DEVLET, ULUS, KÜRESELLEŞME (IV)

DEVLET, ULUS, KÜRESELLEŞME (IV)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cmt Haz 25, 2016 10:42

DEVLET, ULUS, KÜRESELLEŞME (IV)
‘İngiliz Devrimi’
‘Devlet, Ulus, Küreselleşme’ başlıklı yazı dizimiz sürerken, İngiltere’deki halkoylamasının sonuçları geldi.
Tarihte bir kaç kez ‘İngiliz Devrimi’ diye anılan ‘değişim’ sözkonusu olmuştur, ama bu satırların yazarı için, ilk ve gerçek’ ‘İngiliz Devrimi’ bu halkoylamasıyla olmuştur.
Öküz altında buzağı aramadan, denilebilir ki, tarihte ilk kez, hükûmetin, basının, ABD’nin, AB’nin, uluslarüstü şirketlerin baskılarına karşın, İngiltere halkı ‘Avrupa Birliği’ bürokrasisine ‘hayır’ demiştir.
Fransa’da CIVITAS hareketinin genel başkanı Alain Escada’nın deyişiyle ‘vatansız solcular’ın (gauche internationaliste et apatride) ve gangsterlerle özdeş bankster’lerin çabalarına karşın; yasal ülke (pays légal) üzerine gerçek ülke (pays réel)’nin ‘tokat’ı olmuştur.
Bir önceki yazıda, Jaurès’in ‘ulus’ ile ‘ülke’yi biribiri yerine kullandığından sözetmiştik. İşte, son halkoylaması da İngiltere’de bir ‘ulus’un doğmakta olduğunu göstermiş olmaktadır. [Daha önceki yazılarımızda İngiltere’de henüz ‘ulus’ aşamasına gelinmediğine ilişkin saptamalarımız olmuştur.]
Çünkü, başta kendi yöneticileri olmak üzere, deyim yerinde ise ‘yedi düvel’e karşı, İngiltere’de yaşayan çiftçi, köylü, işçi ve küçük esnaf ve sanatkârlar, Avrupa Birliği’ne, tarihinde ilk kez, ‘Hayır’ demişlerdir.
‘Hayır’cıların sloganları ise, ‘Ülkemizi geri istiyoruz’ (We want our country Back) idi.
Ülkesine sahip çıkmak demek ‘egemenlik’ine de sahip çıkmak demektir.
İngilizler’e ‘uluslaşma’ yolunda başarılar dilerken, konumuzla ilgili olarak, ‘yasal ülke /gerçek ülke’ ve dolayısıyla ‘yasal ulus/ gerçek ulus’ ayırımına dikkat çekmek isteriz.
Cumhuriyet ve ulus
Fransız Devrimi’yle yaşama geçirilen ‘Egemenlik kayıtsız koşulsuz millete aittir’ (Le principe de toute souveraineté réside dans la Nation) ilkesinin, İngiltere’de, ilk kez, uygulamaya konulduğunu görüyoruz.
Ve Jürgen Habermas’ın, Avrupa Birliği için öngördüğü, yasal ya da anayasal yurttaşlık’ın bir ‘Avrupa Ulusu’ kurmaya yetmediğini de görmüş oluyoruz.
Nitekim, Jean-Pierre Chevènement da, yasal ya da anayasal yurtseverliğin hiçbir koşulda Cumhuriyetçi yurtseverliğin yerini alamayacağını ileri sürmektedir. Çünkü ‘cumhuriyet yurttaşlığı’, ‘anayasal yurttaşlığı’n çok ötesine gitmektedir (1).
Cumhuriyet yurttaşlığı, diyor Chevènement, ancak ‘Devlet-Ulus’ modeli üzerine oturtulabilir (socle) de ondan.
Buradaki temel (ya da heykel kaidesi-socle) sözcüğü belirleyicidir. Altyapı da denilebilir belki.
Ancak çok daha açık biçimde Mustafa Kemal’in ‘Gençliğe Hitabe’sinde dile getirilmektedir: “Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.”
Korunup kollanacak olan da “Türk istiklâli ve Türk Cumhuriyeti”dir.
Demek ki, bu ‘temel’in iki ayağı var: Bağımsızlık ve Cumhuriyet.
Öyle ki, ne bu iki ayağı güçlendirmek için yanına ‘demokrasi’ ve ‘çoğulculuk’ gibi eklemelere gerek vardır ve ne de bu iki ayaktan biriyle yetinmek sözkonusu olabilmektedir.
İşte ‘Ulus’u ulus yapan, ‘bağımsızlığı’, yani ‘egemenliği kayıtsız koşulsuz içinde barındırması’ ve bunu ‘cumhuriyet’ biçiminde dışa vurmasıdır.
Aidiyet ise ‘ulus’a içkindir. Ayrıca olup olmadığını sorgulamak sözkonusu değildir.
Ulus olmadan demokrasi olamaz diyor Jean-Pierre Chevènement (sans nation pas de démocratie).
Tam da bu nedenle, ‘Avrupa demokrasi’si, ‘çoğulculuk’, ‘çok kültürlülük’, ‘evrensel insan hakları’, ‘Avrupaî değerler’ vb’nin hiçbiri, ‘ulus’ kavramını ve ‘Devlet-Ulus’ modelini tüketmeye yetmemektedir.
Çünkü ‘çok değerli’ olan bu ‘değer’ler ancak bir ‘ulusal temel’de geliştirilebilirler.
Ve yine bu sayılanlar, kapalı bir ‘ulusalcılık’ anlayışıyla değil, ‘ulus’un temel taşı (brique de base) olarak alındığı bir ‘uluslararacılık’ (enternasyonalizm) anlayışıyla geliştirilebilirler.

Avrupa Birliği’nin Sonu
‘Avrupa Birliği’nin, buraya kadar anlatılanlardan hiçbirini dikkate almayan bir yaklaşımla kurulduğu ve sürdürülmek istendiği söylenebilir.
Oysa, en az iki yüzyıldır Avrupa’nın bir ‘evrensel cumhuriyet’ olması dilenmekte ve dillendirilmekteydi.
Ne ki, ‘Devlet-Ulus’ların ‘Devlet’lerini ele geçiren, şimdilerdeki deyimiyle politik sınıflar (classe politique) hiçbir dönemde ‘ulusal’ olmadıkları gibi, her alanda ‘ulusal’lığın gelişmesine engel oldular.
Ve bunu öylesine ‘kaba’ biçimde yaptılar ki, İngilitere gibi ‘ülke’den ‘ulusal’ bir tokat yemek durumunda kaldılar.
Avrupa Birliği artık ‘ölümcül’dür (moribond).
Ulus ile uluslararasicılık arasındaki ilişkide ise ‘yeni bir dönem’in eşiğine gelmiş bulunuyoruz.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem
(1) Didier Billion- Marc Verzeroli, Entretien avec Jean-Pierre Chevènement : « La Nation, cadre privilégié de l’exercice de la démocratie », RIS, n°102 pp :75-85
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1526
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x