Çalmak, ama nereye kadar çalmak

Çalmak, ama nereye kadar çalmak

İletigönderen zafer atun » Pzt Şub 17, 2020 11:32

Erzurum şehir hastanesi daha açılamadan yıkılmaya dökülmeye başlamış. (Bugünkü gazete haberi) Resimlere bakınca içiniz acıyor yazık, bu kadar da olmaz diyorsunuz. Ülke öyle bir çalıp çırpma sendromuna tutuldu ki bunun önü bir türlü alınamıyor. Neredeyse salgın haline dönüştü. Artık yediden yetmişe, köylüsünden şehirlisine, esnafından, memuruna herkes bunu kanıksadı normal görüyor.
Aksi anormal olarak görünüyor.

Özel sektöre ve yandaşa peşkeş için gayet güzel çalışan hastaneler kapatılıp şehir hastanesi adı altında yeni kompleksler yaptırılarak bunları bir rant kapısı haline getirmek hastane içindeki hizmetleri özelleştirmek ve bu hastaneleri yapanlara hasta garantisi adı altında rant aktarmak bunlara mahsus.
Sistem her tarafından dökülüyor.
Daha yapım aşamasında öyle çalıyorlar ki yapım aşaması bitmeden hastane dökülmeye başlıyor.
Bu yapılanın İstanbul’da deniz kumu kullanılarak yapılan, o anlı şanlı aç gözlü, hırsız firmaların müteahhitlerin yaptıklarından ne farkı kaldı.
Kilis devlet hastanesinde hayali MR çekilerek tüyü bitmemiş yetimin 1,9 milyon lirasını iç etmek hangi ahlak ile bağdaşır.
Ama denetleyen, hesap soran olmaz bu yapılanların sonucunda ceza verilmez ise bunlar buz dağının üstü yada basına yansıyanlar olarak kalır.

Tarım bakanlığı 2020’nin ilk Tağsiş listesini yayınladı. Listede 74 tane firma var. Bazılarına aşinayız daha önceki listelerde de mevcutlardı. Bu listede de mevcutlar. Nasıl olmasınlar vatandaşın sağlığı ile oynamanın doğru dürüst bir cezası ve yaptırımı olmazsa bunlar da pişkin pişkin her listede arz-ı endam eder bizlere nanik yaparlar, kirli paralarını katlarlar.
İnanın yediğimiz içtiğimiz her paketli yiyecek, içecek hileli. İspatı da tarım bakanlığı listesi. (Geriye dönük incelerseniz daha neler göreceksiniz neler)
İyi de soytarı gibi devamlı liste yayınlamak ayrı bir ahlaksızlık,
adam sendecilik değil mi?
Yapılanları biliyorsun tespit ediyorsun o halde neden önlemiyorsun.
Neden önlem almıyorsun, çok mu zor.
Hile yapana verirsin astronomik bir para cezası, üstüne bir de hapis cezası,
tekrarında bu cezaları ikiye üçe katlar bir de her koşulda ticaretten men cezası verirsen bak bakalım bir daha yapılıyor mu.
Ama bir atasözümüzde denildiği gibi Geçinmeye gönlün var mı yok mu.

Türkiye deprem kuşağında bir ülke, peki 99 depreminden günümüze ne tür iyileştirmeler yapıldı.
Hiç.
Hiçbir şey yapılmadı sadece para toplayıp bunu amaç dışı finans kaynağı olarak kullandılar.
Ölen öldü kalan sağlar bizim oldu.
Daha Elazığ depremi yaşanalı birkaç hafta oldu.
Elazığ’da çürük, yıkılması gereken ama göz yumulan binalarda ölen insanların katili kim.

Bu binaları yapanlar, bu binalara iskan ve oturma izni verenler;
bu binaların inşaatları esnasında görev yapan sözde kontrol mühendisleri, bu binaların sakat olduğunu bilip tespit edip, önlem almayan belediyeler bunların hepsi suçlu hatta hepsi Katil.
Ama ellerini kollarını sallaya sallaya geziyorlar.
Ne geriye dönük açılan bir soruşturma nede başka bir işlem var.
Sanki depremde ölmek bir kader. (Böyle bir algı yaratılmaya çalışılıyor)
Örneğin Japonya’da da deprem oluyor ama bir farkla, orada en ufak bir can kaybı olmuyor. Halkın çıkarına aykırı iş yapıp tespit edilenler halka teşhir ediliyor ve bu dinsiz imansız Japonlar böyle bir yüz karasıyla yaşamaktansa harakiri yapıyor veya intihar ediyorlar. Bu ise ahlaklarının bir sonucu. (Japonlarda din olayı yok dinin yerine dört dörtlük bir ahlak kavramı geliştirmişler)

Neticede şahsına münhasır bir ülkeyiz insanlarımız da buna uygun.
Son 40 yılda ülkenin yöneticisi devlet, sosyal devlet olmaktan çıkartılıp liberal devlete dönüştürüldü.
Tüm insana faydalı ve gerekli hizmetler özelleştirilip paralı hale getirildi.
İnsanlar ise çeşitli enstürmanlar ile (Tv, Tv dizileri, yandaş medya ve gazeteler vb) uyuşturuldukları ve günden güne cahilleşip robotlaştıkları için boş gözlerle sadece seyrettiler.
Ülkede bitirilmedik sektör kalmadı.
Vatandaş devletin bekâsı için sadece vergi veren insana evrildi.
Devlet memurluğu imtiyazlı sınıf oldu.
Özel sektörün büyük firmalarına, holdinglerine vergi afları çıkartılıp devlete ödemeleri gereken paralar silindi.
Buradan doğan açık ise çeşitli adlar adı altında vergi olarak vatandaşa yüklendi.
Vatandaş sokakta açız diye bağırıp kendini yakmaya toplu şekilde intihar etmeye başladı (ör; İstanbul’da siyanür ile intihar eden kardeşler)
Günde ortalama 9 (dokuz) kişi intihar etmeye başladı, toplum bir patlamanın arifesinde ve hala kleptomanlar hiçbir şey yokmuş gibi çalmaya hatta gözümüzün içine baka baka, gülerek çalmaya devam ediyorlar.
Bir kesim fütursuzca çalıyor, daha büyük ve geniş bir kesim ise bunlarla iş birliği içerisinde,
bu çalanları görmüyor olan bitene göz yumuyor.
Çünkü bir şekilde bunlarla organik bir bağı var.
Belki çocuğunu işe yerleştirdi, belki bir yer kiraladı orda ticaret yapmaya çalışıyor, belki ballı ihalelerden faydalanıyor, belki de evinin erzak ihtiyacı, cebinin harçlığını alıyor. Belki de fanatik partili, çaldıysa benden çaldı sana ne diyebiliyor.
İşte bir şekilde, bunlarla öyle ya da böyle bir iş birliği içerisine giriyor.
Adaletin olmadığı, çalışmadığı, suçun cezasız kaldığı, ahlâkın bitirildiği bir yerde ne yapabilirsiniz.
Toplumsal tepki de verilemiyorsa, verilmiyorsa ne yapılabilir?
Sonucu hep birlikte yaşayarak göreceğiz.

Zafer ATUN
17Şubat2020
zaferatun.wordpress.com
Kullanıcı küçük betizi
zafer atun
Üye
Üye
 
İletiler: 149
Kayıt: Pzr Ara 09, 2012 15:26

Şu dizine dön: Sizin Makaleleriniz

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x