"Devletin Resmi Dili Türkçedir" Demek Yanıltıcıdır / Mahiye MORGÜL

Eğitimci Yazar

"Devletin Resmi Dili Türkçedir" Demek Yanıltıcıdır / Mahiye MORGÜL

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Eyl 19, 2016 13:02

"Devletin Resmi Dili Türkçedir" Demek Yanıltıcıdır

Birgül Ayman Güler Anayasa madde 3’den “Devletin dili Türkçedir” ifadesinin “Devletin resmi dili Türkçedir” şeklinde değiştirilmesi önerisine karşı bizi uyarıyor. Aşağıdaki bağlantıda bu yazısını okuyacaksınız.

http://www.yeniadana.net/kose-yazilari/dili-turkcedir:-bu-ifadede-3-sifat-var-1086.html

Sevgili Birgül Hanım çok önemli bir noktaya dikkati çekiyor.

Anayasamızın yapıldığı dönemde kullanılan bu kavramların hangi "milli ihtiyaçlara" cevap verdiğini gözden uzak tutmak isteyenler bugün "küreselleşmenin ihtiyacı" olan kavramları alavere dalavere önümüze getiriyorlar. Sinsice soktukları yeni kavramlarla algı sistemimizle oynuyorlar, böylece kendileri gibi düşünmemizi sağlıyorlar. Onların isteklerini kendi isteklerimizmiş gibi talep etmemizi böylelikle sağlıyorlar.

Devlet Dili kavramına tarihçi gözlüğümle de bakmak istiyorum.

İmparatorlukların bir devlet dili olurdu, bu dil en başta BİLİM DİLİ olarak bilimevlerinde kullanılırdı. Bilim dili devlet dili ile aynı olunca buna uygarlık deniyordu, alfabeleri vardı. Devletin bilim, hitabet, yazışma ve sanat dili tekti. Yönetici sınıfın sanatsal eğlencesi de bu dille olurdu; saray edebiyatı ile halk edebiyatı ayrışması buydu.

Yönetici sınıf-zümre bir başka devletin emrine geçtiğinde devlet dili o zaman değişirdi. Örneğin, uzun yıllar Farsça olan Anadolu Selçuklu devlet dili, Yavuz Sultan'dan itibaren Arapça olmaya başladı, alfabesi aynı olduğu için geçiş pek yumuşak oldu, tepki görmedi, fark edilmedi. Ama kadim Anadolu Oğuzlularının kullandığı (Milet Uygarlığının alfabesi, Kril alfabesi gibi) LAT harflerine geçtiğimizde sorun edildi.

Devlet diliyle halk dili arasında belirginlik Osmanlı İmparatorluğunda sarayda Türk Sanat Musikisi çalgılarının, halk arasında ise Türk Halk Müziği çalgılarının kullanılmasını örnek veririm. Aynı ikili sanat kültürü İran'da da var.

Antik dönemde bilim dili olarak Farsça, Arapça, Yunanca, Latince var. Latince, Karadeniz çevresinden giden inanışı Şamani (Lat/Kibele) olan Etrüsklerin bilim dilidir, İtalyanca değildir.

İmparatorluklarda halkın kullandığı yerel diller ve lehçeler doğal sürecinde yaşardı, halk kendi kültürünü onunla devam ettirirdi. Bizde, halkın diliyle devletin dilinin aynı dil olması ilk defa Türkiye Cumhuriyet ile mümkün olabildi. Bu sonuç halkçılık ilkesiyle de örtüşen bir durumdur. Zaten tarihsel ve sosyolojik olarak ortadan kalkan bir zümrenin devlet dili, "egemenlik milletindir" dediğimizde kendiliğinden düşer.

1860'larda Osmanlı'da İngiliz Fransız egemenliğine karşı devlet dilini savunmak yerine halkın dilini savunmak bir tür safını-sınıfını belli etmek oldu. 1876 Anayasasına "Devletin dili Türkçedir" yazıldığında gayrimüslim tasallutuna karşı verilen mücadeleydi öne çıkan, bu ihtiyaçtan doğmuştu. Osmanlı Bankasında 1926'ya kadar Türkçe konuşulmuyor, Türkler çalışamıyordu.

