Büyük yalan Büyük İhanet 3 (Ermeni İddiaları)

Büyük yalan Büyük İhanet 3 (Ermeni İddiaları)

İletigönderen Otopsi » Pzt Nis 06, 2009 10:19

Ermenilerin ilk toplu başkaldırısı 1862’de oldu
Ermeniler, devlet içinde hem bürokratik ve hem de ekonomik açıdan üstün ve ayrıcalıklı durumda olmalarına karşın 1915 yılına gelince değin birçok isyan ve terör eyleminde bulunmuşlardır.
Ermeniler’in ilk toplu başkaldırmaları Maraş’ın Zeytun nahiyesinde 1862’de olmuş, bunu 1865, 1867, 1878 ve 1879 yıllarındaki yine doğu ve güneydoğudaki isyanları izlemiştir.
1892-1893’te ise Kayseri, Merzifon ve Yozgat ayaklanmalarını gerçekleştirmişlerdir.
1896’da İstanbul’da Galata’daki Osmanlı Bankası’nı işgal etmişler ve kimi kişileri rehine almışlardır. Ancak, ilginçtir ki, eylemi yapan Ermeniler araya Batılılar girdiği için
cezalandırılmadan serbest bırakılmışlardır. Bu, tarihte sivil halka karşı yapılan ilk terör eylemi olmak özelliğini taşımaktadır.
Bunun arkasından 1904’te Sason’da isyan çıkarmışlardır.
1905 yılında Yıldız’da II.Abdülhamit’e karşı suikast girişiminde bulunmuşlar, padişah bu girişimden kurtulmuş, ancak çok sayıda kişi yaşamını yitirmiştir.
1909’da Adana’da isyan çıkarmışlardır.
Şunu yineleyerek belirtelim ki, 1862 yılında başlayan bu olaylar sürüp giderken, daha önce de belirtildiği gibi, Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin yöneticileri ve en varlıklı kesimi idiler!...


Kilise en büyük kışkırtıcı
Louise Nalbandian, Los Angeles’te 1963’te yayınlanan “The Armenian Revulutionary Government” (Ermeni İhtilal Hükümeti) adlı kitabında şunları yazmaktadır:
“Bu milliyetçi çabada en büyük rol.... Hem dinsel ve hem de entelektüel bir güç olarak çalışan Ermeni Kilisesi tarafından oynanmıştır.... Siyasal bağımsızlığın yokluğunda Katolikos milletin emellerini temsil etmiş ve diasporadakilerle anavatandaki Ermeniler arasında bir bağ haline gelmiştir.” (s.30-31)



* XIX.yüzyıl tüm Avrupa’da ve oradan etkilenen yerlerde aynı zamanda milliyetçilik çağıdır. Başka bir deyişle bu çağda her etnik gurup kendi ulusal devletini kurmak istemiştir. Ermeniler de aynı isteğe kapılmışlardır. Ancak, çok etnik guruplu bir devlet olan Osmanlı Devleti’nde başkaları da aynı amaçla hareket etmişlerdir. Ne ki, onlarla Ermeniler’le olduğu gibi bir sorun yaşanmamıştır. Bu nedenle, bugüne değin istismar edilen Ermeni sorununun nedenlerini başka yerde aramak gerekir.

* Buna karşılık, Ermeni kilisesinin, isyanlarda ve terör eylemlerinde daha ağırlıklı bir yeri olmuştur.
Örneğin 1949’da Paris’te yayınlanan ve yazarı Pastırmacıyan olan “Ermeni Tarihi” inde, “Ermeni Kilisesi, Ermeni ulusunun Kilise tarafından can verilen ruhunun yeniden dünyaya gelmek için yaşadığı vücuttur.” (s.290)
Louise Nalbandian, Los Angeles’te 1963’te yayınlanan “The Armenian Revulutionary Government” (Ermeni İhtilal Hükümeti) adlı kitabında şunları yazmaktadır:
“Bu milliyetçi çabada en büyük rol.... Hem dinsel ve hem de entelektüel bir güç olarak çalışan Ermeni Kilisesi tarafından oynanmıştır.... Siyasal bağımsızlığın yokluğunda Katolikos milletin emellerini temsil etmiş ve diasporadakilerle anavatandaki Ermeniler arasında bir bağ haline gelmiştir.” (s.30-31)
Dikran Boyacıyan da “A Case for a Forgetten Genocide” (Ermenistan, Unutulan Bir Soykırım Olayı; New Jersey, 1972) kitabında demektedir ki:
“Ne kadar kapsamlı olursa olsun, Ermeni Kilisesi’ni aynı biçimde ele almayan herhangi bir Ermeni Tarihi, Ermeniler’in gerçek yaşamını ortaya koymayı başaramaz. Ermeni Kilisesi ile Ermeni Milleti o derecede iç içedir ki, birisi olmadan ötekisini düşünmek olanaksızdır.” (s.84)
Şurası da unutulmamalıdır: Fatih’in ihya ettiği ve sonraki yıllarda gittikçe gelişen ve güçlenen Ermeni Kilisesi, devlet içinde devlet niteliğini almış bulunuyordu.
Bu nedenle, isyanlar ve terör olayları sırasında Ermeni kiliselerinin isyancılara ve teröristlere lojistik destek sağlamış bulunacaklardır.

