CHP Neye İknâ Oldu, Anlayan Var mı? / Fatma Sibel YÜKSEK

CHP Neye İknâ Oldu, Anlayan Var mı? / Fatma Sibel YÜKSEK

İletigönderen Türk-Kan » Pzt Tem 11, 2011 22:43

CHP Neye İknâ Oldu, Anlayan Var mı?

Aslında neden bir çıkmaz sokak olduğu baştan belli olan "yemin etmeme" kararı almışlardı onu da anlayamamıştık...

"Yemin Krizinin Gölegesinde Otonom Parlamento" başlıklı yazıda CHP'nin bu kararını eleştirmiştik. (Yemin etmeme kararını CHP'ye "Ergenekon"un empoze ettiğini savunan Dede Korkut'lar bu durumdan bizi nereye koydular hâlâ biliyor değiliz; "Ergenekon'un yaramaz çocuğu "muyuz yoksa?)

Yemin etmeme kararını anlayamadığımız gibi şimdi de bu kararlarından neden ricat ettiklerini anlamakta güçlük çekmekyeyiz..

CHP neden milletvekili yemini etmeme kararı almıştı?

Yemin AKP'ye mi ediliyordu ki?

Bizim bildiğimiz, Meclis'in açılışında yapılan milletvekili yemininin anlamı, "vekilin" kendisine temsil yetkisi vermiş olan "milletine" kendisine duyduğu güvenden dolayı teşekkür etmesi ve onun belirlediği ilkelere bağlı kalacağını resmi olarak bildirmesidir.

Hukuksuz ve uzun tutukluluklar da dahil olmak üzere AKP'nin bütün antidemokratik uygulamalarının millet ile vekili arasındaki bu "akitleşme" ile alakası neydi ki yemin etmemek gibi bir karara varılmıştı?

"Milletin iradesi ile seçilen arkadaşlarımızı AKP tahliye ettirmiyor" diyorsanız bunda haklısınız ama "Biz yargının işine karışmayız" diyerek önünüze hiç de uygulamadıkları o kuvvetler ayrılığı ilkesini koyduklarında ne yapacaktınız?

Nitekim koydular ve hiçbir şey yapamadınız!

2010 YAŞ'ında Genelkurmay'ı tutuklama tehdidiyle kımıldayamaz hale getirdiklerinde bu tehdidi Milllet'in gözüne sokabildiniz mi?

Ortada dönen büyük küresel oyunun bir satırını çözümleyip ifşa edebildiniz mi? Ordu'nun tamamen yalanlar veiftiralar üzerine kurulu tutuklamalarla nasıl etkisiz hale getirildiğini sanık yakınları kadar olsun belgeleyebildiniz mi?

Bırakın böyle bir fikri takibi, sizin yemin parodisinde son sahneleri oynadığınız saatlerde Balyoz davası görülüyordu ve orada sanık avukatları Mahkeme heyetine çok önemli bir belge sundular."Amirallere suikast" davasında yargılanan teğmenlerden Sinan Efe Noyan'ın avukatı, ev aramaları sırasında polis kamerası kayıtlarını mahkeme salonunda izletti. Polislerden birisi "Buzdolabının arkasında poşet mi var?" diyen arkadaşına, "Şşşşt!, çaktırma..." diyordu.

Yani, içinde silah ve mermi bulunan o poşet buzdolabının arkasına önceden bırakılmış ve bu poşet teğmenlerin tutuklanma sebebi olmuştu!

Sizin bu kadar önemli bir gelişmeden bile haberiniz olmadı. Muhtemelen gazete de okumadınız ve vekillerinizin tutuklululuk halinin haksız yere sürdürüldüğünü savunan sizler, bu kadar önemli bir belgeyi elinize alıp kıyameti koparmadınız...

Sonra, yemin etmeyerek nereye gidileceğini sanıyordunuz ki?

Sırf hakimler siyasi talimatla hareket ediyormuş gibi olmasın diye, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın böyle bir eylemeden sonra bırakılacakları varsa bile bırakılmayacaklarını düşünemediniz mi?

AKP "Ben yargıya müdahale edemem" dedikçe, bu yaklaşım teoride doğru oldukça ve sizin gibi beceriksizler tarafından pratikte tersi kanıtlanamadıkça (üstelik ortalık bilgi ve belge kaynıyorken, davalar hukuken defalarca çökertilmişken) istikametin Tayyip Erdoğan'ın söylediği yere, yani "tükürdüğünü yalamaya " varacağı belli değil miydi?

