Darbeleri okuma kılavuzu -6- / Selcan TAŞÇI

Darbeleri okuma kılavuzu -6- / Selcan TAŞÇI

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Mar 03, 2010 15:24

Darbeleri okuma kılavuzu -6-

NATO’ya bağlılığını bildiren ilk darbe

Türk iç politikasını Amerikan yörüngesine soktuğu için eleştirilen Adnan Menderes iktidarını deviren 27 Mayıs 1960 darbesinin ilk mesajı, “BM, NATO, CENTO ittifakları ve taahhütlerine sadakat oldu.

Şevket Süreyya Aydemir ’İhtilalin Mantığı’nda, ”Toplumsal bir olay olan ihtilal de, nihayet bir mantık ve zarurete dayanacaktır. Aksi takdirde, ihtilal dediğimiz sosyal-siyasal sıçrama, bu bağıntıdan yoksunsa, zaten havada kalır. Varlığın hikmeti bulunmaz“ demişti.


Zaruret haline getirildi

Bilim ve fikir adamlarına getirilen yasaklar, Köy Enstitüleri’nin kapatılması, ”Kara Cübbeliler“ çıkışı, üniversite işgalleri, protestolar sırasında Turan Emeksiz’in ölümü, üniversitelerin kapatılması, tam da Londra’da çetin geçen Kıbrıs görüşmeleri esnasında, İstanbul’da azınlıklara ait ev ve işyerlerinin talan edilmesi, tarikatlaşmanın Cumhuriyet tarihinde görülmemiş seviyeye ulaşması, Menderes’e mal edilen ”Ben bu orduyu yedek subaylarla da idare ederim“ gibi ifadeler, 1957 seçimlerine damgasını vuran ”kütük marifetleri“ , İnönü’nün seçim bölgesi Malatya’nın ikiye bölünmesi, Bölükbaşı’nın seçim bölgesi Kırşehir’in ilçe yapılması, Tahkikat Komisyonları aracılığıyla hukuksuzluğun hukuk çerçevesine sokulması, yayın yasakları ve gazetecilerin cezaevlerine atılması, Yargıtay üyelerinin emekliye sevk edilmeleri, ”Vatan cephesi“ adıyla toplumun kamplaştırılması ve nihayetinde; 7 Nisan 1960 günü ülkenin Başbakanı’na ”Memleket bugün kabili idare olmaktan çıkmıştır. İşler çoktan laçka olmuştur. Adliye işlemez hale gelmiş, idare aciz düşmüştür...“, ve 18 Nisan 1960 ülkenin muhalefet liderine ”Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam“ dedirten olaylar zinciri, ihtilalin ”zaruret“ haline gelmesini, yani bir anlamda meşrulaşmasını sağladı.


İhtilalin mantığı

Milli Birlik Komitesi, 27 Mayıs 1960 darbesini ilan ederken, müdahalelerinin ’büyük milletimizin yıllarca zapt edilmiş asil heyecanından’ doğduğunu söyledi.

Özellikle, ”Küçük Amerika“ olmak yolunda attığı adımlar dolayısıyla eleştirilen Adnan Menderes’i deviren darbenin, ”Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya“ mesajı şöyleydi:

”Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasasına ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız.”

Ya Menderes?..


O da müttefikine sadıktı

Menderes, darbeye davetiye çıkaran uygulamaları arasında gösterilen Tahkikat Komisyonları’nı, ABD ile yaptığı ve Amerikan ordusunun, doğrudan veya dolaylı bir saldırı karşısında Türk topraklarına gelmesi gibi hükümleri de içeren ikili anlaşmaya karşı çıkan muhalefeti bastırmak için kurmamış mıydı?