Mülkiye Mektebinin kuruluş amacı da buydu; "Osmanlı bürokrasisini gayri Müslim tasallutundan kurtarmak için" Hüseyin Avni Paşa tarafından kuruldu. O Hüseyin Avni Paşa'dır ki 1876 Anayasasının 1.imzası ona aittir ve o gece hunharca öldürülmüştür, ki onu İngilizler saf dışı etmeden Osmanlı'yı Sevr'e götüremeyeceklerini söylemişlerdir, Sırpları yendiği Karadağ savaşında İngiliz komutanı meydana sokmayarak o savaşı kendisi yönetip kazandığı için İngilizler ondan nefret ediyordu. Silivri yargılamaları sırasında "150 yıllık Ergenekon'un başı" diye onu tarif ettiklerini biliyorum, ona hakaret eden Murat Bardakçı'yla davalı oldum, 14 bin TL tazminat ödedim... (1876 Anayasasına "Devletin dili Türkçedir" koyan büyük devrimci Hüseyin Avni Paşa'nın anısını korumak için yaptığım zorunlu harcamadır. )

Eğitim dilimiz Türkçe oluncaya kadar ne badirelerden geçtiğimizi maalesef halkımız bilmiyor.

Şimdi.... Küreselleşmenin devlet dili İngilizcedir, bilim dili de, postmodern sanat dili de, uluslararası iletişim ve hitabet dili de İngilizce... Artık diliyle de bir Küresel imparatorluk oluşmakta. Bizim devlet dilimiz Türkçe onların önünde engel iken, yerel dillerin ve lehçelerin onlar için bir sakıncası yok, çünkü eğitim-bilim vb devlet dili artık İngilizce olacak. Zorunlu İngilizce 8 yaşına indirildi bile, ancak onu bile bilim dili olarak öğretmiyorlar.

Küresel tekelci elitlerin egemenliğinde bir dünya sistemine doğru sürükleniyoruz ve önümüze "bunu kabullenin altını imzalayın" dedikleri bir senet koydular. Yeni anayasa "Venedik Taciri"nin senedi gibi oldu. Üç ay içerisinde borcunu ödemezsen kalbinin üzerinden yüz dirhem et (öldürülmeyi kabul) alınmasına evet demek... İngiliz kraliyet ailesi o Venedik Dükalığının devamıdır. Biz Çanakkale dahil bütün haçlı seferlerinde karşımızda hep onları görmüştük!

Son olarak; aşağıdaki cümlede eğer nokta yerine VE konulsaydı da olurdu. Birgül Hanımın dediği de budur.

“Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.”

Türkiye devletinin dili Türkçedir.

Birgül Hanım, farkı çok iyi yakaladı, “devletin resmi dili” söylemiyle aynı şey değildir.

"Resmi dil" söylemi bana maraba Kürt köylüsünün kaçamak cevaplarını hatırlattı. Devlet memuruna "resmi görüşüm şudur" der. Başbaşa kaldığınızda "özel görüşüm budur" der.

Resmi görüş devletin söylemi demek oluyor. Devletin resmi söylemi der gibi, ikiyüzlüce, netlik ayarı olmayan bir ifade. Bulanık suda balık avlamayı pek sever emperyalistler. Zihinsel kaos yaratmakta pek mahirdirler.

Şu sıralar cemaatçiler evlerde kadınlara KUANTUM seminerleri veriyorlar. Bilimsel sohbet görüntüsü vererek yapıyorlar, inanır mısınız?

"Evrende her şey tekildir" diye anlatacakları bir şey var. İnsanı yalnızlaştırma, her çocuk ayrı bireydir diyerek eğitimi getirdikleri bireysel öğrenmeyi okul dışına çekme işine aile içerisinde hazırlık yapıyorlar. Sorun Eğitim Piyasasına çekme sorunu. Salonlara çekip kafalarını işleyemediklerinin evlerine gidiyorlar. Oralarda kullandıkları parçalama kültürünün içerisinde "yerel yönetimler, yerel diller, sonra özerk cumhuriyetler..." vb yeni malum kavramlarla kendileri gibi düşünmemizi hazırlıyorlar. Çok da yerli misyonerleri var.

Birgül Ayman Güler’e saygılarımla...

Eğitimci-Yazar Mahiye MORGÜL, 19 Eylül 2016
http://www.mahiye.net
mahiye@gmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: "Devletin Resmi Dili Türkçedir" Demek Yanıltıcıdır / Mahiye MORGÜL

İletigönderen Balasagun » Pzt Eyl 19, 2016 13:51

“DİLİ TÜRKÇEDİR”: BU İFADEDE 3 SIFAT VAR / Birgül Ayman GÜLER


Resim
Türkiye´nin anayasasını topyekün değiştirme sevdasına kapılanlar vardı. Halâ var. Bir de, soğukkanlı ve hukuksal aklın temsilcileriymiş gibi öneriler geliştirenler…

Bu iki kesimden, ama en dikkat çekici olarak ikincisinden gelen bir öneri, çok dikkate değer(di).