* Öte yandan, Çarlık Rusyası’nın Osmanlı Devleti’ne yönelik bilinen emelleri için Ermeni Kilisesi çok uygun bir araçtı. Ruslar’ın ve büyük çoğunlukla da Ermeniler’in Ortodoks olmaları bu uygunluğun temelini oluşturuyordu. Ruslar, Osmanlı Devleti’ni zayıflatmak ve parçalamak için Ermeniler’le işbirliği yapmakta gecikmeyeceklerdi.

* Bunun yanı sıra Avrupalılar’ın dünyaya bakış açılarında din faktörü o gün de bugün de ön planda olmuştur. Kendileri için geçerli saydıkları değer yargıları, Hıristiyan olmayanlar için söz konusu değildir. Bu gerçeğin en belirgin kanıtı, Hıristiyan ülkelerde Yahudiler’e karşı izlenen dışlama, Engizisyon tarafından işkenceyle öldürülmeleri ve uygulanan soykırımlardır. Bu nedenle de, Müslüman-Türk Osmanlı’ya karşı, hep Ermeniler’e arka çıkmışlardır ve çıkıyorlar.

* İngiltere’nin izlediği siyasa da Ermeni sorununu ayrıca körüklemiş bulunmaktadır. İngiltere, her ne kadar Rusya’nın güneye doğru ilerlemesini istemediğinden başlangıçta Ermeniler’e sıcak bakmamış idi ise de, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla sonuçlanacak parçalanma sürecini göz önüne alarak, sonunda bağımsız bir Ermeni devletinin kurulacağı varsayımı ile ve bu yeni devleti kendisine bağlamak amacı ile Ermeni eylemlerini kışkırtmaktan ve yardımcı olmaktan geri kalmamıştır.


Osmanlı vatandaşı Ermeniler Mehmetçiği sırtından kurşunladılar
Birinci Dünya Savaşı çıktığında 1917 yılına değin Rusya; İngiltere, Fransa ve onların müttefikleri ile birlikteydi. 1917 Bolşevik İhtilali patlak verince Rusya bu İtilaf Devletleri’nden ayrıldı. Bu tarihe kadar Çarlık Rusyası Osmanlı Devleti ile savaş durumundaydı ve bu savaşta Ermeniler’den yararlanmak isteyerek onları iyice silahlandırdı. Ermeniler de çeteler kurarak Doğu’da Rusya’ya karşı savaşmakta olan Osmanlı askerini arkadan vurmaya, askerî birliklere pusu kurmaya, karakolları basmaya, Müslüman köylere karşı yürüttükleri terörü daha da arttırmaya başladılar. Bunları yapan Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin vatandaşı idiler. Bu hainlikleri, Kamuran Gürün’ün Genelkurmay arşivinde bularak yayınladığı belgelerde (Ermeni Dosyası; TTK yyn., Ankara, 1983, s.204-207) belirtilen somut birkaç olay, fazla söze gerek kalmadan, yeterince ortaya koyacaktır:
Örneğin, Bitlis valisinin Dahiliye Nezareti’ne yolladığı 21 Şubat 1915 günlü telgraf şöyleydi:
“Haksef nahiyesindeki Ermeniler isyan ettiler. Muş merkez kazasına bağlı Siranun köyünde müfrezemize ateş açılmış, 2 saat çarpışılmıştır. Akan bucağına bağlı Kümes köyünde bucak müdürü ve jandarmalara kaldıkları evde ateş edilmiş, çarpışma sekiz saat sürmüştür.”
27 Şubat 1915 günü ise, Adilcevaz’dan Van’a gitmekte olan Siirt gönüllü askerleri Arın adlı Ermeni köyünde gecelemek istediklerinde üzerlerine ateş açılmış ve sekiz er şehit olmuştur.



