Devlet Yönetiminde Kurumlaşma Olmazsa Ne Olur? / Prof. Dr. Cihan DURA

Devlet Yönetiminde Kurumlaşma Olmazsa Ne Olur? / Prof. Dr. Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt May 07, 2018 11:01

Devlet Yönetiminde Kurumlaşma Olmazsa Ne Olur?

Gazetelerde bugünlerde yer alan önemli bir haber şöyle:

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum lider Anastasiadis'e, geçen yıl İsviçre'de yapılan Kıbrıs müzakerelerinde reddettiği “Guterres Belgesi”ni kabul edeceklerini bildirmiş. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından iki tarafa sunulan bu belgede Türkiye'nin adadaki etkin ve fiili garantisi sonlandırılıyor, yerine uluslararası bir güç konuşlandırılması öngörülüyor. Adada İngiliz üsleri kalıyor. Bunun anlamı; Türkiye’nin, Kıbrıs’tan ve Akdeniz'den çekilmesi, soydaşlarımızın Rumların insafına terk edilmesi, güney kıyılarımızın her türlü tehlikeye açık hale gelmesidir.”

Kıbrıs sorunu, oradan Türk askerinin çekilmesi, Türkiye’nin garantörlüğüne son verilmesi yıllardır süren bir sorun. Emperyalist Batı emelinden asla vazgeçmez, ısıtır ısıtır önümüze sürer. Bizimkiler ise sürekli geri adım atar. Sonunda mutlaka dize gelir, teslim bayrağını çekerler. Böylece Emperyalizm istediğini -zamana yayarak- elde etmiş olur.

Bu, neden böyledir?

Yanıtım şudur: Biz uluslaşamadık, ulus olamadık. Kurumlaşamadık. Bizde büyük davalara kurumlar değil, şahıslar karar verir. Batı bunu bildiği için yönetici kişiler değiştikçe, şansını bir kez daha dener, ufak ufak ödünler kopararak, ya da koşulları lehine çevirerek amacına ulaşır.

Neden ulaşır? Çünkü Batının büyük devletleri kurumlaşmıştır. Kararlara kurumlar karar verir. Gelip geçici olan, kapasitesi sınırlı, çoğu kez kendi çıkarını güden şahıslar değil.

En can alıcı bir sorunumuz budur, kurumlaşma eksikliğidir. Öyle ki biri gelir, “beni millet seçti”, “astığım astık, kestiğim kestik” diyerek aklına geleni yapar. Kendini dahi görür, dar çevresi ile her şeye kendisi karar vermeye kalkışır. Kolayca yabancı çıkarlara alet olur. Ülkede her şeyi alt üst eder. O gider başka biri gelir, bu sefer büyük karar verici odur; bozar, yıkar, dağıtır. Olan kamuya, millete olur! O kişi iyi niyetli olsa da sonuç değişmez. Millet işlerinde ortak akıl, örgütlü akıl koşuldur.

* * *

Peki, Ataname ne diyor, bu konuda? Hemen kitabın sonundaki ana dizinde “kurumlaşma”, “tek adam” ve “kişisel siyaset”,… kavramlarına bakıyorum. Bu şekilde ulaştığım bazı yöneltilerden yaptığım alıntılar aşağıdadır:

Esin kaynağı, kuvvet kaynağı; herhangi bir kişi değil, milletin kendisidir. Bir devlet adamı kerameti kendisinde görmeye başladığı an, devlet adamlığı niteliğini yitirmiş, demektir. Kendini müstesna ve seçilmiş olarak görenler, topluma büyük zararlar verir. Ne var ki, pratikte çoğu zaman kişisel hesapların belirleyici olması, milletlerin büyük bir talihsizliğidir. Bilelim ki, hiç kimse hiç kimseden daha akıllı değildir, birlikte herkesten daha akıllıyız Millet ve devlet işlerinde herkes herkese yardım edecektir. [Bilanço: 3-5]

Dış siyasetin başarılı olabilmesi için, onun dayandığı bir iç teşkilat olması gerekir. İç siyaset, iç teşkilat kuvvetli olmazsa, izlenen dış siyasetlerin tüm başarıları, zaferleri geçicidir; sönmeye mahkûmdur.

