla" karşı, karşıya getirilmek istenmektedir. O zaman "bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların" karşılığı yeniden bir ulusal uyanıştır.

Okuduğum kitap sizin de tahmin ettiğiniz gibi NUTUK'tur. O zaman bu "ahval ve şerait" içinde dahi ulusal uyanışı gerçekleştirip, milli cepheyi kuracak ve "Büyük fotoğrafı" yırtıp Sevr'in yanına, tarihin çöplüğüne atacağız.

Tek çare milli birlik, ulusal uyanış ve Kemalist Devrim'in yeniden inşasıdır. Cumhuriyet yıkılmamış ve ayaktadır. Ancak etrafını saran ayrık otlarından temizlenmelidir.


Figen ÖZEN, 17 Şubat 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: "Büyük Abi"nin Çocukları!

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x