Düşünemeyen sorgulamayan, araştırmayan tek tip toplum istenirken...
İşçi, çiftçi, memur, esnaf çökmüş, gelecek kaygısı taşırken...
Yeni bir zengin sınıf bolluk içinde yaşarken...
Türkiye'nin bankaları, kurumları, öz kaynakları, yabancılara bir bir satılmışken...
"Ne mutlu Türk'üm" demek; "Sen öyle dersen diğeri de ne mutlu Kürd'üm der." ifadeleriyle eleştiriliyorken...
Doğru ol, çalışkan ol, küçüklerini sev, büyüklerini say diyen Andımız tartışılıyorken...
***
Sosyal devlet ilkesi, sadaka devleti anlayışına çevrilmişken…
Biatsa biat, itaatsa itaat, diyenler varken...
Dağa, taşa, hurmaya, ağaca, vapura, caddeye, bulvara, parka "Reis"in ismi konuluyorken; statlardan, havalimanına, yeni hiçbir yere Atatürk ismi verilmiyorken...
Cumhuriyet tarihinin en büyük borçlanmasını yapanlar baş tacı oluyorken...
***
Atatürk'ü sevenlere "Putperestsiniz." deyip de, kula kulluk ediliyorken... Atatürk'ün kurduğu Diyanet, "Haram parayla alınmış halı ya da yapımında haram kazanç olan camide namaz kılmanın mahzuru olmadığını." savunup, "Haram parayla hac olur mu?" sorusuna 'Pek uygun değildir ama hac geçerli olur.' diye cevap veriyorken...
***
"Dokunmak ibadettir." diyenleri, Hz. Peygamber'e benzetenleri, "Adına şükür namazı kılınmalı." deyip ilelebet ve ezelî sıfatlar verenleri, haşa "Allah'ın tüm vasıflarını taşıyor" herzesi yiyenleri ve "Cumhurbaşkanına itaat etmek farz-ı ayndır; karşı gelenler haram işlemiş olur." diye saçmalayanları gördükten sonra, yakında"Cumhurbaşkanını sevmek farz, damadını sevmek sünnet, AK Partiyi sevmek ise vacip!" demeye başlarlar mı diye düşündükçe canım sıkılıyor. Olmaz olmaz demeyin öyle. Olmayan ne kaldı geriye?
***
İşte bunlar sıkıyor canımı. Nasıl sıkmasın ki! Her işimize başlarken Allah dememize ve ülkede 100 bine yakın cami ve imam olmasına rağmen yaşananlar bu. Bütün bunlar olurken bütçesi 7.7 milyar liradan 10.5 milyar liraya çıkarılarak MİT bütçesini 5'e, yatırımcı bakanlıkların bütçesini de 4'e katlayan Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan ses var mı? Yok.
İslâma zarar verecek hiçbir konuda da insiyatif almıyor. Hatta bu durumu, bir ilahiyatçının, "Kadınlar dayak yiyorsa hallerine şükretsinler." açıklamasının ardından yaşanan tartışmalardan sonra Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı'na göndermede bulunarak, "Bu tartışma bizim işimiz olmamalıydı. Konuşması gerekenlerin sustuğu, susması gerekenlerin konuştuğu bir ortamda sorumsuzluklara rıza göstermedi." diyerek haklı olarak eleştirdi.
***
Ama durun, haklarını yemeyelim şimdi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Sistem faiz üzerine kurulmuş." diyerek ekonomi alanında görüşlerini açıkladı.Aslında bu açıklama bile bana göre AKP'nin işine yarayacak bir açıklama.
Sebebini izah edeyim.
Dinen faiz haram mı? Evet. Peki Türkiye'de neden bu kadar faizler yüksek?
Bir kredi almaya kalkın bakalım ne kadar ödüyorsunuz geriye.
Buna isyan edenlere bankalar kendi yapıyor deseniz, yer mi artık kimse?
Ama dünyada sistem faiz üstüne kurulmuş derseniz, size faiz eleştirisiyle gelenlere, ellerinden ne gelir ki. Bu tüm dünyada böyle demiş olursunuz. Diyanet bakın bu konularda çok iyi. Ama iş Atatürk'e gelince değişiyor. Tamam, Cuma hutbesinde Cumhuriyet'e değinmeyip, televizyonunda ise hiç görmeyen Diyanet, ahde vefalı değil anladık da... En azından İslâma zarar veren söylemlere karşı çıksa bari! Diyanet'in bu hâlini, İslâma zarar veren rektörü ve ilahiyatçıları gördükçe de can sıkıntım katlanıyor. Uzatmayayım açık ve gizli şirk söylemlerini gördükten sonra ne diyeyim ki... İçimizdeki bir takım beyinsizler yüzünden bizi de helâk etme Allah'ım!

Levent BULUT

İnsanlar ne yazık ki yazınızın başında belirttiğiniz gibi sorgulamadan, araştırmaktan yoksun bir hale geldiler. Bilgiye ulaşımın kolay olması sebebiyle hafızaya atmak yerine akıllı telefonlarına sarılır oldular kısacası.