Demokrasi Bir Kültür Keyfiyetidir / E. Fuat TEKÇE

Demokrasi Bir Kültür Keyfiyetidir / E. Fuat TEKÇE

İletigönderen Ram » Çrş Şub 23, 2011 19:35

DEMOKRASİ BİR KÜLTÜR 1  KEYFİYETİDİR

Üzerinize afiyet, birkaç zamandır işler iyi gitmediği için yazamıyor, iç ve dış gelişmeleri hasta yatağımda gazeteler ve internet ile Türk ve yabancı televizyon kanallarından izliyorum. İzlerken de benzer bir olayı anımsadım.

Yıl 1989. Ekim başı. Ülke: Demokratik Alman Cumhuriyeti. Bizde bilindiği adıyla Doğu Almanya. Kent: Leipzig. Sekizyüz yıllık Aziz Nikolai kilisesinde akşam ayinine katılan olsa olsa beşyüz, hadi bilemedik altıyüz kişilik bir grup tarafından “halk biziz, biz halkız!” sloganı ile başlatılıp da kısa zamanda onbinler, yüzbinler, beşyüzbinler hâlinde büyük kentlere yayılan gösteriler o zamanki en acımasız komunist rejimlerden birini altı ayda alaşağı etmişti.

Halkın gücü! Bir araya geldimi karşısında durulmuyor.

Yirmiiki yıl sonra Tunus’ta isyan. Cumhurbaşkanı Ben Ali arkasına bakmadan kaçtı.

Mısır’da isyan. Cumhurbaşkanı Mübarek direndi ama sonunda o da havlu attı.

Arap dünyası ayakta. Bir ara İran da hareketlendi. Her yanda ne yazık ki yüzlerce ölü ve yaralı var. Gününe göre giydiği cafcaflı üniformasıyla operet figüranını çağrıştıran Gaddafi’nin tepkisi ise düpedüz vahşet! Parayla tutulmuş Hristiyan askerlerine 2  “fare sürüsü” dediği kendi Müslüman vatandaşlarını kurşunlattırdı! Trablus sanki Guernica 3  idi!

Sorun onyıllardır Orta Doğu’daki aklına buyruk diktatörler ile Tahran’da da insanları bezdirmeye başladığı anlaşılan, şeriatın uygulandığı İslâmî yönetim. İstem: Demokrasi. Ancak, Fas’tan Ürdün’e, hatta komşumuz Irak’taki özerk Kürt bölgesine, oradan da Yemen’e, Bahreyn’e ve Umman’a kadar derece derece ayaklanan ülkeler coğrafyasının Kuzey Afrika, Mezopotamya ve Arap Yarımadası’nda BOP haritasıyla örtüşmesi de ilginç doğrusu! Bu bir rastlantı mıdır? Yoksa??? Zirâ binbir yüzlü şeytan gibi politikanın da türlü yüzü var. Hele de emperyalizmin!

Anımsayalım: ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice 2005 yılında “yeni bir Ortadoğu için zamanın geldiği”’ni söylemiş miydi? “Aradan altı yıl geçti, ABD’de yönetim de değişti” denilmesin. Emperyalist politikalar uzun vadeli tasarımlar olup, uzun solukludurlar. Çoktandır çöktükleri sanılırken birdenbire gündeme oturuverirler. Nitekim, bir odun yığını kenarından, ortasından küçük bir ateşle nasıl tutuşturulursa, oligarşinin dudak ısırttıran haksız ve haram zenginliği ile geniş halk kitlelerindeki azami fakirliğin yan yana olduğu BOP’un hedefindeki Kuzey Afrika da, Tunus’ta ortasından ansızın öyle tutuşup alevlendi. ABD’nin buralarda 150 milyon Dolar harcadığı ve ayaklanmayı “facebook” üzerinden örgütleyen eylemcileri bu konuda eğittiği haberleri dolaşıyor ortada.

Ama ayaklanma -murad edilenin aksine- toplu bir Arap halk hareketine dönüştü. Yayıldıkça da ülkeler arasındaki farklılıklar belli oluyor. Toplumun gelişim ve kültür düzeyine göre kimi ülkede öncelikle iş, aş ve hakça paylaşım, kimi ülkede de bunlara ek olarak demokrasi isteniyor.

İstemesi kolay! Ama tarihî gerçek başka merkezde. Bir ülkeye, bir topluma yarayacak demokrasi parlamentolarında bağırılıp çağrışılmayan, daha da ilkeli itişilip yumruklaşılmayan eğitimli toplumların harcı ve kârıdır. Genellikle öyle ortamlarda meyve verir. Ötesi göstermelik demokrasidir. Ya da, yanlızca adı itibariyle demokrasi.

