Cumhuriyet Bu Hâle Nasıl Geldi?

Cumhuriyet Bu Hâle Nasıl Geldi?

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Eki 29, 2011 21:56

Cumhuriyet Bu Hâle Nasıl Geldi?

Bugün bayram.

Sabahleyin bayram sevinciyle kalktık. Otuz yılı aşkın meslek yaşamımızda ve öğrenciliğimizde kaç Cumhuriyet Bayramı yaşadık… Hepsi de coşkulu, sevinçli, gururlu geçti.

Niye coşkulu? Bu günlere erdiğimiz, bu bağımsız ülkenin bir bireyi olduğumuz için…

Niye sevinçli? Düşmanları kovduğumuz günlerin sevincini bu günlere taşıdığımız, atalarımızın kahramanlıklarını anlattığımız için…

Niye gururlu? Türk olduğumuz için. “Ne Mutlu Türküm Diyene!” sözünü Atatürk bir 29 Ekim Cumhuriyet bayramında söyledi, bu sözü söyleyen büyük milletimizle övündüğümüz, milletimizden, Türk olmaktan gurur duyduğumuz için…

En çok da Türk askeriyle gurur duyduk bu bayramlarda.

Askerin geçit törenlerinde büyüklerimiz gururla gözyaşlarını silerdi, biz çocuklar hayran hayran seyrederdik askerimizi. İçimiz ürperir, göğsümüz kıvançla dolardı…

Televizyonlar yaygınlaşınca bayram törenlerini evde bir de televizyondan izlerdik. Eğer bayramın sesli görüntülü kaydı yapılmışsa okulda sınıflarımızda da tekrar tekrar izlerdik.

Gurbette de aynı coşkuyla kutladık yıllarca Cumhuriyet Bayramını. Okullar açılınca bir iki hafta sonra hazırlıklarımız başlardı. Cumhuriyet bayramı için piyes hazırlardık. Şiirler ezberlerdik. Marşlar, türküler, şarkılar söylerdik… Korolar hazırlanırdı. Atatürk’e ve silah arkadaşlarına saygımızı, minnetimizi anlatan güzel sözleri hep birlikte, bir ağızdan söylerdik.

Bu gün, mutlaka ama mutlaka Atatürk’ün Gençliğe Hitabı okunurdu.

Her bir cümlesinin anlattığı gerçeklere şaşar kalırdık. Nasıl da bugünleri görmüş derdik… Siyasetçilerimizden toplum olarak hep şikayet ederdik bilirsiniz. Atatürk’ün yolundan çıkıldığını meydanlarda belki açıkça haykırmazdık ama bilirdik…

Bu gün ise bambaşka bir gün oldu.

Bulunduğumuz yerde sabah tek asılı Türk bayrağı görmedik. Teknelerde vardı yalnız Türk bayrağı. O da dünyanın kabul ettiği bir kural olduğu için olmalı. Deniz hukukuna göre her ülke denizlerinde kendi bayrağını taşamak zorundadır. Belki böyle bir kural olmasa bayrağımız oralardan da inerdi.
Niye bayrak asmadınız diye sorduklarımız, yasakmış, dediler, bayram yokmuş…

Muhtarlıkların bayrak direkleri boştu. Taşımalı sistemle kapatılan, bir viraneye dönen, öğretmensiz bırakılan köy okullarının bayrak direkleri boştu… Evlerden sarkan, ilâç için tek bir bayrak yoktu bu turizm ile para kazanan yurt köşesinde… Kent merkezine gidene kadar da yol boyunca geçilen yerleşim yerlerinde hiç bayrak görmedik…

Burası yurt köşesi mi? İşgal altında bir toprak parçası mı? Bu köyler ne köyü? Hangi millet yaşıyor bu dağlarda? Anlamak imkânsızdı!

Karşıdan Kaş görününce yollar da kırmızı gelincik tarlasına döndü nihayet…

Kaş esnafı hiç eksiksiz hepsi işyerlerine bayrak asmıştı.

Yolda giden kadınları durdurup sordum:

“Bayrama mı gidiyorsunuz? Bayram nerede? “

“Yok işe gidiyorum.”

“Hayır eve gidiyorum. Bilmem meydandadır.”

“Bayram mı varmış? Yok bayram iptal edildi, bayram yasak… “Dediler sorduklarım.

Üstü pembe eşofmanlı dokuz on yaşlarındaki bir kızı yakaladım yolda:

“Ah ne zaman giyineceksin? Bayram yok mu bu gün?”

“Yok, yasaklanmış, öğretmenim bayrama gitmeyin, yatın “dedi.

“Bayram var, meydanda. İstiklâl marşı okunacak. Giyinip gelsene, bayramı izlemeye.”

“Öğretmenim gitme dedi. Hem ödevim var. Ödevimi bitirirsem gelirim belki…”

Sonunda meydana varıyorum. Denize karşı meydan. Atatürk’ün ayakta durup ileriye bakarken yapılmış bir heykeli var burada. Bir eli göğsüne doğru kalkık.

Çevresine çelenkler konulmuş. Meydan’da tek tük gezinen var. Sonra bu kişilerin sayısı arttı, meydan kalabalıklaştı. Emekli öğretmenler, dernek yöneticileri törenlerin iptal edildiğini duyunca acele bir kutlama programı yapmışlar. Belediye de yardımcı olmuş. Ses sistemi kurdular oraya hemen. Haberi olan, anneleri oraya gelen öğrenciler ellerinde bayram için hazırladıkları konuşma, şiirlerle geldiler. Annesinin kucağında elinde bayrak sallayan bebekler bile vardı.

