CİCİ GİBİ ÇATLAMAK

CİCİ GİBİ ÇATLAMAK

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzr Tem 10, 2016 17:08

CİCİ GİBİ ÇATLAMAK
Bizim oralarda Ağustos böceğine ‘cici’ derler.
Bütün yaz ci ci ci diye öter ya.
Bir de, yapılan haksızlık ve akılsızlıklar karşısında ‘cici gibi çatlamak’ deyimi vardır.
Belki de, bütün yaz anlatmak isteyip de antalamadığı için çatladığı dile getirilmek için söylenmiştir.
Kendimi ‘cici’ gibi hissediyorum.
O kadar ‘boş zırıltı’ ortasında, zırıltılar yüzünden çatlayacağım ben de.
Şu sükseli ‘ikanimist’lerden başlanacak olursa; yirmi yıl boyunca ‘enflasyon enflasyon’ diye yırttılar ortalığı.
Niye oluyordu; nasıl şişiyordu neden iniyordu falan.
Tek haneliden çift haneliye çıkıyordu, üç haneli olduğu bile olmuştu.
Enflasyonun bir ‘sorun’ olmadığını görmeden giden ‘ekonomist’lere yazık oldu.
Sonra bir ‘Dış borç’ sorunu çıktı.
Her melanet ‘dış borçlar’dan geliyordu.
Borçları ödemek için ‘yeniden borç almak’ zorunda kalınıyor, ama alınamıyordu.
Deniz Baykal, ‘Kemal Kemal on milyar dolar bul yeter’ diye kıvranıyordu.
On milyar az para değildi. Bulunamıyordu.
Bulmak için koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sağcısıyla solcusuyla ‘seferber’ olmuştu.
Yoktu.
O kadar parayı ancak Turgut Özal’ın ‘ekibi’ bulabilirdi.
Onlar da bulup yemişler miydi ne? Hani şu Urfalı kabadayı, günahı boynuna, öyle diyordu.
Ne ki boçlanma ‘ikanimist’lerimizin ‘paradigma’sı olmuştu işte.
Aşağı borçlanma, yukarı borçlanma. Felâketlerin en büyüğü idi borçlanma.
Gün geldi, aaa bakıldı ki ‘borçlanıldıkça’ ülkenin yüzü gülüyor.
On milyar mı dediniz?
Adamlar yollara serpmeye başladılar on milyarcıkları.
Parke taşları da boyanır mı demeyin, adamlar onları da boyadılar.
Boyamadıkları bir ‘fistikî yeşil’ kalıyordu.
Kimsenin kuşkusu olmasın, onu da boyayacaklardır.
‘İkanamist’lerimiz ‘dut yemiş bülbül’ gibiydiler.
‘At binenin kılıç kuşanın’ mı ne idi?
Adam attan düşüyor ama bütün dünya borç vermek için kuyruğa giriyordu.
Olsa olsa ‘ilahî bir güç’ yardım ediyor olabilirdi.
O nedenle, cümbür cemaat ‘bakara-makara çekmek için’ camilere hücum edilir oldu.
Minareler süngü, kubbeler kalkan idi.
Hem kurşun kalkanların dibinde, ‘Allahı aldatmak’ daha kolaydı.
Ancak her şeyin bir sonu vardı, değil mi ama?
Bu kez bir başka sorun patlayıverdi: Kişisel borçluluk.
‘Banka kartı’, ‘özel kredi’, falan..
Burada, bir soluklanıp, şu ‘borçlanma’nın ‘yiğidin kamçısı’ mı yoksa ‘namus sorunu’ mu olduğunu bir yana koysak bile, ‘kavga’ konusu olduğunun bir ‘tarihsel’ gerçeklik olduğunun altını çizelim.
Tarihteki savaşların büyük bölümünün, ‘ya verilmesi gereken borcun verilmemesi ya da artırılmasına itiraz’dan kaynaklandığını da biliyoruz.
Oysa, ‘içinde bulunduğumuz’ aşamada, bankacıların gidip Ayşe teyzeyi evinde tartaklamaları bir çözüm olamayacağına göre, bir başka ‘çözüm’ bulmak gerekecekti.
İşte, şu bizim ülkemizde, ‘aklı kıt’, ‘aymaz’ ve hatta ‘sefil’ ‘ikanamist’lerimizin elleri bögürlerinde..
Bir ‘zırıltı’ çıkarıyorlar ama söylediklerine kendileri de inanmıyorlardır.
Ey ‘Devlet’i ancak ‘polisin copu’ ya da ‘jandarmanın kasaturası’nda gören ‘aptal sürüsü’..
Devlet, dediğin, bugün o kutsadığın ‘Piyasa’nın emrindeki bir ‘kul’dan başkası değildir.
‘Plan’ yapmak ise ancak ve sadece bir ‘Devlet’in varlığıyla olanaklıdır.
‘Devlet’ olmadan, sorunlara çözüm önermek ise, Ağustos’ta zırıltı çıkarmakla birdir.
Buradan ‘Devlet’i kutsamak çıkmaz, ‘olmadığını kanıtlamak’ çıkar.
Piyasanın buyruğundaki bir ‘Devlet’, Devlet değil bir ‘piyasa ajanı’dır.
Tıpkı senin ‘aymazlığın ajanı’ olduğun gibi..
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1526
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x