Nüfuslarını çok göstermek için Müslümanları katlettiler
1915’te doruğa ulaşan Ermeni terörünün asıl nedenini nüfus alanında aramak gerekir.Osmanlı Devleti’ni oluşturan tüm etnik guruplar ve uluslar -ikisi dışında- belli bölgelerde nüfusça çoğunlukta idiler. Bu nedenle de, Osmanlı Devleti’nden bağımsızlıklarını elde ettiklerinde, bu nüfusça çoğunlukla oldukları bölgelerde kendi devletlerini kurabildiler. Örneğin; Bulgarlar, Bulgaristan’da; Yunanlılar, Yunanistan’da bunu sağladılar. Araplar da kendi bölgelerinde bir oranda bunu başarabildiler. Ancak, Yahudiler ve Ermeniler, Osmanlı Devleti sınırları içinde hiçbir bölgede, en yoğun yaşadıkları yerlerde bile, nüfusça çoğunlukta değildiler. Yahudiler, koşullar elverişli olmadığı için olsa gerek, Osmanlı Devleti’ne karşı bağımsızlık elde etme sevdasına kapılmadılar. Buna karşılık, belirtilen nedenlerle ve kışkırtmalarla, Ermeniler bu sevdaya kapıldılar.
Ne ki, Osmanlı Devleti toprakları üzerinde bu devletlerini nerede kuracaklardı? Nüfusça en yoğun oldukları Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bile Müslüman nüfus karşısında azınlıkta
bulunuyorlardı. Onlar için devletlerini kurabilmenin tek bir yolu vardı: Bu bölgede nüfus çoğunluğunu sağlamak! Ermeniler, toplam sayıları bir anda artmayacağına göre, bu nüfus çoğunluğunu nasıl sağlayacaklardı?
Onlara göre bunun yolu, Müslüman nüfusu (Türkler’i ve Kürtler’i) bu bölgelerde katlederek azaltmak, geride kalanları ise buralardan kaçmaya zorlamaktı. O zaman, geride kalan Ermeniler, bu bölgelerde kendiliğinden çoğunlukta olacaklardı!
Bu nedenle de Müslüman halkı yok etmek ve sağ kalanları göçe zorlamak için teröre başvurmaktan çekinmediler. Müslümanların yaşadıkları köyler silahlı Ermeciler tarafından basıldı ve kadın-çocuk, yaşlı-genç demeden katliamlar birbirini izledi. Doğal olarak, yakınları öldürülen Müslümanlar da bu katliamlara karşılık vermekte gecikmeyeceklerdi.



Van’da 4 Mart 1915 tarihli Ermeni mezalimi
Van Vilayeti Mahmudi Kaymakamı’nın 4 Mart 1915’de Dahiliye Nezareti’ne çektiği telgrafta şu bilgiler yer almaktadır:
“....yapılan zulüm ve katliamın bilançosu şöyledir:
Merkehu köyünde öldürülen: 41 Erkek 14 Kadın
Merkehu köyünde ırzına geçildikten sonra öldürülen: 4 Kadın
İştucu köyünde öldürülen: 7 Erkek 4 Kadın
İştucu köyünde ırzına geçilenlerden hayatta olanlar: 5 Kadın
Yaralı: 3 Erkek 2 Kadın”
10.Kolordu Komutanlığı, 27 Mart 1915’te 3.Ordu Komutanlığı’na gönderdiği raporda Suşehri Pürek Köyü Ermenileri’nin köy yakınından geçmekte olan ve askere alınmış olan silahsız erlere ateş açtıkları bildirilmektedir.
Bu gibi olaylar ve bunları tarihe kaydeden belgeler sayılamayacak kadar çoktur. Burada şu nokta üzerinde önemle durulmalıdır: Bunlar propaganda yazıları veya broşürleri değildir, olup bitenleri üst makamlara bildiren ve çoğu gizlilik kaydı taşıyan belgelerdir.

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haber ... ?hit=14722
Kullanıcı küçük betizi
Otopsi
Üye
Üye
 
İletiler: 251
Kayıt: Sal Ağu 12, 2008 13:55

Şu dizine dön: Büyük Yalan Büyük İhanet

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x