1955’ten sonra dış borçları giderek artan, 1958’de yüksek oranlı bir devaülasyon yapmak zorunda kalan ve 600 milyon dolarlık dış borcunu ödeyemeyeceğini açıklayarak moratoryum ilan eden, IMF ilk stand-by anlaşmasına imza atan Menderes’i bu sona sürükleyen ABD’nin ekonomisini kurtarmak için Marshall köleliğine razı olması değil miydi? Yabancı Sanayi Teşvik Kanunu bu yüzden çıkarılmadı mı? Fabrikaların özelleştirilmesinin, petrol arama ve çıkarma izninin Amerikan şirketlerine verilmesinin altında bu yatmıyor muydu? Bir Başbakan düşünün ki, Karadeniz Teknik ve Orta Doğu Teknik gibi ülkenin en önemli üniversitelerinden ikisini Amerikan Ford Vakfı’na kurdursun.

Bir Başbakan düşünün ki, uçak ve uçak motoru fabrikalarını, Eskişehir tank fabrikasını, Kırıkkale silah fabrikasını NATO standartlarına uymuyor diye kapatıp, ordusunu, modernizasyon adı altında ABD’nin “savaş artığı” teçhizatına mahkum etsin...

Bir ülke düşünün ki, iki sarhoş Amerikalı’nın kullandığı araç, 10 askerimizin ayaklarını koparsın ve Türk askerlerini biçenler emniyet yetkilileri ve subaylarımızın arasından, ABD’li bürokratların kanatları altında, ellerini kollarını sallayarak yürüyüp gitsin...

Görüldüğü gibi uzunca bir müddet, ABD’ye gidip de üç kuruş için kapı önlerinde bekletilene kadar, en az darbeyi yapanlar kadar bağlıydı “ittifakları”na Menderes...

Kore’de, “fevkalade savaş kabiliyetini ve hür dünyanın yanında daima yer almak azminde olduğunu” ispat eden Türkiye için Eisenhower’ın övgülerini hatırlayın:

“Dünyanın en çetin müdafilerinden biri olan Türk Milletini selamlıyoruz... Türkiye’nin tek bir kuşakta meydana gelen gelişmesi, zamanımızın harikalarından biridir.”


Sovyetler’e gidecekti ki...

Gelin görün ki, detaylarını yarın bir tanığın ağzından aktaracağımız o ibretlik ABD gezisinden sonra, Adnan Menderes’in kafasında o güne kadar sadakatle bağlı kaldığı ittifakın geleceğine ilişkin şüpheler oluşmaya başladı. Türkiye’ye döner dönmez hiç çıkamayacağı Sovyetler Birliği gezisi’ni ilan etti.

Washington’dan alamadığı teşviki Moskova’dan almayı deneyecekti.

1958’de Ürdün’e asker çıkaran, Irak’taki petrol tekellerini İngilizler’den devralan ve buradaki ’rejim değişikliği’nden sonra siyasi otoritesini yerleştirmeye çalışan, yani Ortadoğu’da daha yapacak çok işi olan ABD için Türkiye vazgeçilmezdi.

Ama Türk iç politikasındaki gücü de giderek zayıflayan ve yıpranan Menderes değil!

Sultan sıfatıyla anılınca koltukları kabaran bugünkü iktidar sahiplerinin anlaması daha kolay olsun diye Osmanlı’nın son döneminden örnek verecek olursak;

Tıpkı Rusya’ya yakınlaşmayı deneyen Osmanlı Padişahları’nın tahtlarından indirilişi gibi, Menderes’in de böylesi önemli bir politika değişikliğini tasarlarken iktidarından oluşu tesadüf olabilir miydi?


Şifreleri ABD’de saklı

Araştırmacı Cengiz Özakıncı, 27 Mayıs’ın, 1959 yılı Şubat ayında Amerikan 7. Ordu Karargahı’nda örgütlendiğini iddia ediyor. Özakıncı’ya göre darbenin şifreleri, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel’in, daha sonra 12 Mart’ın Başbakan Yardımcısı da olacak Albay Sadi Kocaş ile birlikte ABD’de ağırlandığı 12 günde saklı.

Yürüttüğü Basın Yayın Genel Müdürlüğü dolayısıyla, dönemin önemli tanıklarından biri olan Altemur Kılıç da, 27 Mayıs’tan önce CIA ve Büyükelçilik Müsteşarı Robert Barnes gibi bazı Amerikalı diplomatların ordudaki kimi isimlerle yakın temasta olduklarını anlatıyor.