Bu ve yazıyı uzatacağından dolayı sayamayacağımız yüzlerce mantıksızlığın cevabını henüz alamamıştı ki bu kez da "Flaş! Yemin krizi çözüldü!" diye bir haber geldi...

Anladığımız kadarıyla partinizin yetkilileri, AKP yetkilileri ile bir araya gelmiş. Burada bir ortak mutabakat metni hazırlanmasına ve bunun karşılığında CHP'nin yemin etmeme kararından vazgeçmesine karar verilmiş..

"Belki mutabakat metninde AKP büyük tavizler vermiştir, belki de Balbay'la Haberal'ı salıvermeyi kabul etmişlerdir..İyisi mi metnin açıklanmasını bekleyelim, belki CHP'nin nasıl iknâ olduğunu anlarız" dedik ve meşhur "mutabakat metninin" içeriğini beklemeye başladık.

Akşam üzeri metin açıklandı veya basına sızdı, bunun fazla önemi yok netice itibarıyla metin gazetelerin internet portallarına ve haber sitelerine düştü.

Düştü ki ne görelim!

"Sonuna kadar gideceğiz, AKP'ye diz çöktüreceğiz" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun onayladığı metinde şöyle bir cümle var:

"Tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin, milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri için TBMM’de olmaları gerektiğine inanıyoruz. 12 Haziran seçimleri sonrasında bazı milletvekillerinin yemin etmeyerek, yasama faaliyetlerine katılmamaları eksikliktir..."

"Milletvekilinin Meclis'te olması gerektiğine inanıyorsan, neden böyle bir eyleme kalkıştın"
diye sormazlar mı insana?

Paragrafın ikinci cümlesi daha da ilginç; "12 Haziran seçimleri sonrasında bazı milletvekillerinin yemin etmeyerek, yasama faaliyetlerine katılmamaları eksiklik"mişmiş!

İyi de "bazı milletvekilleri" de nereden çıktı? Yemin etmeme kararı CHP'nin parti olarak resmi kararı değil mi? Başını da Genel Başkan Kılıçdaroğlu çekmedi mi?

Metni okumaya devam edelim:

"TBMM, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten ve olağanüstü koşullarda dahi toplanarak, bugün yaşanılanlarla kıyaslanamayacak, çok daha büyük sorunların üstesinden gelen bir Meclistir. Halkın egemenliği ve milletin iradesi, seçilmiş ve vekalet verilmiş milletvekilleri aracılığıyla TBMM’de hayata geçirilir.

Bu çerçevede tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin, milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri için TBMM’de olmaları gerektiğine inanıyoruz...."


Yani, 10 Temmuz 2011 Pazar günü itibarıyla inanmıyordunuz; 11 Temmuz 2011 Pazartesi günü itibarıyla inanmaya başladınız, öyle mi?

Peki neden?

Nedeni şu, yine metinden okuyalım:

"Son seçimlerle birlikte yüzde 95 seviyelerinde yüksek bir temsil oranını yansıtan TBMM, milletimizin yeni bir anayasa yapılması talebiyle birlikte birleştirilerek değerlendirildiğinde, tüm siyasi partiler için uygun bir uzlaşma zemini oluşturmaktadır. Ortaya çıkan bu tarihi fırsat, toplumsal sözleşme tanımına uygun bir anayasa yapılması hedefi için kullanılmalıdır...

Bu inançla, anayasa dahil, tüm mevzuatın hukukun üstünlüğü çerçevesinde ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak, özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanması ve uygulanması gerektiğine inanıyoruz."

****
Şimdi böyle bir rezalete imza atan CHP'lilere soracak olursak, "anayasa dahil tüm mevzuatın hukukun üstünlüğü çerçevesine ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak özgürlükleeti genişletici bir anlayışla uygulanması gerektiğine inanıyoruz' cümlesine dikkat edin" diyeceklerdir...

"Ne varmış bu cümlede?"

diye sorduğumuzda, krizi çözen sırrın bu cümlede yattığını, bu cümlenin AKP'nin tutukluluk süreleri de dahil yeni yasal düzenlemeleri kabul etmesi anlamına geldiğini savunmaya kalkışacaklardır.