Şöyle dediler: “Anayasa´nın madde 3´ünde ifade bozukluğu var; anayasa gibi temel metinlere yakışmayan bir bozukluk; düzeltilmesi iyi olur.”

*

İddialarına göre Madde 3´teki ifade bozukluğu “Dili Türkçe´dir” şeklindeki cümledeydi. Akil adam havasındaki öneri sahipleri “kimin dili? neyin dili? bu cümlenin öznesi yok” diyorlardı.

Oysa ifadenin tam hali “Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” biçiminde...

Kendilerine bu söylenince de şöyle demişlerdi: “A, evet, doğru! Ama yine de bu kendi başına bir cümle olarak ele alındığında öznesiz gibi duruyor. Öznesini cümlesine koymak ve ifadeyi daha net hale getirmek iyi olur.”

*

Önerilerinin, konunun özüyle değil doğru anlatım biçimiyle sınırlı olduğunu ileri süren öneri sahipleri, cümleye özne de önerdiler. Onlara göre en doğru ifade şöyle olurdu: “Resmi dili Türkçedir.”

Bu kimselerin “yalnızca ifade bozukluğunu giderelim diye…” derken samimi olup olmadıklarını bugüne dek çözemedim. Ciddi adamlar idiler. Hatta bazıları, geçmişte hukuk bilgilerine sık sık başvurduğumuz kişiler arasında yer almış siyasetçilerdi.

Gelin görün ki durum adamlardan daha ciddi.

Çünkü önerileri bir “ifade bozukluğu”nu düzeltmiyor. Aksine, doğrudan özü değiştiriyor; onları da ulusal ve üniter devlet yapısını değiştirmek isteyenler cephesine savuruyor.

*

Şimdiki yazılış biçimine göre yorumlandığında, Anayasa´nın 3. Maddesi bize Türkçenin 3 sıfatı ve statüsü olduğunu söylüyor: (1) Devletin dili –devlet dili- Türkçedir; (2) Ülkenin dili –resmi dil- Türkçedir; ve (3) Milletin dili –ulusal dil- Türkçedir” diyor.

Öneri sahibi ise önerisiyle Türkçe´nin devlet dili ve ulusal dil sıfatlarını siliyor; Türkçeyi yalnızca resmi dil sıfatıyla sınırlandırıyor.

*

Resmi Dil – Devlet Dili ayırımı, farklı dillerin kabul edildiği federasyon tipi devletlerde ayrı statüleri anlatır. En açık örneği, kuzeydeki komşumuz Rusya´da Sovyetler Birliği döneminde ortaya çıkmıştı. SSCB sistemi, Rusçayı ülke genelinde resmi dil olarak tanımlamıştı. Devlet dili sıfatı/statüsü ise, örneğin Kırgızistan´da Kırgızcaya yada Gürcistan´da Gürcüceye, yani alt kademeyi oluşturan federe devletlerde kullanılacak dillere verilmişti. Bu ayırma, dünya literatüründe de kabul gördü.

Öyleyse, Anayasa´ya “resmi dil Türkçedir” gibi bir ifade yerleştirmenin sonucu açık değil mi? “Devlet dili” sıfatını açığa çıkarıp daha sonra kullanılmak üzere askıya bırakarak, federasyon meraklıları için tam bir yol temizliği!

*

Ulusal dil, yerel –etnik diller ile birlikte düşünülmesi gereken bir sıfat. Anayasa´dan Türk Milleti´ni ve onun egemenlik hakkını silmeye yönelmiş siyasetlerin aldıkları mesafe malum. Bölgesel özerklik isteyenlerin, her bölgede [devlet dili ayarında] “bölgesel dil”in kabul edilmesini dayattıkları da sır değil. Bunu yapanların “çokkültürcü / çoketnikli / çokmilletli” bir siyasi yapı için uğraştıklarını sağır sultan bile duydu.

Böyle bir dönemde, Türkçeden ulusal dil sıfatını almanın sonuçları belli değil mi? Türkçeye ait olan ulusal dil statüsünü boşluğa atmak, ulusal devletin yerine çok-milletli yamalı bohça bir siyasal düzeneğe zemin hazırlamaya yarar, başka birşeye değil!

*

Anayasa´nın 3. Maddesinde “ifadesi bozuk” denen hüküm, Türkçe´nin resmi dil, devlet dili, ulusal dil biçiminde üçlü statüye sahip olduğunu gösteren; kökleri derin; kapsamı net; doğru bir ifadedir.

İfadede sorun yok. Olduğunu söyleyenlerin bilgileri mi eksik yoksa niyetleri mi bozuk, bu olasılıkların üzerinde durmak daha isabetlidir.

Birgül Ayman GÜLER, 18 Eylül 2016
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Mahiye MORGÜL

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x