Bir de, halkın gidene duyduğu öfke yüzünden hasbelkader iktidara gelenlerin son yıllarda paşa gönüllerine göre yorumladıkları bir demokrasi türü daha çıktı ortaya! Örneğin,“amaç değil hedefe varıncaya kadar ancak(!) bir araç” 4  olan ya da “hedefe varınca inilecek tramvay”a benzetilen demokrasi türü gibi. “En üst belirleyici İslâm’ın ilkeleridir. Herşey ona göre belirlenir” 5  de denilmişse, demokrasiden gayrı varılması amaçlanan hedef de açık seçik bellidir artık! “Mühür bende, Süleyman benim!” zihniyeti! Gerisi siyasî tarafların yıllardır bitmeyen düzeysiz demagoji ve alelâde atışmaya dönüşmüş polemikleri ile taraflardan birinin de ideolojik hedefe kilitlenmiş takiye edebiyâtından ibaret kalır vesselam! Kelli felli siyasîlerin ağzında bunun adı da vatana millete sözde hizmet oluyor.

Samimi miyiz, değil miyiz? Orası pek belli değil ama dile kolay, devlet olarak kırksekiz yıldır AB’ye girmeye çalışıyoruz. Niye? Söylenildiğine göre bir Cumhuriyet projesiymiş de ondan! “Eğer girersek” deniliyor, “uyacağımız AB müktesebatıyla siyasal yaşamımız demokratikleşecek, ekonomimiz zenginleşecek ve ülkede sosyal adâlet de nihâyet gerçekleşecek”miş. AB’nin kaç zamandır “kendisi muhtac-ı himmet bir dede, nerde kaldı geriye himmet ede” durumunda olduğu bir ortamda hayâl ki ne hayâl! Oysa anımsayacağız Ulu Önder Atatürk “...milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız” demiştir. Kendi gücümüzle, ona buna yamanmaya ya da yaranmaya çalışmadan, emperyalist emelleri belli bir projede sözümona “eşbaşkan” olmadan!

Tanzimat Dönemi ile de sabittir. Çağdaş yaşam ithâl yoluyla ya da kopyalama yöntemiyle gerçekleşmez - gerçekleşmemiştir de! Yüksek refah düzeyinden ötürü bilir bilmez özenilen dışı seni içi beni yakar bugünkü Avupa’da da evrensel hukuk kurallarına dayalı çağdaş yaşam bir geceden gündüze gerçekleşmemiş, büyük bedeller ödenen yüz yıl savaşı, rönesans 6 , reformasyon 7 , karşı reformasyondan kaynaklanan otuz yıl savaşı, ihtilaller, cumhuriyet ile mutlakiyet arasındaki rejim kavgaları, aydınlanma ve sanayileşme dönemlerinden geçerek beşyüz çetin yılda oluşup oturmuştur. Ama hâlâ da sorunları var!

Demokrasi birikim, deneyim ve eğitimli toplumdan oluşan sağlam bir alt yapı ister. Her milletin tarih içinde oluşmuş birikimi ile başkalarınkinden farklı deneyimleri vardır. Ama eğitimli toplumu tarih değil, “dershane” ve “yabancı dilde eğitim” virüslerinden arındırılmış millî eğitim politikaları ortaya çıkartacak, o politikaları da devlet tasarımlayıp uygulayacaktır. Demokrasinin dostu eğitimli toplumda eğitimli seçmen olup düşmanı da takiye yöntemiyle her zaman kötüye kullanılmaya elverişli cehalettir! Toplumda olsun ya da cephelerde, Osmanlı’nın cehaletten neler çektiğini bizzat yaşamış Yüce Atatürk boşuna söylememiştir:

    "En büyük emelim, maarif vekili olarak yurdumun irfanını yükseltmektir."

E. Fuat TEKÇE, Şubat 2011 - Güncel Meydan

 1  Bir milletin yaşamındaki birikim anlamında. 2  Yabancı kaynaklı haberlerde Sırp kökenli keskin nişancılar oldukları bildiriliyor. 3  İspanya İç Savaşı’nda Hitler Almanyası'na ait uçakların bombaladıkları ve faşist Franco kuvvetlerinin katliam yaptıkları İspanya'nın Bask bölgesindeki Guernica kenti. Pablo Picasso bu vahşeti 3,49 m x 7,76 boyutlarındaki tablosuyla anıtsallaştırmıştır. 4  Metin Sever ve Cem Dİzdar’ın “İkinci Cumhuriyet Tartışmaları”’kitabında Recep Tayyip Erdoğan’a atfedilen bir mülakattan. Başak Yayınları. Ankara, 1993. 5  Yukarıdaki aynı kaynak. 6  Din merkezli dünyada insan denilen varlığın yeniden keşfi. Yaşam, kültür ve sanatta insan gerçekliğinin yer aldığı akım (XV. XVI. yüzyıl). 7  Vatikan’ın öğretisini protesto ederek ona sorgusuz sualsiz itaat etmek yerine “Tanrı’nın insana sunduğu özgür vicdan”’ı savunan Protestan akımı (XVI. yüzyıl)
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: E. Fuat TEKÇE

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x