DEVŞİRME RÜŞVETÇİLİĞİ
[ .Devşirmeler, nitelikleri gereği tüketici bir topluluktu. Roma soyluları gibi, üretimle uğraşmayı ayak takımının yaptığı onursuz bir iş olarak görürdü.
Kılıç ve kahramanlık söylemleriyle yağma, bu olmadığında entrika ve yalan dolana dayalı vurgunculukla geçinirlerdi. Onların devlet işleyişine yerleştirdikleri rüşvetçilik, süreğen bir hastalık gibi günümüze dek gelmiştir. “İş bilenin kılıç kullananın” özdeyişi, Türkçe’ye bunların yerleştirdiği bir sözdü…
Üç padişaha [I.Süleyman (Kanuni), II.Selim, III.Murat] hizmet veren ve Osmanlı Devleti’nin yetiştirdiği en değerli sadrazam olarak tanıtılan Bosnalı devşirmelerden Sokollu Mehmet Paşa (1505-1579), rüşvet yoluyla ‘hadsiz hesapsız’ bir servet edinmişti. Alman tarihçi Ludwig Von Gerlach, Sokollu’nun edindiği servet hakkında; “Mehmet Paşa altından ve değerli taşlardan oluşan akıl almaz bir servete sahipti. Kim yüksek bir mevkiye gelmek istese, ona yüzlerce, binlerce duka altınlık armağan sunmak zorundaydı” diyecektir…
I.Süleyman’nın (Kanuni) Rus asıllı eşi Hürrem Sultan’ın ‘cinayetlerine ortak olan’ damadı Sadrazam Hırvat Rüstem Paşa, “beylerbeyliği atamalarını, büyüklüğüne göre tarifeye bağladığı fiyatlarla satıyor; padişaha ait has arazilerinin aşarını, yüksek bedeller karşılığı, tefeci yahudilere toptan devrediyordu”
Devşirme rüşvetçiliği, yönetici atamalarıyla sınırlı kalmayacak, güvenlik konularını da içine alacaktır. Osmanlı tarihi araştırmacılarından Fransız F. Braudel, Sokullu döneminde, “bir kadırganın (savaş gemisi) bir yıllık masrafının o kadırganın değerine ulaştığını, yani 1560’larda 6 bin duka altını bulduğunu” söyler. Gösterişli törenlerle çıkılan Akdeniz seferlerinden, “İspanyollardan ya da Cenovalılardan alınan büyük rüşvetler sonucu seferler yarıda kesilerek İstanbul’a dönüldüğünü” yazar…
Devşirme rüşvetçiliğini ortaya koyan çok sayıda belgeden bir başkası, Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi De Germigny’nin, 1580 yılında Paris’e gönderdiği rapordur. Bu raporda şunlar yazılıdır: “Mümkünse şöyle hareket edilmelidir: Kral, Yeniçeri Ağası İbrahim Paşa’ya ve Padişah’ın donanma komutanı Kaptan-ı Derya İbrahim Paşa’ya, Paris kumaş ticaretinden pay ayırmayı ihmal etmemelerini, krallık meclisi üyelerine ve hazine bakanına buyurmalıdır. Unutulmamalıdır ki, benden önceki İspanya elçisinin, İspanya Kralının işlerini kolaylaştırması için önerdiği 50 bin duka altın liralık armağan karşısında, Sokullu Mehmet Paşa yelkenleri suya indirmişti”…]
Kaynak; METİN AYDOĞAN "Antik Çağdan Küresellleşmeye Yönetim Gelenekleri ve Türkler"