Türkiye’yi her koşulda ’garanti’ gören ABD’nin, Adnan Menderes’in Sovyetler Birliği’ne yönelmesi karşısında “tek ata oynamama” stratejisi izlemiş olabileceğine dikkat çeken Kılıç, Eisenhower’ın 1959 yılındaki Türkiye ziyaretinin de önlerindeki ’ihtimaller’le ilgili ’zemin yoklama’ mahiyetinde olduğunu savunuyor.


‘II. Cumhuriyet’i ilk kullanan Cemal Gürsel oldu

Dış politikada izlediği yol ve kurduğu ilişkiler çok tartışılan Adnan Menderes, dönemin tanıklarının ifadelerine göre Kıbrıs konusunda “mücadeleci” davrandı.

Uzunca bir müddet Yunanistan’ın adayı ele geçirme girişimleri karşısında sessiz kalan Türkiye, Demokrat Parti döneminde konuyu ülkenin öncelikleri arasına aldı. BM nezdinde “İngiltere’ye ait” kabul edilen Ada’nın geleceği konusunda söz sahibi olduğunu, dolayısıyla Türkiye’nin bu konuda “taraf” olduğunu ortaya koyan Menderes önce ilhak, sonra da taksim taleplerinin kabul edilmesi için çetin bir diplomasi izledi.

Mücadele sadece masada yapılmıyordu. EOKA militanlarının Kıbrıs Türkleri’ne saldırılarının artması ve kanlı olayların meydana gelmesi üzerine Rıza Vuruşkan, Burhan Nalbantoğlu, Rauf Denktaş ve Kemal Tanrısevdi tarafından Lefkoşa’da kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı’nda, Menderes’in görevlendirdiği Fatin Rüştü Zorlu ve Korgeneral Daniş Karabelen’in de katkısı vardı.

Bu ortamda Londra’da yapılan ikinci tur Kıbrıs görüşmeleri İstanbul’dan gelen bir haberle seyir değiştirdi. Selanik’te Atatürk ’ün evine bomba atıldığı haberinin yayılması üzerine, azınlıklara ait ev ve işyerlerine saldırıldığı bilgisi İngilizler ve elbette Yunan tarafı için önemli bir kozdu.

Bugün bile Türkiye’nin uluslar arası lobilerce iftiraya uğramasına, yargılanmasına ve menfaat beklentilerini karşılamaya zorlanmasına neden olan 6-7 Eylül olaylarının dönemin iktidarının bilgi hatta desteği dahilinde yapıldığı iddia edildi. Saldırganların daha sonra Özel Harp Dairesi olacak olan Seferberlik Tetkik Kurulu’nca görevlendirildiğine dair sayısız yayın yapıldı. Bu yayınlarda eksik bırakılan bir soru vardı:

Sovyetler’e karşı gayrı-nizami harp yapmak üzere Seferberlik Tetkik Kurlu’nun kurulmasını isteyen kimdi?

İsmet İnönü’nün “aldılar da girmedik mi” dediği NATO değil mi?

Öyleyse NATO’ya sadakatı devam ettireceğini ilan eden bir darbe, NATO’ya sadakatin gereği olan eylemleri, hem de “milletimizin yıllarca zapt edilmiş heyecanı”na sığınarak durdurmuş olabilir mi?

Bugün gündemde olan darbe iddialarına karşı, “demokrasinin vücut bulacağı yeni devlet” olarak reklamı yapılan “2. Cumhuriyet” in, ilk defa, 27 Mayıs’tan sadece üç gün sonra, Cemal Gürsel’in TBMM’de okuduğu programda telaffuz edildiğini hatırlatmak, bir ipucu verir belki...

YARIN: BİR ‘GÖRGÜ TANIĞI’ ANLATIYOR


Selcan TAŞÇI, YENİÇAĞ, 1 Mart 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Darbeleri Okuma Kılavuzu - Selcan TAŞÇI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x