Program bitmeden Banu Avar, “Ben de misafir olarak geldim, bir şeyler söylemek istiyorum.” dedi. Kaş’a özellikle geldim, dedi. Sonra kısaca sözlerine şunları ekledi:

“Kaş özel bir yer. Üç gün sonra duyuyorlar Cumhuriyetin ilânını…

1992 yılında Alman Bakan Genscher’in, 1994’te Amerikan Büyükelçisi Abromovitz’in, 1998’de Alman gazetecisi Koydl ‘un söylediği sözler Milliyet’te yayınlanmıştı: “Türklerin komşusu olan üç politik sistem battı. İran’da şah monarşisi, Sovyetler Birliği komünizmi, Yugoslayva federatif yönetimi.
Hepsi de etnik ve dinsel nedenlerden yıkıldılar. Türkiye’de hem etnik, hem dinsel çelişki var. 75. yılında Atatürk Cumhuriyetinin durumu bir hayli kritik.” dediler.

Cumhuriyetimizin 88’inci yılını kutluyoruz. Daha kaç 88 yıl kutlayacağız…

Cumhuriyet Bayramınız kutlu Olsun!”

Emekli öğretmenim Bircan öğretmen Atatürk şarkısı okudu tek başına. Bu şarkıyı ben yıllarca öğrencilerime öğrettim. Şimdi öğretiyorlar mı bilmiyorum,dedi.

“Atatürk Atatürk canımdasın, her zaman yanımdasın.

Senden bana armağan bir cennet vatanım var.

Yolunda yürüyorum, çağdaş, özgür ve uygar”

Saygı duruşundan sonra bir öğrenci:

Türküz, Türk kalacağız! İlimle irfanla dünyaya sesimizi duyuracağız, diye seslendi.

Küçük Yunus Emre 29 Ekim 1923 adlı şiirini okudu.

Lise ikinci sınıf öğrencisi Ekin Orakçal Cumhuriyeti özetleyen kısa ama etkileyici bir konuşma yaptı.

6 Ekim 1923 yılında İngilizler, işgal ettikleri İstanbul’dan Türk bayrağını selâmlayarak gitmişlerdir, dedi.

Neden Cumhuriyet? diye sorarak buna cevaplarını verdi.

“Biz Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençleriz.

Biz gençlerin çabasıyla ülkemiz çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkacaktır!

Cmhuriyet bayramımız kutlu olsun! “
diye de bitirdi sözlerini.

Kendiliğinde oluşan bu kalabalıkta gözlerimiz şalvarlı, yemenili kadınlarımızı aramadı değil. Kasketiyle, geleneksel giysisiyle gelen, gezen köylümüz de yoktu.

Cumhuriyetin birey yaptıklarına, Cumhuriyetin adam ettiklerine, köylü efendimize bugün unutturulmuştu…

Çocuklarımıza yasaklanmıştı…

Yetişkinlerimize şanlı tarihimiz gerçek anlamıyla benimsetilmemiş, o günleri yaşayıp anlatanlara kulak verilmemişti…
Geçmiş iktidarlarını hepsi bu ihanetin içindeydi, hepsinin az veya çok elleri kirliydi…

Orada bir bando çalsaydı, marşlar çalsaydı, göğsümüzü kabartsaydı kahramanlık türkülerimiz bundan kim incinirdi? Kim rahatsız olurdu? Bölücü eli kanlılardan başka? Aksine şehitlerimizin ruhu şad olmaz mıydı? Askerlerimiz geçit töreni yapsalar bizler seyrederken gururlanmaz mıydık, göğsümüz kabarmaz mıydı?

Halk köylerden, kasabalardan gelse, meydanı hınca hınç doldursaydı… O günlerin giysilerini giyseler, o günlerden hatıraların piyesini oynasalar, düşman işgalini anlatsalar, o günlerde yapılanları halka gösterseler, burunları sızlatsalar olmaz mıydı?

Çoluğunun çocuğunun elinden tutan, bebesini ninesini alan gelseydi… İşini gücünü bıraksaydı herkes. Dükkanlar çarşılar kapalı olsaydı. Günlük işler ertelenseydi başka zamana…

Çocuklarımız hep birlikte İstiklâl marşı okusalar millî bilinçlerinin gelişmesine bunun katkısı olmaz mıydı? Millî birlik ve bütünlüğümüz pekişmez miydi?

Bu vatanın düşmanlardan kurtarıldığını, tarihimizi, Sevr’i, Lozan’ı anlatsaydık onlara meydanlarda kulakları duymaz mıydı? Gönüller aydınlanmaz mıydı?

Şiirler okusalar, alkışlasak, Cumhuriyetimiz sizlere emanet desek çocuklarımızın kendine güvenleri artmaz mıydı?


*

Biz, bu hâle nasıl geldik?

Cumhuriyeti kutlamayı nasıl unuttuk, nasıl halkımızdan koptuk? Halkımızı yalnız bıraktık?

Karşıda Meis adası! Bir horoz ötümü uzakta. Bizi oradan öyle alayla seyrettiler eminim 1922’de denize döktüklerimiz, ülkemizin işgalcileri… Yeni isteklerini ileteceklerdir yakında. Atatürk’ün kurtardıklarını geri istemeye başladılar duymadınız mı?

Ellerini ovuşturan ovuşturana…

Cevabını bilen var mı? Cumhuriyet bu hâle nasıl geldi?

Bu gün nasıl bir bayram kutladık?


Feza Tiryaki, 29 Ekim 2011
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x