Milletimizin egemenliğini bir şahısta veya çok sınırlı şahısların elinde tutmaktan çıkar bekleyen insanlar, cahil ve gafil insanlar vardır. Bir millet tek bir kişinin gayreti ve çalışmasıyla bir adım bile atamaz. Bir kişi, beş kişi bir millete ve bir devlete ait olan sorunları ne düşünebilir ne de başarabilir. Bir insan güzel şeyler, çok güzel şeyler düşünebilir, olağanüstü işler başarabilecek biri olabilir. Fakat tek başına hiçbir şey olamaz; bir genel duygunun sözcüsü, eylemcisi, temsilcisi olmadıkça hiçbir şey olamaz. Bizim hükümetimiz bir şahsın görüşüne bağlı olmaktan uzaktı. Kişisel görüşlerin gerçekleştirilmesine asla alet olmadı.


[Millî Egemenlik,16; Osmanlı siyaseti, 9; CHP,7; İşbirliği, 8; Yurtseverlik,5; Hükümet, 4]

1923’ün ocak ve şubat ayları… İzmit’te, sonra İzmir’deyim. Konuyla ilgili konuşmalar, görüşmeler yapıyorum. Diyorum ki, birçok bilgin, düşünür, girişimci zaman zaman, çağ çağ bu vatanı bayındır kılmaya, gerçek kurtuluşa kavuşturmaya çalışmışlardır. Bütün kalp ve vicdanlarıyla akıl ve sezgileriyle çalışmışlardır. Görüyoruz ki, sonuç bir başarı görünümü arz etmiyor. Bunun sebebi nedir? Bunun sebebi, arkadaşlar, şimdiye kadar kişisel siyaseti, kişisel programı uygulamak; fakat bir devlet siyaseti ve devlet programı izlememektir. Halbuki olumlu, belli, makul, emin, sabit bir programın bağımsız bir şekilde, daima ve herkes tarafından ileriye götürülmesi gerekir. İşte bu noktayı önemle inceleyelim ve analiz edelim. Şimdiden böyle bir programın esaslarını düşünelim. Ve bu millet ve ülke için bir hareket ve çalışma kuralı vücuda getirelim. [Program, 2]

Çalışmalarımız yıllarca takip edilecek bir programa dayanmazsa, neticesizliğe mahkûmdur. Bir programa dayanmayan reform girişimleri kişisel ve keyfî olmaktan kurtulamaz. Bu tür girişimler sahipleri olan kişilerin değişmesi ile, hatta kişisel nüfuzunun azalması ile söner gider. [Türkiye’de Devletçilik, 8]

Bir devlet kişisel görüşlerle yönetilemez. Devlet adamı kişisel arzularıyla devlet işini birbirine karıştırmaz. Hizmette hatıra, dostluğa bakılmaz, millet macera aracı yapılamaz. Ülkemiz bu yüzden buhranlar ve felaketler gördü. Kâh Avrupa’yı taklit etmek, kâh devlet işlerinin idaresini kişisel görüşlere göre düzenlemeye çalışmak, kâh Anayasa’yı bile kişisel ihtiraslara oyuncak etmek gibi pek acı sonuçları olan basiretsizliklere uğradı. Oysa, devlet işleri çocuk oyuncağı değildir. Bir devlet adamı; kendi insanî duygularının tutsağı olarak devlet sorunlarını halledemez, o yetkiye sahip de değildir. Çünkü ülke kimsenin malı, mülkü değildir. Ülke ve millet işlerinde, hakikî işlerde duygu olmaz; hatıra, dostluğa bakılmaz. [Yönetici Ahlakı: 7, 8]

* * *

M. K. Atatürk’ün bu her biri ayrı bir değer ifade eden fikir ve görüşlerini sadece okuyup geçmeyin. Öğrenin, hatta ezberleyin. Onlarla bütünleşin. Üzerinde düşünün, analiz edin, değerlendirin. Çevrenize anlatın, yayın. Arkadaşlarınızla tartışın, yazılar kaleme alın.

Kurumlaşma sorunumuz hakkında daha önce kaleme aldığım iki yazının adresini veriyorum:

-TÜRKİYE’NİN YUMUŞAK KARNI: KURUMLAŞMA

http://www.cihandura.com/tr/makale/tuerkyenn-yumuak-karni

-ATATÜRKÇÜ’NÜN BİR HEDEFİ DE KURUMLAŞMADIR

http://www.cihandura.com/tr/makale/ATATURKCUNUN_BIR_HEDEFI_DE_KURUMLASMADIR

Prof. Dr. Cihan DURA, 5 Mayıs 2018
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Cihan DURA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x