Cami Daması ve Üniforma Yasağı

Cami Daması ve Üniforma Yasağı

İletigönderen Selçuk Tınaz » Cum Ara 07, 2012 18:15

AKP iktidarında Türkiye dünyanın en büyük oyun alanı yapıldı. Ülke yönetmeyi bir oyun haline getiren hükumet, İstanbul'da camileri dama taşı gibi kullanıp, uygarlığa, çağdaşlığa ve akla karşı bir mücadele yürütüyor.

Çağdaş şehir planlamacılığı açısından bir cinayet olan bu dama oyununda, doğal felâket tehdidi altındaki İstanbul'da insanların nefes aldıkları parklara ve deprem anında toplanabilecekleri geniş alanlara o gereksiz yapıları kondurmaya çalışırken, yer seçimini de özellikle çağdaş ve uygar insanların huzurunu bozacak, onları taciz edecek şekilde yapıyor.

Diğer bir ifade ile ; AKP, kendisini sevmeyen insanları, yapacağı camilerin görüntüleri ve gürültüleriyle aklınca cezalandırmak istiyor.

Dini insanlara bir eziyet, camileri de ceza olarak gören ve kullanan AKP zihniyetinin dindarlık derecesini, konunun uzmanlarına bırakıp başka bir oyuna geçelim ;

İnsanların yatak odalarına girip yapılacak çocuk sayısını belirleyerek, henüz doğmamış çocuklara dahi musallat olmaya çalışan AKPliler, ellerini çocuklarımızın üzerinden bir türlü çekemiyorlar.

Genellikle bu kesimde, "çocuk yaştaki kızlarla evlenme veya onlara toplu halde tecavüz etme" şeklinde ortaya çıkan pedofili hastalığının da etkisi vardır mutlaka ama, asıl düşüncenin, birleştirici olan her şeyi ortadan kaldırıp çocukları başta din olmak üzere, kullanılan bütün tahakküm araçlarının karşısında yapayalnız ve savunmasız bırakmak olduğu çok açık.

Bu amaçla şimdi de, okullarda öğrencilere birlik ve beraberlik duygusu veren üniformaları yasaklayan bir yönetmelik çıkardılar.

Bazı konularda atış serbest olduğu için, yeni yönetmelik ile okulların militarizmden kurtulacağını iddia edenler bile çıkmış. Üstelik, bu iddiadan, siyaset yapan türbancı erkeklerin, türban altına almaya çalıştıkları genç kızlarımızı siyasi askerler haline getirmek istediklerinin anlaşılacağını, hiç düşünmeden.

Son yıllarda sadece, kimlik tanıma yutturmacası ve inançlara saygı hokkabazlığı ile insanları birbirinden ayırıp, daha küçük kümelerde birbirine karşı gruplaştıran fikirlerin yazılıp konuşulmasına izin veriliyor.

Bütün vatandaşları birleştiren düşünceler, değerler, ilkeler ve simgeler sanki zararlı şeylermiş gibi teker teker tabu haline getirilirlerken, askeri darbeler hep mazeret olarak gösterildiler.

Askeri darbelerin arkasında ya Avrupalılar ya da Amerikalılar olduğuna göre, onları engellemenin yolu, bizi birleştiren ve bir millet yapan unsurları ortadan kaldırmak olamaz. Darbeleri gerçekten engellemek istiyorsak, Avrupalıların ve Amerikalıların her dediğine inanan, onlar ne istiyorlarsa yapan işbirlikçi ve Batı hayranı Tanzimatçı kafayı ortadan kaldırmamız lâzım.

Mazeretlerden bir tanesine göre de tek tip kıyafet, çocuklarımızın kendilerini ifade etmelerini önlüyormuş. "Bak şu konuşana" dedirten bu lafı edene de sormalı ; "Çocuklarımızın kendilerini ifade etmelerini istiyorsanız, bu arzunuzu yerine getirdikleri zaman onları niçin hapse attırıyorsunuz ?", "Neden bütün kızları tek tip bir tesettür kılığına sokmaya uğraşıyorsunuz ?".

Hepimizi birleştiren her şey uzun süredir yoğun bir saldırı altında. İnsanlar onları benimsemek veya savunmak şöyle dursun, sözünü etmeye bile çekinir hale getirildiler.

Birleştirici değerlerin, sembollerin ortadan kaldırılması projesinde sıra çocuklarımızın dünyasında.

İşin komik tarafı, bütün düşünceleri bu hedefe kilitlendiği için, yeni yönetmelik ile okullarda türbanı yasakladıklarının farkında değiller.

Çocukları Atatürk'ten uzaklaştırmak amacıyla, siyasi sembol içeren simge ve giysilerin giyilmesine getirdikleri yasağın, Atatürk rozetinden veya imzasının, ilkelerinin, sözlerinin yazılı olduğu herhangi bir giysi ve eşyadan çok daha fazla siyasi bir sembol haline gelmiş olan türbanı, kapsam dışında tutması mümkün değil.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde de siyasi bir simge olarak tescil edilen türbanın, tartışıldığı dönemde aynı faşist Mussolini'nin giydiği "Kara Gömlek" veya Hitler'in koluna taktığı "Nazi Bandı" gibi siyasi bir simge olduğu, tartışmanın her tarafından konuşanlarca sık sık ifade ve kabul edilmişti.

Başbakan da bu konuşmalara katılmış ve, "...velev ki bir siyasi simge olarak takıldığını düşünün, siyasi simge olarak türban takmak suç mu ? Simgelere, sembollere yasak getirebilir misiniz ? Dünya'nın neresinde böyle bir suç ve yasak var ?" diyerek türbanın siyasi bir üniforma olduğunu itiraf etmişti.

Baskıcı ülke yönetimlerinin simgeler ve sembollerle sürekli olarak yapılacak propagandaya büyük ihtiyaç duyduklarını biliyoruz. Bir kaç konu mankeni hariç partide, basında ve diğer yerlerde AKP için çalışan bütün kadınların türbanlı olmaları da, yeterli bir gösterge zaten.

Camileri dama taşı, minareleri süngü, imam hatipleri de arka bahçesi olarak gören bir zihniyetin bütün okullara girebilmek için kullandığı siyasi bir işaret olan türban, iddia edildiği gibi masum bir başörtüsü değil.

Kadınlarımız başörtülerini çalışırken saçları kirlenmesin ve işlerine engel olmasın, düzgün dursun diye diledikleri gibi takar ve çene altından, enseden veya başın üstünden istedikleri gibi bağlarlar.

Siyasi bir üniforma olarak kullanılan türban ise, tek tip bağlama şekliyle takan herkesin aynı görünmesini sağlar ve bir yere aidiyet belirtir.

İnsanlara ve ülkeye verdiği zarar bakımından veya takmayanların akıbeti ile ilgili kehanetin karakter ve nicelik özelliği üzerinden, bir sınıflandırma yapacak olursak ; "Türban, Ku-Klux-Klan kukuletasının Müslüman kardeşidir" diyebiliriz.

Bakalım, Amerikan planlarına hizmet amacı taşıyan ve uyuşturucu satıcılarının işini kolaylaştıran bu yönetmelik, herkesi insanlıktan uzaklaştıran bir yasaklar paketiyle kadınların başına musallat olan ve dolanan türban belasından, çocuklarımızı kurtarabilecek mi ?

Selçuk Tınaz
Kullanıcı küçük betizi
Selçuk Tınaz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 101
Kayıt: Prş Oca 12, 2012 16:16

Şu dizine dön: Selçuk TINAZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x