Biz ne kadar "Hadi canım sen de!" desek da yarından itibaren CHP'nin gazete köşelerindeki resmi ağızları "İşte CHP'nin Başarısının sırrı", "Krizi çözen o paragraf", "AKP Pes Etti" gibi çanak yazılar yazacaklardır.

Oysa Tayyip Erdoğan ne demişti?

"Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır"

Sanki AKP, hukuksuzluklarını 8 yıldır yasalara dayandırıyordu?

Sanki, söz konusu olan Kaddafi'nin partisi bile olsa, bir siyasi partinin kamuoyuna "Anayasa dahil tüm mevzuatın hukukun çiğnenmesi çerçevesine ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, özgürlükleri daraltıcı bir anlayışla uygulanması gerektiğine inanıyoruz" şeklinde bir deklarasyonda bulunması söz konusu olabilirdi?

Bunlar zaten AKP'nin yıllardır laf olsun diye söylediği şeyler değildi...

Adına "mutabakat metni" denilen bu deklarasyon, CHP'nin cenaze namazından başka bir şey değildir. CHP, tutuklu milletvekillerini alamadığı gibi, Türkiye'yi federasyonlaşmaya götürecek Anayasaya ortak olacağın da baştan deklare etmiştir.

Biz herkesin ipininin birileri tarafından tutulduğunu ve bu iplerin uzunluklarının belli olduğunu zaten biliyorduk.

CHP'ye "Buraya kadar" denilmiştir...

Tarih, bütün bu detayların hiç birisini tabii ki kaydetmeyecek. Ama şunu kaydedecek:

    "Yeminleri engellenen arkadaşlara yemin etme yolu açılmadıkça biz CHP vekilleri de yemin etmeyeceğiz. Bizim bu duruşumuz seçmene ve onun oyuna yani milli iradeye duyduğumuz saygının gereğidir." (Kemal Kılıçdaroğlu ,28.6.2011)

    "Tükürdüklerini yalayacaklar, göreceksiniz..." (Recep Tayyip Erdoğan, 08.07.2011)


Fatma Sibel YÜKSEK - 11 Temmuz 2011, Açık İstihbarat
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: CHP Neye İknâ Oldu, Anlayan Var mı? / Fatma Sibel YÜKSEK

İletigönderen Sabırlı_Vatandaş » Sal Tem 12, 2011 12:36

CHP'nin bunu böyle yapacağı başından belliydi. Hep dedim, bu hareketin sonu hüsrandır. Plansız, stratejisiz, "ben yapıcam olucak!" mantığıyla, güya "dik duracağız" söylemiyle yola çıkarsan önünde sonunda geleceğin yer kürkçü dükkanı. KK'nın gelişinden beri hangi dönemde, sonuçta kazanılanlar açısından mantıklı adımlar atıldı diye sorarsanız koca bir hiçtir. Bir heyecanla bir çıkış yapılıyor, sonra arkası getirilemediği gibi bir de saçmalanıyor. Zaten lider oluş şekli bile şaibeli olan birisinin ulusal değerlere sahip çıkabileceğinden hiç ümidim yok ta en başından beri. Ne yaptıysa AKP'ye yarayan, ne yaptıysa ihanete yelken açan söylem ve eylemlerde bulundu. Seçim programından tutun da bu yemin krizine kadar tek bir planlı ve hedefe yönelik dahası ülkedeki hukuksuzluk, yolsuzluk ve ihanet çemberini kırmaya yönelik tek bir eylemini görmedim. Çok istedim ama göremedim. Yaptığı her şeyle ya AKP'yi onayladı ya da kendini rezil etti. Mücadelemiz adına tek bir katkısı olmadı. Buyurun işte en azından mutabakat metninde tutukluların adı bile geçmiyor. Sayın İnce' nin meclisteki çıkışı çok güzeldi, en azından isimleri geçeydi iyi olurdu diye. Çok mu önemli bu; bu bir göstergedir. İyi niyet göstergesi, sözünü dinletebildiğinin göstergesi. Ama yok RTE ne derse fermandır, hemen imza buyrula. Tek bir katkı, gerçek bir direniş yok! Bekledim, bir ümit, ha gayret, küçük bir adım ama bir adım dedim; sonuç hüsran! Direneceğiz dediler, şimdi birileri "şşt yeterin artık oğlum" daha işimiz var deyince, koşarak meclise üşüştüler. Neden, e hükumet programı onaylanacak. E maaşlarını alamayacaklar belki de; mazallah!

