Çöllolar'da Dokuz Kayıp Kara Elmas

Çöllolar'da Dokuz Kayıp Kara Elmas

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Cum Eki 28, 2011 16:33

Hacı Mehmet İpek, Muhsin Koşan, Kemal Elmas, makine mühendisi Cuma Yıldırım, jeoloji Mühendisi Halil Tatlı, Nail Yılmaz, drenaj işçisi Aydoğan Polat ve diğer 2 kişiden Adnan Demir ve Turhan Gökhan…

Bu isimleri hatırlayan yahut tanıyanınız var mı?

Bence çoğunuzun yok. Çünkü unuttuk. Çünkü gündelik üzüntülerin yaşandığı ülkemizde, acılara tamda geldiği an üzülmeyi öğrendik.

Peki; kim bu dokuz kardeşimiz?

“Tarih 10 Şubat 2011”. Kahramanmaraş’ın Afşin İlçesi’nde, Afşin- Elbistan B Termik Santrali’ne kömür sağlayan Çöllolar Kömür havzasında meydana gelen göçükte hayatını kaybettiklerine artık emin olduğumuz lakin aradan geçen 8 aya rağmen, naaşlarına ulaşılamayan kardeşlerimiz.

Bu Meydana gelen göçükte 50 milyon metreküp toprak kayarak, kömür çıkarılan 100 metrelik bölümün yarısını doldurdu. Göçük bölgesinin alanı 3 futbol sahası büyüklüğünde, 160 metre derinlikte… Ve kaybolan 9 kişinin, 30 ila 60 metre arasındaki derinlikte olabilecekleri sanılıyor.” Denetimin ve yeterli yaptırımların olmadığı ülkemizde yazdığım satırlar gene bir çok kesimi kızdıracak türden, lakin ziyanı yok!

Kazanın nüksettiği dönemde yapılan açıklamalar kusur fiiliyatının Mühendislik hatasından kaynaklandığı yönündeydi.

Bu açıklamaları anlamakta zorlandım ben o dönemde...

Neden mi ?

Çünkü hepimiz çok iyi biliriz ki çalışma koşulları uygun değilse eğer, bu durumu tespit eden mühendisin çalışmayı sonlandırma yetkisi yoktur. Yine aynı dönemde sahada incelemelerinde bulunan Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Sayın İsmail Aslan'da Mühendislik hatası olabileceği yönünde görüş bildirmiş, ihmale dayalı olabilecek her ayrıntıyı incelediklerini dile getirmişti. Fakat Yönetmelik ve tüzüklerin en ağır şekilde yaptırıma tabi tuttuğu işletmeler, devlet eli ile sıkı bir şekilde denetlendiği vakit zaten düzgün çalışmak mecburiyetindedir.

"Bu yüzden kazaya sebebiyet veren taraf kadar, buna göz yuman tarafda aynı derecede suçludur."

Göçük altında kalan ve hala ulaşılamayan Muhendis kardeşlerimize dil uzatmak ise en kolayı olsa gerek. Velhasıl bizi artık görmüyor ve duymuyorlar. Hani savunma metni hazırlayabilecek bir durumda değiller nasılsa… Olsa olsa Mühendislik hatasıdır. Başka ne olabilir ki ? Kazanın meydana geldiği Termik santralde 3 vardiya halinde 1200 dolaylarında işçi çalışıyor.

Görevli taşeron firmalar Park Teknik, Askar ve Toprakoğlu madencilik...

Peki, taşeron firma yöneticileri layığı ile yaptı mı bu işi? Ticaret yapan hemen her işletmenin denetimden uzak, etik ahlak kurallarını hiçe saydığı şu dönemde ben mantıklı bir açıklama yapılana dek yüzlerce olasılık teoremi üretmeye devam edeceğim.

Gelin görün ki herkes benim ile aynı fikirde değil elbette. Elektrik Üretim A.Ş. Genel Müdürü sayın Halil Alış’ın bu gelinen noktada aldığımız üzücü olaya tekabül eden kayıp sayısının azlığı bizlere Allah’ın bir lütfüdür demeci, benim hala zihnimde bir yerlerde...
Bir köşede misafir edemedim bu cümleyi henüz...
Boşlukların arasında kaybettim. Kalbi duygularımız Sayın Alış ile aynıdır.

Şükürler olsun çok daha büyük kaybı bu trajedi ile atlattık. Ancak din bilgisi en az olan insan bile bilir ki; Tevekkül yaptığın tüm işlerde tedbirini alıp, üzerine düşen vazifeyi layığı ile yerine getirdikten sonra lutufu Allah’a bırakmaktır. Ve ben bu yüzden şunu sormadan edemiyorum yetkililere...

Be adam,(!) sen önce insanı sevmek ile ona değer vermek ile işe başla. Önce insan olmanın gereğini uygula. Yaptığın iş her ne olursa olsun onu etik ahlak ile bağdaştır. Vicdanının süzgecinden geçir. Yaradan kullarını sever de hani birazda sen sevsen ne olur?

Evlerine ekmek götürebilmek için toprağın metrelerce altından canları pahasına yaşamlarını hiçe sayan, kara elması gün yüzüne çıkaran bu vucudlar şimdi o kömür taneleri gibi gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor. Çalışırken ellerine ve yüzlerine bulaşan kömür karası, ebediyette tüm bedenlerini sardı. Geçen onca zamana rağmen her gün kaza yerine giden yakınlar her akşam umutsuzca eve dönüşün kederini yaşıyor. Babalar,eşler,analar perişan...

Bekleyiş içinde olan her bir anne umudunu kesti nazlı ceylanından…

Diyorlar ki; bir mezar taşı dileğimiz, çıkarın yavrularımızı o kara çamurdan…
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Şu dizine dön: Nilgün BAŞTUĞ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x