Söylemler aynı; hak, guguk, özgürlük, demokrasi, millet-milletin egemenliği, anayasal haklar, zırt pırt... Elde var; sıfır!

CHP'nin bugünkü hareketi Fatma Hanım'ın dediği gibi, kendi cenaze namazıdır. Ve bu işin siyasetle olmayacağının sapsağlam bir delilidir.

Son olarak yandaşın dilinden yemin mutabakatı. Oturalım, okuyalım, ağlayalım.

“Tüküren” Diz Çöktü!

Ne oldu da “milli irade”ye olan saygınız gerekçesiyle gelip yemin ettiniz?

12 Haziran seçimleri sonrasında yüzde 50 oy almış bir iktidar partisine zaferinin tadını çıkarttırmamanın yolu nedir?

Sevinci kursakta bırakmak için hangi yöntem denenmelidir?

Ya da gündem nasıl kilitlenir?

Açıkçası yukarıdaki soruları kendime sorduğumda aklıma hiç “yemin etmezler” böylece galibe “sevincini kursağında bıraktırırlar” diye hiç düşünmemiştim.

Ancak oldu!

Ve Ak Parti’nin seçim zaferi burnundan getirildi. İyi de şimdi ne oldu da CHP’li milletvekilleri Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikte yemin etti?

Mutabakata imza attık sorun bitti demek bu kadar kolay mı? Veya mutabakatın içine baktığınızda “Tükürdüklerini yalayacak” ne gibi bir “diz çökertme” var?

Size rutin gelişmeleri tekrar hatırlatacak değilim! Niyetim “Krizin ilk günü söylenenler ile bugün ‘mutabakata vardık’ dediklerinden sonra söylenenler arasında bir fark var mı?” sorusuna cevap aramaktır.

İlk gün de “çözüm yeri Meclis’tir” deniyordu, bugün de..!
İlk gün de “millet iradesine saygı istiyoruz” deniyordu, bugün de!
İlk gün de niyetimiz “parlamentoyu protesto etmek değildir” deniyordu, bugün de..!
Yemin etmeyiz dedikleri gün de “milli irade” diyorlardı, bugün de..!
O gün de tutukluluk süreleri tartışma konusuydu, bugün de..!
O gün de “halkın oyuna sahip çıkıyoruz” deniyordu, bugün de..!
O halde, ne oldu da 61’nci Hükümet’in Programı üzerindeki görüşmeler öncesi CHP’liler gelip yemin etti?

***
“Diz çöktüreceğiz” diyordu İnce, “Tükürdüklerini yalayacaklar” diyordu Erdoğan..!

“Mehmet Haberal ile Mustafa Balbay’ın tahliyesinin yolunun açılacağına dair bir işaret olmadan yemin etmeyiz. Gerekirse 4 yıl yemin etmeyiz” diyordu Kılıçdaroğlu. “Hakimlere talimat verin demiyoruz. Ancak Adalet Bakanı’nı göreve çağırıyoruz”diye devam ediyordu, o gün. Bugün farklı ne diyor?

Mutabakat metnine baktığınızda somut ne var da gelip yemin ettiniz?

Şimdi ortada bir mutabakat metni var. Gerçi BDP’li Selahattin Demirtaş, “bizden sakladılar” diyor ya ona değinecek değilim…

Mutabakat metnine göre, bana göre ne CHP geri adım atmış görünüyor, ne Ak Parti…Ne var ki fiili durum ortada. CHP’li vekiller Meclis’te yemin etti.

Şimdi soru şu:

Tahliye yolu nasıl açılıyor? Ve ya mutabakatın mutabakatı nedir?

Cemil Çiçek’in Meclis Başkanı olmasının dışındaki misyonunu bilen biliyor ki, el koyması gereken meseleye el koymuştur! Büyüklük göstermesi gereken büyüklüğünü göstermiştir. Şımarık oğlunun sırtını sıvazlayan baba gibi “tadında bırakın” diyerek ağırlığını koymuştur!

Tüküren tükürdüğünü yalamıştır!

Tüküren” diz çökmüştür!

Muz cumhuriyeti ile devlet arasındaki fark böyle bir şey!

Kaynak
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Kullanıcı küçük betizi
Sabırlı_Vatandaş
Salık Takımı
Salık Takımı
 
İletiler: 101
Kayıt: Cmt Tem 31, 2010 9:42


Şu dizine dön: Fatma Sibel YÜKSEK (GÜRCİHAN)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x